27 Temmuz 2014 Pazar

Allah'ın Sınavının Sorunları

ŞANS ESERİ SEÇİLEN DİNLER


Tanrı adil ve düzgün bir sınav yapacaksa, insanları tek ırk yapıp hepsine eşit şartlar vermesi daha mantıklı olmaz mıydı? Gönderecekse tek bir din göndermeli ve bunun da tüm insanlara mutlaka ulaşmasını ve tüm insanların rahatlıkla anlamasını sağlaması gerekmez miydi ? Neden her dinin asılı sadece çıktığı coğrafyada yaygın olarak kullanılan dilde oluyor ? Mutlak kudretli ve aynı zamanda bilge bir tanrı herkesin anlayabileceği bir dil oluşturabilir ve bunu gönderdiği tek din için uygulayabilirdi. O dinin aslına, asıl kurallarını içeren kitaba bakan herkes direk olarak anlayabilirdi ve bu çok daha adil ve mantıklı bir insanları ‘’ uyarma ‘’ şekli olurdu. Fakat tam aksine o dinin çıktığı coğrafya haricinde hiçbir insan ‘’ çeviri ‘’ yapılmadan o dini anlayamıyor. Çeviriler ise gene mutlak doğru olarak yapılamıyor. Tanrı, en azından çevirilerin mutlak doğru olarak çevrilmesini sağlayabilirdi. Çeviriler kendi arasında çelişki gösteriyor, bazıları kabul ediliyor bazıları edilmiyor, ‘’ onun asıl anlamı o değil ‘’ iddiaları sürekli olarak kullanılıyor…

Mutlak kudretli bir tanrı, eğer isteseydi herkese, her çağa, her topluma uygun ve herkesin kolaylıkla uygulayabileceği bir din yapabilirdi fakat hiç bir din her topluma ve çağa uygun değil, aksine her din kendi çıktığı coğrafyaya hitap ediyor. Örneğin Kutuplarda yaşayan bir insanın, çoğunluğu çöl yaşamına uygun olarak oluşturulmuş İslamı uygulaması ne kadar mümkündür ?

Neden teistlerin çok çok büyük bir bölümü dinini sadece çevre baskısı ve coğrafi koşullar yoluyla seçiyor ? Her neyi iddia ederseniz edin, farklı bir ülkede, farklı bir çevre baskısı altında doğsaydınız aynı şekilde o toplumun dinini benimseyecektiniz. Belki de şuan ki dininizi savunduğunuz kadar onu da savunacaktınız.

Nasıl eğitildiğinizi düşünün. Ailenizin size neleri öğrettiği, çevrenizde her an gördüklerinizi, okulda gördüğünüz din derslerini düşünün. Çok büyük bir çoğunluğu aynı dinde olan ve günlük yaşayışları, dini eğitimleri hep aynı olan bir ülkedesiniz muhtemelen. Yaşadığınız her şey, tek bir din üzerine yoğunlaşmış durumda ve tek doğrunun şüphesiz o din olduğunu düşünüyorsunuz, çünkü bu şekilde eğitildiniz, gördünüz, yaşadınız, üstelik hayatınızın her saniyesini bunları görerek geçiriyorsunuz. Muhtemelen diğer dinlerin yorumunu gene sizin dininizle aynı olan kişilerden dinlediniz, kutsal kitapları (okuduysanız) taraflı okudunuz ve mutlak olarak kendi dininizi doğru olarak görerek, diğer dinleri ‘’ gene kendi dininizin yorumcularından dinlediğiniz şeylerle ‘’ yanlışladınız.

Şimdi bir dakikalığına durup düşünün, eğer %99'u bu dinde değil de, farklı bir dinde olan bir ülkede doğsaydınız ne olacaktı? Gerçekten şuan ki dininizi geri seçebilecek miydiniz? Yoksa doğduğunuzdan beri size dayatılan dini mi mutlak doğru olarak savunacaktınız? Objektif düşünen herkes için sorunun cevabı aynıdır.

