Yaşlanmış
ve bu yaşlılık boyunca sürekli değişim içinde olmuş yuvamız:
Dünya. Sürekli bir değişimden bahsettim; sadece canlılıktaki
değişimden bahsetmiyorum. Genel anlamda jeolojik şekillerin
değiştiği, kayaların aşındığı, dağların oluştuğu, farklı
çağların yaşandığı bir değişim... Eğer bir insana
benzeteceksek dünyayı, yetişkinliğini yaşayan bir genç olarak
nitelendirebiliriz. Hala dinamik, hala değişiyor...
Bu
değişimin, milyarlarca yıl içinde kalıntısı kalıyor. Bu
kalıntılar, bize bu gencin geçmişini anlatmakta yardımcı
oluyor. Şöyle düşünebilirsiniz: büyükannenizin gençliğinden
kalan kıyafetler, size büyükannnenizin gençliğinde ne giydiği
hakkında ipucu verir. Aynı şekilde yeryüzünün kalıntı
kıyafetleri, fosiller, bize yeryüzünün geçmişi hakkında ipucu
verir. Ve bu kıyafetleri bulmak, tıpkı büyükannenizin
kıyafetlerini bulmak kadar zor ve enderdir. Bulmak için yorucu bir
araştırma içine girmeniz gerekir; ama sonuca ulaştığınızda,
geçmişi çözmeye başladınız demektir.
Evrimle
İlişkisi
Peki
ya fosillerden ne öğreniyoruz, bunun evrimle ilişkisi de ne?
Fosiller bize evrimi gösterir mi yoksa evrimi yanlışlar mı?
Öncelikle fosiller bize dünyanın uzun tarihi hakkında çok sayıda
bilgi verir. Fosiller sayesinde milyonlarca yıl önceki coğrafi
şartları, canlılık tarihi boyunca basitten karmaşığa
doğru ortaya çıkan canlıları, nesli tükenen canlıları,
belirli dönemlerde yaşamını surduren canlıları, bunların
arasındaki geciş formlarını anlatır.Fosiller
bir çok yönden evrimi doğrular;
1-
Ara formların gösterdikleri
2-
Fosillerin kronolojik sıralaması
Fosil
bilimi olarak bilinen paleontoloji, evrimle iç içe olan bir
bilimdalıdır. Fosilbiliminin elde ettiği veriler; gerek basitten
karmaşığa kronolojik sıralama olsun, gerek geçiş formlarını
sunduğundan olsun evrimi doğrular. Peki ya bu veriler nelerdir?
Geçiş Formlarının Sundukları
Geçiş
formlarıyla ilgili "Ara Formlar Üzerine" başlıklı yazımda
detaylı açıklama sunmuştum. Burda da kısaca bir değinmek
isterim. Bununla ilgili atın evrimi ve bu evrimin fosillerle
doğrulanışı çok iyi bir örnek olabilir. Geçmişten günümüze
atın nasıl evrim geçirdiği fosillerle belgelenmiştir. Öner
Ünalan, atın evrimini şöyle anlatmıştır:
"Bugünkü
atın (Equus Caballus) bilinen ilk taşıl atası, yaklaşık
54-38 milyon yıl önce yaşamış Echippus, öbür adıyla
Hyracotherium'dur. Orta boy
bir köpek iriliğideki bu otçul hayvan, ön ayaklarının dörder,
art ayaklarının üçer toynağının tümüne basarak yürür. At
ise her ayağının yalnız bir toynağına basar, orta parmakları
ucuna kalkmış durumdadır. Atın evrimi sırasında toynak sayısı
azalır, ayak tabanı ortadan kalkar, bacaklar uzar, alt bacaktaki
ayrı (bağımsız) kemikler birleşir, vücut ve beyin irileşir,
dişlerde birtakım değişiklikler olur ve sonunda, koşmaya
olağanüstü uyarlanmış bugünkü biçim ortaya çıkar. Echippus
ile at arasında taşıl biçimler şöyle sıralanır: Orohippus,
Epihippus, Mesohippus, Merychippus, Hipparion, Neohipparion,
Nanipus, Pliochippus. Bunların
sonuncusu tek toynaklıdır. Geçişsel biçimler bu sırayla
incelenirse, ayak yapısında tek toynağa, vücut ve beyinde
iriliğe vb. geçiş, bütün aşamalarıyla görülür.[1]
"
Atın
evriminde bulunan geçiş fosilleri sadece "bir" örnektir. Evrim daha
sayısız geçiş formu ile doğrulanmıştır. Çok küçük bir
aramayla bile Vikipedide listelenmiş yüzlerce ara fosil
bulabilirsiniz [2].
Kronolojik
Sıralama
Evrimi
doğrulayan en önemli bulgulardan biri ise fosillerin sıralanması...
