6 Ekim 2013 Pazar

Hank'ın Elini Öpmek


DİNLER ÜZERİNE MİZAHİ İRONİ

Mary: Merhaba, sizi bizimle birlikte gidip Hank’in elini öpmeye davet ediyoruz.

Ben: Pardon?! Ne demek istiyorsunuz? Hank de kim? Ve ben niye onun elini öpmek isteyeyim?

John: Eğer Hank’in elini öpersen, sana 1 milyon dolar verecek; eğer öpmezsen seni eşek sudan gelinceye kadar dövecek.

Ben: Ne? Bu bir tür mafya taktiği mi? Ne oluyor?

John: Hank bir milyarder. Bu kasabayı o kurdu. Buranın sahibi o. İstediği her şeyi yapabilir ve sana 1 milyon dolar vermek istiyor. Fakat elini öpmeden parayı alamayacaksın.

Ben: Bu çok saçma. Neden?

Mary: Sen kim oluyorsun da Hank’in hediyesini sorguluyorsun? 1 milyon dolar istemiyor musun? Bir el öpmeye değmez mi onun için?

Ben: Belki, eğer yasalsa, fakat ..

John: Öyleyse, gel bizimle Hank’in elini öp.

Ben: Hank’in elini sık sık öper misiniz?

Mary: Elbette, devamlı…

Ben: Peki 1 milyon doları aldınız mı?

John: Yok, kasabayı terk etmeden parayı alamazsın.

Ben: Öyleyse neden hemen kasabayı terk etmiyorsunuz?

Mary: Hank söylemeden kasabayı terk edemezsin. Yoksa parayı alamazsın ve seni eşek sudan gelinceye kadar döver.

Ben: Peki, Hank’in elini öpen, sonra da kasabayı terk edip 1 milyon dolar alan birini biliyor musunuz?

Mary: Annem Hank’in elini yıllarca öptü. Gecen yıl da kasabayı terk etti. Eminim parasını da almıştır.

Ben: Onunla konuşmadın mı o zamandan beri?

John: Elbette hayır. Hank buna izin vermiyor.

Ben: Öyleyse, eğer parayı alan herhangi biriyle konuşmadıysanız, parayı aldıklarını nereden biliyorsunuz?

Mary: Kasabadan gitmeden önce biraz veriyor. Belki maaşına bir zam alıyorsun, belki küçük bir loto kazanıyorsun, ya da caddede 20 dolarlık banknot buluyorsun.

Ben: Peki bunların Hank’le ne ilgisi var?

John: Hank’in bazı dostları var.

Ben: Kusura bakmayın ama bu tuhaf bir üçkağıtçılık gibi geliyor kulağa.

John: Fakat 1 milyon dolar burada söz konusu olan. Şansa bırakabilir misin bunu? Ve unutma, eğer öpmezsen seni dövecek.

Ben: Belki, eğer Hank’le konuşursam, ayrıntıları ondan öğrenirsem..

Mary: Hayır, hiç kimse Hank’i göremez. Hiç kimse Hank’le konuşamaz.

Ben: Peki o zaman nasıl elini öpüyorsunuz?

John: Bazen ona bir öpücük gönderiyoruz ve elini düşünüyoruz. Diğer zamanlarda Karl’ın elini öpüyoruz ve o Hank’e iletiyor.

Ben: Karl da kim?

Mary: Karl bir arkadaşımız. Bize Hank’i ve onun elini öpmekle ilgili konuyu öğreten o. Karl için tek yapmamız gereken birkaç kez onu yemeğe çıkarmak oldu.

Ben: Yani Hank diye biri olduğu, onun elini öpmeniz gerektiği ve böylece Hank’in sizi ödüllendireceği konusunda sadece Karl’ın sözüne güvendiniz öyle mi?

John: Hayır, hayır! Karl’da bir mektup var. Hank tarafından kendisine yıllar önce gönderilmiş. Bütün meseleyi açıklıyor orada. Bak işte bu da bir kopyası. Al kendin de gör.