Bu durumda, şans eseri doğduğunuz bölgeyle ilgili olarak bir dini seçmeniz ve o dinin doğru olma olasılığı nedir? Eğer yanlış dini seçerseniz sonsuza kadar cehennemde yanacağınızı düşünün. Bu durumda tek suçu yanlış coğrafyada, yanlış şekilde eğitilmiş ve belli kalıp fikirler dayatılmış birinin suçu nedir? Dünya'da ki en büyük kitlesi olan dini düşünelim, Hristiyanlık. Toplamda 2.5 Milyar insan bulunuyor Hristiyanlıkta. Eğer doğru din Hristiyanlıksa Dünya'nın geri kalan neredeyse 5.5 Milyarlık nüfusu cehennemde sonsuz acılar çekecek ve bu 5.5 milyarlık insanın -büyük çoğunluğunun- tek suçu sadece şans eseri doğduğu ülkenin şartlarına göre yetiştirilmesi. Her neyse, genel olarak bu durumda olan biz insanlar için, bu sınav gerçekten '' adil '' - '' mükemmel '' - '' doğru belirleyici '' midir ? Daha olduğumuz sınavın hangi dinin parametrelerine göre olduğunu bile kesin şekilde anlayamıyorsak, bu sınav ne kadar mantıklı olabilir? Ne kadar ‘adil’ olabilir?

ÖDÜL / CEZA


Yukarıda da gördüğümüz gibi parametreler belirsiz. Parametreleri belirlemek için bir dini doğru kabul edelim. Bu dinimiz X olsun. X’e göre eğer bu dine ve tanrısına inanmazsak, sonsuza kadar cehennemde yanacağımız eğer inanırsak ve iyi bir insan olursak ise mükemmel ödüller alacağımız söylensin, üstelik sınavın en başından söylensin bu.

Bu durumda sınav hala adil ve mantıklı bir sınav olamaz çünkü gerçekten bir sınav olacaksak ve bu adil bir şekilde gerçekten bizim iyi mi kötü mü olduğumuzu belirleyecekse bu sınavın sonucunda kazanacağımızı/kaybedeceğimizi bilmememiz gerekir. Bu şuna benziyor, bir hırsız geliyor ve kafanıza silah dayıyor ve diyor ki '' Eğer bana paranı verirsen seni serbest bırakırım eğer vermezsen seni öldürürüm, özgür olarak seçebilirsin. '' Sanki espriymiş gibi, özgür olarak sınav olacağımız iddia ediliyor, fakat eğer istenilen şeyi yapmazsak '' tanrı'ya inanmamak '' gibi cehennem'de sonsuz acılar çekeceğimiz söyleniyor. Bu sınav ne kadar özgürce yapılabilir ki? Bir sınavda kafanıza silah dayanıyor ve sizden belirli şıklar işaretlenmesi bekleniyor eğer belirli şıkları değil de kendi başka fikirlerinizi işaretlerseniz sınav sonrası kafanıza sıkılacak. Bu durumu anlayabildiğinizi düşünüyorum.

Ayrıca, aynı şekilde sonucunun mükemmel olduğunu bilmemiz de sınavın adilliğini bozar çünkü bir insan gerçekten '' iyi '' olmak istediği için değil de, '' sonucun da ödül var '' mantığı ile iyilik yapıyor. Eğer bir tanrı gerçekten insanların iyi mi kötü mü olduğunu adil olarak belirleyip onlara cehennem veya cennet vaat ediyorsa, bunu onlara hiç söylememesi ve yaptıklarına bakması gerekir. Eğer ödül/cezayı baştan söylerse bu sınava girecekleri psikolojik olarak etkileyecektir ve dolayısıyla sınav adil şeklini kaybedecektir.

ÖZGÜR İRADE


İlk bölümde de gördüğümüz gibi seçtiğiniz dinlerin, inandığınız kavramların çoğunluğu doğduğunuz bölge, çevre baskısı, yetiştirilme tarzı vb. ile alakalı. Bunu kanıtlayan en basit önerme örneğin X dini için inceleyecekseniz, X dininin yaygın olduğu yerde doğan çocukların belli bir yaşa gelince hangi inanışlara sahip olduklarına bakın. Çok büyük bir çoğunluğu zaten yaygın olan X dinini seçecektir. Ayrıntılı olarak birinci bölümde açıkladım. Bu durumda doğru dinin herhangi bir din olduğunu düşünürsek ve o dinde değilsek bu ne kadar ‘’ özgür ‘’ kararımız oluyor? Tam bir özgür irade ile seçim yapabiliyor muyuz?

