23 Haziran 2013 Pazar

Felsefe ve Tanrının Yokluğu

Tümüyle Erdemli Bir Varlık Var Olamaz

1. Tanrı (tanım gereği) kendisinden daha yüce bir varlığın
tasavvur edilemeyeceği bir varlıktır.
2. Yücelik erdemde yüceliği de içerir.
3. O halde Tanrı, hiçbir varlığın ondan daha erdemli olamayacağı bir varlıktır.
4. Ama erdem, ıstırapların ve tehlikelerin üstesinden gelmeyi
içerir.
5. Bir varlığın, ancak ıstırap çekebiliyor veya yok edilebiliyorsa erdemli olduğu söylenebilir.
6. Istırap çekebilen veya yok edilebilen bir Tanrı, kendisinden
daha yücesinin düşünülemeyeceği bir varlık olamaz.
7. Çünkü ıstırap çekmeyen veya yok edilemeyen daha yüce
bir varlık düşünülebilir.
8.Öyleyse Tanrı yoktur.[1]



Tapınma ve Ahlaki Faillik

1. Herhangi bir varlık Tanrı'ysa, o uygun bir tapınma nesnesi
olmalıdır.
2. Tapma, özerk bir ahlaki fail olma rolünün terk edilmesini
gerektirdiğinden, hiçbir varlık uygun bir tapınma nesnesi
olamaz.
3. Öyleyse Tanrı olan herhangi bir varlık olamaz.[2]

Kötülük Sorunu

1. Eğer Tanrı varsa, o zaman Tanrı'nın sıfatları kötülüğün
varlığıyla tutarlıdır.
2.Tanrı'nın sıfatları kötülüğün varlığıyla tutarlı değildir.
3.Öyleyse, Tanrı yoktur ve var olamaz.[3]
Mükemmel Bir Yaratıcı Var Olamaz

1. Eğer Tanrı varsa, mükemmeldir.
2. Eğer Tanrı varsa, evrenin yaratıcısıdır.
3. Bir varlık mükemmelse, yarattığı her şey mükemmel
olmalıdır.
4. Ama evren mükemmel değildir.
5. O halde mükemmel bir varlığın evrenin yaratıcısı olması
mümkün değildir.
6.Dolayısıyla Tanrı'nın var olması mümkün değildir.[4]
Aşkın Bir Varlık Aynı Anda Her Yerde Olamaz

1. Eğer Tanrı varsa, aşkındır (yani, uzay ve zamanın
dışındadır).
2. Eğer Tanrı varsa, aynı anda her yerde vardır.
3. Aşkın bir varlık uzayda herhangi bir yerde var olamaz.
4. Aynı anda her yerde olan bir varlık uzayda her yerde var
olmalıdır.
5.Dolayısıyla aşkın bir varlığın aynı anda her yerde var olması mümkün değildir.
6.Öyleyse Tanrı'nın var olması mümkün değildir.[5]
Kişisel Bir Varlık Bedensiz Olamaz

1. Eğer Tanrı varsa, fiziksel bir varlık değildir.
2. Eğer Tanrı varsa, bir kişidir (veya kişisel bir varlıktır).
3. Bir kişinin (veya kişisel varlığın) fiziksel olması gerekir.
4. Öyleyse Tanrı'nın var olması imkânsızdır.[6]

Mutlak Kudret Paradoksu

1. Tanrı kaldıramayacağı bir taşı ya yaratabilir ya yaratamaz.
2. Eğer Tanrı kaldıramayacağı bir taşı yaratabilirse, o zaman
o mutlak kudretli değildir.
3. Eğer Tanrı kaldıramayacağı bir taşı yaratamazsa, o zaman
o mutlak kudretli değildir.
4.O halde Tanrı mutlak kudretli değildir.[7]



KAYNAK

1.Douglas Walton, "Can an Ancient Argument of Carneades on
Cardinal Virtues and Divine Attributes Be Used to Disprove the Existence of God?" Philo 2, no.2 (1999): 5–13; Martin and Mannier, The
Impossibility of God, ss. 35-44 içinde yeniden basılmıştır.
2.James Rachels, "God and Moral Autonomy," Can Ethics Provide
Answers? And Other Essays in Moral Philosophy (New York: Rowman & Littlefield, 1997), ss. 109-23. Martin and Mannier, The Impossibility of God, ss. 35-44 içinde yeniden basılmıştır.
3.Martin and Monnier, The Impossibility of God, s. 59.
4.Theodore M. Drange, "Incompatible-Properties Arguments- A
Survey," Philo 1, no.2 (1998): 49-60; Martin ve Monnier, The Impossibility of God, ss. 185-197.
5.a. g. e.
6.a. g. e.
7.J. L. Cowan, "The Paradox of Omnipotence Revisited," Canadian Journal of Philosophy 3, no.3 (Mart 1974): 435-445; Martin ve

Monnier, The Impossibility of God s. 337 içinde yeniden basılmıştır,

55 yorum:

  1. Yine döktürmüssün ellerine sağlık adamım benim

    YanıtlaSil
  2. işte buu ya ALFA FARKI çok kişiyi aydınlattın alfa seviyoruz seni <3

    YanıtlaSil
  3. biri dünyaya tanrı inancını sokmus milyon tane akıllı bunla ugrasıyor.. o ilk tanrıdan bahseden adamı bulmak lazım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tanrı diyen ilk dil kesilseydi binlerce hayat kurtulurdu ;)

      Sil
    2. abi tanrı bir kişiden oluşmamıştır ki yani mesela ben gece rüyamda bir ışık görsem onla konuştuğumu bilsem ben tanrıyım sizin yaratıcınız bunu çevrene anlat dese ve ben çevreme bunu anlatsam çevremde bunu kabul etse işte o ışık tanrı olur yani tanrı yüzyıllardır bir varlık değildi yani çıkıp kutsal taş desem ve herkes ona tapsa tanrı o olur çıkıp güneş desem tanrı o olur yanı tanrı bilinçli oluşturulmuş birşey değil biri çıkıpta tanrı vardır bence bu kadar mükemmel şeyler tesadüf olamaz dememiştir

      Sil
  4. Her seyi celisen bir tanriya inanmam mumkun degil

    YanıtlaSil
  5. bunların hiçbiri Allah'ın yokluğuna delil değil ki, gerçekten üst düzey sorular bekliyordum ama öyle çıkmadı.zaten ilk 6 maddeden -2.si hariç, çünkü o kendi içinde çelişkiyi açıklamış zaten, yani Tanrı'nın bir nesne olduğunu semavi dinler ve İslam da kabul etmez- diğer 5 madde ise sadece şu önermeyle çürütülür. sanatçı sanatıyla aynı sıfatları taşımak zorunda değildir. örneğin bir ressam yaptığı resimle aynı sıfatları taşımaz. aynen öyle de Allah,
    * erdem adına insanlar gibi ıstırap çekmekle sorumlu tutulamaz
    * evren mükemmel değil diye yaratıcısı da mükemmel değildir denilemez (ki görebilene evren aslında mükemmeldir)
    * her yerde olması uzayın dışında kalmasını gerektirmez, "her yer" ifadesi uzayı da kapsayacak bir ifadedir.
    * insan klavye yaptı diye insan bedeninin de tuşları olmalıdır denilemezse, Allah da bir bedene sahip olmak zorunda değildir.
    --yedinci madde ise kendi içinde laf cambazlığı taşıyan bir sorudur. çünkü Allah zamandan ve mekandan münezzehtir, gücü her şeye yeter. fakat kaldıramayacağı bir taş ifadesindeki "kaldıramayacağı" sözünün dikkat edilirse bir sınırlama ortaya koyduğu anlaşılır. yani bu söz Allah'ın gücünü sınırlamak anlamına gelir ki, bu durumda soru zaten çelişkili bir soru olup çıkar...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. >2.si hariç, çünkü o kendi içinde çelişkiyi açıklamış zaten, yani Tanrı'nın bir nesne olduğunu semavi dinler ve İslam da kabul etmez-

      Bahsi geçen konu tanrının nesne olması değil. Anlatılmak istenen Tanrının tapılan bir şey oluşudur. Tapınma nesnesi olmalıdırdan kasıt fiziksel oluşu değil ona tapınıldığıdır.

      >diğer 5 madde ise sadece şu önermeyle çürütülür. sanatçı sanatıyla aynı sıfatları taşımak zorunda değildir. örneğin bir ressam yaptığı resimle aynı sıfatları taşımaz. aynen öyle de Allah,
      * erdem adına insanlar gibi ıstırap çekmekle sorumlu tutulamaz

      Bir tanrı kusursuzsa erdemli olmak zorundadır çünkü erdem ruhsal olgunluktur. Ruhsal olgun olmayan bir tanrı kusursuz olmamış olur. Ve erdem de ancak ıstırap çekme ve yokolabilmeyle olur yani hata yok.