John bana üzerinde “Karl’ın ofisinden” yazılı bir fotokopi uzattı. Üzerinde 11 maddelik bir liste vardı:
1-Hank’in elini öp ve o da sana kasabayı terk ettiğinde 1 milyon dolar versin.
2-Yanında alkol iç.
3-Senin gibi olmayan insanları eşek sudan gelinceye kadar döv.
4-İyi yemek ye.
5-Bu listeyi Hank’in kendisi yazdırdı.
6 -Ay yeşil peynirden yapılmıştır.
7-Hank’in söylediği her şey doğrudur.
8-Her tuvalete gittiğinde ellerini yıka.
9-İçki içme.
10-Sosislerini sosis ekmeği içinde ye, yanında bir şey alma.
11-Hank’in elini öp, yoksa seni eşek sudan gelinceye kadar döver.
Ben: Bu bana Karl tarafından yazılmış gibi geliyor.

Mary: Hank’in kağıdı yoktu, onun için.

Ben: Bana öyle geliyor ki, eğer kontrol etseydik, bu yazı Karl’ın el yazısı çıkardı.

John: Elbette, Hank söyledi, Karl yazdı.

Ben: Kimsenin Hank’i göremediğini zannediyordum?

Mary: Şu anda öyle. Ama yıllar önce Hank bazı kişilerle konuştu.

Ben: Hank’in iyi birisi olduğunu söylediğinizi zannetmiştim. Hangi tür iyi insan, sırf farklılar diye başkalarını döver?

Mary: Hank’in isteği bu ve Hank her zaman haklıdır.

Ben: Nereden biliyorsun bunu?

Mary: 7. madde “Hank’in her dediği doğrudur.” diyor. Bu benim için yeterli.

Ben: Belki de arkadaşınız Karl uydurdu bütün meseleyi.

John: Kesinlikle hayır. 5. madde bu listeyi Hank’in kendisinin yazdırdığını söylüyor. Ayrıca, 4. maddede iyi yiyin, 8. maddede de tuvaletten sonra ellerinizi yıkayın diyor. Bunların doğru olduğunu herkes bilir. Demek ki gerisi de doğru olmalı.

Ben: Fakat 9. maddede içmeyin diyor, ki bu ikinci maddeyle çelişiyor. Ayrıca 6. maddede ayın yeşil peynirden yapıldığını söylüyor ki bu tamamen yanlış.

John: 9 ile 2 arasında hiçbir çelişki yok. 9 sadece 2’yi açıklıyor. 6’ya gelince, aya hiç gitmedin, dolayısıyla doğru olup olmadığını bilemezsin.

Ben: Bilim adamları ayın kayalardan oluştuğunu söylüyorlar ama..

Mary: Fakat kayanın dünyadan ya da uzaydan gelip gelmediğini bilmiyorlar. Yani ay hala yeşil peynirden yapılmış olabilir.

Ben: Bir uzman değilim ama ayın dünyadan geldiği teorisinin çürütüldüğünü zannediyorum. Ayrıca, kayanın nereden geldiğini bilmiyor olmak onu peynir yapmaz.

John: İşte, bilim adamlarının hata yaptığını sen de kabul ettin. Fakat Hank’in her zaman haklı olduğunu biliyoruz!

Ben: Biliyor muyuz?

Mary: Elbette, 5. madde öyle diyor.

Ben: Diyorsun ki, Hank haklıdır, çünkü liste öyle diyor ve liste doğrudur, çünkü onu Hank yazdırdı. Ve Hank’in yazdırdığını biliyoruz, çünkü liste öyle diyor. Bu döngüsel mantık. “Hank haklıdır, çünkü Hank haklıdır” demekten farksız.

John: İşte şimdi anlamaya başlıyorsun Hank’in düşünce biçimini.

Ben: Fakat… Her neyse, boş ver. Peki bu sosislerle ilgili konu da ne? (Mary, yüzünü buruşturdu.)

