"Nasıl
olur da renksiz, tatsız atomlar bir araya gelir de rengi olan, tadı
olan elmayı yaratır kardeşim?"
Klasik
'şakirt' sorularından bir tanesi. Aslında üzerinde durulmaya bile
değmeyecek kadar saçma bir soru ama biz yine de üzerinde durup
inceleyelim. Normalde bu tür sorulara "Haklıymışsın kardeş,
namaz kılmaya gidiyorum" diye ironik, taşkala bir cevap
verirdim ama farkettim ki bu soruyu soran adamlar ciddi ciddi
soruyorlar ve bunlarla iman tazeliyorlar. Nasıl olur da bu kadar
ilkel bir soru inancı doğrulamaya bu kadar kullanılır hala
anlamış değilim.
Bu
tür bir soru tıpkı "Aklın var mı, varsa göster!"
argümanı gibi doğruluk ile gerçekliğin birbirine
karıştırılmasından doğar. Elmayı oluşturan atomlar gerçektir;
zihne, bilince, bir bedenin algılayışına bağlı olmadan vardır.
Fakat; tat, renk, yumuşaklık gibi kavramlar gerçek değildir,
doğrudur. Bunların varolması için bir zihne, bedene, algılanmaya
ihtiyaçları vardır. Algılanmadıkları sürece yokturlar.
Felsefe
ile ilgili olmayan kesim için gerçeklik ve doğruluk arasındaki
farktan bahsedeyim biraz. Gerçek; olan şeyler, dış dünyada
varolan somut şeylerdir. Örneğin yolda giderken ayağınız bir
taşa takıldı, taşın sert olduğunu hissettiniz diye varsayalım.
Taş gerçektir. Taş atomlar bütünüdür ve dış dünyada bir
bilincin algılamasına ihtiyaç duymadan vardır. Fakat bu taşa
yüklediğimiz özellikler "gerçek" kategorisine girmez.
Mesela
bu taşın sert olduğunu hissettiğimizde, sert aslında var
değildir. Sertlik kavramı, sizin zihninizin ve bedeninizin
oluşturduğu bir üründür. Sertlik, sizin deneyiminize bağlı
olarak doğrudur, ama gerçek değildir. Taşın rengi size göre
grimsi olabilir ama bu renk sadece siz öyle algılıyorsunuz diye bu
şekildedir. Örneğin sizin grimsi olarak algıladığınız rengi
ben sizin kategorinizdeki sarı olarak algılıyor olabilirim. Yani
sizin kategorinizdeki sarı benim kategorimdeki griye eşdeğer olur.
Bu rengin ne olduğu göreceli bir kavramdır ve herkes için bir
değildir. Eğer renkleri algılayan bir vücuda sahip olmasaydınız,
taşın rengi olmayacaktı. Doğrular, kişilerin algılayışına
göre değişir.
Populer
bir soru vardır hani "Bir ormanda ağaç devrilse, ama ağacın
devrildiğini duyacak kimse olmasa... Orada ses çıkar mı?"
diye. Tam da doğruluk ve gerçeklik arasındaki fark üzerine kurulu
bir sorudur bu. Bu sorunun cevabı, açıkça "Hayr, ses
çıkmaz!" olmalıdır. Ses, canlıların işitme aygıtları
tarafından algılanabilen basınç değişimidir. Eğer ortamda sesi
algılayacak kimse yoksa ses de olmaz. Ses ancak onu algılayabilen
bir şey varsa varolabilir.
Ağaç
devrilirse ses çıkmaz, sadece uzay-zamanda gezinen dalgalar
olacaktır. Bu açıklamayı dikkate alırsak "Dalgalar
gerçektir. Uzay ve zamanda, nesnelerden bağımsız olarak vardır.
Fakat ses canlıların algıladığı özel bir durumdur. Ses gerçek
değil doğru kabul edilir" açıklamasını çıkarabiliriz.