      >evren mükemmel değil diye yaratıcısı da mükemmel değildir denilemez (ki görebilene evren aslında mükemmeldir)

      bizim yaptığımız bir şeyi düşün: mesela telefon, ilk icat edildiğinde mükemmel midir? Hayır. Geliştirilmeye ihtiyacı vardır ki geliştirilmiştir de. İlk telefon ile şu an elimizde tuttuğumuz telefon arasında dağlar kadar fark var. Peki ilke telefonun hatta şu an tuttuğumuz telefonun bile kusursuz olmamasının sebebi nedir: tabiki de insanın mükemmel kusursuz her şeyi bilen olmayışı. Aynı şey diğer her şe için de geçerlidir ve ancak yaratıcı kusurluysa yaratılan kusurlu olur. Bu yapılan tümden gelim hatasına girmez. Ve evren mükemmelmidir:
      http://alfa-sorgulama.blogspot.com/2012/11/kusursuz-mu-evren.html

      >her yerde olması uzayın dışında kalmasını gerektirmez, "her yer" ifadesi uzayı da kapsayacak bir ifadedir.
      Bahsedilen noktayı anlamamışsın. Tanrı uzay zamanın dışında olmak zorundadır ama tanrı heryerdedir dmekle tanrı uzay zamandadır demiş olunur ki bu da ilk önermeyle çelişir.

      >insan klavye yaptı diye insan bedeninin de tuşları olmalıdır denilemezse, Allah da bir bedene sahip olmak zorunda değildir

      Fakat önerme onu söylemez. Önermenin bahsettiği konunun dışına çıkmışsınız. Burda fişisel olan bir varlık olan tanrıdan bahsediliyor ki düşünen, merhametli, akıllı bir güç kişiseldir ve bu güç bedensiz varolamaz. Sizin bahsettiğiniz gibi bir durum söz konusu değildir çünkü insanın özelliklerinden yola çıkılarak tanrının bedeni olmalıdır denmemiş aksine tanrının özelliklerinden yola ıkılarak sonuca varılmış.

      >fakat kaldıramayacağı bir taş ifadesindeki "kaldıramayacağı" sözünün dikkat edilirse bir sınırlama ortaya koyduğu anlaşılır. yani bu söz Allah'ın gücünü sınırlamak anlamına gelir ki, bu durumda soru zaten çelişkili bir soru olup çıkar..

      verdiğiniz cevaba göre tanrının gücünün sınırlandırılamayacağı çıkacağından tanrı onu yaratamaz. o zaman gücü yine sınırlanır yani soru zaten paradokstur ve tanrı bu paradoksu çözemez

      Sil
    2. sizin cevabınız hatta cevaplarınız da aynı kapıya çıkıyor. tapılan bir şey oluşudur ifadesindeki "şey" kelimesi Arapçadaki eşya kelimesinin tekilidir. eşya kelimesi de "nesne" içerikli bir kelimedir. anlatılmak isteneni anlamadıysam bu benim anlayışsızlığımdan değil kelimenin doğru kullanılmayışındandır, o halde siz de doğru kellimeyi kullanamamışsınız. din her şeyi olabildiğince izah etmeye çalışırken, dinsizlik izah etmekten kaçınıyorsa ve anlaşılmaz soyutlamalara başvurarak hak iddia ediyorsa kaybetmiş demektir zaten.

      * erdem ruhsal olgunluktur diyorsunuz, ruhsal olgunluk için ruhtan bahsetmek gerekir ki bu durum sanatçıyı sanatıyla aynı görmek anlamına gelir. kullanmak istemezdim ama aşağıda "Anonymous23 Haziran 2013 16:25" başlıklı yazıdaki 3. ve 4. madde benimle benzer bir anlatımı içeriyor. tekrar yazmıyorum.

      * yaratılan kusurluysa yaratan kusurludur cevabın da aynı kapıya çıkıyor, yani insanda bok varsa hepimizde de boksal özellikler vardır, demek gibi olur :D (özür dilerim bunun için, şahsi olarak değerlendirmeyin lütfen, sadece iyi anlattığı için yazdım bu cevabı)yani insanla eş değer bir tanımlamada tutulamaz çünkü zaten insanın kusurlu, aciz bir varlık olduğunu hepimiz kabul ediyoruz. Ama Allah'ın (sizin ifadenize göre Tanrı'nın) bize benzemediği defalarca belirtilmiştir...

      *yukarıda uzay ve zamanın dışındadır denilmiş, siz uzay zamanı diyorsunuz ama bu da bir şeyi değiştirmez çünkü zaman zaten soyut bir kavramdır, soyut bir kavramın içi veya dışı diye bir şeyden bahsedilemez. yani mesela düşüncelerinizde kitap olabilir, şimdi kitap nesnesi düşüncenizin neresindedir; yanında mı, kenarında mı, üst köşesinde mi, içinde mi, dışında mı denilemez değil mi? soyut bir kavramda somut bir şeyi gösteremiyorsanız somut delilleri olsa da somut göstermediğimiz yaratıcıyı soyut kavramın içinde veya dışında tabiriyle bir yere yerleştirmeye çalışmak daha da mantıksızdır.

      * söylediğiniz; "çünkü insanın özelliklerinden yola çıkılarak tanrının bedeni olmalıdır" cümlesi bana yine aynı şeyi anlatıyor, yine anlamamışsın diyecekseniz, daha vazıh bir surette tekrar açıklamanızı rica ediyorum. yani öncekinden farklı bir şey anlamadım :) merhametli akıllı bir güç kişiseldir ve bu güç bedensiz var olamaz cümlesi de yaratıcıyı sanatıyla aynı özellikte zannettirmeye çalışmaktır. üstelik bu cümle makul kabul edilirse bu kez bedene sığmasından bahsedeceksiniz ki bu da yaratıcıyı somutlamak, ona sınır çizmek anlamını taşır. halbuki yaratıcı bu özellikte değildir diyoruz.

      *sorunun paradoks içermesinden değil mantıklı gibi görünen mantıksız bir soru oluşundan bahsettim. sorunun soran ve cevaplayan tarafından makul kabul edilmesi için "kaldıramayacağı" ifadesini her iki tarafın kabul etmesi gerekir. oysa zaten "kaldıramayacağı" ifadesi cevaplayan tarafının kabul etmediği bir durumdur. hatta soranın da bu kabulle soruya başladığını sanırım inkar etmezsiniz. o zaman sorunun iki tarafca kabul edilebilir şekle girmesi lazımdır ki siz bu paradoksu çözemezsiniz...

      Sil
    3. *verdiğim cevaplar yayınlanır mı bilmiyorum ama aşağıdaki yoruma verdiğiniz cevapta da bok bir duygu değildir dediğiniz için ek açıklama yapmam gerekti. bu cümleden, insan dugusuyla aynı olmak zorundadır anlamı çıkıyor. o zaman insanda sevgi var diye insan sevgi midir? adlaşmış sıfatları kullanarak (yaşlı insan = sıfat tamlaması, yaşlı = adlaşmış sıfat) insanla duygusunu aynı şey kabul ettirmek, kelime oyunudur sadece, yaratıcının yokluğuna delil değildir. ayrıca insanda kötü duyguların olması kötü olduğuna delil değildir. kötülüğü yapmadığı sürece insan kötü kabul edilmez.
      * yaratıcının varlığına dair delilleri görmezden gelebilirken bunu nasıl delil olarak sunabildiğiniz de ayrıca merak konusu...

      Sil
    4. 1-Verilen ifadeki bozukluk tanrıya ne desek kabul etmemeniznden kaynkalanıyor. Tanrı tapınılandır demek daha doğru olacaktır haklısınız ama bu hiçbir şeyi değiştirmez

      2-Ruh kavramı beşeri bir kavram ve fiziksel bir kavram değildir. Bu sebeple sanatçıyı sanatıyla aynı görmek anlamına gelmez. Ruh, din ve felsefede, insan varlığının maddi olmayan tarafı ya da özü olarak tanımlanır yani tarı da ruhtur. Ve yaratılışta insanlara Tanrı kendi ruhundan üflendi denir. Aynı şekilde Allahın diğer sıfatlarını düşünecek olursak merhameti de vardır, adaleti de vardır erdemi olmasına gelince sorun, siz bana karşı çıkıyorsunuz.

      3- Az önce verdiğim örneği hala yeterli görüyorum çünkü aynı iddiayı tekrarlamışsınız

      4- Zaman evrendeki 4 boyuttan biridir ve evren yoksa zaman yoktur. Örneğin bir karadeliğin içinde zaman durur. Fakrlı bir evrene geçemk farklı bir uzay zamana geçmek olarak tanımlanır. Uzay-zaman demek evren demektir zaten yani konuyu malesef hiç anlamamışsınız. Uzay zamanın dışında olmak evrnin dışında olmaktır.