John: Sosisler sosis ekmeği içinde yenir. Yanında bir şey yenmez. Hank’in yolu bu. Başka türlüsü yanlış.

Ben: Ya sosis ekmeğim yoksa?

John: Sosis ekmeğin yoksa, sosis yiyemezsin. Sosis ekmeksiz sosis yanlıştır.

Ben: Yanında ketçap, hardal da mı yok? (Mary, çok sert bir şekilde baktı.)

John: Böyle bir dil kullanmanın hiçbir gereği yok! Sosis yanında yenecek her türlü şey yanlıştır.

Ben: Yani biraz turşu, içine doğranmış sosis tarzı bir şey mümkün değil mi? (Mary kulaklarını tıkadı ve “Dinlemiyorum bile bunu, la la la la…”)

John: Bu iğrenç. Ne tür bir şeytani mahluk yiyebilir böyle bir şeyi.

Ben: Çok güzel bir şey o. Ben hep yerim.

(Mary kendinden geçti ve John onu tuttu)

John : “Eğer o tiplerden biri olduğunu bilseydim vaktimi hiç harcamazdım bile seninle. Hank seni eşşek sudan gelinceye kadar döverken, ben de orada olacağım ve paramı sayıp sana güleceğim. Hank’in elini da senin için öpeceğim, seni sosis ekmeksiz, turşu yiyici”

-Alıntıdır-




17 yorum:

  1. Karikateist'e dönecek misin alfa :(

    YanıtlaSil
  2. Wow tanidik geliyor ama :)

    YanıtlaSil
  3. allfaaa sen bizimm herşeyimizsiiinn :D

    YanıtlaSil
  4. güzel hikaye fakat gerçek hayattan biraz faklılıkları var değil mi? kurguyu yaparken aşağılayacanız bir görüşün en azından her tarafının yanlış olduğunu ispatlamalısınız. bu hikayeden gidecek olursak ve tamamen tarafsız bir şekilde bakacak olursak:
    1. sanırım herkes eninde sonunda kasabadan ayrılacak değil mi?
    2. 11 maddelik hank sözünün gerçekten saçma olduğunu söylüyorum ben de. yani yazan kişi biraz cahil midir yoksa alay etmek için çocukça mı hareket etmiştir bilinmez.
    3. kasabayı terkinde 1 milyon dolara alınacağı söyleniyor. kasabadan kim çıktıysa onun 1 milyon dolar alıp almadığı bilinmiyor. fakat kasabadan her an, kovulma diyim, çıkma ihtimali varsa ve sonucunda ya dayak ya da 1 milyon dolar varsa siz %50 ihtimalinizi hangi yönde kullanırdınız? tamamen hikayeye bağlı kalarak yanıtlayın. benim gerçek görüşümse tamamen ihtimallerden arınmıştır ancak siz sadece hikayeden yola çıkarak cevaplayın bu soruyu kendi kendinize.
    Ve sonunda şunu eklemek istiyorum el öpmeyi kimse sevmez bizim yaptığımız iş gönüldendir. :) iyi günler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. >kurguyu yaparken aşağılayacanız bir görüşün en azından her tarafının yanlış olduğunu ispatlamalısınız.

      öncelikle "aşağılamak" fiilinden ziyade "miahi şekilde eleştirmek" söz,ü daha doğru olacaktır, zira amacım herhangi bir görüşü aşağılamak değil, ne olduğunu mizahi bir yolla göstermektir. Ayrıca tanrı tarafından gelen bir akım olduğunu iddia eden her ideoloji tek bir noktadan yanlış olduğu gösterilirse tanrıdan gelmediği gösterilmiş olur, tanrının hata yapma lüksü yoktur. Ayrıa bir görüşü reddetmek için baştan sona yanlış olduğunu düşünmek zorunda değilsinidir. Aklıma esen küçük bir örnek vermek gerekirse Türk Edebiyatı sanatçılarından Recaizade Mahmut Ekrem ile Muallim Naci arasında bir eski-yeni tartışması olmuştur. Bu şairler/yazarlar karşıdakinin her görüşünü eleştirmiş midir? Misal her ne kadar yeniyi savunsa da Mahmut Ekrem, aruz ölçüsüyle eserler vermiştir, her ne kadar eskiyi savunsa da Muallim Naci hece ölçüsü ile eserler vermiştir. Güzel bir metafor olmamıştır belki fakat benim bir düşüncenin yanlış olduğunu savunmam için baştan sona yanlışlığını göstermem gerekmez. Misal kuranın ahlak anlayışı her ne kadar geri kalmış olsa da, içindeki tüm ahlaksal verileri reddetmem. Fakat genel olarak yanlışlığını savunmamam için bir sebep değildir bu...

