30 Kasım 2014 Pazar

İnce Ayar ve Olası Yaşam Formları

İnce ayar argümanını “gezegen versiyon” ile “kozmik versiyon” olarak ikiye ayırdığımız zaman gezegen versiyonun ne kadar sorunlu olduğu göze çarpacaktır. Zira gezegen çapında ince ayar argümanı, yalnızca şu an görmüş olduğumuz yaşamı temel alırken evrendeki tek yaşam formu şu an gördüğümüz şekilde olmak zorunda değildir. Pek tabii Dünya’nın bazı koşulları farklı olsaydı belki şu an gördüğümüz gibi canlı yaşamı oluşmayacaktır fakat hiç hayal edemediğimiz türde canlıların oluşması muhtemeldir.

İnce ayar argümanının gezegen versiyonu birçok farklı fiziksel durumdan bahsederek düşüncelerini temellendirme çabası içindedir. Örneğin “Yaşamın mümkün olabilmesi için dünyamız ‘Goldilocks bölgesi’ adı verilen mükemmel bir noktada bulunmaktadır. Güneşe çok yakın olsaydık pişerdik, çok uzak olsak donardık. Yaşamımızı mümkün kılmak için dünya bu belirli yörüngesine insan üstü bir güç tarafından yerleştirilmiş olmalı.” diyen ince ayar argümanını düşünelim. Günümüzde bunun böyle olması gerekmediğini biliyoruz. Bazı bakteri türlerinin -5 santigrat derece sıcaklıktaki buz tabakalarından tutun su altındaki hiç ışık almayan 400 santigrat derecelik ısılara ve 400 barlık basınçlara ulaşan volkanik bacalarda yaşayabildiğini bilmekteyiz ve buralardaki suyun tuz oranı normal deniz suyuna göre 10 kata kadar fazla olabilmesine rağmen canlılık devam edebilmektedir. Buradan elde edeceğimiz sonuç şudur ki eğer bir gezegen güneşe daha uzak ya da daha yakın olursa, bu hayatın yeşeremeyeceği anlamına gelmez, sadece bugün gözlemlediğimizden farklı bir yaşam gözlemleyeceğimiz anlamına gelir.  

Goldilocks bölgesinin dışında ince ayar argümanının gezegen versiyonu “oksijen seviyesinin ince şekilde ayarlandığı iddiası” ile ortaya çıkabilmektedir. Oysa Dünya üzerindeki oksijen seviyeleri bile sabit değildir ve dalgalıdır. Oksijen ve karbondioksit seviyesi sürekli bir değişim içerisindedir. Bununla birlikte bazı canlıların yüksek oksijen seviyesine ihtiyaç duyarken bazıları tam ters şekilde düşük oksijen seviyelerinde yaşayabilir ki bu durum da bize mevcut oksijen değerinin yaşam için zorunlu olmadığı sonucuna ulaştırır. Oksijen seviyeleri farklı olsaydı şu an gördüğümüz bir yaşama rastlayamazdık fakat farklı yaşam formlarına rastlayabilirdik. Oksijen seviyesinin mevcut değeri bu koşullarda evrilmiş son derece kırılgan yaşam türleri için gereklidir ama yaşam için zorunlu değildir.

Bunlarla birlikte, koşulları Dünya’nınkinden daha farklı olan gezegenlerde yaşam görmemiz pek tabii muhtemeldir. Elbette ulaşacağımız bu formlar bize benzemeyecektir. Örneğin Carl Sagan, en bilinen eserlerinden biri olan Kozmos adlı kitabında Jüpiter gezegeninin koşulları altında oluşabilecek yaşam formlarını hayal etmiştir ve kurduğu düşüncede yaşam formları Dünyadaki yaşamdan oldukça farklı olmuştur. Bu imgelem yerindedir ve evrende hiç düşünmediğimiz yaşam formlarının var olmasının muhtemel olduğunu gösterir. Bizlerin yaşam algısı, Dünyadaki ile sınırlıdır fakat bu durum olası yaşam formlarının Dünyadaki gibi olmasını muhakkak gerekli kılmaz. Gezegenlerin yaşam oluşturmasına olanak sağlayan koşulların belirtilmesi tamamen keyfidir ve ince ayar argümanının gezegen versiyonu kesinlikle hatalı olmaktan kurtulamaz.

Peki ya “farklı yaşam formları” itirazı, ince ayar argümanının kozmik versiyonunda geçerlilik kazanır mı? Bu pek mümkün gözükmüyor. Zira ince ayar fiziksel sabitlere uygulandığı zaman bizzat kimyanın oluşamamasından bahsediliyor. Yani kimyanın oluştuğu değer aralığının olası evrenlere kıyasla düşük olduğu iddia ediliyor. Kısaca ince ayar argümanının kozmik versiyonu genelde bazı fiziksel değerler değişince hidrojenden başka elementin oluşamayacağına yönelik iddiaları temel aldığı için “farklı yaşam formları iddiası” o kadar da geçerlilik kazanmıyor. Fakat buna rağmen ince ayar argümanının kozmik versiyonunda bile bu hesaplar uygulanabiliyor. Örneğin Roni Harnik, Graham Kribs ve Gilad Perez yayınladıkları bir makalese, hiçbir zayıf nükleer etkileşim içermeyen bir evren yapılandırdılar ve buna rağmen kimyasal olayların gerçekleştiğini gördüler(1). Stenger da bu konu hakkında şunları söylüyor:


(Onlar, yapılandırdıkları evrenin) evrenin büyük patlamanükleosentezinden, madde egemenliğinden, yapı oluşumundan veyıldız oluşumlarından geçtiğini gördüler. Yıldızlar milyarlarca yılyanıyor, demire varana dek elementleri sentezliyor ve ağır elementlerisüpernova patlamalarıyla yıldızlararası boşluğa saçıyorlardı. Kimya ve nükleer fizik özde değişmeden kalıyordu(2).

Buna rağmen teistlere göre yaşama olanak sağlayan değer aralığı hala düşük olduğu için yaşam formlarına yönelik argüman geniş bir geçerlilik kazanmıyor. Yine de söz konusu eleştiri argümanın gezegen versiyonunu mutlak surette yerle bir ettiği için belirtmemin faydalı olacağını düşündüm. 



Notlar:

1- Roni Harnik, Graham D. Kribs ve Gilad Perez, "A Universewithout Weak Interactions," Physical Review D74 (2006): 035006.

2- Stenger, Victor, Başarısız Hipotez Tanrı(çev. Algan Sezgintüredi), Aylak Kitap, s.147

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder