300 aminoasit uzunluğunda bir proteinin tesadüfî olaylar sonucunda ortaya çıkma ihtimali o kadar düşüktür ki; olasılık hesabından çıkan sonuca göre; “300 tane 20’nin yan yana çarpılması sonucunda oluşan sayıda 1’dir. Bunun matematiksel ifadesi (1/20)300’dür. Zira doğada bulunan aminoasit çeşidi sayısı 20’dir. Örneğin Serum Albumin proteinini ele aldığımızda bu protein 584 aminoasitten oluştuğu için bunun kendiliğinden oluşma ihtimali şu şekildedir:
Bir amino asidin doğru yerde olma olasılığı: 1/20
İki amino asidin doğru yerde olma olasılığı: 1/20 x 1/20
Üç amino asidin doğru yerde olma olasılığı: 1/20 x 1/20 x 1/20
584 amino asidin doğru yerde olma olasılığı (1/20)584 (yaklaşık) (1/10)759
Bu da durumu neredeyse imkânsız kılmaktadır. Öte yandan; rastgele gerçekleşen olaylarla bir hücrenin oluşması, hurdalıkta çıkan bir kasırgada boeing 737 yolcu uçağı oluşması gibi bir duruma benzer.
Yukarıda bahsedilen hesaplara
geçecek olsam da bu hesabın sonunda bahsi geçen “uçağın tesadüfen oluşma
ihtimali” benzetmesi üzerine küçük bir not düşmek istiyorum. Zira buradaki
benzetme herhangi bir bilimsellik taşımamakla beraber yalnızca psikolojik
destek sağlama amacı gütmektedir. Bir aminoasidi ya da bir hücreyi uçağa
benzetmek, müthiş derecede bir hataya düşmektedir. Organik ve doğal olan,
mekanik ve yapay olanla karşılaştırılmamalıdır, bu kıyas yeterli olamaz. Bu
benzetme ile yalnızca “Uçak tesadüfen oluşamaz, mutlaka bir mühendisi bir
tasarımcısı olmalı! Ateizm ne kadar da saçma bir iddia…” düşüncesi empoze
edilmeye çalışılmakta ve olaya psikolojik destek sağlamaktadır. Oysa bu
desteğin temeli çürüktür. Bu sebeple bu tür benzetmelerin herhangi bir ilerleme
sağlayamayacağı da açıktır.
Bununla beraber yapılan
hesapların temel hatası, proteinlerin hiçbir aşamadan geçmediğini düşünmektir.
Sanki günümüzdeki proteinler şu hallerine hiçbir aşamadan geçmeden oluşmuş gibi
hesap yapmak tutarlı değildir. Günümüzdeki her protein milyarlarca yıllık
değişimden nasibini almıştır. Günümüzde gördüğümüz herhangi bir proteini ele
alıp o proteinin o haliyle bir anda ortaya çıktığını hesaplamak doğru sonuçlar
üretemez zira günümüzde gördüğümüz tüm proteinler zaten evrimleşmiş ve değişmiş
kimyasallardır. Bu proteinlerin son durumuna gelene kadar geçtiği aşamaları göz
ardı ettiğini ifade etmek proteinin oluşma ihtimaline yönelik argümanları yerle
bir etmek için yeterlidir. Evrim süreci tek bir sıçrayışla meydana gelmez.
Milyarlarca yıllık kalıntıları içeren vücutlarımız milyarlarca yıllık evrimin
bir sonucudur. Doğal olarak vücudumuzdaki proteinlerin evrimi de hesaba
katılmalıdır. Dolayısıyla bahsi geçen hesap yukarıda sunulan argümandaki gibi
hesaplanmaz.
