İnce ayar argümanının temel düşüncesi doğa
yasalarındaki küçücük bir değişimin bile evrenin oluşmasını veya yaşamın oluşumunu
engelleyeceği fikridir. Bununla birlikte ince ayar argümanı yalnızca evrendeki doğa
yasalarına değil Dünya’nın fiziki koşullarına bağlı olarak da
kurulabilmektedir. Örneğin galaksinin tipi eğer daha eliptik olsaydı: Yaşam
kimyası için yeterli ağır elementlerin oluşmasından önce, yıldız oluşumları
dururdu. Dünyanın oluşumu sırasında, yörüngede yaptığı açı daha küçük olsaydı,
güneş dünyayı yutardı, hayat olmazdı. Bunun gibi daha birçok “ince ayar”
sıralanabilir. Sonuç olarak teist kesim evrenin temel sabitlerinin yaşam için özel olarak ayarlanmış olduğu düşüncesine kapılır
İnce ayar kanıtının gözle görülür temel hatası nedenlerle
sonuçları karıştırıyor olmasıdır. Bizim var olmamız için mi evren ince olarak
ayarlanmış yoksa evrende bu değerler olduğu için mi biz varız? Bu soru üzerine
düşününce varacağımız sonuç, yaşamın ya da herhangi bir durumun, içinde
bulunduğu ortamın bir yan ürünü olduğunu düşünmenin; bu ortamın o yan ürün için
özel olarak tasarlandığını düşünmekten daha tutarlı olacağıdır. Örneğin hava
dalış sporunu düşünün; eğer yerçekimi olmasaydı hava dalış sporu
gerçekleşemezdi. Bernoulli prensibi var olmasaydı veya bu prensip şu ankinden
daha farklı işliyor olsaydı yine hava dalış sporu gerçekleşemezdi. Peki,
buradan çıkan sonuç “Bernoulli prensibi ile yer çekimi, özel olarak hava dalış
sporu gerçekleşsin diye özel ve hassas
olarak tasarlanmıştır.” ifadesi mi olmalıdır yoksa “Bu ilkeler bu değerde
olduğu için hava dalış sporu mümkündür, hava dalış sporu mümkün olsun diye bu
değerler hassas olarak ayarlanmamıştır. Hava dalış sporu, bu sabitlerin bir tür
yan ürünüdür. Herhangi bir değerin veya sabitin yan ürünü olarak ortaya çıkan
şeyler o değerle uyumlu olmak zorundadır ve bu uyum elbette tesadüf değildir.
Eğer şu an hava dalış sporu yapılıyorsa zaten fiziksel yasalar bunu mümkün
kıldığından dolayı yapılabiliyordur. Fiziksel yasaların bu sporla uyumun
gösterip daha sonra fiziksel yasaların bunun için özel olarak tasarlandığını
söylemek mantıksal açıdan zorunlu değildir. ” düşüncesi mi daha kabul edilir
bir görüştür? Mantıklı düşünen herkes ikinci görüşün tutarlı olduğunu
savunacaktır. Benzer şekilde “X sabitleri ve durumları yaşam gerçekleşebilsin
diye özel ve hassas olarak
tasarlanmıştır.” ifadesi yerine “Bu sabitler bu değerde olduğu için yaşam mümkündür,
yaşam mümkün olsun diye bu değerler hassas olarak ayarlanmamıştır. Yaşam, bu
sabitlerin bir tür yan ürünüdür. Herhangi bir değerin veya sabitin yan ürünü
olarak ortaya çıkan şeyler o değerle uyumlu olmak zorundadır ve bu uyum elbette
tesadüf değildir. Eğer şu an yaşam varsa zaten fiziksel yasalar bunu mümkün
kıldığından dolayı vardır. Fiziksel yasaların yaşamla uyumunu gösterip daha
sonra fiziksel yasaların bunun için özel olarak tasarlandığını söylemek
mantıksal açıdan zorunlu değildir.” ifadesi gayet tabii daha tutarlıdır.
