15 Kasım 2014 Cumartesi

Dinin Evrimsel Kökeni

İnançlı insanlar arasında dini ibadetlerin huzur vermesinden dolayı insanların ateist olmasının imkânsız olduğunu iddia eden bir kesim bulunmaktadır. Dini ibadetler insanları huzura eriştirir, insan da huzurlu olmak istediğinden dolayı dinsiz olmak gibi bir alternatif bu kişilere göre tercih edilmesi olanaksız bir seçenektir. Sırf verdiği huzurdan dolayı teist kalmak daha mantıklıdır. Bundan ziyade eğer din doğru olmasaydı huzur da vermemesi gerekirdi. Dinin insanlara huzur verecek şekilde var olması dinin doğruluğunu gösterecektir. 

Anlayacağınız huzurdan kanıtı savunan birçok kişi namaz kıldıktan sonra, Kâbe’yi tavaf ettikten sonra ve olası bir dini ibadetini yerine getirdikten sonra rahatladığını ve psikolojik olarak mutlu bir duruma girdiğini iddia etmektedir. İddia sahipleri bununla kalmayıp bu huzurun, kendi dininin doğruluğunu gösterdiğini savunmaktadırlar. Bu durumda bahsi geçen kanıtın incelenmesi dini çevreler açısından yararlı olacaktır. ‘Sen hele bir namaz kıl, hayatın boyunca ateist olmazsın’ iddiasının geçerliliğini savunan bu kesim, her zamanki gibi yeterli araştırmama ve konunun üzerine gitmemekten kaynaklanan yanlışlara düşmektedirler.

Peki, dinden ve dinsel kaynaklardan alınan huzurun kaynağına dair açıklama girişiminde tek alternatif görüş doğaüstü yaratılışı savunan açıklama mıdır? Bu huzurun ‘ateist’ bir açıklaması olamaz mı? Dinsel ritüellerden huzur duyabilmek için bahsi geçen içgüdülerin illa bir tanrı tarafından mı koyulmuş olması gerekir? Bahsedilen evrimsel etkenlere ve inancın evrimine ‘Arzu Delili’ kısmında daha geniş bir yer vermiş olsam da, bu evrimsel etkenlere arzu delilinin bir uzantısı olan huzurdan kanıtta da bahsetmem gerekmektedir.

Dinin ve dinsel inançların, evrimin doğrudan ürünü olduğunu savunanlar kadar evrimsel bir yan ürün olduğunu da iddia eden kesimler de bulunmaktadır. Şimdi teknik ayrıntılara girmeden dinin ve dinsel inançların toplumda yararlı etkilerde bulunduğundan dolayı evrimsel süreç içerisinde korunmuş olma ihtimalinden bahsetmek istiyorum. Konuya girmeden önce şunu belirtmeliyim ki, dinin bir zamanlar atalarımıza fayda sağlamış olması, dinin şu anda da yaşaması gerektiği anlamına gelmez. Bu savunu yalnızca, inancın, bir zamanlar insanları hayatta tutmaya yaradığı anlamına gelir. Din, evrimsel bir avantaj sağlamış olabilir, hepsi bu.

Bilindiği gibi evrim süreci, hayatta kalan bireylerin yaşayıp döl vereceği ve kendine benzeyen yeni nesilleri oluşturacağı; hayatta kalamayan bireylerin ise ikincil kuşakta söz sahibi olamayacağı, zira öldüğü için üreyemediği doğal olarak genlerini sonraki nesle aktaramadığı fikri üzerine kuruludur. Bu durumda hayatta kalan bireyler ve toplumlar, gelecek nesilleri oluştururlar. Doğal olarak yaşama şansı diğerlerinden yüksek olan kabileler bizim atalarımız olacaktır. Peki ya bizim atalarımızın dine mensup, inançlı bireyler olduğu düşünülebilir mi? Bu evrimsel bir yarar oluşturur mu? Pek tabii…

