Varsayalım ki Tanrı var ve gerçekten insanları yaratıp
onları bir çeşit sınav yapmak istiyor olsun. Bu durum, rasyonalitesi
araştırılması gereken bir konudur ve yepyeni sorular üretir. Bu rasyonaliteyi
araştırırken akla şu sorular geliyor:
1-Tanrı'nın insanları sınav yapmasının bir sebebi var mıdır?
Varsa, bu sebebi bilebilir miyiz? Neden?
2- İnsanları sınav yapmak isteyen bir Tanrı'nın onlara ''tam
bir özgür irade'' vermesi daha mantıklı olmaz mıydı? Biliyoruz ki tam olarak
seçimleri değiştirmese de; genler, yaşanılan ülke ve çağ, aile ve yakın çevre,
özellikle bazı beyin hastalıkları vb. insanların seçimleriyle doğrudan alakalı
faktörler ve bunlar bireysel özgür iradeyi -bence- imkansız kılıyor.
3- Cennet ve cehennem gibi ''sınavın sonunda vaadedilen
ödüller/cezalar'' doğrudan insan psikolojisine etki eden bir ''pekiştireç''
görevi görmüyor mu? Cennet isteğiyle iyilik yapan bir insan ile cehennemden ve
acıdan korktuğu için kötülük yapmayan bir insan ne kadar ''özgür'' seçimler
yapmıştır? Ne kadar dürüstlerdir?
4- İnsanların ''sınav olduğunu bile bilmemesi'' ve onlara
''tam bir özgür irade verilmesi''(Bu; ülkelerin, dinlerin, ırksal ayrımların
vb. olmaması ile sağlanabilirdi ve insanlar sadece ''yaptığı iyilik ve
kötülükler'' üzerinden değerlendirilebilirdi. Bu Tanrı için pek zor olmamalı)
daha iyi ve daha adil bir sınav ortamı sağlamaz mıydı?
5- Bazı dinlerde, sınavdaki en büyük ölçüt ''Tanrı'ya inanıp
inanmama'' oluyor. Özellikle hayatı boyunca kendini ve insanlığı geliştirmek
için uğraşmış, çeşitli yardımlarda/iyiliklerde bulunmuş bir insan eğer
''ateist'' ise cehenneme gidiyor. En büyük ve belirleyici ölçütün ''Tanrı'ya
inanıp inanmama'' olması mantıksız değil midir?
6- Sınavın ana ölçütünün ''iyi/kötü'' olmasının daha
mantıklı olacağını söyledim ama bunda bile problemler var. Şöyle ki ''iyi ve
kötü''nün ne olacağı eğer Tanrı varsa, ona bağlı oluyor. Yani karşımıza kendi
koyduğu iyi ve kötü ölçütlerini esas alarak insan yaratıp onları sınav yapan ve
sonunda sırf kendi koyduğu ölçütlere uymadığı için insanlara acı çektirebilen
bir Tanrı tasviri çıkıyor. Üstelik sınav yaptığı canlılar tam olarak özgür bile
değiller. Bu durumda Tanrı nasıl ve neyi ölçüt alarak mantıklı ve adil olacak
bir sınav yapabilir?
Bu soruları bir kenara bırakıp içinde yaşadığımız evrende
olan duruma bakarsak insanların din ve Tanrı gibi şeyleri özellikle ölümden
sonra, bu yaşadığı Dünya'da yaptığının ve kendisine yapılanın karşılığını
mutlaka görmek istemesi vb. gibi sebeplerden dolayı uydurduğu iddiası gerçekten
bir Tanrı'nın var olduğu ve bizleri gerçekten ''adil'' bir anlamda sınav
yaptığı iddiasından daha rasyonel gözüküyor.

"İnsanları kandırmak, kandırılmış olduklarına ikna etmekten daha kolaydır."
YanıtlaSilRasul-ü Ekrem Essalatu Vesselam Sallallahu Aleyhi Vesellem Radiyallahu Anhüma Hazretleri - Mark Twain
Bu söz bir tanrı için geçerli olamaz sanıyorum. Sonuçta.. "Tanrı"
SilTanrı için değil zaten, insanları Tanrı var diye kandırıp emeklerini sömürenler için geçerli.
Silİnsanlar ölümü kabul edemedikleri için cenneti, nefret ettikleri insanlar içinse cehennemi uydurdular.
YanıtlaSilBir yaratıcı var mıdır yok mudur emin değilim, açıkçası kafa da yormuyorum buna. Ama şunu biliyorum ki; dinlerdeki gibi kişileştirilmiş, ödüllendiren, cezalandıran, evrene anlık müdahale edebilen ilahi duruma sahip olan bir tanrı/allah yok.
YanıtlaSilneden müdahale etsinki o zaman kitaplarda geçen sınavın ne anlamı kalır bide mantıklı olun Allah insanları kendine inandırmak istese onun için çok kolay ama onu şuanki var olan kendinle öz benliğinle bulman önemli asıl kıymetli olan o eğer onun varlığını etrafınıza baktığınızda hissedemiyorsanız aynada kendinize bakın oda yetmezse mükemmel uyum içinde işleyen evrene bakın birde insanoğlunun kurduğu bi sistemin yanlışlarını Allah(c.c)'de aramamak lazım
SilHerkesin bir planı varsa muhakkat O'nunda bir planı vardır ve herşeyin tüm gerçekliğiyle açığa çıkacağı o günde Allah günahlarımızı affetsin.
