ŞANS ESERİ SEÇİLEN DİNLER
Tanrı adil ve düzgün bir sınav yapacaksa, insanları tek
ırk yapıp hepsine eşit şartlar vermesi daha mantıklı olmaz mıydı? Gönderecekse
tek bir din göndermeli ve bunun da tüm insanlara mutlaka ulaşmasını ve tüm
insanların rahatlıkla anlamasını sağlaması gerekmez miydi ? Neden her dinin
asılı sadece çıktığı coğrafyada yaygın olarak kullanılan dilde oluyor ? Mutlak
kudretli ve aynı zamanda bilge bir tanrı herkesin anlayabileceği bir dil
oluşturabilir ve bunu gönderdiği tek din için uygulayabilirdi. O dinin aslına,
asıl kurallarını içeren kitaba bakan herkes direk olarak anlayabilirdi ve bu
çok daha adil ve mantıklı bir insanları ‘’ uyarma ‘’ şekli olurdu. Fakat tam
aksine o dinin çıktığı coğrafya haricinde hiçbir insan ‘’ çeviri ‘’ yapılmadan
o dini anlayamıyor. Çeviriler ise gene mutlak doğru olarak yapılamıyor. Tanrı,
en azından çevirilerin mutlak doğru olarak çevrilmesini sağlayabilirdi.
Çeviriler kendi arasında çelişki gösteriyor, bazıları kabul ediliyor bazıları
edilmiyor, ‘’ onun asıl anlamı o değil ‘’ iddiaları sürekli olarak
kullanılıyor…
Mutlak kudretli bir tanrı, eğer isteseydi herkese, her
çağa, her topluma uygun ve herkesin kolaylıkla uygulayabileceği bir din
yapabilirdi fakat hiç bir din her topluma ve çağa uygun değil, aksine her din
kendi çıktığı coğrafyaya hitap ediyor. Örneğin Kutuplarda yaşayan bir insanın,
çoğunluğu çöl yaşamına uygun olarak oluşturulmuş İslamı uygulaması ne kadar
mümkündür ?
Neden teistlerin çok çok büyük bir bölümü dinini sadece
çevre baskısı ve coğrafi koşullar yoluyla seçiyor ? Her neyi iddia ederseniz
edin, farklı bir ülkede, farklı bir çevre baskısı altında doğsaydınız aynı
şekilde o toplumun dinini benimseyecektiniz. Belki de şuan ki dininizi
savunduğunuz kadar onu da savunacaktınız.
Nasıl eğitildiğinizi düşünün. Ailenizin size neleri
öğrettiği, çevrenizde her an gördüklerinizi, okulda gördüğünüz din derslerini
düşünün. Çok büyük bir çoğunluğu aynı dinde olan ve günlük yaşayışları, dini
eğitimleri hep aynı olan bir ülkedesiniz muhtemelen. Yaşadığınız her şey, tek
bir din üzerine yoğunlaşmış durumda ve tek doğrunun şüphesiz o din olduğunu
düşünüyorsunuz, çünkü bu şekilde eğitildiniz, gördünüz, yaşadınız, üstelik
hayatınızın her saniyesini bunları görerek geçiriyorsunuz. Muhtemelen diğer
dinlerin yorumunu gene sizin dininizle aynı olan kişilerden dinlediniz, kutsal
kitapları (okuduysanız) taraflı okudunuz ve mutlak olarak kendi dininizi doğru
olarak görerek, diğer dinleri ‘’ gene kendi dininizin yorumcularından
dinlediğiniz şeylerle ‘’ yanlışladınız.
Şimdi bir dakikalığına durup düşünün, eğer %99'u bu dinde
değil de, farklı bir dinde olan bir ülkede doğsaydınız ne olacaktı? Gerçekten
şuan ki dininizi geri seçebilecek miydiniz? Yoksa doğduğunuzdan beri size
dayatılan dini mi mutlak doğru olarak savunacaktınız? Objektif düşünen herkes
için sorunun cevabı aynıdır.