      5- Lütfen cümlenin devmını okuyun "Onun adı Ahmet değil Veli" diyorum siz bana "orda 'Onun adı Ahmet' demişsin" diyorsunuz:Yazıyı takrar yazıyorum
      çünkü insanın özelliklerinden yola çıkılarak tanrının bedeni olmalıdır DENMEMİŞ aksine tanrının özelliklerinden yola çıkılarak sonuca varılmış.
      Anlatmaya çalıştığım şey ben tanrıya merhametli adaletli demiyorum bunu diyen dini kitaplar, filozoflar vs. O halde kökünden o kitaplara karşı çıkmış oluyorsunuz. Yani o sıfatları onlara veren ben değilim kusursuz bir tanrının özellikleridir onlar.

      6- Aynı şekilde söylüyorum siz burda soruya cevap vermiyor paradoksu çözmüyor sadece neden yaratamayacağını anlatıyorsunuz "Yaratamaz çünkü bizim görüşümüzde yoktur öyle bir şey. Yaratamaz çünkü kabul etmiyoruz." Siz sadece yaratamaz kelimesinin önüne ekler getiriyorsunuz ki çelişki olacaktır diyorsunuz. Paradoksun anlamı zaten çelişkidir. Sonsuz güç ifadesi kendi içinde çelişki yaratır Hatta bunu ateistken deist olan Antony Flew dahi çözememiş "Tanrının imkansızı yaratmak hariç her şeye gücü yeter" demiştir.

      7- Açıklamaya dkkat ederseniz birinin içinde kötülük varsa o insan kötülüktür denmemiş o insan kötüdür denmiş yani isim sıfata çevirilmiş. Ve ya cömert bir insanda 'cömert' olmaz cömertlik duygusu olur. Ve yazıda da tanrı kötülüktür denmemiş.

      'kötü duyguların olması kötü olduğuna delil değildir. kötülüğü yapmadığı sürece insan kötü kabul edilmez' ama kötülüğü yaratıp kötülüğün olmasına sebebiyet vermesi onu kötü yapacaktır. Çünkü o yaratmasa yine olacaktır. Ayrıca Tanrının sıfatları kötülükle uyumlu olmalıdır denmiş çünkü kötülüğü tanrı yaratmıştır ve sonra da tanrının sıfatları kötülükle uyumlu değildir denmiş. Yani aslında baştan sona boş bir cevap verdiniz. Sorunu anlamadan yorum da yazmayın lütfen.

      8- Bana yaratıcıya dair delilleri sunabilir misin? "Makarna var o halde FSM var" ve ya "Evrenin başlangıcı olmalı işte o başlangıç süpermandir" gibi iddialar olmasın lütfen.

      Sil
    5. * maksat bir şeyler öğrenmek değil de sadece kendi haklılığını ortaya koymaksa kısır bir tartışma döner durur. ki ben de ne söylesem ya anlamamışsın ya da yeterli bilgiye sahip değilsin demekten başka bir şey yapmayacaksınız. imani konulardan tartışma suretinde bahsetmek caiz değildir, düşüncesiyle ben zaten tartışmak için değil izah etmek için cevaplar yazmıştım. ancak tartışma boyutu kazandığı için cevap vermek anlamsızlaşıyor, iki taraf için de sadece vakit kaybına dönüşüyor...

      * "yaratıcı" konusunda değilse bile "yaratıcıya dair deliller" noktasında siz benden çok daha fazla şey biliyorsunuz, buna ikna oldum. çünkü dünyanın var oluşu, biyolojik yapı, evren, kainatın yapısı vb noktalarda benden çok daha fazla bilgiye sahipsiniz belli ki. bunlardaki delilleri göremediyseniz, benim göstermemle görebileceğiniz bir şey yoktur. sadece bunların oluşumuna dair; teşekkele binefsihi(kendi kendine oluyor) evcedetü'l-esbab(sebebler yaptı) ve iktizaü't-tabiat (tabiat iktiza etti) demekten başka bir çözümünüz olamayacağı için ve bu çözümler de çürütüldüğü halde göremediğiniz için, benim göstermemle bir şey göremezsiniz... nasıl çürütüldü derseniz, tabiat risalesini açın, aklı başında bir şekilde okuyun, anlarsınız. anlamaz veya kabul etmezseniz, gereksiz bir konuşma içindeyiz demektir. hoşça kalın...

      Sil
    6. 1. konuda haklısınız her iki taraf için de vakit kaybı oluyor

      2. konuda ise Tanrı yaptı demek çok daha büyük bir sorun oluşturacaktır o zaman "Tanrıyı kim yarattı" sorusu ortaya çıkacaktır. Bunun için de o kendiliğinden oluştu ya da o hep vardı cevapalrı verilecektir ki tanrı kendiliğinden oluşmuşsa(bunu savunan azdır) kendiliğinden oluşma evren için de düşünülebilir
      Eğer tanrı hep vardır denirse bu da evrende varolan enerji için düşünülebilir ve rsaleleri de incelemeye çalışıyorum fakat hiç biri bu sorunları çömüyor bunun derin açıklamaları Tanrı Yanılgısı kitabında ve bu blogta da dağılmış halde bulunuyor

      Sil
  6. Ellerine sağlık. Bu yazıdan bolca faydalanacağımı şimdiden görebiliyorum. :)

    YanıtlaSil
  7. 1- tanrıyı insani erdemle salata yapıp yok demeye çalışan bir beyin.dll.. kayısının çekirdeği varsa kayısı döl veriryor meyve değil, demeye mi getiriyorsunuz.
    2- tapınan varlık ise tapınılan varlık olamaz desen akıllıca olurdu. "var"lık var edilendir. dini sözlüklere baksan iyi edersin.
    3- kötülük sorunsalına. tek soru: insanda bok varsa o insan bok mu oluyor.
    4- mükemmellik ölçüsü yazarın kafasında oluşan ve her insanda farklı olan bir ölçek ise eğer; gerçek ve mükemmel olan mükemmelliği sen tanımlayamazsın, tanrısaldır.
    5- tanrıyı zaman ve mekana sığdırmaya çalışıyorsun. ve madde gibi yargılıyorsun. bunca hatalı şeyleri düşündüğün maddeler vücudundan atılacak, ancak düşüncen kalıyor. o halde düşünceni de maddeyle açıklayamazsın.
    6- 5te bir taşla 2 kuş vurmuş oldum zaten.
    7- iş bu vesile ile şu video mantığınızın çürüklüğünü açıklar. http://www.youtube.com/watch?v=32o7GwqrdHI

    not: 3. maddeden atlayıp yazmaya başladıysanız. çoktan çürüdünüz demektir. o sadece yemdir.
    fb.com/mahmutbey

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Az önceki yoruma verdiğim cevapları tekrar kullanabilirim:

      1-Bir tanrı kusursuzsa erdemli olmak zorundadır çünkü erdem ruhsal olgunluktur. Ruhsal olgun olmayan bir tanrı kusursuz olmamış olur. Ve erdem de ancak ıstırap çekme ve yokolabilmeyle olur yani hata yok.

      2-Varlık mevcut olma durumudur. Sonsuzdan beri varolan bir şey de varlıktır ki yorumun konudan çıkmış ve çelişkiyi gidermemiş

      3-Bok bir duygu değildir. İnsanda merhamet varsa insan merhametli olur, insanda iyilik varsa o insan iyi olur insanda kötülük varsa insan kötü olur. Aynı şey değil.

      4-Mükemmellik ve kusursuzluk üzerine bir yazı yazıyorum bu göreceli bir olay ya da tanrısal değildir. Yazımı okuyunca anlayacaksın.

