5 Ağustos 2013 Pazartesi

Yaşayan Fosiller- Evrimi Anlamak 13





Bir teist, bir yaratılışçı ile tartışırsanız size göstereceği ve ya söyleyeceği şey büyük ihtimalle şu olacaktır "Bak bu canlılar şu kadar yıldır evrim geçirmemiş nasıl evrimi kabul ediyorsun ?". Yaratılışçıların değimi ile 'yaşayan fosiller' evrimi çürütüyordur. Evrim mahvolmuş bitmiş tükenmiş puf olmuştur. Bu yazıda yaşayan fosil iddialarını ele almayı düşünüyorum. [Sakın ola fosil sergilerini ciddiye almayın. Fosillerin künyesini sorduğunuz zaman 'künye ne ya?' diye cevap verecek zihniyetin gerçek fosil taşıdığını iddia etmek mantık dışıdır.]

Yaratılışçıların birinci yanılgısı şudur: dış görünüşe bakarak evrimi çürüttüğünü zannetmek. İzlediğim bir yaratılışçı programda yaşayan bir fosili şu şekilde tespit etmişlerdi: "Çeneleri birbirine benziyor, fosilde de yaşayan canlıda da gözler birbirine yakın. Bakın demek ki aynı canlılar(malesef cümleleri tam hatırlayamıyorum fakat yöntem bu şekildeydi.)." Bunu söyleyen kişiler paleontoloji bildiklerini iddia ediyorlar. Ne hazin bilim(!) ama...

Dış görünüş bir çok kez bizi yanıltır. Evrimsel değişimin olup olmadığını anlamak için dış görünüşe bakmak yetmez. Bir örnek vermek gerekirse http://i.imgur.com/sun3xta.jpg
Şekildeki fotoğrafta Anguilla Anguilla ile Anguilla Rostrata yı görebilirsiniz. Dış görünüşe bakarak yorum yapan biri ikisini aynı tür sanabilir fakat gerçek bunun tersidir. Aynı şekilde bir çok fosil şu an yaşayan canlılara oldukça benzeyebilir ama bu onların aynı canlı olduğunu göstermez. Evrim morfolojiden ibaret değildir.

Yaşayan fosil iddiasına bir başka yerden bakacak olursak evrimin gerçeklemesine rağmen tür değişimi gerçekleşmeyebilir. Örneğin insanlar arasında çeşitlenme oldukça görülmüştür(çekik gözlüler, siyah tenliler, beyaz tenliler vs.) buna rağmen henüz farklı bir tür oluşmamıştır. Siyah tenlisi de beyaz tenlisi de çekik gözlüsü de Homo Sapienstir. Hepsinin aynı tür oluşu hiç bir şekilde daha önce evrim geçirmemiş olduğunu ve ya hiç çeşitlenme yaşamadığını göstermez. Ve yine eklemek istiyorum canlılar evrimle son hallerine gelmiştir ama yine evrim teorisine göre bir yerden sonra değişim azalabilir. Ama canlı önceki evrelerde evrim geçirmiştir

Yaşayan fosil iddiasına verilebilecek bir başka yanıtsa ataya dönüş düşüncesi olacaktır. Bilindiği üzere canlılar silahlanma yarışı içerisindedir. Silahlanma yarışını çok kısa bir şekilde anlatmak gerekirse: av ve avcı olan farklı iki tür birbirleri ile rekabet halindedir. Avcı sürekli avını yakalama peşinde olacak, av ise ondan kurtulabildiği sürece yaşayıp döl verecektir. Düşünün: bir kartal türü ve bir yılan türü arasındaki rekabet sürecinde en kıvrak ve hızlı yılanlar kartallar tarafından tutulmayacak, yavaş ve tembel olanlar ise tutulup ölecektir. Nesiller içinde yılanlar büyük bir değişim gösterip en hızlı ve en kıvrak yılan türünü oluşturacaktır. Ve aynı şekilde yılanlar hızlandığı için kartal türündeki bireyler arasında da en yavaş ve gözü en az görecek olan kartallar yem bulamayıp döl veremeyecek, nesiller sonra en hızlı ve gözü daha iyi gören türler oluşacaktır. Bir olayın gerçekleşip bahsedilen kartal türünün yokolduğunu düşünelim. Bundan sonra yılan türü ataya dönüş yaşayacaktır.