Mesela
biz bu dalgaları "duyma" olarak algılıyoruz. Işık
dalgalarını ise "görme" oalrak algılıyoruz. Çünkü
bu şekilde evrim geçirdik. Algılarımız; evrim sürecimizin
ürünleri olarak oluştular. Peki ya tüm canlılar bu şekilde
oluşmak zorunda mıdır? Elbette hayır. Evrenin ücra köşesindeki
unutulmuş bir gezegende bizim ses dalgası dediğimiz dalgaları
görmek için kullanan, bizim ışık dalgaları dediğimiz dalgaları
işitmek için kullanan canlılar elbette olabilir. Tabi onların
algılarına göre isimleri de değiştirmek gerekecektir. Her neyse,
bu durumda bizim ses olarak işittiğimiz şeyleri onlar görüntü
olarak algılayabilirler. Bu durumu dikkate alırsak bizim nesnelere
yüklediğimiz anlamlar sadece zihinde varolurlar ve bir
gerçeklikleri yoktur. Ses dalgaları "duyulabilme"
yeteneğine sahip değildir, "duyma yeteneği"ne sahip olan
bedenimizdir.
Aynı
şekilde elmanın tadı, kokusu, rengi gerçek değildir. Ancak doğru
kategorisine girebilirler. Bizim bedenimiz, elmayı ekşi ve ya tatlı
olarak algılayacak şekilde evrimleşmiştir. Bizim algılarımız
ise yalnızca bizim doğrularımızdır. Oysa atomlar bütünü olan
elmanın, ne tadı vardır, ne kokusu... Elma gerçektir,gerçekliktir;
elmaya yüklediğimiz nitelikler ise doğrulardır. Bu tür
özellikler ancak ve ancak bir algılayan olduğu zaman varolabilen,
zihne bağlı, bilinç dışında varolmayan kavramlardır. Bu
sebeple sadece bizim yanılgımız olan ve sadece bizim zihnimiz
varolurken varolan bu nitelikleri "Nasıl olurda renksiz, tatsız
atomlar..." diye başlayan sorulardan uzak tutmalıyız.
Günaydınlar Alfa.. Çok güzel bir yazı daha..
YanıtlaSilGuzel bir yazi her zamanki gibi mantiga uygun...
YanıtlaSilÜstat, tamamen merakla soruyorum; verdiğin örneklerde, cisimlerin varlığını gerçeklik olarak değerlendirmiş, bizim onlara yüklediğimiz sıfatları "doğru" olarak belirtmişsin. Konuya çok hakim olmamakla birlikte verdiğin, ormanda yıkılan ağaç örneğine başka biri de, "bırak ses çıkarmayı, ağaç bile yıkılmamıştır" diyebilir. Gören yok, duyan yok. Ses çıkmadıysa yıkılmamıştır da aynı zamanda. Yani gerçek ve doğru kavramlarını biraz üstünkörü geçmişsin gibi geldi. Ya da ben tam anlayamadım.
YanıtlaSilSon olarak bahsettiğin farklı algıları olan yaratıklar dünyamızda mevcut :) Yarasalar; göremezler, sesleri radyo dalgalarıyla (sanırım) görüntüye dönüştürürler.
Felsefik olarak bu sorunun cevabını ben de merak ettim.
SilMakaleyi çok beğendim ellerinize sağlık.Düşündüğüm fikirlerle örtüştü. Ama makaleyi okuyunca aklıma baska bir soru geldi. Şimdi Elmanın tadı bellidir. portakalında öyle. bunların rengini tadını beynimiz tarafından şekillendiriliyorsak, elmanın ekşisi bademin acısı nasıl oluyor?