İlk paragrafı unutup ‘kötülük’ ve ‘iyilik’ olarak değerlendirelim. Gene doğduğunuz andan itibaren sürekli olarak çevre sizi etkileyecektir. Eğer kötü bir ailede, kötü bir arkadaş çevresinde yetişirseniz ileri de kötü bir insan olma olasılığız daha yüksektir. Doğduğunuz an ailenizi sizin ‘özgür iradenizle’ seçemeyeceğinize göre buna tam olarak bir ‘’ özgür seçim ‘’ gözüyle bakamayız. Aynı şekilde ‘iyi’, ‘ahlaklı’ veya ‘saygılı’ gibi iyi olarak nitelendirebileceğimiz özellikleri taşıyan ve çocuğuna yani size çok iyi gösteren bir ailede yetişirseniz, ileride iyi bir insan olma ihtimaliniz çok daha artacaktır. Bu şekildeki bir sınavın ‘adilliği’ ne kadar olabilir? Daha seçimlerimiz bile kendi tam özgür irademizle değilken parametreleri bile belirsiz bir sınav sonucunda ya ‘’ sonsuz cehennem, sonsuz acı ve işkence kazanacağız ya da sonsuz cennet, sonsuz mutluluk. Oldukça sorunlu gözüküyor.

HER ŞEYİ BİLEN TANRI


Son olarak ‘’ her şeyi bilen bir tanrının ‘’ sınav yapmasının mantıksızlığına değineceğim.

Sorun şudur: Her şeyi bilen bir tanrının dolayısıyla bu sınavın sonucunu da kesinlikle doğru şekilde bilmesidir, tanrı her şeyi biliyor ve ‘‘ kesin’’ olarak biliyor, bu durumda tanrının bildikleri kesinlikle olacaktır, tanrının bildiği şeyden dışarı çıkamayız. Bu durumda biz ne yaparsak yapalım, daha yaratılmadan önce bile hangi tarafa gitmeye hak kazandığımızı biliyordu tanrı.

Bu durumu şöyle örnekleyebiliriz, geçmiş yaşantınıza Y, gelecekte yaşayacaklarınıza X diyelim. '' Her şeyi bilen '' sıfatında olan bir tanrı, tabii ki sizin geçmişinizi biliyordur ve geleceğinizde neler olacağını da biliyordur yani tanrı '' X '' i de ‘’ Y ‘’ yi de biliyor, ama tekrar hatırlatıyorum tanrı, tahmin etmiyor '' kesin olarak '' biliyor. Bu durumda, tanrının bildiği şeyler kesinlikle olacaktır değil mi ? Yani sizin '' X '' iniz de ne olacaksa, zaten tanrının bildiği şeyler olacak demektir ve tanrı '' kesin '' olarak biliyorsa, onun bildiğinin dışına çıkma, yani onun bilmediği bir şeyi yapma gibi bir ihtimaliniz de yok.

Yani ne yaparsanız yapın, tanrının bilmediği bir şeyi yapamazsınız. Çünkü tanrı her şeyi '' kesin '', '' %100 '' doğru olarak biliyor. Bu ihtimalin dışına çıkılamaz.
Bu durumda, tanrı zaten her şeyi biliyorsa sizi sınav yapması oldukça gereksizdir. Yani burada anlatmaya çalıştığım her şeyi %100 doğru olarak bilen bir tanrının, sanki bilmiyormuş gibi insanları sınav yapmaya çalışması oldukça mantıksızdır.

Tanrının bu şekilde bir sınav yapması bir yazarın kendi yazdığı öykünün karakterlerini sınav yapmaya çalışmasına benzer. Yazar kendi yarattığı karakterlere özgür irade vereceğini söyler ve sonra öykünün devamını kendi yazarak hikayeyi sonlandırır.

Bu duruma sürekli eleştiri olarak gelen teist çarpıtmalarından biri öğretmen-tanrı benzetmesidir.