Bu durumda, şans eseri doğduğunuz bölgeyle ilgili olarak
bir dini seçmeniz ve o dinin doğru olma olasılığı nedir? Eğer yanlış dini seçerseniz
sonsuza kadar cehennemde yanacağınızı düşünün. Bu durumda tek suçu yanlış
coğrafyada, yanlış şekilde eğitilmiş ve belli kalıp fikirler dayatılmış birinin
suçu nedir? Dünya'da ki en büyük kitlesi olan dini düşünelim, Hristiyanlık.
Toplamda 2.5 Milyar insan bulunuyor Hristiyanlıkta. Eğer doğru din Hristiyanlıksa
Dünya'nın geri kalan neredeyse 5.5 Milyarlık nüfusu cehennemde sonsuz acılar
çekecek ve bu 5.5 milyarlık insanın -büyük çoğunluğunun- tek suçu sadece şans
eseri doğduğu ülkenin şartlarına göre yetiştirilmesi. Her neyse, genel olarak
bu durumda olan biz insanlar için, bu sınav gerçekten '' adil '' - '' mükemmel
'' - '' doğru belirleyici '' midir ? Daha olduğumuz sınavın hangi dinin
parametrelerine göre olduğunu bile kesin şekilde anlayamıyorsak, bu sınav ne
kadar mantıklı olabilir? Ne kadar ‘adil’ olabilir?
ÖDÜL / CEZA
Yukarıda da gördüğümüz gibi parametreler belirsiz.
Parametreleri belirlemek için bir dini doğru kabul edelim. Bu dinimiz X olsun.
X’e göre eğer bu dine ve tanrısına inanmazsak, sonsuza kadar cehennemde
yanacağımız eğer inanırsak ve iyi bir insan olursak ise mükemmel ödüller
alacağımız söylensin, üstelik sınavın en başından söylensin bu.
Bu durumda sınav hala adil ve mantıklı bir sınav olamaz
çünkü gerçekten bir sınav olacaksak ve bu adil bir şekilde gerçekten bizim iyi
mi kötü mü olduğumuzu belirleyecekse bu sınavın sonucunda
kazanacağımızı/kaybedeceğimizi bilmememiz gerekir. Bu şuna benziyor, bir hırsız
geliyor ve kafanıza silah dayıyor ve diyor ki '' Eğer bana paranı verirsen seni
serbest bırakırım eğer vermezsen seni öldürürüm, özgür olarak seçebilirsin. ''
Sanki espriymiş gibi, özgür olarak sınav olacağımız iddia ediliyor, fakat eğer
istenilen şeyi yapmazsak '' tanrı'ya inanmamak '' gibi cehennem'de sonsuz
acılar çekeceğimiz söyleniyor. Bu sınav ne kadar özgürce yapılabilir ki? Bir
sınavda kafanıza silah dayanıyor ve sizden belirli şıklar işaretlenmesi
bekleniyor eğer belirli şıkları değil de kendi başka fikirlerinizi
işaretlerseniz sınav sonrası kafanıza sıkılacak. Bu durumu anlayabildiğinizi
düşünüyorum.
Ayrıca, aynı şekilde sonucunun mükemmel olduğunu bilmemiz
de sınavın adilliğini bozar çünkü bir insan gerçekten '' iyi '' olmak istediği
için değil de, '' sonucun da ödül var '' mantığı ile iyilik yapıyor. Eğer bir
tanrı gerçekten insanların iyi mi kötü mü olduğunu adil olarak belirleyip onlara
cehennem veya cennet vaat ediyorsa, bunu onlara hiç söylememesi ve yaptıklarına
bakması gerekir. Eğer ödül/cezayı baştan söylerse bu sınava girecekleri
psikolojik olarak etkileyecektir ve dolayısıyla sınav adil şeklini
kaybedecektir.
ÖZGÜR İRADE
İlk bölümde de gördüğümüz gibi seçtiğiniz dinlerin,
inandığınız kavramların çoğunluğu doğduğunuz bölge, çevre baskısı, yetiştirilme
tarzı vb. ile alakalı. Bunu kanıtlayan en basit önerme örneğin X dini için
inceleyecekseniz, X dininin yaygın olduğu yerde doğan çocukların belli bir yaşa
gelince hangi inanışlara sahip olduklarına bakın. Çok büyük bir çoğunluğu zaten
yaygın olan X dinini seçecektir. Ayrıntılı olarak birinci bölümde açıkladım. Bu
durumda doğru dinin herhangi bir din olduğunu düşünürsek ve o dinde değilsek bu
ne kadar ‘’ özgür ‘’ kararımız oluyor? Tam bir özgür irade ile seçim
yapabiliyor muyuz?