Yine bir düşünsel deney yapalım ve iki farklı kabile düşünelim: bu iki kabileden ilki toplumsal bir sistem oluşturamamış, dağınık ve birlik içinde olmayan bir kabile olsun. İkinci kabile ise toplumsal düzeni kurmuş, birlik içinde yaşamayı anlamış bireylerden oluşmuş olsun. Bu iki kabileden hangisinin yaşama şansı daha yüksektir? Elbette birlik içinde yaşayan kabilenin… Zira dağınık bir kabilenin bireyleri ölüme karşı daha savunmasızdır. Bu durumda ilk önemli noktaya ulaştık: toplumsal bir düzen ve sistem oluşturan, tüm bireyleri tek elden yönetebilecek bir otoritenin olduğu kabile yaşama şansı yüksek kabiledir ve doğal olarak bizim atalarımızın bu kabilelerden biri olması muhtemeldir. 

Peki ya kabiledeki insanları tek elden yönetebilecek, aynı zamanda kabile içinde bir düzen oluşturabilecek toplumsal sisteme ne örnek verilebilir? Şüphesiz ‘din ve dinsel kurumlar’ bu iş için biçilmiş kaftandır. O halde ikinci önemli noktaya da ulaşmış bulunuyoruz: dine bağlı bir toplum, dinsel inançları olan bir toplum ilkel dönemlerde hayatta kalma şansını arttıran bir toplum olacaktır. Peki ya bir toplum nelerden oluşur? Bireylerden… Dinsel bir toplum nelerden oluşur? Dine bağlı bireylerden… Bu durumda dine bağlı bireyler, yaşama şansları arttığından dolayı bizim atalarımız olmaya ideal adaylardır. 

Şimdi bu dine bağlı bireylerden iki kişi düşünelim. Bu iki kişiden, otoritenin dayattığı kurallardan huzur duyan bir birey mi daha dindardır yoksa dinsel otoritenin dayattığı ritüellerden huzur duymayan biri mi? Elbette ki dinsel ibadetleri yerine getirip bundan huzur duyan bireyler daha dindardır. Bu da son önemli noktamızdı. Tüm bu bağları bir araya getirdiğimizde şöyle bir sonuçla karşılaşırız: Toplumsal bir düzen oluşturan bir kabile, bunu oluşturmayan bir kabileye göre daha iyi hayatta kalacaktır. Dine dayalı bir kabile, dine dayanmayan bir kabileye göre toplumsal düzeni daha fazla oluşturan bir kabiledir. Yani dine dayanarak tek elden yönetilen bir kabilenin yaşama şansı daha yüksektir. Dine dayanan bir kabile dindar insanlardan oluşur. Dindar insanlar arasında ‘daha dindar’ olanlar, dine dayalı bir kabileyi daha kolay oluşturacaktır. O halde dindar insanların hayatta kalmaları toplumsal açıdan daha muhtemeldir. Dini ibadetlerden huzur duyan insanlar ise daha dindar insanlardır. Daha dindar insanlar hayatta kalma şansı yüksek olan insanlarsa dini ibadetlerden huzur duyan insanlar hayatta kalma şansı daha yüksek insanlardır. Dini ibadetlerden huzur duymak evrimsel bir avantaj sağlar.

Bu durumda evrimsel açıdan düşününce bizlerin ‘dinsel ibadetlerden huzur almaya yönelik’ evrim geçirmiş olmamız ihtimal dâhilinde olup en rasyonel seçenektir. Anlayacağınız, dini ritüellerden huzur alabilmek için bu içgüdülerin tanrı tarafından verilmiş olması gerekmez. Bir ateist de dinden huzur duymanın rasyonel sebebini tanrı olmadan gösterebilir. Üstelik bunu tutarlı bir şekilde yapar. O halde bu huzurun kaynağı konusunda da bir teist bir ateistten daha mantıklı konumda değildir.