SilMesela ben ve kardeşim aynı mandalinayı bölüşerek yiyoruz. Benim için çok ekşi bir tadı yok. Mandalinayı sevdiğimden olsa gerek ki hiç yüzümü ekşitmeden rahat rahat yiyorum ve bana tatlı geliyor. Ama aynı mandalina kardeşime çok ekşi geliyor ve yemeyi bırakıyor. Sanırım elmanın ekşisi bademin acısıda burada belli oluyor. Yani bizim algılarımız bizim doğrularımız. Yada ben konuyu kavrayamadım :)
SilVedat dostum, hiç yaşadın mı bir arkadaş ortamında aynı elmayı yediğinde bir arkadaşının elmanın ekşi olduğunu öne sürmesi üzerine elmanın tadının sana tatlı geldiği? Veya genelde birçok kişiye portakal çok ekşi gelebilir ama bana göre tatlıdır yahut sana göre acıdır. İnsanlar değişebiliyorsa insanların zihinlerindeki sinyallerde değişebilir.
SilMeyveler organik kompleks yapilar. Yani tatli, eksi olan elma kavrami degil, elmanin o anki hali; yapisinda neyin ne kadar oldugu hali. Elmanin tatli olmasi ornegi, ozellikle "tatli" olmasi degil o anda belli bir tada, ozellige sahip olmasi.
SilAğacın devrilip devrilmemesini değil devrildiğinde çıkan sesi sorgulamış. Şöyleki; ağaç düştüğünde ses falan çıkarmaz düşmenin yarattığı basınç ve titreşim kulağından alınır beyne taşınır ve ses olarak yorumlanır. Yani ses, senin herhangi bir fiziksel etkiyi ses olarak algılamanı sağlayacak bir sistemin varsa vardır. Ağacın var olması gibi bir gerçek değil doğrudur benim çıkardığım bu yazıdan.
SilYıkılmayı,ağacın devrilmesini; atomların arasındaki bağlarla beraber uzay zamanın bükülmesinden etkilenmesi sonucunda diğer atomlar tarafından çekilme durumudur ve bu durum gerçektir, fakat bu çekmenin sonucunda ortaya çıkan görüntü, ses doğrudur...bir ağaç görüntü olarak yıkılmamıştır, gerçekleşen şey atomlar ve bağların etkileşiminden ibarettir zaten
Silbizim gördüğümüz ısın dalgalarını beyinimize göz retinalarımız iletiyor beyin bunu bize bir görüntü olarak sunuyor anladıgım kadarı ile ama aynı ısınları gözleri zayıf olan yarasalar alamıyor onlarda anladıgım kadarı ile ses dalgalarını kulak zarı vasıtası ile beynine iletiyor ve beyni ses dalgalarını bizim gözlerimiz gibi kullanıyor yani agacın yıkılması ile meydana gelen dalga yı biz ses ile algılıyorken yarasalar görüntü diye algılıyor anladıgım kadarı ile
Silalfa okuyormusun okuyorsan hangı bolum ???
YanıtlaSilalfa sana bır kaç sorum var diğer admınlerle gorusuyorumusun toplanıyormusun okuyormusun yoksa çalışıoyormusun ??*
YanıtlaSilOkuyorum, sadece birkaç adminle görüşmüşlüğüm oldu
Silalfa sana bırkaç sorum olacak diğer admınlerle görusuyormusun bide okuyormusun yoksa açlışıyormusun ???
YanıtlaSil"Bizim algılarımız ise yalnızca bizim doğrularımızdır."
YanıtlaSil"Bu tür özellikler ancak ve ancak bir algılayan olduğu zaman varolabilen, zihne bağlı, bilinç dışında varolmayan kavramlardır. Bu sebeple sadece bizim yanılgımız olan ve sadece bizim zihnimiz varolurken varolan bu nitelikleri "Nasıl olurda renksiz, tatsız atomlar..." diye başlayan sorulardan uzak tutmalıyız."
alfa. bunlar senin yazından . şimdi şu konuyu değiştirip sana şöyle bir şey sorsam. İyilik ve kötülük farklı topluluklarda hatta farklı kişilerde farklı algılanır. ozaman iyilik ve kötülük bizim yanılgılarımız mıdır ?
Hitleri örnek verirsek adam o kadar kişiyi öldürdü yaktı. biz bu işe kötü diyoruz fakat adama göre kötü bir şey değildi bu gerekliydi ve iyi bir şeydi. bu adama neye göre kötü diyeceğiz?