İlk paragrafı unutup ‘kötülük’ ve ‘iyilik’ olarak
değerlendirelim. Gene doğduğunuz andan itibaren sürekli olarak çevre sizi
etkileyecektir. Eğer kötü bir ailede, kötü bir arkadaş çevresinde yetişirseniz
ileri de kötü bir insan olma olasılığız daha yüksektir. Doğduğunuz an ailenizi
sizin ‘özgür iradenizle’ seçemeyeceğinize göre buna tam olarak bir ‘’ özgür
seçim ‘’ gözüyle bakamayız. Aynı şekilde ‘iyi’, ‘ahlaklı’ veya ‘saygılı’ gibi
iyi olarak nitelendirebileceğimiz özellikleri taşıyan ve çocuğuna yani size çok
iyi gösteren bir ailede yetişirseniz, ileride iyi bir insan olma ihtimaliniz
çok daha artacaktır. Bu şekildeki bir sınavın ‘adilliği’ ne kadar olabilir?
Daha seçimlerimiz bile kendi tam özgür irademizle değilken parametreleri bile
belirsiz bir sınav sonucunda ya ‘’ sonsuz cehennem, sonsuz acı ve işkence kazanacağız
ya da sonsuz cennet, sonsuz mutluluk. Oldukça sorunlu gözüküyor.
HER ŞEYİ BİLEN TANRI
Son olarak ‘’ her şeyi bilen bir tanrının ‘’ sınav
yapmasının mantıksızlığına değineceğim.
Sorun şudur: Her şeyi bilen bir tanrının dolayısıyla bu
sınavın sonucunu da kesinlikle doğru şekilde bilmesidir, tanrı her şeyi biliyor
ve ‘‘ kesin’’ olarak biliyor, bu durumda tanrının bildikleri kesinlikle
olacaktır, tanrının bildiği şeyden dışarı çıkamayız. Bu durumda biz ne yaparsak
yapalım, daha yaratılmadan önce bile hangi tarafa gitmeye hak kazandığımızı
biliyordu tanrı.
Bu durumu şöyle örnekleyebiliriz, geçmiş yaşantınıza Y,
gelecekte yaşayacaklarınıza X diyelim. '' Her şeyi bilen '' sıfatında olan bir
tanrı, tabii ki sizin geçmişinizi biliyordur ve geleceğinizde neler olacağını
da biliyordur yani tanrı '' X '' i de ‘’ Y ‘’ yi de biliyor, ama tekrar
hatırlatıyorum tanrı, tahmin etmiyor '' kesin olarak '' biliyor. Bu durumda,
tanrının bildiği şeyler kesinlikle olacaktır değil mi ? Yani sizin '' X '' iniz
de ne olacaksa, zaten tanrının bildiği şeyler olacak demektir ve tanrı '' kesin
'' olarak biliyorsa, onun bildiğinin dışına çıkma, yani onun bilmediği bir şeyi
yapma gibi bir ihtimaliniz de yok.
Yani ne yaparsanız yapın, tanrının bilmediği bir şeyi
yapamazsınız. Çünkü tanrı her şeyi '' kesin '', '' %100 '' doğru olarak
biliyor. Bu ihtimalin dışına çıkılamaz.
Bu durumda, tanrı zaten her şeyi biliyorsa sizi sınav
yapması oldukça gereksizdir. Yani burada anlatmaya çalıştığım her şeyi %100
doğru olarak bilen bir tanrının, sanki bilmiyormuş gibi insanları sınav yapmaya
çalışması oldukça mantıksızdır.
Tanrının bu şekilde bir sınav yapması bir yazarın kendi
yazdığı öykünün karakterlerini sınav yapmaya çalışmasına benzer. Yazar kendi
yarattığı karakterlere özgür irade vereceğini söyler ve sonra öykünün devamını
kendi yazarak hikayeyi sonlandırır.