Yukarıdaki analojinin bir diğer ifadesi ise şu şekilde olabilir:
Herhangi bir nedensel ilişkide A’nın B’ye sebep olduğunu gösterdikten sonra
A’nın B var olsun diye hassas olarak tasarlandığını iddia etmek zorunlu olarak
doğru değildir. Klasik bir benzetme yapacak olursak, bir asfalt yol çatlağının
arasındaki boşlukta yeşeren çiçek örneğini kullanmak makuldür. Bir yerde, uzun
bir asfalt yolda yürürken bir çatlak gördüğünüzü ve bu çatlaktan bir bitkinin yeşermiş
olduğunu hayal edin. Biraz olsun etrafını inceleyen biri buna sık sık şahit
olacaktır. Bu bitki açısından ince ayar argümanını karşılaştırmak makuldür
çünkü bitkinin orada var olması kendinden önce gelen hassas bir ayara bağlıdır.
Bir an bu bitkinin var olabilmesi için hangi süreçlerin veya durumların
gerçekleşmesi gerektiğini düşünelim. Yolda bir çatlak, güneş ışığının gelmesi
için yeterli açı miktarı, tam o çatlakta bulunması gereken bir tohum, yeterli
su miktarı... Eğer su biraz daha az olsa bitki oluşamazdı, biraz fazla olsa
çimlenme gerçekleşemezdi. Eğer güneş ışığının gelme açısı biraz az veya çok
olsaydı güneş o çatlağa ulaşamayacak ve bitki gelişemeyecekti. Eğer çatlak
birkaç cm. daha sağda veya solda olsaydı tohum doğru yerde olmayacağından bitki
olmazdı. vs. Tüm bu öncülleri düşünürsek bitki için müthiş bir ince ayar olduğu
sonucuna ulaşılabilir. Peki ya salt bu kadar ince ayarın var olmasından yola
çıkara tüm yolun bitki için tasarlandığı sonucuna ulaşılabilir mi? Elbette
hayır. Peki, evrenin oluşması için ince ayarın olması evrenin canlılık için
tasarlandığı anlamına mı gelir? Sonuç yine basit bir “Hayır” cevabıyla
özetlenebilir. Ayrıca eğer bitki için gerekli ayarlardan bir tanesi bitkinin
oluşması için yeterli olmasaydı bitki oluşamayacaktı. Eğer bitki oluşmasaydı bu
argümanın değeri kalmayacaktı. Kısaca yoldaki o ince ayar, bitkinin oluşması
için oluşmadı; o ince ayar olduğu için bitki oluştu. Eğer farklı fizik
kuralları olsaydı şu an gördüğümüz şekilde hayat oluşmayacaktı ve bu hayat
oluşmadığı için “neden yaşam yok” sorusunu sorabilecek bir canlı da olamazdı.
Kısacası evrendeki fizik yasaları özel olarak yaşam için tasarlanmamıştır;
evren yaşamı oluşturmaya uyumlu olduğu için canlılık oluşmuştur. Bu ikisi
arasındaki ayrım yapılmalıdır.
İnce ayar argümanı bariz bir şekilde sonuçların nedenlerine
bakarak nedenlerin özel olarak sonuçlar için tasarlandığını ima eder. Bu
düşünce mantıksız bir düşüncedir. Herhangi bir nedensel olaylar dizgesini alıp
nedeni ve sonucu gösterip ardından da nedenin özel olarak sonucu oluşturmak
için tasarlandığını ele alın: bu açıkça saçma sonuçlara götürecektir.
Hastalıklar, doktorlar var olsun diye hassas şekilde ayarlanmıştır. Rüzgâr,
rüzgâr sörfünün var olması için hassas şekilde ayarlanmıştır. Güneş sisteminin
başlangıç koşulları, Jüpiter’de bulunan büyük kırmızı leke var olsun diye ince
olarak ayarlanmıştır. Oysa bu örneklerin mantıksız olduğu açıktır. Ayrıca
olasılık nosyonu açısından düşünüldüğünde tüm bu örneklerin düşük olasılıklara
hitap ettiği de görülebilir. Yani X’in Y’ye neden olmuş olması ve X’in düşük
olasılıklı olması da X’in özel olarak Y’nin gerçekleşmesi için tasarlandığını
göstermez. İnce ayarın üzerine kurulu olduğu bu düşünce Voltaire tarafından da
eleştirilmiştir:
Şeylerin olduklarından başka türlü
olamayacakları tanıtlanabilir, zira her şey bir amaç için yaratıldığından her
şey zorunlu olarak en iyi amaç için yaratılmış olmalıdır. Bakın burun gözlük
taşımak için yapılmıştır, bu yüzden gözlük takarız. Bacaklar açıkça çorap ve
pantolon giymek için tasarlanmıştır, bu yüzden çorap ve pantolon giyeriz.