Bu adama zaten kötü diyemezsin ki aynen bu örnekler gibi iyilik ve kötülük gayet göreceli kavramlar. Bununla birlikte hala almanyada hitlerin iyi yaptığını düşünen onlarca insan var bu sadece yaşanan durumlar ve bakış açısıyla alakalı. Elmanın tadının olmasından daha çok görecelidir çünkü elmayı tatlı ya da ekşi algılıyor olmamızın bir açıklaması vardır. Ancak bir konu üzerinde iyi ya da kötü yorumunu yapmanın hiçbir açıklaması yoktur çünkü her insana göre değişir.
SilBu durumda varlık felsefesinden çıkıp ahlak felsefesine girmiş oluruz. Senin hitlere kötü veya iyi demen bağlı olduğun etik anlayışına bağlıdır. Mesela sen "Altn kural"cı isen "Benim başıma gelmesini istemediğim şeyleri başkasına yapmam, çünkü bunlar kötüdür" diyorsan kendi etiğine göre Hitlere kötü ve ya iyi diyebilirsin. Eğer Epikurcu isen ve "Ahlak mutluluktur" diyorsan, hitlerin insanalra acı vermesinden ona kötü diyebilirsin, eğer sadist bir etiğe sahipsen hitler senin gözünde iyi biridir. Bu bahsettiğimiz varlık felsefesinin değil etiğin alanındadır bu sebeple yazıyla alakasız olmuş biraz
Silehehehe taşkala tam anteke üslubu :)
YanıtlaSilSağlam :)
YanıtlaSilgüzel bir yazı
YanıtlaSilalfa kitap çıkartsana çok satar.seni yeni takip etmeye başladım güzel yazıyorsun eline sağlık.
YanıtlaSilAlfa Merhabalar. Bir noktada bir soru sorabilir miyim?
YanıtlaSilBari burda yapmayın, hayır soramazsın desem sormayacak mısın? Sor işte canım kardeşim sor
Silaklıma daredevil adlı çizgi roman kahramanı geldi...ses dalgasındaki titreşimleri zihninde görsel olarak canlandırıyor, diğer değişle duyarak görüyor :D
YanıtlaSilgüzel yazı alfa eline sağlık
Yararlandım. Teşekkürler.
YanıtlaSilben yinede imana gelicem...
YanıtlaSilgerçeği kim yarattı. hı?
@llah yoksa internet nasıl oluştu?
download kuranda yazmıyormu?
şimdiki teknoloji o zamanda yok diyenlere ibretlik tespitimi gururla sunarın.
muhammede kuran dowload edilmedimi şindi?
Birileri bunu özetlesin tam olarak anlayamadım da
YanıtlaSilHepiniz Kelime-i şehadet getirip Allahın yoluna girin. Tek gerçek ve doğru budur. Af dileyin ben af olmam demeyin Allah çok affedicidir. Bunu çokca sefer kitabında söylemiştir. Sana değer vermiş yeryüzüne insan olarak seni yerleştirmiş ve tüm nimetlerini sana göre yapmış ve hizmmetine koymuştur. Bunun karşılığında da da senden ona inanmanı ve şükür etmeni bekliyor. Bırakın elmanın armutun içindeki atomları mineralleri, ses duyulursa sestir duyulmazsa o sesdeğildir gibi lafları. atom nasıl olmuş, mineraller nasıl olmuş senin gözün nasıl olmuş, gözün niye tam göreceğin şekilde yerli yerine yerleştirilmiş. madem tesadüfler eseri geldiniz gidiyorsunuz tesadüf eseri gözünüz göğsünüzde veya ayak uçlarınızda da olabilirdi. Bu düzen bu mükemmelliği görüpte neden beni bir güç yaptı ben ona aitim demiyorsunuz. hayatın neresine bakarsan bir düzen görürsün. Af dileyin affedecektir affedeceğini vadetmiştir Allah vaadinden dönmez. De ki Ey Nefsine zulmeden kullarım, Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin. Muhakkak ki Allah bütün günahları affeder. O çok bağışlayan ve çok merhamet edendir.