Bu duruma sürekli eleştiri olarak gelen teist
çarpıtmalarından biri öğretmen-tanrı benzetmesidir.
Bir öğretmen, öğrencilerini sınav yapar. Hangi öğrencinin
kaç alacağını aşağı yukarı tahmin edebiliyordur TEKRARLIYORUM tahmin
edebiliyordur. Ama eğer, bu öğretmen hangi öğrencinin kaç alacağını '' kesin,
%100 '' doğru olarak bilseydi. (ki bir insanın böyle bir özelliği olması
imkansızdır) buna rağmen sınav yapması mantıklı olur muydu?
alfacim süpersin ufkumu actin kardesim benim:)
YanıtlaSilOgretmen ogrenci benzetmeleri yanlis.sana katiliyorum.ama ben bunun gibi bir benzetme daha duydum:kucuk bir cocuga sobaya elleme yoksa yanarsin diyelim.ama cocuk gidip ellesin.sonra bize kizsin ve yanacagimi bildigin halde neden engel olmadin desin.
YanıtlaSilTipki bizi bu cocuga benzetiyorlar.buna yorumunuz ne acaba?
Benzetme yanlıştır.Sen her dakika her saniye çocuğu gözetleyemezsin.Tanrı gözetleyebilir çünkü o herşeyi görür.Dolayısıyla çocuğun yanında değilken çocuk sobaya elini değdirmiş ise yanında olmadığınız hâlde neden engellemedin diye kızmaz.Fakat Tanrı öyle değildir.Tanrı bir kız çocuğuna tecavüz edilmesini bilir.Kimin ya da kimlerin ne zaman tecavüz edeceğini bilir.Bunları bile bile bir kız çocuğunu yaratır.Sonra bu kız çocuğu zamanı geldiğinde hünharca tecavüz edilirken yukarıdan görür ve engelleyecek gücü olduğu hâlde engellemez.Bu sobaya elini değdiren çocuk için de geçerlidir.Tanrı sobaya değdireceğini bilir.Değdirir ve engel olmaz.Bu durumda Tanrı merhametsizdir. Bir insanla kıyaslannması yanlıştır.Örneğinizdeki çocuğua değdirince elini yakacağını söyleyebilirsiniz fakat ne zaman değdireceğini kesin olarak bilmediğiniz için o an engel olamazsanız.Umarım cevabım yeterince anlaşılır olup aklınızdaki soru işaretini gidermiştir. :)
SilDinde zorlama yoktur fakat benim dinimi secmessen sonsuza kadar yanacaksin demek. Bir soyguncunun bana para ver yada verme ozgursun fakat vermessen seni vururum.
YanıtlaSilDemesine benzer.
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBurak selam. Sen sobada çocuğu yakmakla tehdit etmiyorsun. Ellersen yanarsın diyorsun. Ve o ateşi insanları yakmak için sen yakmadın. Verdiğin örnek çok mantıksız. Senin inancındaki tanrıyla uyuşmuyor. Örnekteki öğüt, islamdaki tehdit. Kuranı kerimi açıp okumanı tavsiye ederim. Tehditler ve işkencelerle dolu. Hala hoşgörüden bahsediyorsan da, daha nokta atışı bir örnek vereyim: Tevbe Suresi 5. ve 15. Ayet'i okuyabilirsin. İyi günler.
YanıtlaSilTeşekkür ederim yanıt için.Zaten bu örneği ben vermedim.Size katılıyorum.Bana bu örneği vermişlerdi teistler.Ben de sizlere sorayım dedim.Mantıksız gercekten bu savunma.
Silnusu ayete tek başına bakılınca, sanki allah durduk yere bütün kafirleri öldürün demiş gibi bir anlam çıkıyor. oysa 4. ayet ile birlikte baktığınızda, bir anlaşmanın olduğunu anlıyorsunuz. 5. ayette bu anlaşmayı bozanlardan bahsedildiği çok aşikar. bozmayanlara zaten ilişmeyin minvalinde bir emir söz konusu.