Taşlar yontulmak, sonra da şatolar yapmak için meydana getirilmiştir;
efendimizin muhteşem bir şatosunun olması bu yüzden; eyaletin en büyük
Baron'unun en iyi yerde oturması gerekir. Domuzlar yenmek için yaratıldığından yıl
boyu domuz yiyoruz: Ve her şey yolunda diyenler kendilerini doğru ifade
etmiyorlar; her şey en iyisi demeleri gerekir(1).
Nedenlerle sonuçları karıştırmak ince ayar argümanının en temel
hatasıdır. Bu hata gözler önüne serildiği zaman ince ayar lehine ortaya atılan çok
sayıda benzetmenin de doğru sonuçlar üretmediğini anlayabiliriz. Örneğin Antony
Flew’un ince ayar üzerine verdiği şu örneğe dikkat edin:
Bir
sonraki tatilinizde bir otel odasına girdiğinizi hayal edin. Komodinin
üzerindeki disk çalarda en sevdiğiniz albümden bir şarkı çalıyor. Yatağın
üzerindeki duvarda asılı çerçeveli resim, evinizdeki şöminenin üzerinde asılı
resmin aynısıdır. Odaya en sevdiğiniz koku yayılmıştır. Hayretler içerisinde
kafanızı sallıyorsunuz ve valiziniz ellerinizden düşüyor.
Birdenbire
dikkat kesiliyorsunuz. Mini bara doğru ilerliyor, kapısını açıp buzdolabının
içindekilere bakıyorsunuz. En sevdiğiniz içecekler. En sevdiğiniz kurabiyeler
ve şekerlemeler. Hatta tercih ettiğiniz marka şişe suyu.
Mini
bardan çıkıp odaya göz gezdiriyorsunuz. Çalışma masasının üzerindeki kitabı
fark ediyorsunuz: En sevdiğiniz yazarın son kitabı. Banyoya göz atıyorsunuz.
Kişisel bakım ve temizlik ürünleri, her biri sanki sizin için özel olarak
seçilmiş gibi, tezgahın üzerine dizilmiş.
Televizyonu
açıyorsunuz, en sevdiğiniz kanal ayarlanmış.
Muhtemelen
yeni sıcak ortamınız hakkında keşfettiğiniz her yeni şeyle tüm bunların
yalnızca bir tesadüf olabileceğini daha az düşüneceksiniz değil mi?
Otel
yöneticilerinin sizin hakkınızda bu kadar ayrıntılı bilgiyi nasıl elde
edebildiğini merak edersiniz. Titiz hazırlıklarına hayret edersiniz. Hatta tüm
bunların size ne kadara mal olacağını bir kez daha kontrol edebilirsiniz. Fakat
kesinlikle birilerinin sizin geleceğinizi bildiğine inanacaksınızdır.(2)
Flew’in analojisinin ciddi bir biçimde hatalı olduğu ve ince
ayar için yeterli örnek oluşturmadığı gözler önündedir. Flew hem örneğini
yanlış zemin üzerine oturtmuş hem de ince ayar argümanının üzerine kurulu
olduğu düşüncenin temelini sarsmıştır. Zira bu örnekte, otelde bulunan
nesnelerin, sizin zevklerinize uygun olmasından yola çıkarak “sizin
zevklerinize uygundur o halde sizin için tasarlanmıştır” sonucuna ulaşır. Oysa
bu örnekte sizin zevkleriniz otelin içinde bulunan nesnelerden tamamen bağımsızdır;
ince ayar örneğinde ise yaşamın var olması evrenin sabitlerinden bağımsız
değildir. Yani Flew’in analojisi ciddi biçimde hatalıdır. Bu analojide
zevkleriniz ve otelin nesneleri arasında nedensel bağlantı yoktur fakat ince
ayar meselesinde evrenin sabitleri ile yaşamın gerçekleşmesinde nedensel
bağlantı bulunur. Yani analoji bu ikisi arasında nedensel ilişki kurulabilecek
şekilde düzenlenmelidir: Yaşadığınız ve büyüdüğünüz evde zevklerinize uygun
nesnelerin bulunması analojiyi uygun hale getirir, çünkü yaşadığınız evde
bulunan nesneler sizin zevklerinizi büyük oranda şekillendirecektir ki bu
durumda nesneler ile zevkleriniz arasında nedensel bağ bulunacaktır. Analojiyi
bu açıdan benzettiğimiz zaman yani zevkleriniz o mekanda bulunan nesnelere göre
şekillendiği zaman, nedenlerle sonuçların karıştırıldığı belirginleşecektir.