Bahsi geçen huzurun çok farklı kaynakları olabileceği konusunda umarım sizleri ikna edebilmişimdir. Anlayacağınız bu huzurun kaynağını dinin evrimsel kökeninde bulabiliriz. Bu durumda da bu huzurun doğaüstü bir güçten kaynaklanmak zorunda olmadığını göstermiş oluruz. Anlatmak istediğim şey tam olarak, hem dinsel ibadetlerden huzur duymanın hem de tanrıya inanmamanın prensip olarak mümkün olduğudur. 

12 yorum:

  1. bir teist olarak en sevdiğim içine hiç bir duysallıgın ve diğer ateist argumanların giremeyeceği bir görüş var kendı ınancıma göre..bunu ateist agnostik deıst yada teist arkadaslar eleştirilerini yazmalarını istiyorum benım ıcın en guzel argumanlardan biri.eleştirilerinizi mantıklı yaparsanız benı daha ileriye götüreceksiniz :)

    1-bir şey var ise ya kendı özüyle vardır yada baska sebeplerle
    2-bir şey başka sebeplerle var ise o sonsuz ezeli olamaz ve sonradan varlığa gelmiştir
    3-her sonradan olan varlık en sonunfa mutlaka ezeli bir varlığa ihtiyac duyar
    4-o zaman varlık sınıfı 2 ye ayrılır.ezeli varlıklar ve sonradan oluşan varlıklar şeklinde diyebiliriz

    soruyorum o zaman sonradan olan varlıklar varlıga gelmek ıcın kendı dısında bır sebebe ıhtıyac duyarlar bu sebeb ne olabılır?
    1-kendısınden önce varlığa gelen sonradan olusan bır varlık olabılır
    2-birinci şıktaki sebebten önce varlığa gelen sonradan olusan bır varlık olabılır
    3-ikinci şıktaki sebebten önce varlığa gelen sonradan olusan bır varlık olabılır
    4
    5
    6
    .
    .
    en nihayetinde ezeli bir varlıkta son bulmalıdır şekinde sonuca varıyorum

    tekrar soru soruyorum peki ezeli bu varlık yada varlıklardan,sonradan olusan(ezeli olmayan) varlık sınıfı yaratılıyor(tanım gereği ezeli olmayan varlık sınıfını sonsuz gecmişte görememem gerekiyor) bu varlık ne olabılır?

    buna en mantıklı cevabım tanrı olmalı seklınde

    peki bu tanrı daha önce yaratmıyordu ve yaratma durumuna geldi o zaman tanrı değişmiştir.tanrı değiştiyse tanrıdaki değişimi tanrı dışında ama aynı tanrı gibi ezeli bir varlık sebeb olmuştur.peki oda degısmıstır ona kım sebeb oldu ....seklınde sonsuza kadar gidemeyız cunku sebeblerın mutlaka bır sahıbı olmalı yokluktan sebeb ortaya cıkamaz

    sonuc olarak dıyorum kı eger ezelı degısen ama ıradelı bır varlık yaratmayı gerceklestırıyorsa onun sebebı olan varlıkta aynı durumda ezeli fakat en nıhayetınde bır noktada ezeli ve değişmeyen bır yapıda olmalıdır çünkü daha önce dedıgım gıbı bu sebelerin yokluktan acıga cıkması sacmalık olur bır kaynagı olmalı.en son geldıgım noktada degısen ezelı tanrı gercek tanrı degıldır mantıksal olarak degısmeyen ezelei iradeli bir varlığa zorunlu olarak ulaşıyorum.......bu benım en sevdıgım kelam imkan hudus artık ne dersenız deyın argumanım düşüncem...yorumlarınızı eleştirilerinizi beklıyorum özellikle ateist arkadaslardan