      5-Tanrı uzay zamanın dışında olmak zorundadır ama tanrı heryerdedir demekle tanrı uzay zamandadır demiş olunur ki bu da ilk önermeyle çelişir. Tanrı heryerdedir diyen ben değilim. Ve düşünce beynin bir ürünüdür, beyin olmasa düşünce olmaz aynı şey 6. sorunun da çözülmediğini gösterir.
      7-O kavramlar söylenemez deniyor. Fakat bu datanrı bunu yaratamaz anlamına çıkacağı için sorun çözülmüyor sadece neden yaratamayacağını açıklamış oluyor

      Sil
  8. evren var, çok geniş.. ancak kütlesi ölçülemiyor.. kütlesi/niceliği ölçülemeyen bir şey fizik olarak yoktur. kural ve mantık dışıdır. o halde evren yoktur. sizinki laf-ı güzâf (çok sevdim bu terimi)
    facebook.com/mahmutbey

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evren sonsuz değildir bu sebeple kütlesi belirlenebilir. Örneğin her galaksinin ortalama kütlesi ile ortalama galaksi sayısının çarpımı ile evrenin kütlesi belirlenebilir. Kesin bir sonuç vermez ama belirlenebilir ve kesin bir sonuç vermemesinin sebebi de gözlemlerin ve deney ortamının yeterli olmayışıdır. O halde evren vardır. Tanrının kütlesi ve niceliği "hiçbir şekilde" ölçülemez. O halde tanrı yoktur

      Sil
    2. Evren sonu bilinmeyen bir kavram , bir şekilde oluşmuş , bir güç her ne ise bilinmeyen bu güç nedir ? buna tanrı denilemezmi

      Sil
    3. Bu gücün şuuru,düşüncesi,iradesi olmayacaksa bu güç olabilir ama düşünebilen bir şeyin sonsuzudan beri varolması mantıksız

      Sil
  9. Alıntı yaptığını niye belirtmemişsin ve övgüleri Victor Stenger adına kabul etmişsin ondan emin değilim. Ama madem din felsefesiyle ilgili uzaktan yakından bir şeyler gelmiş buraya, benim de ayrıntılarıyla yorum yapmam farz oldu.

    Belirtmeden geçemeyeceğim bir nokta şu, benim de başarılı bulduğum bu tarzda argümanlar var. Ama buradaki argüman seçkisi zayıf kalmış. Ben de argümanlarda neleri yanlış bulduğumu söyleyeceğim.

    İlk argüman sanırım mantıksal açıdan doğru. Ama birkaç ek koşulu da göz önüne alırsan: Kötülük problemine sunulan çözümlerden biri insanın en üst erdeme ulaşabilme yolunda acı çekmesinin zorunlu olduğunu söylüyordu. Aksi takdirde sempatiyi ve fedakarlığı öğrenemezmişiz... Ama eğer ki Tanrı bunlar olmadan en üst erdem düzeyinde bulunabiliyorsa demek ki insanın erdemli olmayı öğrenmek için acı çekmesi bir zorunluluk değil. İlk argüman Tanrı'nın varlığını çürütmekten ziyade kötülük problemine verilmiş bu cevabı eleştirmeye yarar.

    İkinci argümanın makalesine bakamadım. Ona baktığımda onunla ilgili de yorum yaparım.

    Üçüncü argüman klasik kötülük problemi. Bu problemin de bir gücünün olduğunu savunduğumdan burada eleştirmeyeceğim. Bir gücü olmasa bile ona verilen bütün cevapların başarısız olduğunu savunuyorum ben de.

    Dördüncü argüman da bir varlığın bütün eylemlerinin kendi tabiatına uygun olması gerektiğini varsaymadan başarılı olamaz. Tanrı mükemmelse bütün eylemlerini de bu mükemmelliğine uygun gerçekleştirecek diye bir zorunluluk yok. Argümanın belli bir gücü olabilir ama Tanrı'nın varlığını mantıksal açıdan tutarsız kılmıyor. Sadece istatistiksel bir gücü olabilir.

    Beşinci argüman dil oyunundan ibaret. Aşkın olmayı fiziksel gerçeklikle bizim olduğumuz şekilde fiziksel bir ilişki kurmamak olarak tanımlayabiliriz. Ama kendisinin zihni, bu tarzda bir etkileşimde bulunmadığı fiziksel gerçekliği bilebilir ve kontrol edebilir. Tanrı sanki cismaniymiş ve uzayın içinde "hacim kaplıyormuş gibi" düşünmemize gerek yok.

    Taş paradoksu klasik, cevabı da Tanrı ile mantık kuralları arasındaki ilişkiyi düşünüş biçimine bağlı. Eğer Tanrı mantık kurallarının "üstündedir" dersen onlara uymasına gerek kalmaz. O kaldıramayacağı taşı hem yaratıp kaldırabilir. Ama bu yorum çok problemli, o yüzden ikinci alternatif daha iyi. Tanrı'nın mutlak kudretini mantıksal açıdan tutarlı olan her şeyi yapabilmek olarak tanımlamak. Sorulan soru aynen şuna benziyor: "Her şeyi yapabilen biri yapamayacağı bir şeyi yapabilir mi?" Eğer her şeyi yapabilen biri varsa onun yapamayacağı herhangi bir şey yoktur. Dolayısıyla sorunun kuruluşu mantıksal açıdan kusurludur.

    Dikkatini çekerim, ben teist değil ateistim. Ama saçma argümanlar kim tarafından sunulursa sunulsun yine de saçmadır.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. >Alıntı yaptığını niye belirtmemişsin ve övgüleri Victor Stenger adına kabul etmişsin ondan emin değilim.

      Victor Stenger kitabına başka yerlerden alarak geçirmiş. Ben de aynı kaynakları aldın Başarısız Hipotez Tanrı adını yazmak yerine. Burda bir sorun yok çünkü ben yazdım dememişim. Kaynaklar orda duruyor.

      >Ama eğer ki Tanrı bunlar olmadan en üst erdem düzeyinde bulunabiliyorsa demek ki insanın erdemli olmayı öğrenmek için acı çekmesi bir zorunluluk değil. İlk argüman Tanrı'nın varlığını çürütmekten ziyade kötülük problemine verilmiş bu cevabı eleştirmeye yarar.

      Tanrı acı çekmeden erdemli olabilir gibi bir görüşü ortaya atamazsın çükü erdem yazıda da belirtildiği gibi ıstırapların ve tehlikelerin üstesinden gelmeyi
      içerir. Sizin dediğiniz iyilik yapmadan iyi olmaya benzer ama olmaz böyle bir şey.

      >Tanrı mükemmelse bütün eylemlerini de bu mükemmelliğine uygun gerçekleştirecek diye bir zorunluluk yok.

      Yarattığı şeyleri mükemmel yaratmayan bir tanrıda mükemmllikten bahsedilmesini pek mantıklı bulmuyorum ama sanırım doğruluk payınız da var.

      >Ama kendisinin zihni, bu tarzda bir etkileşimde bulunmadığı fiziksel gerçekliği bilebilir ve kontrol edebilir.

      O zaman tanrı her yerde olmaz sadece her şeyi kontrol edebiliyor olur. Bir akvaryum düşünün ve dışında siz olun balıklar sizi göremesin. Siz akvaryumun dışında olup akvaryumu kontrol de edebilirsiniz ama bu her yerde olduğunuz anlamına gelmez

      >"Her şeyi yapabilen biri yapamayacağı bir şeyi yapabilir mi?" Eğer her şeyi yapabilen biri varsa onun yapamayacağı herhangi bir şey yoktur. Dolayısıyla sorunun kuruluşu mantıksal açıdan kusurludur.

      Bu sebeple onun adı paradokstur. Ki bu sebeple tanrının imkansızı yaartmaya gücü yetmez denir. Ki burda mantıksal açıdan kusurlu olmasının sebebi her şeye gücü yetme kuralının mantıktan yoksun olmasıdır

      Sil
  10. alfa seviyoruz seni ancak bu kadar güzel açıklanabilirdi

    YanıtlaSil
  11. Teşekkürler Alfa !

    YanıtlaSil
  12. alfa ve anonyus
    size kendi fikrimi sunmak istiyorum tanrı hakkında ki sanırım bir kaç soruya cevap olacak

    YanıtlaSil
  13. mutlak kudret dışındakiler boş geldi bana, yani mantıklı olsa bile inanan bir adamı ikna edecek açıklamalar değil kesinlikle.

    YanıtlaSil
  14. Arkadaslar karikateist neden kapandi yanit verebilir misiniz :(

    YanıtlaSil
  15. Sorular genelde "kasıtlı" ve "bir açık bulmaya çalışmak" üzerine kurulu gibi. Hepsinin de cevapları internetteki islami sitelerde (sorularlaislamiyet, dinimizislam...) mevcut.
    Ya hadi bu işin ilmi kısmını geçtim, ya bana şunu söyleyin Allah yaratabileceği her varlığı/nesneyi taşıyabiliyorsa bunun aciziyetle ne alakası olabilir? Sorularla zihin bulandırmaya çalışacağınıza birazcık sorgulamak istediğiniz dine bakın.

    YanıtlaSil
  16. Oncelikle ben de bir ateistim fakat bunlar pekte yeterli ve tutarlı değil.
    Yazilanlarin hepsi, mutlak kudret paradoksu başta olmak uzere saçmalık.
    Mutlak kudret paradoksuna göre,

    Tanri icin fizik kurallari gecerlidir,
    Fakat bahsedilen tanri fizik kurallarinin ustundedir. Onun icin fizik kurallari, zaman veya mekan yoktur. Dogal olarak kaldirilacak veya kaldirilamayacak bir nesne soz konusu degildir. Telefondan girdigim icin digerlerine cevap veremiyorum fakat ozetle tanrinin varligi veya yoklugu fizik yoluyla kesinlikle ispatlanamaz. Tekrarliyorum ben de ateistim ama bunlar tatmin edici degil.