Bir öğretmen, öğrencilerini sınav yapar. Hangi öğrencinin kaç alacağını aşağı yukarı tahmin edebiliyordur TEKRARLIYORUM tahmin edebiliyordur. Ama eğer, bu öğretmen hangi öğrencinin kaç alacağını '' kesin, %100 '' doğru olarak bilseydi. (ki bir insanın böyle bir özelliği olması imkansızdır) buna rağmen sınav yapması mantıklı olur muydu?

Tanrı ile öğretmeni bir tutup, özelliklerini aynı sayarak yapılan bu benzetme, klasik teist çarpıtmalarının ötesinde bir şey değildir

15 yorum:

  1. alfacim süpersin ufkumu actin kardesim benim:)

    YanıtlaSil
  2. Ogretmen ogrenci benzetmeleri yanlis.sana katiliyorum.ama ben bunun gibi bir benzetme daha duydum:kucuk bir cocuga sobaya elleme yoksa yanarsin diyelim.ama cocuk gidip ellesin.sonra bize kizsin ve yanacagimi bildigin halde neden engel olmadin desin.
    Tipki bizi bu cocuga benzetiyorlar.buna yorumunuz ne acaba?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benzetme yanlıştır.Sen her dakika her saniye çocuğu gözetleyemezsin.Tanrı gözetleyebilir çünkü o herşeyi görür.Dolayısıyla çocuğun yanında değilken çocuk sobaya elini değdirmiş ise yanında olmadığınız hâlde neden engellemedin diye kızmaz.Fakat Tanrı öyle değildir.Tanrı bir kız çocuğuna tecavüz edilmesini bilir.Kimin ya da kimlerin ne zaman tecavüz edeceğini bilir.Bunları bile bile bir kız çocuğunu yaratır.Sonra bu kız çocuğu zamanı geldiğinde hünharca tecavüz edilirken yukarıdan görür ve engelleyecek gücü olduğu hâlde engellemez.Bu sobaya elini değdiren çocuk için de geçerlidir.Tanrı sobaya değdireceğini bilir.Değdirir ve engel olmaz.Bu durumda Tanrı merhametsizdir. Bir insanla kıyaslannması yanlıştır.Örneğinizdeki çocuğua değdirince elini yakacağını söyleyebilirsiniz fakat ne zaman değdireceğini kesin olarak bilmediğiniz için o an engel olamazsanız.Umarım cevabım yeterince anlaşılır olup aklınızdaki soru işaretini gidermiştir. :)

      Sil
  3. Dinde zorlama yoktur fakat benim dinimi secmessen sonsuza kadar yanacaksin demek. Bir soyguncunun bana para ver yada verme ozgursun fakat vermessen seni vururum.
    Demesine benzer.

    YanıtlaSil
  4. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  5. Burak selam. Sen sobada çocuğu yakmakla tehdit etmiyorsun. Ellersen yanarsın diyorsun. Ve o ateşi insanları yakmak için sen yakmadın. Verdiğin örnek çok mantıksız. Senin inancındaki tanrıyla uyuşmuyor. Örnekteki öğüt, islamdaki tehdit. Kuranı kerimi açıp okumanı tavsiye ederim. Tehditler ve işkencelerle dolu. Hala hoşgörüden bahsediyorsan da, daha nokta atışı bir örnek vereyim: Tevbe Suresi 5. ve 15. Ayet'i okuyabilirsin. İyi günler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim yanıt için.Zaten bu örneği ben vermedim.Size katılıyorum.Bana bu örneği vermişlerdi teistler.Ben de sizlere sorayım dedim.Mantıksız gercekten bu savunma.

      Sil
  6. nusu ayete tek başına bakılınca, sanki allah durduk yere bütün kafirleri öldürün demiş gibi bir anlam çıkıyor. oysa 4. ayet ile birlikte baktığınızda, bir anlaşmanın olduğunu anlıyorsunuz. 5. ayette bu anlaşmayı bozanlardan bahsedildiği çok aşikar. bozmayanlara zaten ilişmeyin minvalinde bir emir söz konusu.

    ayetler bölük pörçük değildir, birdir. ardarda olması tesadüfi değildir. sen işine gelen ayeti al, işin gelmeyeni alma, sonra ortalıkta ağla '' allah kafirleri öldürün buyuruyor'' diye. yok aga öyle bir kafa. ya efendi gibi ayetleri tümüyle anla, surede verilen genel mesajı bil öyle konuş, yahut zaten inanmadığın ayetler hakkında atıp tutma. gülünç oluyorsunuz.