Proteinler karmaşık moleküllerdir
ve onların “bir anlık süreçte” oluştuğunu iddia etmek mantıklı değildir. Fakat yaşamın
kökenine ve evrime dair açıklamalar zaten bunu iddia etmemektedir. Tam bu
noktada “tek taraflı seçilim” ile “birikimli seçilim” arasındaki ayrımı
yapmamız gerekir. Tek basamaklı seçilim şeylerin aşamalardan geçmeden oluşumunu
tasvir eder. Birikimli seçilim ise aşamalarla değişimin tasviridir. Örneğin bir
bulutun tilkiye benzer bir şekil oluşturması tek basamaklı bir işlemdir ve
herhangi bir seçme-eleme işi gerçekleşmeden oluşmuştur. Fakat gerçek bir
tilkinin oluşumu birikimli seçilimi ifade eder; tilki nesiller boyu canlıların
çeşitlenmesine ve seçilip elenmesine bağlı olarak oluşmuştur. Tam bu noktada
birikimli seçilim ile tek taraflı seçilimi anlamanın hesaplama yöntemini de
etkileyeceğinden bahsetmem gerekir. Örneğin 4 haneden oluşan, her hanesi için
10 sayının kullanılabileceği bir şifre düşünün. Herhangi bir makinede bu
şifreyi tek taraflı olarak seçerseniz doğru şifreyi bulma ihtimaliniz şu
şekilde hesaplanır:
Birinci
haneyi doğru girme ihtimaliniz: 1/10
Birinci
ve ikinci haneyi doğru girme ihtimaliniz: 1/10 *1/10
İlk üç
haneyi doğru girme ihtimaliniz: 1/10 * 1/10 * 1/10
Şifrenin
tamamını doğru girme ihtimaliniz: 1/10 * 1/10 * 1/10 * 1/10
Şifreniz örneğin “1458” ise bunu
ilk seçenekte bulma ihtimaliniz 1/10000 olacaktır. Yani şifreniz için olası
kombinasyon sayısı 10.000 tanedir. Bu klasik bir “tek taraflı seçilim”
hesaplamasını ifade eder. Fakat bu hesap ilkokul matematiğini andırırcasına
birikimli seçilimi göz ardı eder. Bu hesaplama türünün birikimli seçilime
uygulanması için şifre metaforu biraz güncellemek gerekecektir. Varsayalım ki
bu şifrenin her hanesi doğru yazıldığında bize bunu uyaracak bir alarm
koyulsun. Her hanenin altında bir lamba koyulsun ve doğru sayı yazıldığı zaman
hanenin altındaki lamba yansın. Örneğin herhangi bir şifre denerseniz ve
denediğiniz şifre “1069” olursa ilk hanenin altındaki ışık yansın. Bu durum
birikimli seçilime muazzam bir örnek oluşturur ve söz konusu durumda hesaplama
işlemi şu şekilde gerçekleşir:
Birinci
hanenin hangi sayı olduğunu bilmeniz için yapmanız gereken maksimum deneme
sayısı: 10
Birinci
ve İkinci hanenin hangi sayı olduğunu bilmeniz için yapmanız gereken maksimum
deneme sayısı: 20
İlk üç
hanenin hangi sayı olduğunu bilmeniz için yapmanız gereken maksimum deneme
sayısı: 30
Şifrenin
bir bütün olarak hangi sayıya karşılık geldiğini bilmeniz için yapmanız gereken
maksimum deneme sayısı: 40
Eğer her hanenin hangi sayı ile
şifrelendiğini bilmeniz için tüm haneleri aynı anda bilmenize gerek yoksa ve
her haneye dair bilgileriniz “birikerek” ilerleyebiliyorsa en fazla kırk deneme
sonrasında dört haneli şifrenin hangi sayıya karşılık geleceğini
bilebilirsiniz. Eğer her haneye karşılık gelen tesadüfî tahmininiz
birikebiliyorsa hesaplama işleminiz de çarpım yöntemi ile değil toplama yöntemi
ile ilerleyecektir. Çarpıma dayalı hesaplama işlemi yalnızca her denemenin
diğerinden bağımsız olduğu durumlarda geçerlilik kazanırken, toplamaya dayalı
hesaplama işlemi her ilerlemenin korunduğu ve sonraki yapılandırma için temel
alındığı birikimli durulmada geçerlidir. Evrimsel ilerleme ise tek taraflı
seçilimi değil birikimli seçilimi ifade eder. Proteinler de birikimli seçilimin
ürünüdür ve yaşamın kökeni söz konusu olduğunda “bu halleriyle bir anda” var
olmamışlardır. Yani bahsedilen hesap
doğru biçimde yapılmamıştır. Günümüzde gördüğümüz her protein zaten milyarlarca
yıllık evrimsel süreçte eklemelere, değişimlere maruz kalmıştır ve yapılan
hesaplamalar bu tür birikimleri göz ardı etmekte ve hatalı hesaplama süreci
içerisine girmektedir. Karmaşık proteinlerin hiçbiri, hatta istisnasız olarak
hiçbiri, bugün gördüğümüz şekliyle oluşmamış, sürekli birikime tabii
tutulmuştur. Şu an gördüğümüz proteinler, farklı aminoasit kombinasyonlarının
bir araya gelmesiyle bir tür birikimle oluşmuştur; aminoasitlerin bir anlık tek
taraflı birleşmesi ile değil. Bu sebeple hesaplamalar da hatalıdır. Ortaya
çıkan ilk proteinler asla şu an görüldüğü kadar karmaşık değildir; yaşamın
kökenini oluşturan kimyasallar kendiliğinden oluşabilecek kadar basit
olmalıdır.