    Tanri ancak ve ancak felsefe yoluyla sorgulanabilir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Soru tanrı imkansızı yaratabilir mi üzerine kuruludur. Ayrıca senin verdiğin cevap tanrının fizik kurallarının üstünde oluşu tanrı kaldıramayacağı bir taş yaratabilir mi sorusunun değil tanrı neden kaldıramayacağı bir taş yaratamaz sorusunun cevabını oluşturur.Sen tanrı fizik kurallarının üzerinde derken yaratamaz anlamına varıyorsun bu sebeple soruda çelişki yok.

      Sil
  17. Tanrinin mukemmeli buysa tanri mukemmeli yaratmis olmazmi? Mukemmellik goreceli bir kavram degilmidir? Belki bize gore bircok hata olabilir ama onun mukemmeli o dur... Bir sanatci bir eseri yaratip bu mukemmel oldu diye dusunebilir fakat bir diger sanatci bunu mukemmel gormez ama bu eser sahibinin onu mukemmel yarattigi dusuncesini degistiremeyebilir, ben de bir ateistim ama bu maddede aklima boyle bir soru geldi cevap verebilirseniz saolun..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. mükemmel kavramını ve evrenin/canlıların mükemmel tasarlanıp tasarlanmadığını bu yazıda inceledim:

      http://alfa-sorgulama.blogspot.com/2013/06/mukemmel-tasarm-iddias.html

      kesinlikle sorunun cevabını alacaksın

      Sil
  18. Yazidan cok tartismalar harika olmus ;)

    YanıtlaSil
  19. Cevap istiyorum Alfa.
    Kişiselllik fiziksellik ilişkisine dair anlatma istediklerini daha açık bir şekilde ifade edersen sevinirim, teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tanrı tanım gereği düşünebilir, şuurludur, iradesi vardır
      Düşünme, irade, şuur kişisel bir varlıkta ancak beyne bağlıdır, beyin yoksa düşünce de olamaz
      Tanrı kişiseldir
      Tanrı hem fiziksel olmayıp hem kişisel olamaz
      bu anlatılmak istenmiş

      Sil
  20. Merhabalar. Karakter sınırlamasından dolayı seri halinde yollayacağım, benim olduğumu anlarsınız zaten! Bu diğer yazılarınıza da özetle bir cevap olmak üzere yazdım. Umarım ilginizi çeker!
    Tahmin ediyorum ki herşeyden mühim böyle bir meselede ne kadar yazılsa da kısa kalır. Uzun bir cevaba geçmeden evvel bazı hususları belirtmenin faydalı olacağını düşünüyorum.
    Tarih şahittir ki, insanlık hiçbir devrini dinsiz geçirmemiştir. Batıl, hatta gülünç dahi olsa, hemen her devirde bir dine inanılmış ve bir manevi sistem takip edilmiştir. Adeta insan fıtratına (yapısına ) inanma duygusunu Allah koymuştur. Akla gelmesin ki neden bu kadar çok inanmayan var madem bu kadar uzun, açık ve çeşitli delliler varsa. Çünkü inanmayanların çoğu bu tür meselelere karşı lakayt kalıyorlarlar ve umursamıyorlar bile. Bu yüzden inanmayanların çoğu kısmı bir hükümsüzlük içinde, bu yüzden icmalarının(inanmama ortaklığı içinde olsalar bile ) bir önemi olmamalı. Hem büyük bir kısmı da ispatı kabul etmeyenler. Yani bu hususların göz önünde bulundurulmasını rica ediyorum. Çünkü bir konuyu ele alırken farklı menfezlerden, farklı sorulardan, esasında ehemmiyeti olmayan şüpheler akla düşebiliyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. >Tarih şahittir ki, insanlık hiçbir devrini dinsiz geçirmemiştir. Batıl, hatta gülünç dahi olsa, hemen her devirde bir dine inanılmış ve bir manevi sistem takip edilmiştir. Adeta insan fıtratına (yapısına ) inanma duygusunu Allah koymuştur.

      Tarih boyunca aynı dine, aynı görüşe mi inanılmıştır? Elbette hayır, eskiden inanılan şeyler ile şu an inanılan şeyler arasında dağlar kadar fark var. Misal ilk insanların dini ritüelleri günümüzdekinden farklıdır. İnsanlar değiştikçe inançları da değişmiş, çok tanrılı dinden putperestliğe sayısız şekilde çeşitlenmiştir. Adeta bu dinler insanlarla değişmiştir. Bu tanrının değil ancak ve ancak insanların dini yarattığının kanıtı olarak sunulabilir. Üstelik inanç evrimsel oalrak yarar sağlamıştır. Bununla ilgili "İnanılmaza İnanmak" "İnsanlar Neden Saçma Şeylere İnanır" ibi kitapları okursanız inancın evrimsel süreçte oluştuğua dair bir çok delil görebilirsiniz. Bir başka görüş de dinin evrimsel süreçte başka bir şeyin yan ürünü olarak oluştuğudur. Bu şu an o kadar önemli değil. Önemli olan inancın evrimsel süreçte olulabileceği...

      Sil
  21. devamı..Bir iddia olarak maddenin ezeliyetini ele alırsak ve iddiayı da çürütürsek, bazı sonuçlara kolayca ulaşabiliriz.
     Maddenin ezeli olmadığı, sonradan yaratıldığı konusu artık bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Hatta bizlere kainatın yaşının -zannen- de olsa bir tahminde bulunularak söylenmesi zaten başlı başına meseleye açıklık getiriyor, daha başka bir delile ihtiyaç bırakmıyor. Bilim dürbünleri takılıp, çokça çevreler tarafından kabul gören big bang teorisine odaklanıldığı zaman, denilecek ki kainat bir sıfır hacimden, ki yokluğu ifade ediyor, patlamayla meydana geldi. Ama tabii ki bu teoriden de önce, maddenin ezeli olmadığı bilinmekte idi, demek illa da bu hükme varmak için bu teoriyi bilmek şart değil. Yani elbette bu teorinin hassas ifadelerini anlamak herkesin, hatta çoğumuzun harcı değldir. Fakat şu bir gerçektir ki çoklar tahkiki bir araştırmadan uzaktırlar, taklidi olarak bir şeye inanırlar; yani belki çok zaman ve çoklar tarafından kıymetsiz bir şey kıymetli birinin elinde değer alır ve çok kıymetli şeyler de kıymetsiz şeylerin elinde değerini yitirirler. Bundan dolayıdır ki çokları vardır ki, Allah’ı inkar eden filozoflardan ve bilim adamlarından etkilenir, şüphelere düşer, onların zahiren mutantan (şatafalı) fakat batınen tamamen kof olan sözlerini sened gibi kullanır. Bunu da göz önünde bulundurulmasını rica ediyorum. Hem maalesef, materyalist fikirlerin her yeri sardığı bu asırda adeta bir şeyleri kanıtlamak için laboratuvar sonuçlarından başka bir şey sunmak, maddeci fikirlerden dolayı neredeyse yok sayılıyor, halbuki çok şeyler var ki akıl ve mantık ve sezgiyle kanıtlanabilir, Hatta çok şey var ki ispatında kanıta dahi ihtiyaç duyulmaz. Her neyse.
    Haşa, bazı tanımların üzerinde durmam haddimden tecavüz edip, seni bilgisizlikle itham etmek için değil, ihtiyatendir, lütfen yanlış anlama.
    Vücud mertebeleri, yokluğu da bir mertebe olarak saymakla; vacib (varlığı zorunlu), mümkin (var olmasıyla yok olması biribirine eşit) ve de mümteni (varlığı imkansız) olmak üzere üçe ayrılır.
    *Eğer varlığı vacip ise kendi kendine kaim olması gerekir (varlığının kendinden olması, kendi kendine ayakta durması), başka birisine ihtiyaç duymaması, ezeli ve ebedi olması gerekir, yani varlığının başlangıcının ve sonunun olmaması lazımdır, değişikliğe uğramaması, zevale uğramaması gerekir. Hiçbir şeye muhtaç olmaması ve hiçbir şeyin aciz bırakamaması gerekir. Hiçbir şeye ihtiyaç duymadığından mekan tutmaması gerekir.
    *Eğer varlığı mümkin ise, var olmasıyla yok olması bir birine eşittir, özü yokluktur, yani daha sonra varlık sahasına çıkar, birisinin var etmesiyle varlık sahasına çıkar, başka bir varlığa, vücudunun devamı için ihtiyaç duyar, değişir, zeval uğrar, mekan tutar.
    Yani varlığı vacip olanlarda ve mümkin olanlarda bu sıfatlar zorunludur, nasıl ki el denilince parmaklarıyla akla gelir, parmaklar elin zarurisidir, aynen de öyle vacip veya mümkin denilince zikredilen sıfatlar akla gelmesi gerekir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Günümüz teologlarının, dindar felsefecilerin, dini benimseyen bireylerin bitmek tükenmek bilmeyen sevdası: Din ile bilimi uyuşturmaya çalışmak... Bunu o kadar sık görüyoruz ki hangi iddiaların sunulduğu yerine hangi iddiaların sunulmadığını saymak daha kolay olur desek yeridir. O kadar çok iddia dönüp dolaşıyor ki "Kutsal kitabımızda Büyük Patlama yazıyor" demedikleri kaldı. Pardon ya onu da demişlerdi değil mi ?