Flew’un analojisini ince ayar ile karşılaştırdığımızda ve bunu nedensellik
bağlamında yaptığımızda şuna rastlamamız mümkündür:
NEDEN
|
SONUÇ
|
Evrendeki değerlerin yaşama olanak sağlayacak şekilde var
olması
|
Yaşamın var olması
|
Mekândaki nesnelerin zevkleri ve yetileri şekillendirecek
şekilde var olması
|
Zevklerin ve yetilerin mekâna uygun şekilde var olması
|
Bu tablo aracılığıyla “Yaşamın var olması için evrendeki
değerler hassas olarak ayarlanmış” düşüncesini “zevklerin ve yetilerin o
şekilde var olması için mekândaki nesneler hassas olarak ayarlanmış”
düşüncesiyle kıyaslayabiliriz. Küçüklüğünüzden beri odanızda bir plak var ve bu
plak en iyi günlerinizde dinleyip mutluluğunuzu paylaştığınız, en kötü
günlerinizde dinleyip huzursuzluğunuzu azaltmanızda yardımcı olan bir plak… O
halde onu sevmenizin sebebi sizin evinizde bulunmasıdır; siz seviyorsunuz diye
evde koyulmamıştır(en azından analojinin anlam kazanması için bu
gerekmektedir). Yaşamın var olmasının sebebi bu değerlerin gerçekleşmiş
olmasıdır; yaşam olsun diye bu fiziksel sabitler seçilmemiştir. Analoji
düzeltildiği ve nedensel bağlama geçirildiği zaman neden-sonuç karıştırması
gözler önüne gelecektir.
Bununla birlikte Flew’in analojisi hatalı zeminde kurulmuştur. Anthony
Flew, ince ayar analojisini “memnun edecek şartlar sağlamak” şeklinde yanlış
olarak kurmuştur. Bunlar varlığımız açısından gerekli olmayan ikincil
şartlardır ve ince ayar analojisi için uygun bir zemin değildir. Anthony
Flew’in analojisini kurmak için ihtiyacı olan zemin aslında “Neden odada benim
nefes alabileceğim gaz konsantrasyonu var? Neden bubi tuzakları beni öldürmeye
çalışmıyor ya da karşımda eli silahlı bir katil belirmedi? Sanki her şey benim
yaşayabilmemi sağlamak için özel olarak tasarlanmış gibi!” tarzında olmalıdır.
Kısaca Flew “Neden her şey benim sevdiğim şekilde?” olarak değil “Neden her şey
benim yaşamama uygun şekilde?” olarak bir soru yöneltmelidir. Soru bu şekilde
sorulduğu zaman yeniden nedenlerle sonuçların karıştırıldığına rastlanacaktır.
Zira, şartlar o şekilde olmasaydı odanın içinde bile bulunamayacaktınız! “Fizik
yasaları yaşamın olması için böyle ayarlanmıştır” demek yerine “Fizik yasaları
uygun olduğu için yaşam ortaya çıkmıştır” demeliyiz; yaşam fizik yasalarının
bir sonucudur, onların nedeni değil… Flew’in analojisi ise “Yaşam neden yaşamın
uygun olduğu bir evrende ortaya çıktı?” demekten ileriye gitmiyor. Yaşam,
yaşamın uygun olduğu bir evrende çıkmıştır çünkü başka şansı yoktur.
