4 Ekim 2014 Cumartesi

Anlam İkilemi

Teist felsefecilerden tutup ortalama dindar inançlılara kadar neredeyse herkes ateizm ile hayatın anlamsızlığını birbirine eş olarak görüyor. Fakat bu noktada Tanrının varlığının, hayatın anlamına herhangi bir etki yaratmayacağından bahsetmek mümkün. Tıpkı ahlaki ikilem gibi bir tür “Hayatın anlam ve amacına yönelik ikilem” ortaya atılabilir. Şöyle ki, ya hayatın anlamı tanrıdan bağımsızdır ama evrensel bir gerçektir, hayatın anlamı mutlak olup bireyler tarafından ulaşılabilen ideadır ya da hayatın anlamı tanrı tarafından oluşturulmuştur ve tanrının bu anlamı bir çeşit ''değiştirme yetkisi'' vardır Eğer hayatın anlamı mutlaksa ve bireyler tarafından ulaşılabilecek konumdaysa Tanrı, yalnızca bu anlamı ve amacı bize iletme yetkisine sahip demektir. Yani bu görüşe göre anlamın yaratıcısı Tanrı değil, onu bize ileten araç, Tanrıdır. Ancak sorun şu ki, eğer tanrı hayatın anlamına ulaşabiliyorsa insanların da hayatın anlamına ulaşmalarında mantıksal bir engel yoktur. Kısaca bu yolu takip eden birine göre hayatın anlamına, tanrı olsun olmasın, ulaşabilmemiz mümkün olacaktır 

Eğer ikinci yoldan gidilirse, hayatın amacının tanrının keyfine bağlı olarak değişebileceğine ulaşılır. Bu yol ise tanrının istediği zaman hayatın anlamını ''adam öldürmek'' yapmasının önündeki engelleri kaldıracağı gibi, hayatın anlamının evrenselliği ve ciddiliği açısından bizleri şüpheye düşürebilir. İkinci yoldan giderseniz yolun sonunda ulaşacağınız önemli sonuç ise şu: Tanrının tamamen keyfi (arbitrary) şekilde ''hayat anlamı'' oluşturabileceğini söylemek, herhangi bir insanın da kendi hayat anlamını oluşturmasına mantıksal imkan sağlar. Yani, herkes kendi anlamını oluşturabilir. Bu sonucu engellemek için teistler, tanrının oluşturduğu anlamın daha üst seviyede olduğunu göstermelidir ama bunu gerçekleştirmek gerçekten zor. Çünkü ikinci yol seçildiği zaman hayatın anlamının ''değişken'' olabileceği de baştan kabul edilmiş olacaktır. 

O halde diyebiliriz ki eğer Tanrı, mutlak amacı bize iletmede yalnızca bir araçsa ve mutlak anlamı ve amacı bize yalnızca iletmişse, bir insanın kendi çabasıyla mutlak amaca ulaşmasında mantıksak engel yoktur. Eğer Tanrı yalnızca bir araç değil aynı zamanda amacın ve anlamın yaratıcısıysa, hayatın anlamının ve amacının “değişken” kategorisinde olduğu görülür, zira Tanrı hayatın anlamını ve amacını değiştirebilir. Bu yoldan giden biri ise, herhangi bir insanın kendi anlamını veya amacını üretmesindeki mantıksal engeli kaldıracaktır. O halde, söz konusu anlam ve amaç arayışı olduğunda Tanrı fikri, hiçbir ilerleme sağlamamaktadır.