YanıtlaSilayetler bölük pörçük değildir, birdir. ardarda olması tesadüfi değildir. sen işine gelen ayeti al, işin gelmeyeni alma, sonra ortalıkta ağla '' allah kafirleri öldürün buyuruyor'' diye. yok aga öyle bir kafa. ya efendi gibi ayetleri tümüyle anla, surede verilen genel mesajı bil öyle konuş, yahut zaten inanmadığın ayetler hakkında atıp tutma. gülünç oluyorsunuz.
sös konusu ayete tek başına bakılınca, sanki allah durduk yere bütün kafirleri öldürün demiş gibi bir anlam çıkıyor. oysa 4. ayet ile birlikte baktığınızda, bir anlaşmanın olduğunu anlıyorsunuz. 5. ayette bu anlaşmayı bozanlardan bahsedildiği çok aşikar. bozmayanlara zaten ilişmeyin minvalinde bir emir söz konusu.
YanıtlaSilayetler bölük pörçük değildir, birdir. ardarda olması tesadüfi değildir. sen işine gelen ayeti al, işin gelmeyeni alma, sonra ortalıkta ağla '' allah kafirleri öldürün buyuruyor'' diye. yok aga öyle bir kafa. ya efendi gibi ayetleri tümüyle anla, surede verilen genel mesajı bil öyle konuş, yahut zaten inanmadığın ayetler hakkında atıp tutma. gülünç oluyorsunuz.
Alfa kitabın ne zaman çıkıyor koşa koşa gidip alacağım
YanıtlaSilBirkaç haftaya yazma biter, yayınevi editör derken 2 ayı bulur tahminimce
YanıtlaSilTeşekkürler dostum çevremize açıklama çabalarımızda yardımcı oluyorsun.
YanıtlaSilKuran'ı okumadığın belli.İnanmadığın şeyi okumaman da çok normal zaten.Ama madem eleştirmeye kalkıyorsun, o zaman okuman lazım.İbrahim Peygamber'in çevresi yıldıza tapan insanlarla doluydu.İbrahim Peygamber gibi insanlar şuanda da var.Müslüman bir ailede doğup ateist olan insanlar yok mu?Ateistler çevre baskısı altında kalmıyo da sadece müslümanlar mı çevre baskısı altında kalıyor? Kuran da zaten karaktersiz,başkasının peşinden sürüklenen insanlar pek çok yerde yerilir. Karakterli bir insan çevre baskısı altında kalmaz. Sen eğer Türk değil de arap olsan müslüman mı olacaktın?
YanıtlaSilBenim inancım reenkarnasyon olduğu yönünde. Anne karnında ölseniz bile tam tekamüle ulaşana kadar dünyaya gelmeye devam edersiniz. Bu durumda Firavun bile en son tam tekamüle ulaşır. Tanrı ne olacağını bilir ama bunu kasetten izler gibi değil insanı bedenlerken kullandığı kodların varlığına binaen yapar. Bu, suyun belli şartlarda 100 santigratta kaynamasını bilen insan gibidir. Bu insan kahin değil bilge olduğundan bilmiştir.
YanıtlaSilAlfanın özgür irade ve seçimlerle ilgili yaptıgı açıklamalar tamamen mantıksız soyle dusunelim universite sınavına giricez gelip soruyolar hangi okulda sınava girmek istersin hangi sınıfta hangi sırada oturmak ıstersın kımle oturmak istersin boyle birşey olabilir mi biz mi secicez butun bunları elbette hayır secsek peki mantıklı olur mu olmaz o zaman sınav olmasının bi anlamı olmaz cunku sınavı nerde nasıl olucagını bizim belirlemememiz lazım sınavı yapan kişi belirler bide şans eseri seçilen dinler surada dogarsan su ınancı secersın burada dogsan bunu bu safsataya felsefe genetic fallacy denilen köken hatasına girer birşeyin kokenın göstererek onların hatalı oldugu göstermeye calışlır bu ayrı bir hata diğer birşeyde neden tanrı tek din yollamıyor şöyle düşünelim eger tanrı tek din yollarsa ınsanların dinleri değiştirme iradesinide ellerinden alır insanların özgür iradeleri kısıtlanır ve boyle bir durumda imtihanda olamaz
YanıtlaSil