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öncelikle söylemek istediğim tüm içtenliğinizi katarak bunları yazmanızın hoşuma gittiği ancak şunu da bilmenizi isterim ki nitelikli hiç bir ateist bu argümanın temelini kabul etmez zaten ateistler olarak biz bahsettiğiniz nihai varlık ve/veya varlıkların olmadığı görüşünü temel alırız. Daha spesifik konuşmak gerekirse siz teist olarak doğa üstü bir varlığa inanmakta bir sakınca görmüyorsunuz bu durumda sizi daha üst varlıklar aramaya yönlendirmiş ancak katı bir şekilde savunduğunuz ezeli varlık biçimi biz ateistleri sizinle farklı bir diyaloğa girme şansı sunmuyor. Ateizmin tanrıyla ilgili duruşunu araştırıp kabul ettiğiniz tüm üst varlıklar ve onların üstündeki varlıklar üzerinde düşüncelerinizi bu sonsuz döngünüzde değerlendirebilirsiniz. Teşekkür ederim.

      Sil
    2. evet doğaüstü bir varlıga ınanmakta sakınca görmuyorum .sizde bu nıhaı varlıklara ınamıyorsunuz bu mesajı yazarken cok ugrastın heralde :).ateistlerle farklı bır dıyolaga gırme şansı sunmuyor derken ? zaten her türlü elestiriyi yapmıyormusunuz ?..
      aslında ben sayfayı begenıyorum zamanım oldukca yazıları ve yapılan yorumları okumaya calısıyorum.yazdıgım mantıksal cıkarıma bır eleştiri beklerdım ama sizden göremedim.
      ..daha önce dinsizkişi blogspot vardı o cocukta degısık seyler yazıyordu.alfanın sayfası ve dınsızkısı(dinsizkişi alfanın sayfasından cok daha zorlayıcıydı) sayfaları benım adıma Allah a imanım konusunda daha da ılerıye göturdu burada yapılan eleştiriler aslında doğruyu bulmada yardımcı oluyor evet kabul etmelıyım kı tanrı hakkında fazla yorum yapamıyoruz.tanrının özü hakkında ama bu tanrıyı reddedecek cıddı bır sebep degıl benım acımdan.benım görüşüm bu,,ateistlerde gördüğüm en buyuk ıman evrim ve tanrının özü sorunu oldugunu gördüm.bana sorarsanız kötülük sorunu bunlardan daha güçlü ama tek tanrı ınancına ve kutsal kıtaplara göre kötülük sorunun Allah ın mutlak adeletıyle cözülecegınden bu sorun da aslında cıddı degıl..
      ..evet tartışılabılır cok sey var.ılk yazdıgım yorum mantıksal cıkarım olarak degısmeyen nedensız her seyın nedenı.her sey ona muhtac,o hiç bir şeye muhtac degıl seklındeydı.ve bunda mantıksal bır celıskı göremıyorum

      Sil
    3. Ben sana ha dedim sen bana he dedin olmaz ki böyle :)

      Sil
    4. insanların dine muhtaç olması, Hak dinle huzur bulması Allah'ın ve Hak Dinin varlığının kesin ispatıdır. Allah insanı dinle mutlu olacak şekilde yaratmıştır.

      Sil
    5. Zamaji maddeyi Allah yoktan yaratmıştır. Big Bang patlaması ile. Dolayısıyla Allah zamansızdır. Hep vardır. Öncesiz ve sonrasızdır. İnsan 5 duyu ile zaman algısına bağlı olarak yaratılmıştır.