2 yorum:

  1. Kur'an' daki sünnetullah kavramını incelersen, yaptığın eleştirinin boş olduğunu anlarsın.

    YanıtlaSil
  2. Soruda verilen cümlede birbiriyle çelişen unsurlar ve mantıksal tutarsızlıklar mevcut. Şimdi bunu adım adım analiz edelim:
    Cümle: "Teist felsefecilerden tutup ortalama dindar inançlılara kadar neredeyse herkes ateizm ile hayatın anlamsızlığını birbirine eş olarak görüyor. Fakat bu noktada Tanrının varlığının, hayatın anlamına herhangi bir etki yaratmayacağından bahsetmek mümkün."
    Mantıksal Analiz:
    İlk Kısım: Ateizm ve Hayatın Anlamsızlığı
    Cümlede, teist felsefecilerden dindarlara kadar geniş bir grubun ateizmi hayatın anlamsızlığıyla eşdeğer gördüğü iddia ediliyor. Bu, teist bakış açısına uygun bir önerme olabilir; çünkü teistler genellikle Tanrı'nın varlığını hayatın anlamının temel bir kaynağı olarak görürler. Ateizm ise Tanrı'nın yokluğunu savunduğu için, bu grup tarafından "anlamsızlık" ile ilişkilendirilebilir. Buraya kadar bir tutarsızlık yok, sadece bir gözlem sunuluyor.
    İkinci Kısım: Tanrı'nın Varlığının Etkisizliği
    Cümlede daha sonra, "Tanrı'nın varlığının hayatın anlamına herhangi bir etki yaratmayacağından bahsetmek mümkün" deniyor. Bu ifade, ilk kısmın ima ettiği çerçeveyle çelişiyor. Eğer teistler ve dindarlar ateizmi anlamsızlıkla eş tutuyorsa, bu, onların Tanrı'nın varlığını anlamın bir önkoşulu olarak gördüğünü gösterir. Ancak ikinci kısımda, Tanrı'nın varlığının hayatın anlamına etkisiz olduğu öne sürülüyor. Bu, teistlerin görüşüne ters bir iddia ve ilk kısmın mantıksal zeminini zayıflatıyor.
    Mantıksızlık ve Tutarsızlık:
    Çelişki: İlk kısım, Tanrı'nın varlığının (teistlere göre) hayatı anlamlı kıldığına dair bir algıyı ima ederken, ikinci kısım bu varlığın anlama etkisiz olduğunu söylüyor. Bu iki ifade birbiriyle uyuşmuyor. Eğer Tanrı'nın varlığı anlamı etkiliyorsa, "etkisizdir" demek mümkün olamaz; eğer etkisizse, teistlerin ateizmi anlamsızlıkla eş tutması mantıksız hale gelir.
    Bağlamsal Kopukluk: İkinci cümledeki "bu noktada" ifadesi, ilk cümlenin bir sonucu ya da devamı gibi sunuluyor. Ancak ilk cümle bir gözlem (teistlerin görüşü) sunarken, ikinci cümle bu gözlemin tersine bir iddia ortaya atıyor. Bu, argümanın akışında bir kopukluk yaratıyor.
    Kanıt Eksikliği: "Tanrı'nın varlığının hayatın anlamına etki yaratmayacağından bahsetmek mümkün" deniyor, ama bu iddianın neden mümkün olduğu açıklanmıyor. Mantıksal bir çıkarım ya da gerekçe sunulmadan bu şekilde bırakılması, iddiayı temelsiz ve havada kalmış hale getiriyor.
    Sonuç:
    Cümledeki temel mantıksızlık, teistlerin Tanrı’yı hayatın anlamıyla ilişkilendiren görüşünü önce kabul edip (ilk kısım), sonra bu ilişkinin geçersiz olabileceğini söyleyerek (ikinci kısım) kendi içinde çelişmesidir. Tutarsızlık ise, ilk kısmın gözlemine dayalı bir argüman geliştirmek yerine, ona zıt ve desteksiz bir iddia sunmasında yatıyor. Eğer ikinci kısım bir tez olarak savunulacaksa, bunun teist algının yanlışlığını gösterecek bir gerekçeyle desteklenmesi gerekirdi; aksi halde cümle mantıksal bir bütünlükten yoksun kalıyor.

    YanıtlaSil