      >sanırım herkes eninde sonunda kasabadan ayrılacak değil mi?

      Elbette, fakat bu her gün hankın elini öpmeni gerektirmez...

      >11 maddelik hank sözünün gerçekten saçma olduğunu söylüyorum ben de. yani yazan kişi biraz cahil midir yoksa alay etmek için çocukça mı hareket etmiştir bilinmez.

      Bizatihi bizlerin de kutsal kitapların bu denli çocukça olduğunu düşündüğümüzdendir ki böyle bir örnek verilmiş yazıda. Kutsal kitaplardaki gerek "masallar" gerek "ahlaki kurallar" çocukçadır, kimi zaman da vahşice...

      >kasabayı terkinde 1 milyon dolara alınacağı söyleniyor. kasabadan kim çıktıysa onun 1 milyon dolar alıp almadığı bilinmiyor. fakat kasabadan her an, kovulma diyim, çıkma ihtimali varsa ve sonucunda ya dayak ya da 1 milyon dolar varsa siz %50 ihtimalinizi hangi yönde kullanırdınız? tamamen hikayeye bağlı kalarak yanıtlayın.

      Aslına bakarsanız gerçekten ciddi bir eksiklik var yazıda. Nitakim yazıda sadece Hankın sözleri geçiyor. Şimdi hayalgücümüzü genişleytelim ve "binlerce" kişinin kapınızı çalıp her biri farklı bir kişinin elini öpmenizi ve ya farklı bir ödülü kapmanızı ve yahut diğerlerinden farklı bir ritüel gerçekleştirmenizi istiyor. Dolayısıyla bir kişinin aynıı anda farklı ritüel gerçekleştirmesi mümkün olmayacağından yanılıyor olmaihtimali oldukça artacaktır. Bu da paskalın kumarına verilebilecek nihai yanıttır (Paskalın Bahsinin geniş analizi daha sonra yapılacaktır)

