Adını ortaçağ dünyasında yaşayan Ockham'lı William'dan alan bu prensip kabaca şu şekildedir: gereksiz karmaşıklıktan kaçının ve en basit açıklamayı seçin. Eğer bir sorun karşısında iki farklı teorik çözüm varsa, içlerinden en basit olan seçilmeli, karmaşık olan ustura ile kesilip atılmalıdır. Bu ilkeye göre birden fazla açıklama gözlemsel ve deneysel sonuçlar ile uyumlu ise ve rakip varsayımlar arasında seçim yapmak için deneysel kanıtlar yoksa, en basit varsayım en olası doğru varsayımdır.
Örnek vermek gerekirse İstanbul'da, güneşli bir günde dolaşmaya çıktığınızı ve kafanıza bir kuşun pislediğini düşünün. Bu durumda olayı:
a- Kuşun pislemesi, bugün şanslı olduğunuzu anlamanızı sağlayan ve gidip bir piyango bileti almanıza teşvik eden ilahi bir işarettir.
b- Pisleyen bir kuşun altından geçtiniz.
…teorilerinden ikisi ile de açıklayabilirsiniz. Fakat bu prensibe göre varlıklar gerekmedikçe çoğaltılmamalıdır, karmaşıklaştırılmamalıdır. Bu durumda (b) şıkkındaki açıklama karşıt bir kanıt görmedikçe doğru kabul edilmelidir.
Şimdi bu ilkeyi yukarıdaki soru üzerinde kullanmaya çalışalım:
+ O doğa yasalarını oluşturan ne?
- Bilmiyorum, ne?
+ Tabi ki tanrı...
- Hmm, peki tanrıyı kim yarattı?
+ O yaratılmamıştır.
- Madem tanrının yaratılmadığını düşünüyorsun doğa yasalarını yaratan birini neden arıyorsun ki?
"Yaratılmayan şey evren midir yoksa tanrı mı?" sorusu karşısında ben de size; düşünen, karmaşık bir öze sahip, üstün, hatta her şeyden daha üstün, her şeyi bilen, merhamet sahibi, kişisel bir şeyin sonsuzdan beri var olmasının mantıksızlığını anlatmaya çalışıyorum. Siz bana "Doğa yasalarını kim yarattı?" diye sorduğunuz zaman, doğa yasalarının hep var olduğuna kimse tarafından yaratılmadığına, doğa yasalarını kim yarattı demenin daha güçlü bir sorun doğuracağına dikkat çekiyorum. Eğer tanrı yaratılmamış diyorsanız veya "Tanrıyı kim yarattı?" sorusu anlamsız diyorsanız ben de aynı şekilde "Doğa yasalarını kim yarattı sorusu anlamsızdır" diyorum. Üstelik doğa yasaları tanrıdan çok daha basittir, bu sebeple sonsuzdan beri var olan şeylerin doğa yasaları olması daha mantıklıdır.
Evren oldukça basit yapılardan ortaya çıkarak karmaşıklığa yürümüştür. Tanrı evrenden çok daha kompleks olup tanım gereği daha basit şeylere “indirgenemeyen” bir varlıktır. Dolayısıyla onun sebepsiz yere var olması, evrenden daha olasılık dışıdır. Öz bakımından "kişisel olmayan, herhangi bir kişisel sıfata sahip olmayan, herhangi bir şeyi bilmeyen, düşünme vasfı olmayan" bir evren, bu özelliklere sahip bir tanrıdan çok daha basittir. Bu durumda sebepsiz ilk neden yerine tanrı demek, Ockham'ın usturası ile atılması gereken bir görüştür.
Bunu daha iyi anlamanız için şu diyaloğu incelemenizi tavsiye ederim:
Y: Her şeyin bir taşıyıcısı olmalı. Bu yüzden Dünya’yı taşıyan bir güç olmalı ve biz de ona Atlas diyoruz.
X: Dünya’yı Atlas taşıyorsa ve her şeyin bir taşıyıcısının olması gerekiyorsa Atlas’ı ne taşıyor?
Y: Atlas boğanın üzerinde duruyor.
X: İyi de boğa neyin üzerine duruyor peki?
Y: Kaplumbağanın elbette…
X: Peki ya kaplumbağa… O neyin üzerinde duruyor?
Y: Kaplumbağa taşınmayan taşıyıcıdır. Sen ‘kaplumbağayı kim taşıyor’ derken kaplumbağanın sıfatları ile çelişiyorsun. Benim inancımda kaplumbağanın sıfatları arasında ‘taşıyan ama taşınmaya ihtiyaç duymayan’ sıfatı da yer alıyor. Taşınamayacak bir şeyi kim taşıyor diye sormak mantıksızdır. Şimdi sen bir bilgisayar programı olsan ve ‘Programcıyı kim programladı?’ diye sorsan bu soru hatalı olur! Anlayacağın taşınan kaplumbağa iddiası zaten bir yanılgıdır.
‘Y’ adlı karakterimiz mistik kaplumbağaya karşın böyle bir savunma yapabilir ve hatta ileri gidip bunun üzerine argüman kurabilir:
1a- Var olan her şeyi taşıyan bir varlık vardır.
2a- Dünya vardır.