Burda da evrimsel ekonomi ilkesinden bahsetmek gerekir. Bu yılan türü içinde artık en yavaş ve en tembel olanlar nesil vermeye başlayacaktır. Şöyle ki bu yılan türü içerisinden iki birey düşünelim. Biri daha yavaş ve tembel öbürü daha hızlı ve kıvrak olsun. Daha hızlı ve kıvrak olan hızına daha fazla enerji harcayacaktır. Yavaş ve tembel olan ise hızına harcayacağı enerjiyi (atalarının yaptığı gibi) başka yaşamsal faaliyetlerine harcayıp hayatta kalma şansını arttıracaktır. Bu durumda yavaş ve tembel olan birey döl verirken hızlı ve kıvrak olan elenecektir. Bu şekilde evrim geçirmiş olan yılan türü daha sonra tekrar atasının yaptığı faaliyetlere dönecektir. Bunun fosillerini bulan bizler bu canlının milyonlarca yıl içinde değişmediğini düşünürüz. Oysaki bu yılan türü önce evrim geçirmiş sonra rakibinin yokolması durumunda tersine evrim sürecine girmiştir. Yani değişmeyen fosiller(!) aslında değişmiş olabilir.

Bir başka değişimin azalması sebebi eşeysel seçilimden verilebilir. Eşeysel seçilim önceki yazılarımızda açıklanmıştı. Eşeysel seçilimde dişinin seçtiği en iyi birey döl verir ve gelecek nesil bu seçilen erkek bireye göre olur. Fakat bir yerden sonra eşeysel seçilim azalacaktır. Bunun sebebi büyük oranda az önce bahsettiğimiz evrimsel ekonomi ilkesi olacaktır. Doğal seçilim bir yerden sonra eşeysel seçilimi engelleyip evrimi durdurabilir. Örneğin geyiklerin boynuzu bir yerden sonra çok fazla büyürse rakip türlere karşı savunması azalıp yerinde sayabilir. Ya da bir bölgede avcı tür yoksa ve geyikler eşeysel seçilimle seçiliyorsa daha sonra avcı tür geldiğinde evrim tersine işler ve geyik türleri ataya dönüş yaşayabilir.


Güney Amerika kurbağalarının (Gastrotheca guentheri) alt çenelerindeki dişlerin tam 200 milyon yıl sonra yeniden ortaya çıkması ataya dönüşe iyi bir örnek olacaktır. Bu kurbağaların bu dişlere 200 milyon yıldan beri sahip olmadığını, ancak ondan önce sahip olduklarını biliyoruz. Doğal Seçilim sayesinde Kullanılmamaktan ötürü kaybedilen dişler, kurbağaların bugün gereksinim duymalarından ötürü yeniden evrimleşmiştir.

Bahsedilen iddiaya bir başka yerden verilmesi gereken cevap ise şudur: evrim geçirmeye ihtiyacı olmayan türler neden evrim geçirsin ki? Hiçbir silahlanma yarışı yoksa, mutasyonlar oldukça az geerçekleşmişse, ortam değişmemişse neden tür değişimi olsun? Yaşayan fosillere verilen bir çok örnek denizin dibinde yaşayan canlılar. Denizin dibinde kozmik ışınlardan kurtulan canlılarda çok büyük bir değişim görmeyi beklemezsiniz. Örneğin Latimeria türü evrimsel süreçte türleşmemiştir. Bununla ilgili Kör Saatçi kitabından alıntı yapmak isterim:

"Bazılarımız, Latimeriayı dek inen soy çizgisinin aynı kaldığını, çünkü doğal seçilimin bu çizgiyi hareket ettirmediğini söyleyeceklerdir. Bir anlamda, Latimerianın evrimleşmeye “gereksinimi” yoktu, çünkü bu hayvanlar koşulların fazla değişmediği bir yerde, denizin diplerinde başarılı bir yaşam sürdürüyorlardı. Belkide, hiç silahlanma yarışına girmediler. Karaya çıkan kuzenleriyse evrimleşti, çünkü doğal seçilim, içlerinde silahlanma yarışlarının da olduğu çeşitli düşmanca koşullarla onları zorladı."

Bir başka düşünceye geçmek istiyorum. Türleşme tek bir türün iki tür haline geldiği bir süreçtir. Ve bu iki türden biri ortak ata ile aynı tür olabilir. Örneğin X canlısı türleşme geçirecekse Y ve Z türlerini oluşturabileceği gibi Y ve X türlerini de oluşturabilir. Yani X türüne hala rastlıyor olmamız onun tüm populasyonlarının evrim geçirmediği anlamına gelmez. Farklı yere göç eden populasyonlar yeni tür oluştururken ortamın değişmediği yerde kalan X türü populasyonu aynı kalabilir. Böylece X türü hem değişerek hem değişmeden günümüze gelecektir.

Yine belirtmek isterim ki yaşayan fosilin bulunmuş olması onun evrim geçirmediği anlamına gelmez: Yaşayan fosiller de zorunlu olarak evrimsel değişiklikler geçirmişlerdir. Buna örnek olarak, bulunan Coelacanth balık fosilleri bir zamanlar kıyılarda ve sığ denizlerde yaşayan bir canlı türü iken, günümüzde bu balık sadece derin denizlerde yaşayan ve bu ortama uyum sağlamış bir canlı türüdür.