Örneğin doğada X, Y, Z, T, P, R,
S, K, L, M olarak adlandırdığımız on tane molekülün olduğunu varsayalım.
Elimizdeki anlamlı zincir ise bu moleküllerin XPXSYTKSNNLZRRM şeklinde dizilmiş
olduğu kombinasyon olsun ve bu kombinasyona Alfa Dizisi diyelim. Alfa dizisinin
bir anda ve bu haliyle oluşmasının ihtimali elbette 1015’te bir
olacaktır[1. Molekülün X olma ihtimali (1/10) * 2. Molekülün P olma ihtimali
(1/10) * 3. Molekülün X olma ihtimali (1/10)
… = (1/10)15]Fakat bu molekülün bir anda değil de parça parça
oluştuğunu göz önüne alırsak, yani birikerek ilerlediğini düşünürsek hesaplama
tıpkı şifre örneğinde olduğu gibi çarpım şeklinde değil toplama şeklinde
gerçekleşir. Yani bu molekül bir anda bu haliyle oluşmamışsa, aksine doğada
birbirinden bağımsız şekilde bulunan XPX, SYT, KSN, NLZ, RRM moleküllerinin
etkileşimi ile oluşmuşsa ve her ekleme korunma altına alınmışsa, bu olasılık
oldukça düşecektir, zira ortada tek taraflı seçilim değil birikimli seçilim
mevcut olacaktır.
Bununla beraber doğal seçilimin yalnızca
canlılıkta etkili olmadığını da vurgulamam gerekir. Zira bu varsayımsal on
molekül çok sayıda etkileşime girip çok sayıda molekül oluşturabilir ama oluşan
tüm moleküllerin korunma düzeyi eşit değildir. Örneğin XPX, XXYPTKLM, YMKL,
MMMN gibi çok sayıda kimyasal oluşacak fakat bu kimyasalların hepsi aynı oranda
dengeli olmadığı için bazıları doğal olarak bozunacak ve yapıtaşlarına geri
dönecektir. Bu süreç devam ettiği zaman moleküllerin oluşturduğu
kombinasyonlardan yalnızca dengeli olanlar korunmuş olacaktır. Örneğin RMR
molekülü RRM molekülüne göre daha kolay bozunabiliyor ve doğal ortamda
korunamıyorsa yeterli süre geçtiğinde doğada RMR’ye kıyasla çok daha fazla RRM
molekülüne rastlayacağımız aşikârdır. O halde bir süre sonra doğada X, Y, Z...
yapıtaşlarını değil, bu yapıtaşların dengede kalan kombinasyonlarına rastlarız.
Bu dengede kalan kombinasyonlar da benzer etkileşimlere girecek ve daha uzun ve
dengeli, korunaklı kimyasalları oluşturacaktır, dengede kalamayan ve çabuk
bozunan kimyasallar ise ayrışarak yapıtaşlarına dönecek ve bu görece basit
yapılar yeniden etkileşime girerek korunaklı ve uzun molekülleri oluşturma
sürecine girecektir. Bu noktada, elde edeceğimiz Alfa Dizisinin bir anda değil
de birikerek oluşacağını da fark etmiş oluruz. Alfa Dizisi bir anda değil,
küçük moleküllerin etkileşimiyle oluşan görece daha uzun moleküllerin dengeli
olanının seçilmesi sonucunda karmaşıklaşmaya başlamasından geçen süreçle
oluşacaktır. Örneğin X, Y, Z, T… yapıtaşlarının etkileşiminden XPX, SYT, KSN, NLZ,
RRM oluşacak ve bu moleküller diğer kombinasyonlara göre daha dengeli
olduğundan dolayı korunacaktır. Daha sonra bunlar etkileşime girecek ve
XPXSYTKSN, NLZRRM moleküllerini oluşturacak, bu moleküller de diğer
kombinasyonlara göre daha dengeli olduğundan dolayı korunacaktır. En sonunda bu
iki molekül birleşecek ve Alfa Dizisini meydana getirecektir. Alfa Dizisinin
bir anda oluşması her ne kadar olasılık dışı görünüyorsa da bu dizinin
aşamalarla oluşması olasılık dışı değildir. Birikimli seçilim ile tek taraflı
seçilimin farkı budur. Doğada gördüğümüz her canlı, her hücre, her karmaşık