YanıtlaSilBu yazinin sana anlatmak istedigi de tam da bu. Bu gordugun, yasadigin dunya, sana hayranlik uyandirdigi her sey, baska bir gezegende yasayan varliga gore (varsa) gayet siradan ve algilanabilir gelicek. Sen ogrendigin bilgiler uzerine bu varolusu yargiliyorsun. Fakat ya bu varolus senin ogrendigin bilgilerin uzerindeyse ? Su an insanoglu her seyi cozmus bilmis durumda degil. Her sey zamanla ogrenilecek, ogreniliyor da. Nasil 20 sene once dokunmatik ekranlar bilim kurgu iken. Her sey senin bilginle alakali, daha bilmediklerini de baska bir olguya (din gibi) dayandiriyorsun.
Silgençler size bir sorum var . bir program yaptınız (sims gibi) ve birçok kulunuz var onlardan ne isterdiniz ve onlara ne yapardınız ?
YanıtlaSilMutlu olmalarını sağlardım,onlara hizmet ederdim :)
Sil-O değilde Allah kendini insanların yerine koysa ne olurdu acaba?
O.o
o.O
Yazı tam bitmemiş gibi. Yani görecelilik kavramını iyi açıklamış. Doğru başka gerçek başka, bu da net anlatılmış. Fakat bunların elmanın oluşumuyla ne ilgilisi var kısmı havada kalmış. Çünkü meşhur videoda anlatılmaya çalışılan bu tatsız atomların tat duyumuza hitap eder hale gelmesidir. Ben şahsen tat duyumuza hitap etmeyen, fakat evrimsel gelişimde yeri olan bitkilerden bahsedilmesini beklerdim. Ayrıca elmanın bu hale gelmesinde insanların tatlarına hitap eden meyvelerin devamını sağlayıp, diğerlerinin ekimini azaltmalarından dolayı tatlarına hitap etmeyenlerin evrimsel süreçte yok olmalarının açıklanmasını beklerdim.
YanıtlaSilİlk defa Alfa'nın konudan saptığını ve eleştiri oklarını yanlış yere yönlendirdiğini düşündüm.
Selamlar..
bu tarz bir konusmayı bir röportajda görmüştüm genç bir misyoner gözlüklü bir çocuğa savunma yapıyordu varlık kanıtlama gösterisiydi,o zamanda saçma gelmişti. Algıyla beraber değişiklik gösteriyor cisimlerin tadları boyları sezilebilir, sıfatlandırılabilir bütün özellikleri
YanıtlaSilTeşekkürler Alfa ..
YanıtlaSilİşte bu
YanıtlaSilAlfa, yazılarını beğenerek okuyorum.. Eğer okumadıysan bi gün de benim yazılarımı okuman için bloguma beklerim..
YanıtlaSilhttp://frhatak.wordpress.com
sondan 2. paragrafın 2. cümlesinde oalrak yerine olarak yazmalıydın.Yazım hatası var .Bu arada yazı güzeldi :)
YanıtlaSilMuhteşem yo.
YanıtlaSilsüpersin alfa her zamanki gibi
YanıtlaSilAnlatımına bayılıyorum , devam et. Süpersin!