      O halde bu yazıda bundan bahsedelim biraz. Şöyle ki Caner Taslaman da dahil olmak üzere günümüz müslümanlarından ve genel anlamda semavi din yandaşlarından çok duyduğumuz bir iddiaya göre şunlar sıralanabilir:

      1- Modern bilim bize evrenin başlangıcı olduğunu gösterdi. Bunun yanlışlığını tarih boyunca materyalist filozoflar savunmuştur. Evrenin başlangıcı olması tanrıyı kanıtlar, materyalizmi çürütür.

      2- Tarih boyunca bilim ve ateist felsefeciler bize evrenin sonsuz olduğunu söylerken bizim dinimiz evrenin başlangıcı olduğunu söylüyordu. Bu da mı tesadüf ateistler?

      3- Bigbang Kuranda yazmaktadır.

      EVRENİN BAŞLANGICI VE TANRI
      İlk iddia öyle bir iddiadır ki tüm dindarları kendine bağlar. Bu kadar gayri-akli bir iddianın nasıl bu kadar çok takipçisi olduğunu anlıyor gibiyim. Neredeyse herkes evrenin bir başlangıcı varsa tanrı olmalıdır görüşüne sahip. Bu görüşe o kadar bağlılar ki evrenin öyle ya da böyle bir başlangıcı olduğunu göstermeye çalışırlar. Güya evrenin bir başlangıcı oluşu "ateizm argümanları" ile çelişiyordur. 'Evrenin ve maddenin başlangıcının olmasını kabul eden biri ateist olamaz' gibi genel bir yanlış kanı içindedir bu kişiler.

      Öncelikle belirtmeliyim ki ne evrenin bir başlangıcı oluşu ateizmi "kıvrandırır" ne de materyalizmi "süründürür." Yeni Ateizm akımının fizik alanı üzerindeki öncülerinden sayabileceğimiz Lawrence Krauss ve ben de dahil olmak üzere bir çok ateist evrenin bir başlangıcı olması ile ateizmin beraber yürüyebileceğini savunuyoruz. Anlayacağınız ateizim kavramı ile kozmolojinin aşkı henüz bitmemiştir, üstelik ateizm akımı "Büyük Patlama Kuramı"nın kapısını çalıp 'Sorun sende değil tamamen bende, bu ilişki artık yürüyemez, ayrılmak zorundayız' dememiştir. "Hiç Yoktan Bir Evren" kitabında Krauss evrenin tanrısız ve hiçbir doğaüstü güç altında kalmadan oluşabileceğini savunuyor. Victor Stenger de "Başarısız Hipotez: Tanrı" kitabında evrenin başlangıcındaki değerleri ele alarak, bu değerlerin "tıpkı tanrının yokluğunda nasıl görmeyi bekliyorsak o şekilde" olduğunu söylüyor ve evrenin başlangıcında dahi bir tanrının müdahalesinin olmadığını savunuyor.

      MATERYALİZM ÇÖKTÜ MÜ?

      O halde şu ana kadar gördüklerimize dayanarak "Evrenin başlangıcının olması tanrıyı gerektirir" argümanının yetersizliğini anlayabileceğimizi sanıyorum. 1. maddenin diğer mantık hatası ise şudur:

      1- Tarih boyunca materyalistler evrenin ebedi olduğunu savunmuştur.
      2- O halde materyalizm evrenin sonsuzluğu ile denkleştirilebilir.
      3- Evrenin başlangcı vardır
      4- Dolayısıyla materyalizm çökmüştür.

      Bu argümantasyonda mantık hatası bize gözlerini açmış sırıtıyor. Eğer tarih boyunca materyalistler evrenin ebedi olduğunu savunmuşsa, bu materyalizmin de evrenin ebediliği üzerine kurulu olduğunu mu gösterir? Bu görüşe göre evrenin ebedi olmadığı halinde materyalizm gerçekten darbe alacaktır ama malesef ki gerçek bundan çok daha farklı. Bu argümanı sunmak "Tarih boyunca Hintlilerde kast sistemi uygulanmıştır. Dolayısıyla bir Hintli özgürlüğü savunamaz" demek gibi bir şeydir. Bu örneğe bakarsak bir kişinin Hintli oluşu ile onun özgürlüğü savunup savunmaması arasında bağlantı kurulamaz. Aynı şekilde bir kişinin materyalizmi kabul etmesi ile evrenin ebediliğini kabul etmesi derin bir bağla bağlanmış değildir.

      Sil
    2. MUTLAK MUCİZE ARGÜMANI

      Öncelikle her ne kadar evrenin yoktan varolduğunu söylesek bile bunu mutlak bir doğru ile savunamayız. Şu an teorik fizik alanında evrenin oluşumu ile ilgili çok sayıda hipotez dolaşıyor ve yoktan varolma da bunlardan biri. Sandığımızın aksine evren yoktan varolmamış olabilir. Şu an teorik fizikte en az yokta varolma kadar populer olan bir fikir var örneğin: "Sabun Köpüğü Modeli"

      Bu modele göre, her evren bir sabun köpüğü gibi farklı bir boyuttur. Bizim evrenimiz, diğer paralel evrenler ile dans eden sayısız sabun köpüğü modelinden biridir. Bu boyutlar genişler ve bir süre sonra köpük evrenler o kadar genişlemiş olur ki farklı evrenler oluşturur. İşte bu Bigbang olabilir. Ve ya farklı iki köpük evren çarpışır ve daha büyük bir evren oluşturabilirler. Bu da bigbang olabilir.

      Bunun gibi bir sürü hipotez ortaya atılıyor ve "yoktan varolma" bunlardan sadece biri. Gerçekten güzel bir kuram fakat mutlak değil. Ve Mutlak mucize argümanının bize söylediği ise "Değişebilir bilgiler mutlak olduğu iddia edilen bilgilerin ayağı niteliğinde olmamalıdır." Bu sebeple: yoktan varolma belki kutsal kitabı doğrular ama bu mutlak doğru değildir ki o kadar üzerinde duruluyor !

      Ayrıca zaman felsefesini ele alırsak evrenin yaratılmamış olduğunu görebiliriz; Bahsettiğin argüman kelam kozmolojik argümana dahil edilir:
      Kelam Kozmolojik Argümanı, “evrenin sonsuz bir geçmişi olamayacağı” öncülü üzerine kuruludur. Zira sonsuza hiçbir zaman ulaşamayız. Bu bakış açısının tuhaf olması bir yana, ateist gerçek sonsuzun var olabileceğini reddetmesine rağmen evrenin bir başlangıcı olmadığını kabul edebilir mi? Pek çok insan bunun saçma olacağını düşünse de bu aslında mümkündür. Bunun tutarlı olarak nasıl yapılabileceğini görmek için, zaman felsefesinin merkezi tartışmasına değinmemiz gerekiyor.

      Söz konusu tartışma şudur: Zaman hakkındaki tecrübemizin gerçeklikte bir karşılığı var mıdır? Yoksa zaman aslında donmuş bir nehirdir ve biz de onun aktığı yanılsamasını mı tecrübe etmekteyiz?

      Bu soruya zamanın akışının gerçek olduğu lehinde cevap veren anlayışa “Zamanın A Teorisi” denir. Zamanın akmadığını söyleyen zaman tasviri ise “Zamanın B Teorisi” olarak bilinir. Bundan sonra onlardan sadece A Teorisi ve B Teorisi olarak bahsedeceğim.

      A Teorisi zamanın “kiplerinin” gerçeklikte bir karşılığı olduğunu iddia eder ve pek çoğumuz da onu sezgisel olarak doğru kabul etmişizdir. Ne var ki bu zaman tasviri fizikçilerin büyük bir çoğunluğu tarafından görelilik kuramının sahneye çıkmasıyla terk edilmiştir. Fizikçi Brian Greene’in açıkladığı gibi:

      “Bu kelimeleri okurken, hiç kuşkusuz, siz de zamanın aktığını hissediyorsunuz. Ama fizikçiler ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar, hiç kimse fizik yasaları içinde zamanın aktığı yönündeki sezgisel hissi destekleyen yeterli bir kanıt bulamamıştır. Aslında Einstein’ın özel göreliliğe ilişkin görüşlerinin bazılarının yeniden yorumlanması, zamanın akmadığı yönünde kanıtlar ortaya koymaktadır.”