      Sil
    6. hala müslüman mısın la

      Sil
  2. Tebrikler, makalede yazılanların bir kısmı hakkında İbn Haldun Mukaddime'de bahsetmiştir.
    AYrıca anlatmış olduğunuz evrimsel biolojide 'evrimsel informasyon transmisyonu' adlandırılan bir bir bioloji alanı, kapsamlı bir konu. Bu transmisyon vasitaları, RNA, diller, kültürler, müzik ve daha birçok sey, hepside matematiksel kurallara bağlı ve birbiriyle gene matematiksel olarak kurallar üzeri bağlantıda. Bütün bunlarda bulunduğumuz ortamla evrenle bağlantıda, neden sorsanız, metabolizma. Metabolizma çok ince ayarlı bir kimya işlemi, ve yeryüzündeki radyasyona bağlı, ve daha bir çok şeye bağlı, ve unutmamak lazım ki günümüzün insan metabolizması 1000 yıl önceki insanın metabolizmasından çok farklı, ve hep değişime uğramıştır. Bu dedelerimizin beyin kimyasının da farklı olduğuna işaret. Evrimsel oyun teorisi üzere çalışmaların çok az olduğunu göz önünde bulundurursak, 'evrimsel informasyon transmisyonu' alanın biolojide çok az çalışma yapılmış bir alan olduğunu anlarız.
    Neural ağlar üzere uzun süredir çalışmaktayım.
    Matematiksel evrim hakkında bir proje yapmak fikrindeyim, nonprofit, eğitim amaçlı bir proje. Çevrisi yapılması gereken binlerce araştırma, çalışma bulunmakta.
    Bioloji, matematik, kimya eğitimi olan, ingilizce bilen arkadaşlardan yardım etmek isteyen olursa allsevillanef@aol.com mail atmalarını rica ederim.
    Selamlar olsun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İngilizce konusunda yardımcı olabilirim fakat mail adresiniz geçerli değil. Yaklaşık 4 yıl önce yapılmış yorum ama yardımım dokunursa ne mutlu bana

      Sil
  3. İlk insan Hz.Adem i, Allah'ı, cenneti ,melekleri ,şeytanı en iyi tanıya kişi. Huzurun Allah'ta ,cennette ve Allah'ın koyduğu sınırların dışına çıkmamada olduğunu tecrübe edip bin yıla yakın ömründe unutmayan ve insanlığın da unutmayacağı şekilde öğreten insan. İnişten sonra çıkışın ,kirlendikten sonra temizlenmenin yine Allah'a sığınmada olduğunu çok iyi anlamıştır Hz .Adem. İlahi ihtar'ı bırakıp aklına uymanın bedelini çok ağır ödemiştir, Hatasından tövbe etme , pişman olma erdemini de gösterebilmiş , bunu da insanlığa belletmiştir.
    Siz varsayımlarınızın, tezlerinizin peşinden sürüklenirken biz inananlar baştan sonra sağlam dine sarılmış tevhidi esas almışız, zerreden ,atomdan evrene ,evrenden evrenin yaratıcısına, insanı yaratanın insanın özüne imanı nakşetme sanatına nasıl duyarsız kalacağız.
    Huzur kendini tanımada , kendini tanıyınca seni mükemmel bir şekilde yaratanı görebiliyorsun. Bir göz , bir hücre yetiyor kudretini anlatmaya.
    Sonlu bir insan , sonsuzluğu ne bilecek? Sonsuzluk özlemini bile insana nakış nakış işleyen o ezeli ve ebedi Allah.
    Allah , aciz olan insana, Rahman sıfatıyla işlem yapıp beni tanımasan dahi rızkını vereceğim , sen de ebediliğe uzanacaksın ancak hak ettiğin yere...Dünyada iken acısam da merhametim bana iman edip kulluğunu gereğince yapana buyurmuş...Ateistlikteki haz varsa biz inanmıyoruz , fani (geçici) ve sonu elem dolu işlerden uzak duruyoruz.

    YanıtlaSil
  4. anonymous sen kac kişiliksin????.bu sitede diğer sayfalardaki yorumlarada baktım ıkı farklı görüşü benımsıyorsun..aynı isimde iki farklı anonymous var..neyse..bu ateist olan anonymous kimse yukarda yazdığım argümanıma bı cevap yazsın...bekliyor

    YanıtlaSil