YanıtlaSilKavramlar malesef biraz birbirine girmis durumda. Biraz aciklik getirelim... Hersey vardir, gercek olmayanlar da vardir, var olan hersey gercek olmak zorunda degildir. Mesela Pembe panter vardir, varligini neden inkar edelim ki? Vardir cunku zihinde onu tasarlamis oluruz. Matematikte 3 sayisi da vardir, ayni sekilde vardir hem de ve pembe panterden hicbir farki olmadan vardir, 3 sayisini 5 duyu organimizla algilayamayiz bu sebeple gercek degildir ve vardir. Ayni sekilde tanri allah vs de vardir. Hicbir ateistin tanrinin varligini inkar etmesine gerek yok cunku haksiz duruma duser. Kelimeleri dogru kullanmak lazim.tanri vardir maalesef en az birkac binyil daha var olacaktir, bu tipki bir cizgi film kahramani gibi ya da matematik ya da mantik gibi vardir. Olmayan seyin hakkinda konusamayiz zaten. Varliklar formel (zihinsel formda) olan ya da fenomen (gercek) olan diye iki gruba ayrilabilir. Sayilar, allah, mantik, sirinler vardir ama gercek degillerdir. Allaha gercektir demek zaten islama da aykiridir diyerek polemikten ya da bicaklanmaktan kurtulabilirsiniz. Elma, hava, masa, kitap kokusu vs. de vardir ancak aybi zamanda gercektirler. Kolay gelsin
YanıtlaSil"Ancak onu algılayabilen bir şey varsa varolabilir." Ne kadar saçma benim İnegölde oturduğumu sizin bilmemeniz benim var olmadığımı mı kanıtlar ?
YanıtlaSilSenin hakkında hiç bi bilgiye sahip degilim.Tipin,tarzın,davranışların,düşünce yapının,zihniyetin konusunda hiç birşey bilmiyorum.Şu anda.Seni hiç bi şekilde algılayamıyorum.Benim için yoksun yani.Bu da doğruluk ve gerçeklik olayını açıklar.Benim için gerçek değilsin,dogrusun.
SilBu kadar geri zekalıyı bir arada görmemiştim. Teşekkürler administrator :)
YanıtlaSilElma ve pek çok bitki insanlar tarafından evcilleştirilerek tadları değişmiştir.Elma şimdiki tadını amadan önce yenmeyecek derecedeydi ve sadece elma şarabı yapımında kullanılıyordu. Michael Pollan "Arzunun Botaniği" adı kitabında insanlar tarafından evcilleştirilmiş bitkiler kendi amaçları doğrultusunda insanları mı kullanıyor acaba sorusuna cevap arıyoruz. Karşılıklı olan bu ilişki kitapta Elma,lale,kenevir ve patatesin hikayesi ile anlatılıyor.
YanıtlaSilhep inceliyorum ama tiiye almadan baska bilimsel bi bk yok hep ona gore evrim gecirdik buna gore bilmem noldu peki neden bu ısık dalgalarını algılamaya gore veya tatları almaya gore ve bunları anlamaya gore evrim gecirdik.hersey kara duzen kendiliginden neden bukadar mükemmel ? bos sorularla milleti aldatmayın gercek sorularla yuzlesin bunlarıda dalgaya alarak cevaplayında millet gülsün atest olsun :D
YanıtlaSilşuanda yediğin elmayla bi kaç yüzyıl önce yediğin elma aynı şekilde değildi.biçim,tat,koku olarak günümüzdeki elmaları sadece çağrıştırmakla yetinecek dereceydi.Yukarda arkadaşın yazdığı gibi elma sadece elma şarabı yapımında kullanılıyordu.Bilim adamlarının elma tohumlarına yaptıkları deneyler sonucunda günümüzdeki elmalara kadar fiziksel özellikleri değiştirildi ve de elma tohumlarına yapılan değişiklikler sonucu eskide kalan elma tohumları artık yok oldu.Buda bitkilerde evrimin bir kanıtıdır.Bu diğer tüm meyveler vetatlar içinde geçerlidir.Gelecek neslin armutu tatlı değilde acı olarak tatması,bilmesi muhtemeldir.Algı konusunun mantıgıda aynı şekilde
SilTam da üstüne basmışsınız!
YanıtlaSil"Bir ormanda ağaç devrilse, ama ağacın devrildiğini duyacak kimse olmasa... Orada ses çıkar mı?" diye sorulur demişsiniz. Sayın Alfa. Ses dalgaları vardır insan bu ses dalgalarını işittiğinde ses var olur. Aynısı! Tıpkısı da Tanrı'nın varlığı için söz edilebilir. İnsanın inancı varsa Tanrı'da vardır.