      Sil
  5. Allah Nasıl görünür?
    Biz Allah'ı eserlerinde görüyoruz. Nasıl Güneş’e çıplak göz ile bakılmaz, bakılsa görülmez ancak perdeler arkasından (örneğin güneş gözlüğü gibi) görülür, yada ışığının yansıdığı yerlerde (aynalarda, deniz yüzeyinde, su damlasında, insanın göz bebeğinde, bir çiçekte vs.) görülür.
    Allah üç şekilde görülür.
    1) ilim ile görmek: Bir örnek ile açıklayalım; uzakta bir duman görsek, ilmen biliriz ki “duman ateşin ürünüdür”, o halde duman varsa, ateş vardır deriz. Aynen “nasıl bir iğne ustasız olmaz, bir harf katipsiz olmaz, bir köy muhtarsız olmaz, nasıl bu kainat ustasız kendi kendine olabilir…..” şeklinde düşünerek Allah’a inanmaktır.
    2) aynalardan görmek: uzakta gördüğümüz dumana doğru yürüyelim, artık dumanla birlikte, ateşi de görürüz. O zaman ateşin gördüğümüz için inanırız. Bir çiçeğe bakan Allah’ın CEMİL sıfatını, bir çocuk ve anneye bakan Allah’ın RAHİM sıfatını, insan hafızasına baksa Allah’ın HAFIZ sıfatını, şifa bulan hastalara baksa ŞAFİ sıfatını, açan çiçeklere baksa FETTAH sıfatını, etrafı temizleyen mahlukata ve tertemiz olan (insanın bulaşık eli karışmamak şartıyla) kainata baksa KUDDUS sıfatını …. Vs. perdeler arkasından görür. Kainat kitabını tam okuyan; ALLAH’ı bütün sıfatları ile görür ve onun azameti karşısında secdeye kapanır.
    3) hissederek görmek: Şimdi ateşe yaklaşıp, elimizi içine uzatalım, ateşin varlığına inanırız, çünkü onu hissediyoruz. Aynen bunun gibi; Allah insana enaniyet vermiştir. Enaniyet, Allah’ın sıfatlarını bilmek için bir kıyas, tartı aracıdır. İnsan, enaniyeti ile kendi kudretini, sıfatlarını ölçer ve sonrada kıyas ile cenabı hakkın kudretini zat ve sıfatlarını bilir, anlar. İnsan, Enaniyet ile, “ben nasıl bana verilen güç ile bu çocuklarımı doyuruyorsam; allahda kainatta olan bütün rızka muhtaç mahlukatı doyuruyor, Ben nasıl bu hanemi yaptım güzelleştirdim; allahda bu kainat hanesini yaptı güzelleştirdi……” demesidir.
    Allah, insana acziyet vermiştir. İnsan ihtiyaçları karşısında acizdir. İnsanın ihtiyaç dairesi geniştir. insanın ihtiyacı; hayalinin gittiği yere kadar gider. Ancak insanın gücü, ihtiyaçlarını karşılamaktan uzaktır. İnsanın sorumlulukları çoktur, arzuları büyüktür, düşmanları güçlüdür.
    İnsan; sorumlulukları (1000 km uzaktaki hasta bir hayvan onu üzer…..), arzuları (insan hayaline gelen her şeyin gerçekte de olmasını ister….) ve düşmanları (bir mikrop insanı öldürebilir…) karşısında acizdir. Bu nedenle insan; Allahın kapısını, dua ile çalmak zorundadır. Ayrıca: ALLAH insanlara öyle arzular vermiştir ki, CENNET’ten başka hiçbir şey insanı tatmin etmez. Hem bazı insanlar dünyada öyle zulümler yapmaktadır ki, cezası ancak cehennemdir.

    Kainat kitabını tam okuyan; ALLAH’ı bütün sıfatları ile görür ve onun azameti karşısında secdeye kapanır.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. >Bir örnek ile açıklayalım; uzakta bir duman görsek, ilmen biliriz ki “duman ateşin ürünüdür”, o halde duman varsa, ateş vardır deriz.

      Dumanın tek sebebi ateş midir? Kesinlikle hayır. Bir çok nötrleşme tepkimesi sonucunda duman çıkabilir. Ve ya sönmek üzere bir közün üzerine de su atarsan duman çıkabilir. Yani dumanın tek sebebi ateştir gibi bir görüş hatalıdır. Aynı şekilde evrene tanrı sebep olmuş olabilir ama evrenin varlığından tanrıyı çıkaramayız. Misal çok farklı şekillerde evren oluşmuş olabilir.

      >Bir çiçeğe bakan Allah’ın CEMİL sıfatını, bir çocuk ve anneye bakan Allah’ın RAHİM sıfatını, insan hafızasına baksa Allah’ın HAFIZ sıfatını, şifa bulan hastalara baksa ŞAFİ sıfatını,.............

      Dünyada iyi-kötü her şeye rastlarız. iyi şeyler tanrının sıfatlarıyla uyumlu olduğu için tanrıyı kanıtlıyorsa kötü şeyler tanrının sıfatlarıyla uyumsuz olduğu için tanrının olmadığını kanıtlar mı? Doğadaki güzelliklerden tanrıya gitmeye çalışmadan önce kötülük problemini çözmeye çalışmalısın.