      Peki “akmayan” ve kiplerin gerçeklikte bir karşılığının bulunmadığı B Teorisi’nin doğru kabul edilmesinin, Kelam Kozmolojik Argümanı’na etkisi nedir? Argümanın en güçlü çağdaş savunucusu (ve belki de modern versiyonunun da kurucusu) William Lane Craig’in söylediği gibi:

      “Başlangıcından sonuna kadar Kelam Kozmolojik Argümanı, Zamanın A Teorisi üzerine kurulmuştur. B Teorisi’nde evren aslında var olmaya tam anlamıyla Big Bang anında başlamaz, sadece 4 boyutlu bir uzay zaman bloğu olarak kipsiz bir şekilde var olur. Eğer zaman kipsizse, evren aslında hiçbir zaman var olmaya başlamamıştır ve dolayısıyla onun var olmasının nedenine dair arayışımız da aslında yanlış kavrayışımızdan kaynaklanmış demektir.”

      Sil
    3. Kipsiz zamandan gelen eleştiri, A Teorisi gibi “sonsuza kadar geriye gidişin imkansız olması” öncülünden etkilenmemektedir. Dolayısıyla Kelam Kozmolojik Argümanı, pek çok felsefecinin ve bilim adamının paylaştığı güncel zaman anlayışı karşısında geçersiz kalmaktadır. Sanırım bu da Kelam Kozmolojik Argümanı’na karşı yapabileceğimiz en güçlü eleştiridir. Yine de, A Teorisi ve B Teorisi üzerine olan tartışmayla ilgili olarak tarafların argümanlarına tam anlamıyla aşina olmadan bu konuda (zaman teorileri konusunda) kesin olarak hüküm veremiyorum.

      Sil
    4. Ben 16 yaşında Anadolu Lisesi ögrencisiyim Mutlak Kudret Paradoksu cok zihnimi bulandırdı fakat bu bulanıklık paradoksun mantıksızlıgından kaynaklanmaktadır Tanrı kendisinin kaldiramayacagı bir taşi yaratmasi anlamsızdır çünkü Tanrının gücü her seye yeter bu konu hakkinda bilgi almak istiyorum tesekkurler

      Sil
  22. Lutfen kusura bakmayin, ancak kendine ateist diye hitap eden, kendi dilleriyle bunu izah edecek zekada olmayan insanlar facesinde(!) paylasacak. Ve gelip zeki oldugunu iddia edip beni ezmeye calisacaklar. Yine de iyi bir yazi olmus ateist olmasam da. Eline saglik diyelim

    YanıtlaSil
  23. Mutlak Kudret Paradoksu

    1. Tanrı kaldıramayacağı bir taşı ya yaratabilir ya yaratamaz.
    2. Eğer Tanrı kaldıramayacağı bir taşı yaratabilirse, o zaman
    o mutlak kudretli değildir.
    3. Eğer Tanrı kaldıramayacağı bir taşı yaratamazsa, o zaman
    o mutlak kudretli değildir.
    4.O halde Tanrı mutlak kudretli değildir.
    O halde tanrı fsmdir. Bunu çürütemezsin Alfa :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. yumurtamı tavuktan cıkar tavukmu yumurtadan paradoks dediğin cevabı olmayan soru demek ama bu yumurtanın yada tavuğun olmadığını ispatlamaz

      Sil
  24. tanrı dediğiniz yani yaradıcı herşeyi yaradan anlamına geliyor erdem dahi yaratılmıştır ve hangi mantıkla yaratılan bir varlığa yaratıcıyı tabi ediyosunuz anlaya bilmiş değilim çok saçma bir yazı olmuş

    YanıtlaSil
  25. 1)ALLAH güçlüdür aciz değildir ıstırap çekmez erdemlikteki zayıflıklar insan için geçerlidir çünkü insan acizdir
    ALLAH yücedir (başka yüce yok)büyüktür kuvvetli kudretlidir
    Erdemlik ıstırap çekmeyse ALLAHı erdem yapamazsınız
    erdem demek için erdemdeki zayıflıkları ALLAHa mal edemezsiniz

    2)“Özünde felsefî-ahlâkî bir kavram olan “özerklik” (autonomy) kısaca kişinin kendini-yönetmesi, kendini-belirlemesi, kendi kuralını kendisinin koyması gibi anlamlara gelmektedir. Özerklik mümkün olan en yüksek derecede hayatının gidişine kişinin kendisinin yön vermesini ima eder”
    (👉🏻Hayatın gidişatına göre kendine yön veriyor yani gidişatta uygun olan bi yolu kendine yön kabul ediyor ! İnsanlar kendi kurallarını genel olan kurallar dahilinde koyabilir)

    Yani rolü terk etmesi gerekmiyor!Bu rolüde zaten yaratan ALLAH özgür tercih istiyor baskı yapmıyor kendi tarzında yol tutmasına izin veriyor

    YanıtlaSil
  26. 3-”Mülk Onundur; (ALLAH’ındır) mülkünde istediği gibi tasarruf eder.”  der. Yani insanın, bir abd olması, yoktan var edilip, bir de üzerine, eşref-i mahluk olan insan olarak yaratılması münasebetiyle, bizim hiçbir hakkımız yoktur ki, Cenab-i HAKK’a karşı itirazvari ya da müştekiyane bir söz söyleyelim.
    Hiç ama hiç parası, malı olmayan iki dilenciye, yardım etme gibi bir zorunluluk olmadığı halde, birine 100 lira, diğerine 10 lira verilse, ikisinin de hiçbir şartta ve şekilde itiraza hakları olmadığı gibi, yokluktan varlık alemine çıkarılan insanın hiç ama hiç bir hakkı yoktur ki,  HALIK-i KERİMine hesap sorsun, itiraz etsin, ondan memnun olmasın.
    Ya da yüksek bir ücretle bir terzide çalışan bir modelin hiçbir hakkı yoktur ki, kendisine muhtelif elbiseler giydirip, muhtelif şekillerde o elbiseleri kesip, biçen, çıkaran terziye ” Ya sen bana yakışan elbisemi kesip, dikiyorsun ve bana  türlü şekiller ve hareketler yaptırarak meşakkat veriyorsun !” diyemeyeceği gibi, insanın da Sân-i HAKİMine hiçbir cihetle itiraza ve memnuniyetsizliğe hakkı yoktur.



    ”Ḥalk-ı Şer, Şer Değildir, kesb-i Şer, Şerdir.”(Lem’alar, 77)
    
Kâinata ve günlük hayatımıza baktığımızda, ‘’kötülük’’ olarak tesmiye edebileceğimiz olayların ve hususların 2 ana kısma ayrıldığını müşahede ederiz.
    Birincisi, ‘’doğal afetler’’ dediğimiz deprem, sel, yangın gibi insanın doğrudan müdahalesi olmadan vuku bulan tabii olaylar vasıtasıyla gelen ölümler, tahribatlar, ızdıraplar.
    İkincisi ise, insanın doğrudan rol aldığı ya da sebep olduğu ‘’ahlaki kötülük’’ olarak tesmiye edilen cinayet, savaş, fakirlik, zulüm, haksızlık gibi musibetler, belalar, kötülüklerdir. Üstad Bediüzzaman;
    “Her şeyde, hattâ en çirkin görünen şeylerde, hakikî bir hüsün(güzellik, hayr) ciheti vardır. Evet, kâinattaki her şey, her hadise, ya bizzat güzeldir, ona hüsün-ü bizzat denilir; veya neticeleri cihetiyle güzeldir ki, ona hüsün-ü bilgayr denilir. Bir kısım hadiseler var ki, zahiri çirkin, müşevveştir. Fakat o zahirî perde altında gayet parlak güzellikler ve intizamlar var.” diyerek, ‘’Tabii Kötülükler’’ dediğimiz ALLAH’ın (c.c) doğrudan yarattığı, insanın pis elinin karışmadığı alanda, hakiki manada kötülüğün olmadığını ifade etmiştir. Yani, insan elinin müdahil olmadığı, bizzat KADİR-i MUTLAK, HAKİM-i Zül-KEMAL tarafından yaratılan her şey, iyidir, güzeldir, hoştur. İnsan, pis eliyle o hayrı şerre, o güzelliği çirkinliğe kalbeder. Bunu Üstad hazretleri yukarıdaki 1. Cümle ile ifade etmiştir zaten.
    İkinci kısım kötülükler ise, insanın kendi cüz-i iradesiyle sebep olduğu, kesb ettiği kötülüklerdir. Mesela, ALLAH demiri yaratmıştır, fakat insan iradesiyle o demiri işleyerek, bir işkence aletine de çevirebilir, bir yemek bıçağına da.. Ki, yukarıdaki 1. cümle ile de üstad hazretleri bu hususa dikkat çekmektedir, yani kötülüğü yaratmak kötülük değil, kötülüğü celb etmek, kazanmak kötülüktür. Zira yaratma hususi değil, umumi neticelere bakar. Şerrin vücudu çok hayırlara, iyiliklere bir başlangıç olduğu için, şerrin yaratılması netice ve hakikat itibariyla güzeldir, iyidir.