Her ne kadar görüşlerinize katılmasam da, kaleminiz çok kuvvetli. Sonsuz Tanrı inancına sahip biri olsam da, ateizm'in tüm görüşlerini saçma bulsam da .. Sizin kitap çıkartmanızdan yanayım. ve İslam'da her zaman bunu söyler zaten. Sorgula!
YanıtlaSilHitler örneği alfa'nın konusu ile pek alakalı değildi.
YanıtlaSilHitler'in davranışı etik konusuna giriyor. Zaten arkadaşta iyilik ve kötülükten bahsetmiş...
Örneği açıkladığın içinde teşekkürler alfa
Üstadım bunu şu şekilde de yorumlayabiliriz aslında. Hep süregelen kusursuz sistem bize göre kusursuzdur evet doğru. Elmanın tadı da güzeldir, et lezzetlidir ne bileyim bütün yemekler içecekler insanlara özgüdür diyelim onların deyişiyle. Mesele şu aslında bu böyle olmasa insan diye bir şey en baştan olmayacaktı. Yani insanın varolması için gerekli şartlar var oldu ve biz o şartlar içinde elimizde olan tüm besinlere anlamlar yükledik. Diyelim et olmasaydı ve tüm besini topraktan birebir alıyor olsaydık yani böyle bir form olsaydık o zaman da şuranın toprağının tadı daha iyi ya da burdaki kaya çok leziz gibi şeyler söylerdik büyük ihtimalle. Zaten insanın oluşması için yeterli şartlar oluşmuş; yani yaşaması için yeterli protein, karbonidrat ve diğer maddeler varmış ki metabolizma olarak başarılı bir form olmuşuz ve hayatta kalmışız. Sanırım tam anlatamadım demek istediğimi bir cümleyle tekrar anlatayım. Şu an bulunduğumuz ortam bizim için mükemmel gibi görünebilir çünkü biz bu atmosfer şartlarında imkanlara uyum sağlamış evrim geçiren mükemmele yakın (yaşamayı sürdürebilen) metebolizmalara sahip olduğumuz için her şeye zaten bir anlam yükleyebiliyoruz. Oradaki şakirtin yaptığı da aynen bu. Yine anlatamadıysam ne olur kusuruma bakma hocamç Yazılarının devamını bekliyorum.
YanıtlaSilAllah yok, peygamber yalan, tat yok, renk yok... ne var lan it? felsefe dediğin şeyin doğruluğundan nasıl eminsin de biz cahillere felsefe anlatıyorsun.
YanıtlaSilçok haklısın
SilAnanın amı var! ne var işte geri kalanlar anlamadınmıda uyuzluk ediyon :)
Silbir kayanın sertliği gerçek olduğu gibi,şeker pancarından üretilen şekerin tatlılığı da gerçektir,insanın tat algısına göre değişmez,dili ve beyni sağlamse herkes onu öyle algılar,bu hem doğru hem de gerçektir.
YanıtlaSilArkadaşlar şu tat konusunu merak edenlerin organik kimyaya bakmaları gerekiyor. Elmanın tadı portakalın tadı vs dediğimiz şeyler şeker ve çeşitli enzimlerden ibaret ki C6 H12 O6 gibi formüllere sahipler.
YanıtlaSilAlfa selam, yazılarını beğenerek okuyorum. Fakat bu yazında hemfikir olmadığımızı belirtmek isterim. Mantığın doğru fakat soruya yanlış cevap vermişsin. Basit bir soru bu "Tatlıdan acı veya acıdan tatlı nasıl oluyor?". Burada bizim algılarımızla oluşan "Tatlı ve Acı" bu sorunun cevabı değil. Elmanın oluşumundaki bilimsel süreci açıklamak daha mantıklı olurdu. Kendi şahsi fikrim elbetteki arkasında bir güç olabilir. O süreci organize eden bir yaratıcı da olabilir. Ama bu yaratıcının; Muhammed'in uçkur sorunlarıyla gereğinden fazla ilgilenen ya da İncil'de ve Tevrat'ta tasvir edilen bir yaratıcı olmadığına eminim.
YanıtlaSil