Eğer evrimi kabul edeceksek şöyle bir şey görmeyi isteriz
sanırım: fosillere baktığımızda, fosiller aşama aşama değişim
halinde olmalıdır. Eğer böyle bir şey görmezsek, o zaman evrimi
yanlışlamış oluruz demesek de (Bkz. Yaşayan Fosiller
başlıklı yazı) önemli bir bulguyu göremediğimizden şüpheli
davranabiliriz. Eğer ki fosilleri incelediğimizde aşama aşama
değişim yoksa, hepsi aynı duruyorsa, işte o zaman evrime karşı
şüphe etmeliyiz demektir. Peki ya bu konuda ne diyor fosiller?
Şu
ana kadar fosillerden öğrendiğimiz en önemli şey; evrimin
olduğu... Bundan 500 milyon yıl önceki, en eski fosiller
bitkilerle basit omurgasızlara ait. Yapısı daha karmaşık olan
fosillerse onlardan sonra ortaya çıkıyor. Örneğin -şansa bakın
ki- henüz omurgalıların evrimleşmediği bir dönemde omurgalı
fosili bulamıyoruz. Ne zaman ki yavaş yavaş omurgalılar
evrimleşmeye başlıyor, o dönemden sonra omurgalı fosili
görüyoruz. Ve ya 420 milyon yıl önce ilk omurgalı balıklar
evrimleşmeye başlıyor ve bu dönemden milyonlarca sonra tam da sudan karaya
geçiş olmuşçasına kara fosilleri ortaya çıkıyor. Ama sakın
kara hayvanlarının deniz hayvanlarından evrimleştiğini
düşünmeyin, tanrı yavaş yavaş yaratmayı seçiyor ve bunu tam
da evrime uygun olarak yapıyor her nedense... Unutmayın hepsi bir anda yaratıldı(!).
Eğer
henüz deniz canlıları oluşmadan kara canlılarını görseydik,
eğer henüz omurgalılar olmadan memeli canlıların fosilleri
bulunmuş olsaydı bu evrimi yanlışlayacak bir bulgu olurdu. Fakat
şu tesadüfe bakın , tüm fosiller aşama aşama değişimi,
türleşmeyi doğrulayacak şekilde dizilmiş.
500
milyon yıl önce ilk balıklar ortaya çıkıyor, 360 milyon yıl
önceki fosillerde amfibilere rastlamaya başlıyoruz, 300 milyon yıl
önceki fosillerde ilk sürüngenleri görüyoruz, 200 milyon yıl
önceden itibaren memelilerin fosillerini görmeye başlıyoruz.
Ve sıkı durun, çünkü bir tesadüfe daha tanık oluyor: genetik benzerlikten elde ettiğimiz bulgular da,
vücut planlarındaki benzerliklerden yola çıkılarak düşünülen
türleşme de, diğer elde ettiğimiz tüm bulgular da evrimin bu
şekilde olması gerektiğini söylüyor. Fosiller de bunu
doğruluyor. Fakat ne münasebet? Tabiki de evrim palavra...
Sonuç
Lafı
fazla uzatmak istemiyorum. Sonuç o kadar belirgin ki... Fosiller
bize evrimi bir kez daha gözler önüne sermekte yardımcı oluyor.
Geçiş fosilleri bizlere evrimi zaten yeteri kadar gösteriyor fakat
bunun yanı sıra fosillerin kronolojik o larak sıralanışı asıl
evrimi anlayabilmemizi sağlıyor.
İncelemeler,
hem hayvanlarda hem de bitkilerde fosillerin giderek daha ileri ya da
daha doğru söylemek gerekirse daha karmaşık canlılara doğru bir
evrimi gözler önüne seriyor. Fosillerin sunduğu bu tablo genetik
benzerlikten tutun, yapısal değişikliğin gerektirdiği evrime
kadar birebir uyuşma içerisinde. Kısacası, elde ettiğimiz tüm
bulgular, evrim gerçekleştiğinde neler görmemiz gerekiyorsa o
şekildedir. Bilimde yöntem bu şekilde işler, eğer her şey tek
bir sonuca götürüyorsa onu reddetmenin bir anlamı kalmıyor
sanırım...
Kaynak:
1-
Öner Ünalan, Darwin Ne Yaprı, Evrensel Basın Yayım, s.60-61
insanı sömürüp devamını getirmek için kullanılan taktiktir bu...inananlar işlrine öyle geldiği için(tabii ki kolaya kaçmak) okuyup araştırdığnda kafada şimşekler çakacak,ama nafile yurdum insanı bu...yapacak bi şey yok!
YanıtlaSilqısacası, elde
YanıtlaSiletdiyimiz butun bilgiler,
evrim gerçeyleşdiyinde
neler görmeyimiz gerekirse o şekildedir )