Şu an gördüğünüz herhangi bir şeyin gördüğünüz şekilde olmasının
sebebi kendinden önce gelen koşullardır; misal yolda yürüdüğünüzde ve bir taşa
çarptığınızda o taşın tam o anda tam o noktada olmasının ve sizin tam o anda
tam o noktada olmanızın ihtimalini hesaplarsanız sıfıra yakın bir değer
bulursunuz. Taşın orada olması çok sayıda değere bağlıdır; örneğin levha
hareketleri biraz daha hızlı gerçekleşmiş olsa o taş orada olmayabilirdi,
rüzgâr herhangi bir an içinde daha hızlı esmiş olsa o an o noktada olmayabilirdi
vs. Sizin tam o zaman o mekanda bulunmanız çok sayıda değere bağlıdır; anneniz
ve babanız birbirini görmeseydi o an o noktada olamazdınız, o an dışarıda
bulunmanızın bağlı olduğu sebep olmasaydı o an o noktada olamazdınız ve
ayağınız taşa çarpmazdı vs. Evren adeta siz tam o anda tam o noktada tam o taşa
çarpın diye tasarlandı! Belki de evrenin fiziksel kuralları o an o taşa
çarpmanızı gerektirecek şekilde geliştiği için çarpmışsınızdır. Hangisi daha
makul: tüm fiziksel değerlerin sizin o taşa çarpmanız için hassas olarak
ayarlandığı fikri mi yoksa o fiziksel değerlerin bir yan ürünü olarak sizin o
taşa çarptığınıza dair ortaya atılan fikir mi? Hangisi daha makul: tüm fiziksel
değerlerin yaşamı mümkün kılacak şekilde özel olarak tasarlandığı iddiası mı yoksa
yaşamın, bu fiziksel değerlerin bir yan ürünü olduğu düşüncesi mi? Elbette
evrenin fiziksel yasaları yaşamı sağlayacak şekilde hassas olarak tasarlanmış
gibi gözükmelidir, çünkü yaşam vardır. Aynı zamanda evrenin fiziksel yasaları,
o taşın o anda o mekanda size çarpması için tasarlanmış gibi de gözükmelidir,
çünkü o an o mekanda o taş size çarpmıştır. Bu tarz bir “ön koşuldan yola
çıkan” argümanın tanrı lehine kanıt olarak bir kıymeti olduğunu sanmıyorum.
Varoluşumuz neredeyse kuşku duyulamayacak kadar açıktır, o halde
gözlemlediğimiz şeyler de doğal olarak varoluşumuzla tutarlı olmalıdır. Fizik
yasaları aynı şekilde şu an gördüğümüz her şeyle tutarlı olmalıdır; ama buradan
fizik yasalarının var olan her şey ve olay için ince olarak tasarlandığı anlamı
çıkmaz! Bu düşünce reddedilmelidir.
Notlar:
1- Voltaire, Candide (1759).
2- Flew, Antony, There Is A God: How The World’s Most
Notorious Atheist Changed His Mind, Harper Collins, New York 2007
NOT: NEDEN-SONUÇ ELEŞTİRİSİNE VERİLEN CEVAPLAR YAYIMLANACAK OLAN "TANRININ ALFABESİ" ADLI KİTABIMDA İRDELENECEKTİR
NOT: NEDEN-SONUÇ ELEŞTİRİSİNE VERİLEN CEVAPLAR YAYIMLANACAK OLAN "TANRININ ALFABESİ" ADLI KİTABIMDA İRDELENECEKTİR
Peki fizik yasalarıne ne sebep oldu
YanıtlaSil"Neden Hiçlik Yerine Bir Şey Var" başlıklı yazımda gerek fizik yasalarının gerek evrenin kökenine dair detaylı bir yazı yazdım. Okumanı öneririm
YanıtlaSilALfa çok uzatmışsın ama ikna edici bir yazı olmamış evrendeki mükemmellik hala çok cezbedici :)
SilEvrendeki mükemmellik diye diye kendinizi heder ediyorsunuz dostum,evrenin kaotik olduğunu belirtmeme gerek yok herhalde.