protein birikimli seçilimin ürünüdür ve bundan 4.5 milyar yıl önce doğada
bulunmuyordur. Birikimli seçilim bahsi geçen hesaplamaların hatalı olduğunu
göstermede yeter de artar bile…
Yaşamı oluşturan ilk moleküllerin
hiçbiri bugün gördüğümüz kimyasalları kadar karmaşık değildir. Görece çok daha
basittirler ve doğada kendiliğinden oluşacak kadar olağanüstülüğü dışarıda
bırakırlar. Canlılığın arkasındaki basitliği göremeyen kişiler ise sanki bu
canlılar ve moleküller bir anda oluşmuşçasına hesap yapacak, ilkokul bilgisini
aratır derecede matematiksel işlemlere girişecektir. Sonuç olarak gördüğümüz
her karmaşık kimyasal molekül zaten milyarlarca yıldır aynı kalmayıp
değiştiğinden ve ilkel yaşamın oluşumunda herhangi bir etki sağlamamış
olduğundan dolayı yapılan hesaplar da hatalıdır.
Zaten evrime inanmak ve o uçak hikayesinin mantıksızlığı güzel bir şekilde açıklanmış, biyoloji bilmeden sırf bu örnek ile tartışmalarda bunu öne sürenlere iyi bir şekilde açık bir dille aktarılmış. Güzel bir paylaşım, teşekkürler
YanıtlaSilArkadaşım yazdığına bir tek Ateistler inanır çünkü bütün dinlerde birikimli oluşum diye birşey yoktur. Herşey ilk gün Allah tarafından çift olarak nasıl yaratıldıysa günümüzde de öyledir. Matematik ile hesap yapıp kafanı karıştıracağına insanlığın ve dünyada ki bütün canlıların nasıl yaratılmışsa günümüzde de aynen öyle olduğuna bak bence daha iyi anlarsın o zaman evrimin hikaye olduğunu :)
YanıtlaSilsenin dediğin şey şu ki, bilimi falan bırak bir inancın peşinden git. bunlar çok ayrı şeyler. elbetteki pamuk prensese inanan biri onun var olmadığına dair kanıtları görmezden gelecek. inançlıların ki de budur. görmezden gelmek. şu yaptığın yorumun yazıyla uzaktan yakından alakası yok. yapman gereken şey inançlarını bi 10 dakika kenara bırakıp objektif bir şekilde şu anlatılanları okumak. bak tekrar söylüyorum, okuyup anlaman için(bak kabul etmen değil sadece anlaman) inançlarından bağımsız olman gerekir. buraya gelipte efenim tam tersine bağlı olduğun inançla bu yazıyı anlamaya çalışman bir de üstüne çökertircesine yorum yapman akıllara zarar. çok cümle kurdum kusura bakmayın. anlamanız içindi sadece. saygılar!
SilEyyy ibrahimler biraz sorgulayın be azcık be...
YanıtlaSilŞu youtube da felan ateisti müslüman yapan videolar da ki spiker var ya. Bana denk gelsin istiyorum. Çok muBir denk gelsin o zaman görücem yayınlicak mı yayınlamicak mı ��
YanıtlaSilŞu olasılık safsatalarına çok güzel bir cevap olmuş. Lakin benim hala kafamı kurcalayan bir soru var: Bahsettiğiniz o ilk basit aminoasitler oluştuktan sonra nasıl oldu da hepsi neredeyse aynı şekilde evrimleşti? Yani, farklı canlılar üzerinde apayrı aminoasitler nasıl aynı 20 çeşide dönüştü? Umarım kafamdaki soruyu aktarabilmişimdir.
YanıtlaSilDostum..konuyu ne şekilde trollersen trolle ..ilk protein olmadan protein oluşmaz......
YanıtlaSilYaptığın birikimli seçilim mekanizması açıklamalarının da temeli yok..Çünkü senin olmasını istediğin gibi seçen bir mekanizma yok..
Aynen ! kim seçiyor neyi seçiyor, kör doğa
Silfaydayı ne bilir? doğanın göz ağız burun kalp oluşturma zorunluluğu da yok! KİM SEÇİYOR !