    YanıtlaSil
  7. sös konusu ayete tek başına bakılınca, sanki allah durduk yere bütün kafirleri öldürün demiş gibi bir anlam çıkıyor. oysa 4. ayet ile birlikte baktığınızda, bir anlaşmanın olduğunu anlıyorsunuz. 5. ayette bu anlaşmayı bozanlardan bahsedildiği çok aşikar. bozmayanlara zaten ilişmeyin minvalinde bir emir söz konusu.

    ayetler bölük pörçük değildir, birdir. ardarda olması tesadüfi değildir. sen işine gelen ayeti al, işin gelmeyeni alma, sonra ortalıkta ağla '' allah kafirleri öldürün buyuruyor'' diye. yok aga öyle bir kafa. ya efendi gibi ayetleri tümüyle anla, surede verilen genel mesajı bil öyle konuş, yahut zaten inanmadığın ayetler hakkında atıp tutma. gülünç oluyorsunuz.

    YanıtlaSil
  8. Alfa kitabın ne zaman çıkıyor koşa koşa gidip alacağım

    YanıtlaSil
  9. Birkaç haftaya yazma biter, yayınevi editör derken 2 ayı bulur tahminimce

    YanıtlaSil
  10. Teşekkürler dostum çevremize açıklama çabalarımızda yardımcı oluyorsun.

    YanıtlaSil
  11. Kuran'ı okumadığın belli.İnanmadığın şeyi okumaman da çok normal zaten.Ama madem eleştirmeye kalkıyorsun, o zaman okuman lazım.İbrahim Peygamber'in çevresi yıldıza tapan insanlarla doluydu.İbrahim Peygamber gibi insanlar şuanda da var.Müslüman bir ailede doğup ateist olan insanlar yok mu?Ateistler çevre baskısı altında kalmıyo da sadece müslümanlar mı çevre baskısı altında kalıyor? Kuran da zaten karaktersiz,başkasının peşinden sürüklenen insanlar pek çok yerde yerilir. Karakterli bir insan çevre baskısı altında kalmaz. Sen eğer Türk değil de arap olsan müslüman mı olacaktın?

    YanıtlaSil
  12. Benim inancım reenkarnasyon olduğu yönünde. Anne karnında ölseniz bile tam tekamüle ulaşana kadar dünyaya gelmeye devam edersiniz. Bu durumda Firavun bile en son tam tekamüle ulaşır. Tanrı ne olacağını bilir ama bunu kasetten izler gibi değil insanı bedenlerken kullandığı kodların varlığına binaen yapar. Bu, suyun belli şartlarda 100 santigratta kaynamasını bilen insan gibidir. Bu insan kahin değil bilge olduğundan bilmiştir.

    YanıtlaSil
  13. Alfanın özgür irade ve seçimlerle ilgili yaptıgı açıklamalar tamamen mantıksız soyle dusunelim universite sınavına giricez gelip soruyolar hangi okulda sınava girmek istersin hangi sınıfta hangi sırada oturmak ıstersın kımle oturmak istersin boyle birşey olabilir mi biz mi secicez butun bunları elbette hayır secsek peki mantıklı olur mu olmaz o zaman sınav olmasının bi anlamı olmaz cunku sınavı nerde nasıl olucagını bizim belirlemememiz lazım sınavı yapan kişi belirler bide şans eseri seçilen dinler surada dogarsan su ınancı secersın burada dogsan bunu bu safsataya felsefe genetic fallacy denilen köken hatasına girer birşeyin kokenın göstererek onların hatalı oldugu göstermeye calışlır bu ayrı bir hata diğer birşeyde neden tanrı tek din yollamıyor şöyle düşünelim eger tanrı tek din yollarsa ınsanların dinleri değiştirme iradesinide ellerinden alır insanların özgür iradeleri kısıtlanır ve boyle bir durumda imtihanda olamaz

    YanıtlaSil