      Son oalrak sunduğun argümanı ise Arzu Delilinden sayıyorum ve ona cevap vereyim kısaca: İnsanalrın bir şeylere arzu duyması onların gerçekleşeceği anlamına gelmez. Bu arzu doğal ve ya sonradan kaanılmış olsun ; bir çok arzuya sahiptir insan. Süperman olmak isteyen bir çocuğun arzusundan süpermani kanıtlayamazsın değil mi. (Arzu delilini daha sonra uzunca irdelemeyi düşünüyorum)

      Sil
    2. Adam ilimin ne olduğunun farkında degil :( İlmen kanıtlayayım diyor sonra ateşten dumandan bahsediyor.. Âlim arkadaşımız.. Ayrıca
      >> ''Dünyada iyi-kötü her şeye rastlarız. iyi şeyler tanrının sıfatlarıyla uyumlu olduğu için tanrıyı kanıtlıyorsa kötü şeyler tanrının sıfatlarıyla uyumsuz olduğu için tanrının olmadığını kanıtlar mı?'' Alfa ne muhteşem bir cevaptır bu :)

      Sil
  6. Hank seni başımızdan eksik etmesin Alfa :))

    YanıtlaSil
  7. yorumlardaki atışmalar da çok hırslı lakin bilime herşeye rağmen inanın güvenin onu geliştirin büyütün yeterki neye inanırsanızda inanın kimseye zarar vermeyin!!! yeter bagnaz yobaz pislikler yeter.

    YanıtlaSil
  8. yobazlığın hikayesi... tebrikler alfa :)

    YanıtlaSil
  9. Alpha duman cikiyorsa durduk yere cikmiyor degilmi dostum. Bu ates olsun köz ün uzerine su atmis olsun vs vs iste hersey onun varligina delildir...senin dediginden yola cikarsak Allah madem.herseyi yaratti iyide kotuyude o yaratti mesela, atesin yaratilmasi ser diyemezsin, atesi kotuye kullanmak serdir. Atesle yemekde yaparsin ev kundaklayip adamda oldurursun bunun gibi serrin halkı ser degildir, belki kesbi ser serdir! Yani sonuc olarak ser de iyilikte Allahin kanitidir ser varsa Allah yoktur demek sadece felsefik kelime oyunudur vesselam ;) [Not: Biraz gec gordum ama umarim cevaplarsin takipteyim]

    YanıtlaSil
  10. @Basher
    Duman çıkıyorsa bir sebebi vardır. O sebebin ne olduğunu, sen geçmişteki gözlemlerine dayanarak biliyorsun. Ateşin duman çıkardığını görmüşsün, burdan bir çıkarım yapıyorsun: duman çıkıyor öyleyse ateş var. Big-bang'den öncesini gözlemleme imkanımız olmadığı için ne yazık ki asıl sorunun cevabını kimse bilmiyor. Sonuç olarak sen henüz kimsenin bilmediği bir şeyi bildiğini iddia ediyorsun.

    Üstelik, yaratıcı dediğin şeyin zeustan ya da uçan spagetti canavarından hiçbir farkı yok. Evreni Allah yarattı demekle Chtullu yarattı demek arasında bu açıdan bir fark yok. İkisi de hiçbir şekilde bilinemez. Allah yarattı diye ısrar edersen, yaratırken orda mıydın diye sorarlar. Dolayısıyla, bilinemeyen bir şeye A demekle B demek arasında bir fark olmadığı için en iyisi bilebildiklerimizle ilgilenmek.

    Kötü dediğin şey kemik kanseri olmuş altı yaşındaki çocuğun durumu da olabilir. O çocuğun çektiği acıyı "tanrı"dan başka kimseye mal edemezsin. Dünyada insandan kaynaklı olmayan bir sürü kötü durum vardır. Bu durumda o çocuğa bakan Allah'ın hangi sıfatını görecek?

    YanıtlaSil
  11. 12:Sosisi yarım ekmek arası yemek ve yanında kola içmek yalnızca Karla mahsus olmak üzere serbesttir.

    YanıtlaSil