SilBaşka bir yerde de düzen olsaydı,orada da yaşam oluşabilirdi.Evrenin %0.00000000000001'inden bile az kısmını (normal şartlar altında rakamlarla ifade edilemeyecek bir şey bu) kaplıyoruz.Düzen olan yerlerde yaşam var olmuş,düzen olmayan yerlerde de var olmamış.İşte biz bu az olasılığın sonucunda oluşmuş varlıklarız sadece..
Umarım anlatabilmişimdir,oldukça geç bir cevap oldu ama kimsenin cevap vermediğini görünce ben vereyim dedim,neşeyle kalın.
Sans eseri olusmasi imkansiz olan bu hassas ayarlara bakip "zaten bu ayarlar olmasaydi biz burda olmazdik ,biz burda olduguma gore bu ihtimal tutmustur,o yuzden bu hassas ayarlara sasiracak bisey yok" (zayif antropik ilke diye bilinir) demek suna benziyor : gozunuz bagli bir sekilde yuz keskin nisancinin ortasina getiriliyorsunuz idam icin, ates emri veriliyor ates sesleri geliyor ve kesiliyor size bisey olmuyor, siz bu durumda "hayatta olduguma gore hepsi iskalamis bunda sasiracak bisey yok" mu dersiniz yoksa olayda baska bisey mi ararsiniz, -verilen meshur bir ornektir bu ve dawkins bile bu ornegi hakli bulur, tek siginacak limaniniz coklu evrenler teorisi tabi bunun icin de hicbi kanit yok, robin collins butun coklu evren kuramlarının problemli oldugunu söylüyor ,yani iki varsayimdan birini secmek zorundasiniz : tasarim ya da cokluevrenler ,konu hakkinda cok uzun ama guzel bi vidyo tum sorularin cevabini bulabilirsin ,izlemeni tavsiye ederim :). https://youtu.be/E0CbV7s1Hgo
SilSelam Alfa,
YanıtlaSilMetin çok güzel. Tebrikler.
Bu yorumla bir düşüncemi belirtmek istedim. Şahsen ben Antony Flew'un metaforuna daha farklı yaklaşırdım. Dediğin doğru aslında, tam olarak konu ile ilgili olmayan bir örnek ile kafa karıştırmaya yönelik bir benzetme.
Ama böyle bir argüman kuran insana sebebini sorardım, "Neye benzetiyorsun bunu gerçek dünyada?" diye. "Örneğin bir elmanın tadının çok hoşuma gitmesi. Güneş batımının kimi zaman gözlerimden yaş akıtacak kadar güzel bir görüntü ortaya çıkarması vs. gibi durumlar" için sunuyorum bu benzetmeyi diyecektir. "Yani evrenimizin sadece yaşamamıza izin vermenin de ötesinde, son derece hoşumuza gidecek şekilde oluşmuş olması Allah'ın kanıtıdır" diyecektir. Bu şekilde sunulduğunda benzetme yanlış değil. Ancak benzetmenin ulaştığı sonucun yanlış olduğu açıktır.
Bunun sebebi ise bu benzetmeyi yapana şu sorunun sorulması ile netleşecektir. "Peki verdiğin benzetmede en makul ihtimal nedir? Nasıl bu kişinin en sevdiği şeyler otel odasında bulunmaktadır? Sayısız şampuan markası varken, onun sevdiği duştadır. Sayısız televizyon kanalı varken, onun sevdiği ayarlanmıştır. Nasıl olmuş olabilir?". Yanıt olarak şu söylenecektir: "Tabi ki bir seçilme söz konusudur".
Ben de bunu duyar duymaz: "Tam da üstüne bastın. Elmanın seveceğin tada sahip olması da, Güneş'in seveceğin görüntüler ortaya çıkarması da bir seçilimin sonucudur. Bilimde buna bir evrim mekanizması olan doğal seçilim denir. İyi birer tohum dağıtma aracı görevi gören insanlar tattıkları elma ağaçlarından en çok en güzel tada sahip olanları yemişler, onların tohumlarının dağılımına sebep olmuşlardır. Kabaca bu nedenle insanlar elmanın tadını sevmektedir. İnsanlar milyonlarca yıldır güneşe şahit olarak evrimleşmişlerdir. İçlerinden bu dünyanın görüntüsünü en çok sevenler, bu dünyaya en sıkı ellerle sarıldıklarından en çok bunlar üreme ve yayılma imkanı göstermiş, yaşadıkları dünyadan etkilenmeyenler veya beğenmeyenler ise intihara kadar giden süreçlerle gen havuzunda küçülmüşlerdir. Üstüne üstelik güneşi engelleyen beton binalar ile çevrili şehirlerimizde milyonlarca yıldır görmeyi sevip alıştığımız güneş batışlarından uzak kaldık. Ancak genlerimize işlemiş olan bu dünya sevgisi, yapay şehir ortamında çıkınca büyük bir mutluluk yaşamaktadır. Bu durumda evrim teorisi ile son derece uyumludur ve evrim teorisince tahmin edilebilecek yapıdadır".