3a- Dolayısıyla dünyanın bir taşıyıcısı vardır.
4a- Taşıyıcılar sonsuza kadar gidemez.
5a- O halde taşınmaya ihtiyacı olmayan bir şey olmalıdır ki o da kaplumbağadır.
6a- Mistik kaplumbağa vardır.
Argümanın Ockham’ın usturası ile alakasına girmeden önce kurulan argümanın temel hatasına bir göz atalım. Mistik kaplumbağa savunusuna göre hem ‘var olan her şeyi taşıyan bir varlık vardır’ hem de ‘taşınmadan var olabilen bir şey olmalıdır’. Yani argüman kendi içinde çelişkilidir. Tıpkı ‘her şeyin bir sebebi vardır’ ve ‘Tanrının sebebi yoktur’ öncüllerini kabul ederek yola çıkan temel kozmolojik argüman gibi… Eğer X kişisi ortada hiçbir şey yokken ‘mistik kaplumbağayı kim taşıyor’ sorusunu sorsaydı Y kişisinin verdiği cevap tutarlı olurdu. Fakat X kişisi bu soruyu durup dururken sormamış, ‘Her varlığı taşıyan kendisinden başka bir varlık vardır’ ifadesi ile ‘Mistik kaplumbağanın sebebi yoktur’ arasındaki çelişkiyi göstermek amacıyla sormuştur. Aynı şekilde ‘Tanrının sebebinin ne olduğu sorusu anlamsızdır. Bu soru Tanrının sıfatlarıyla çelişir. Bu soru <<Programcı bilgisayar programını programladıysa, programcıyı kim programladı?>> sorusu kadar abestir.’ ifadesi de ortada hiçbir şey yokken ‘Tanrıyı kim yarattı’ diye soranlara cevap olabilecekken temel kozmolojik argümana karşı sorulduğunda bu cevap anlamsızdır. Teist argüman temel kozmolojik argümanın sunduğu şekilde olduğu zaman, ‘var olan her şeyin bir sebebi vardır’ öncülü bizi "Tanrıyı sebebi nedir" sorusuna götürür. Çünkü, var olan her şeyin bir sebebi varsa ve tanrı varsa tanrının bir sebebi olmalıdır. Dikkat edilmesi gerekilen temel mesele burada da ateist argüman sunulup tanrının yokluğuna gidilmediğidir. Burada yapılan, teistlerin argümanlarındaki öncüllerden en az birinin kendi içinde tutarsız olduğunu göstermek olduğundan, bahsi geçen eleştiri bu kapsamda başarısızdır.
Bununla beraber Ockham’ın usturası meselesine ve ‘Dünya-Atlas-Mistik Kaplumbağa’ benzetmesine geri döneyim. Mistik kaplumbağa savunusu söz konusu olduğunda ‘taşınmayan taşıyıcı’ sıfatı neden kaplumbağaya verilmektedir? Neden taşınmayan şey Atlas değil de kaplumbağadır? Ockham’ın usturası söz konusu olduğunda taşınmayan şeyin ‘Atlas’ olduğunu söylemek ‘Mistik Kaplumbağa’ olduğunu söylemeye tercih edilmelidir. Zira Mistik Kaplumbağa iddiası nesneleri çoğaltır ve açıklama miktarını değiştirmez. Mistik Kaplumbağadan kurtulduktan sonra aynı meseleyi Atlas ile Dünya arasında düşünelim. Eğer ‘taşınmayan’ sıfatını Atlas’a verebiliyorsak aynı şeyi ‘Dünya’ için de düşünebiliriz. Bu durumda Ockham’ın usturası Atlas’ı da kesip atacaktır zira nesneleri çoğaltmasına rağmen açıklamayı arttırmaz. Bununla beraber ‘sebepsiz olma’ sıfatını tanrıya verebiliyorsak bu sıfatı evrene, evreni oluşturan ‘evren-yaratıcı’ spekülasyonuna ve diğer metafizik iddialara da atfedebiliriz. Ockham’ın usturası ise Tanrı fikrini kesip atmamızı, bunun olayları karmaşıklaştırmaktan başka bir işlevi olmadığını söyler. Bu açıklama temel kozmolojik argüman için yeterli bir cevap teşkil edecektir.
Eline sağlık Alfa.
YanıtlaSilKitabını heyecanla bekliyorum; yayım tarihi belli mi?
SU HER SEYİ İSLATA BİLİR AMA KENDİ İSLANMAZ.CUNKİ SU İSLATANDİR
YanıtlaSilVar olan herşeyin taşınması gerekir yerine; Yaratılmış (sonradan ortaya çıkmış) herşeyin taşınması gerekir, taşınmaya muhtaç olmayan tek şey de yüce Yaratıcıdır dense mesele çözülür zaten. Çünkü bu akıl yürütmeye göre taşıyan bir şeyin olması gerekli. Aynı "Su herşeyi ıslatandır. Ama kendisi ıslanmaz. Örneğindeki gibi herşeyi taşıyan ve ama taşınmaya muhtaç olmayan bir şey olabilir. Zaten evren sonsuzdan beri var olmadığına göre ve yoktan da bir şey var olamayacağına göre, ezelden beri var olan bir Var gereklidir.
YanıtlaSil