Yaşayan fosillerin yine evrim geçirdiğini bir başka yerden daha anlayabiliyoruz: canlının genomundan. 18 Nisan tarihli Nature dergisinde "yaşayan fosil" olarak popülerize olmuş Coelacanth'ın genomu yayımlandı. Her ne kadar dış görünüşü hiç evrim geirmemiş olduğunu söylese de genomu bize tersini söylüyor. Bununla ilgili Ergi Deniz Özsoy'dan alıntı yapacağım:

"Her şeyden önce, bu canlıdaki protein evrimleşme (değişim) hızı akrabası olduğu akciğerli balıklara ve kök verdiği tetrapodlara (dört ayaklı-üyeli canlılar) oranla oldukça düşük. Bu durum dışsal olarak neden hiç değişmemiş gibi gözüktüğünü açıklıyor. Ayrıca, vucut planlarının oluşumunda rol alan merkezi gen grubu (Homeobox) dahilindeki değişimler ise tetrapod yapısına giden yolu izah eder gözüküyor. Karasal yaşama geçişe ilişkin bir sürü adaptasyonun genetik izleri de genomunda mevcut. Diğer tetrapodlarla karşılaştırıldığında, tetrapodların Coelacanth genomuna oranla 50 kadar gen kaybettiği, bu kaybedilen genler nedeniyle karasal yaşam için gerekli olan işitme, koku alma ve bağışıklık sistemi değişimlerinin gerçekleştiği görülüyor. Ayrıca, karasal yaşamda metabolizma artığı olarak ortaya çıkan azotun uzaklaştırıldığı üre döngüsünün çok önemli bir enzimini kodlayan gende, Coelacanth hattından tetrapodlara geçişte önemli bir pozitif doğal seçilim etkisiyle değişim gerçekleştiği ve üre döngüsünün böylece mümkün kılındığına dair izler de mevcut. Uzun lafın kısası, kaba gözle bakıldığında hiç değişmemiş gözüken bir canlı, uygun değişim ölçeğinde ele alındığında aslında ortak köken ilişkilerini ve hayati adaptasyonları kolayca gözleyebileceğimiz bir dizi değişimi sergiliyor "

Buraya kadar evrimin canlıların tamamen değiştireceği düşüncesinin yanlış olduğunu ve yaşayan fosillerin de aslında evrimleşmiş olduğunu anlatmya çalıştım. Sıra geldi bu işin mantığına.

Düşünün!

Evrimi destekleyen sayısız fosil var ama yaratılışçılar bu fosil değişmemiş o halde evrim yanlış iddiasında bulunuyorlar. Evrim geçirmiş sayısız canlı evrimi zaten doğrularken geçirmeyen canlıların bulunması hiç bir şeyi değiştirmez. Bunu da bir örnekle açıklıyım: Bir kabiledesiniz.Bir kişi ölüyor ve diyorsunuz ki "Bu adam öldü o halde ölüm var"..Karşıdan biri çıkıp size cevap veriyor "Bak bu adam yaşıyor o halde ölüm yalan.Ölüm gerçekleşmez,ölüm saçmalıktır".Doğru olanı siz seçin...

Bir yerde bilimsellikle desteklenen bir olgu var,
Öbüründe yanlışlarla dolu bir masalsı hikaye..Seçim sizin



SONUÇ:

-Dış görünüşe bakarak bir türün yaşıyor olduğuna karar verilemez
-Çeşitlenme gerçekleşmesine rağmen türleşme gerçekleşmeyebilir
-Kimi zaman ataya dönüş gerçekleşebilir. Bir tür önce evrim geçirip sonra eski haline dönebilir.
-Evrim geçirmeye ihtiyacı olmayan türler türleşmeyebilir(değişim oranı azalır). Ortam değişmezse, deniz dipleri gibi mutasyonun azaldığı bölgelerde değişim azalabilir.
- Herhangi bir X türüne hala rastlıyor olmamız onun tüm populasyonlarının evrim geçirmediği anlamına gelmez. Farklı yere göç eden populasyonlar yeni tür oluştururken ortamın değişmediği yerde kalan X türü populasyonu aynı kalabilir.
-Yaşayan fosiller iddiasında bulunulan türler incelendiğinde genomlarında değişim olduğu gözlemlenmiştir.
-Yaşayan fosil bulunması evrimi çürütmezken evrimi destekleyen onlarca yüzlerce fosil yaratılış masalını çürütür.

1 yorum:

  1. elinize emeğinize sağlık alfa, yazılarınızı yakından takip eden biriyim. Evrim teorisi hakkında engin bilgilere sahip değilim fakat bir sorum var ; bildiğim kadarıyla EVRİM tam manasıyla kanıtlanmış, her yönüyle kabul görmüş bilimsel bir gerçeklik değil, bir teoridir. Peki bu teorinin çürümesi için ne olmalı? Hep bilimsel yönden gerçek olduğu söylenıyor bu tür sayfalarda... Aksini düşünebilmemiz için ne olmalı ? aksini düşünemiyorsak niçin hala teori olarak telafuz edilmekte?

    YanıtlaSil