Biraz uzun yazdım sanırım. Başarılarının devamını dilerim.
Sorgula Kendini.
Şu an gördüğünüz herhangi bir şeyin gördüğünüz şekilde olmasının sebebi kendinden önce gelen koşullardır.''diyorsun peki evrenin oluşmasının sebebi kendinden önce belli koşulların oluşmasından dolayıdır ve biz bu koşulları açıklayamıyoruz.Bu bizi bir yaratıcıya götürebilir.İnce ayar argümanını test ederken başka bir konuda kendinle zıtlaşıyorsun.
YanıtlaSilArkadasim, aciklayamiyoruz dedikten sonra hemen arkasindan bir yaratıcı cikarma olayin trajikomik degil mi sence de? Bilmedigin seye neden tanri diyorsun?
SilEski Mısır'da gunesin havada nasil durdugunu bilmezlerdi ve Ra tanrisini uydurup havada tutuyor dediler. Sonra gunesin nasil havada durdugu ogrenilince Ra yalan oldu. Sonuc olarak, bilmedigin seye Tanri dediginde, o sey bilindiginde Tanri yalan oluyor. Sonucun sonucuysa, tanri koca bir yalan. bu kadar basit. bilmedigin seye tanri demekten vazgeçin artik.
nico bende seyı anlayamıyorum her seyın bı acıklaması olamaz her seyı acıklayamazsın tanrının sebebı sorulamaz mesela onun özü varlığı kuşatır yada ınanmıyosan maddi bir doğa varlığı kuşatır ama hangısını secersen sec en temel olan bu doğaların acıklaması yoktur onlar sadece vardırlar bır olus degıldırler sonradan oluşmadılar o yüzden hiç bir zaman bir acıklama getıremeyeceksın burada senı eleştrıdıgım nokta acıklayamadıgın seylere tanrı dıyorsunuz sonra onu onu acıklıyoruz bu hep böyle gidiyor tarzında konusun o zaman tanrı kocaman bır yaladır sözünedir..bır seyler var önemli olanda bunu bulmak tanrısal doğa tada maddesel doğa bır sonradan oluşma degılki bi acıklaması olsun anlatabıldım mı.
Silaçıklayamıyoruz dedikten sonra hemen tanrıyı öne sürmüşsün. boşlukların tanrısı olayı bu oluyor işte.
Silhttps://youtu.be/E0CbV7s1Hgo
SilBuyur 53:28deki kısmı dinle.
Hatta tüm videoyu izle vaktin varsa şiddetle öneririm
Gercekten yine harika. Blogunu surekli takip ediyorum. Bir tanesin!
YanıtlaSilYazida baştan sona kadar havayi dovmussun ,mesele neden sonuc iliskisi degil.Hassas ayar argumani şudur:
YanıtlaSil-Hassas ayarlar ya sans ya zorunluluk ya tasarimdir
-sans ve zorunluluk değildir
-oyleyse tasarımdır
Tabi burada bizi "bosluklarin tanrisi" argimaniyla suclayabilirsin, fakat elimizde naturalist bir aciklama yoksa ,dogaustune neden basvurmayalim ? Sundugumuz her türlu argumani boyle diyerek inkar ederseniz, siz zaten tanrinin yoklugu onkabuluyle yola cikmis olursunuz,parmak izinden sucluya ulasmak gibi kanittan Tanriya ulasiyoruz diyelim."birgun aciklayacagiz" demek Tanrı fikrine tamamen kapali olmak demektir