    YanıtlaSil
  27. 3-devamı
    Mesela, ateşin yaratılmasının binbir faidesi vardır fakat insanlar kendi ihtiyarlarıyla yani kendi iradeleriyle o ateşi orman yakmakta, ev kundaklamakta kullanarak o güzelliği iyiliği, çirkinliğe, kötülüğe tebdil ediyorlar, çeviriyorlar.
    Yağmurun yağmasının binbir güzel ve hayırlı neticeleri varken, insanların hatalı yapılaşmaları, kanallara moloz atmaları yüzünden oluşan su baskınlarına bakarak, ”Yağmurun yağması, yaratılması kötülüktür!” denilebilir mi?
    Başka bir misal de, insanların cehenneme girmesinin en büyük sebeplerinden biri olan şeytanın yaratılması ve insanlara musallat olmasıdır. Belki milyonlarca insanın cehenneme girmesine sebep olacak Şeytanın yaratılması dahi, hakikatte ve neticede hayırdır, güzeldir. Zira eğer şeytanlar yaratılıp, insanlara musallat edilmeseydi, insanların makamları melekler gibi aynı kalırdı. İnsan şeytanla mücadele ederek, taa ālā-yi Illī’ne kadar çıkma fırsatını elde eder. Şeytan vasıtasıyla Ebu Cehiller esfel-i sefiline inerken, Ebu Bekirler ālā-yi Illī’ne yükselirler, saadet-i ebediyye onlara ihsan ve ikram edilir, yani kötü niyetli katiller cezalarını çekerken, iyi niyetli salihler rahmet ve kerem-i İlahiye müşerref olurlar.  Kendi iradesiyle, şeytanın desiselerne uyarak, ona mağlup olan kişinin hakkı var mıdır ki, desin: ”Şeytanın yaratılması şerdir. Şeytan yaratılmasaydı ben böyle olmazdım?”
    Hem Şeytan olsa da, irade hürriyeti selb edilmiyor. Yani Şeytan yolu gösteriyor fakat o yoldan gitmeye zorlamıyor. İnsan kendi iradesiyle o kötü yolu tercih ediyor.
    Veya elimizde 100 hurma çekirdeği var, bu 100 çekirdekten 80 tanesi çürüdü, 20 tanesi boylanıp, ağaç oldu. Bu 20 büyük ağacın uzun yıllar verecekleri meyveler ve çekirdekler hesaba katıldığında, 100 çekirdekten 80 çekirdeğin çürümesi, sadece 20sinin ağaç olması zarar oldu, kötü oldu denilebilir mi?
    İşte şeytanın yaratılıp, insanlara musallat edilmesi de, hakikat ve netice itibarıyla iyidir, hoştur, güzeldir.

    Fazlası devamı bu adreste👉🏻 https://muftuzade.wordpress.com/2015/10/25/said-nursinin-kotuluk-problemini-teodise-cozen-3-cumlesi/

    YanıtlaSil
  28. 4)ALLAH kudret sahibi olduğu için mükemmelde kusurluda özürlüde yaratabilir Onun herşeye gücü yeter
    ALLAH hem mükemmel yaratmış hemde kusurlu
    biri güzelse diğeri çirkin
    biri sağlıklıysa diğeri sağlıksız
    biri güçlüyse diğeri güçsüz
    biri zenginse diğeri fakir
    biri komplike diğeri basit
    .....
    ALLAH her derecede yaratabilmesi kendini gitgide geliştiriyor saçma düşüncesini çürütür İnsan kusurlu olduğu için geliştirmeye müsait işler yapabilir İlahla bir tutulamazlar illa kıyas yapılacakse bu İlahın mükemmelliği anca kendi çapında algılayabilir tanıyabilir (unutmamak gerek *insan yaratamaz)

    5)ne zaman ne de mekân onu içine almaz. Çünkü, zaman ve mekânı da o yarattı. Onlar yokken de o vardı. Demek ki, O, zaman ve mekânın dışındadır.

    - Zaman ve mekân evrenin unsurlarındandır. Hiç bir usta, bir sanatkâr, yaptığı sanatın içinde olduğu düşünülemeyeceği  gibi, evrenin sanatkârı olan yaratıcının da evrenin içinde olduğu düşünülemez.
    Fakat, 150 milyon km. uzağımızda olan güneş ışıklarıyla bize bizden daha yakın olduğu gibi, Allah da -her türlü zaman ve mekândan münezzeh olmakla beraber- sosuz ilim ve kudretiyle her yerde ve her zamanda hazır ve nazırdır.

    YanıtlaSil
  29. 6)Bizim bilgimiz -akıl, fikir, idrak, hafıza gibi unsurları barındıran- beyne ihtiyaç duyduğu gibi, görmemiz, işitmemiz de hem beyne hem de ilgili organlara ihtiyaç duymaktadır. Oysa ALLAH maddeden münezzehtir. Onun en önemli sıfatlarından biri de “muhalefetun lil-havadis”tir, hiçbir varlığa benzememesidir.

    Ruh vardır ve bedenden bağımsızdır. Ancak, fiilleri bedenin organlarıyla uyum içindedir. Mesela, beynin bir bölgesi hasar gördüğü zaman, ruh o bölgenin faaliyetlerini iptal eder.
    Bunu bir örnekle biraz daha iyi anlayabiliriz. Ruhun bedendeki durumu, âdeta bir odanın içindeki insanın durumu gibidir. Siz bir odadan dışarıyı ancak bir pencere vasıtasıyla görebilirsiniz. Burada gören pencere değil, oda içindeki insandır. Ruh da bu âlemi göz vasıtasıyla görmektedir. Yani gören göz değil, ruhtur. Nasıl ki, odadan dışarıyı görmek için pencere gerekiyorsa, ruhun da dışarıyı görmesi için göz gereklidir.
    Beyin de böyledir. Dört bölgeden meydana gelmiş bir beyni, dört pencereli bir oda gibi kabul edebiliriz. Bu pencerelerin her birisinden gördüğümüz manzara farklıdır. Birisinden deniz görünürken bir diğerinden portakal bahçesi, üçüncüsünden karlı dağlar, dördüncüsünden de elma bahçesi temaşa edilmektedir. Denizi gösteren pencerenin kapatılması halinde, odadaki insan denizi göremeyecektir. İnsanın görmesinde ve hayati yapısında bir noksanlık yoktur. Noksanlık binadadır.
    İnsan bedenindeki ruh da böyledir. Gözleri kapanan birisinin bu âlemi görmesi mümkün değildir. Ancak, onun ruhunda bir problem yoktur. Biz odadan ve hatta binadan dışarı çıktığımız zaman, artık pencere olayı yoktur. Her tarafı görebiliriz. Ruh da böyledir. Bedeni terk ettiği zaman, kendi letafetine uygun bir kılıf giyer ve görmek için göze, işitmek için kulağa, düşünmek için beyne ihtiyacı kalmamıştır.

    YanıtlaSil
  30. 7)”1.Tanrı kaldıramayacağı bir taşı ya yaratabilir ya yaratamaz.”>ya yaratamaz< diye Tanrı için biseçenek olmaz !? Böyle bi seçenek olursa Tanrı olmaz

    Fizik kuralları dahilinde olabilecek sınırsız büyüklükteki bi taşı ALLAH yaratır Onun içinde hiçtir
    ilmen aklen mantıken ALLAHın kaldıramayacağı bi taş yoktur bilimsel olarak en büyüğünü yaratır oda kaldıramayacağı bi taş değildir

    kaldıramayacağı taş ilmi olarak, bilimsel olarak yoktur
    İlim ve bilimin dışında yani imkansızlıkta yaratabilir mi desek bu seferde imkansızlık Tanrı için yoktur!
    imkansızın imkansız olması için Tanrı olmaması gerekir yani imkansızlık insan için geçerlidir Tanrı için geçerli değildir
    insan için imkansız olan ağırlıkta ki bi taş ise yine ALLAH için hiçtir kolaydır
    ALLAH için imkansız bişey yok herşey herşey imkandır şayet ALLAH için imkansız olsaydı ozaman ALLAH olmazdı

    YanıtlaSil