"Neden müdahale etsinki o zaman kitaplarda geçen sınavın ne anlamı kalır." Demişsin müdahale etmesi saçma dedikten sonra denizi 2ye yardı , Ayı yardı gibi mucizelere olan inancını merak ettim . Ayrıca evren sandığın gibi mükemmel işlemiyor.
Silherşeyin bir sebebi vardır alfa bana sebepsiz bir şey söylesene ?
YanıtlaSilTanrı sebepsiz oldu diyorsunuz ya? Demek ki her şeyin sebebi olmak zorunda değil. Evren sebepsizce ezeli bir oluşumdur.
SilVirüslerin ne sebebi ne de amacı vardır. Virüsler ancak canlılık varsa canlılık özelliği gösterir. Bu durumda hem ölü hemde yaşayandır. Virüslerin amacı çoğalmaktır dersin sen şimdi :)
SilBen ateistim yaklaşık 8 sene falan oldu, ama böyle ikna edici ve sorgulatıcı yazıları görünce Adnan Oktar'ın (Ateist olmadan önce kendisini bilmiyordum bu arada) "büyü yapıyorlar sözlerle, bilimle büyü yapıyorlar" sözüne inanasım geliyor arkadaş, bu kadar iyi mi yazılır bir yazı ya.
SilBir de bir yandan adamların beyni nasıl yıkanıyor baksana bana bile sorgulatıyor sorgulamayı.
Alfa ateizm hakkinda onerdigin kitaplar nelerdir ?
YanıtlaSilTanrı kavramı ya varsa, Ateizimi anlamak, Tanrı yanılgısı,Bir şeytanın papazı vs...
SilBen merak ediyorum sorumlu olan yanımız tam olarak nedir?
YanıtlaSilTanrı istemeden bir şey yoktan varolamaz. Yani yanlış karar verdiysem, bu kararı veren parçamı ben yoktan varetmiş olamam. Bunu her parçam gibi bana tanrının vermiş olması gerekiyor. Yanlış karar veren bir parça verdiyse benim suçum ne!
Gen, aile, çevre gibi konulara da katılıyorum, tanrı çok çeşitli etkenler ile bizi resmen kafasına göre şekillendiriyor. Beni çok farklı bir ailenin evladı yapıp, çok farklı çevrelere de sokabilirdi ve ben farklı biri olabilirdim. Fakat bu aileyi seçti, girdiğim çevreleri o belirledi. Doğumumdan beri zincirleme şekilde aslında beni o yönlendiriyor, beni neyden sorumlu tutabilir ki!
Allah diyorki biz ona kendi ruhumuzdan ufledik. Ayrica size ondan cokaz bir bilgi verdik diyor.
SilAma ruh kavrami halen cok gizemli ozel ve bizi biz yapan sey.
Yani tum evren ve biyolojik yapimiz sorumsuzdur. Tek sorumlu olan ruhumuz yani ozumuzdur. karar veren parca iste bu ve burada Allah insana bir lutuf olarak bir irade vermis. bu iradeyi mantikli yada mantiksiz olarakta kullanabiliriz. ikiz dogan ve ayni egitimi alan kisilerin biri teist digeri ateist olabilir.
cennette keyif alacak ve cehennemde aci cekecek olan da o dur. yoksa madde zevk yada aci hisseder mi.
ruhumuz yaratanin tasarrufunda olsa da bagimsiz kara alabilmek icin cuzi irade diye birsey var sonucta. ve butun bu alemdeki imtahan onun uzerine kurulu. kilit nokta o..
Tamamen mantık ön planda başarılı bir makale beğendim devamını beklerim.
YanıtlaSilbaktıgım makalede 1.soruya cevap: tanrı insanı yaratmadan önce meleklere kim insan olam ister diye sordu eğer hayır derlerse aynı kademede kalıcaklar eğer evet derlerse kademe atlıcaklardı çünkü melekler yüzde yüz inançlılar Allah ınsanlara irade verdi ve seçim sansını onlara verdi eger buna rağmen doğru yolu bulursa yücelmiş olur 2.soruyacvp: ilk başta bütün insanlar tek kıta olan pangeada yaşıyorlardı zamanla kıtaların kaymasıyla bölegeler değişti din konusuna gelınce bir çok dini insanlar oluşturmuştur korktugumuz için ibadet etmiyoruz ibadet ettiğimiz için ödüllendiriliyoruz soru4 eğer okulda hoca habersiz sınav yapsaydı olay cıkarırdınız aynı şekilde düşünün hoca sınavı söylüyor ve siz hazırlanıyorsunuz Allah ta aynı şekilde sunmuştur madde5: ölçüt inanıp inanmama değil inanmak onun şartlarınada uymayı gerektirir eğer inanıyorsan kurallarınada uyarsın ben muslumanım diyip hıc bir müslümanlık sartlarını gerceklestırmez isem olmaz madde :6 farz edelimki tanrı yok bana hırsızlıgın ıyı birşey oldugunu iddaa eder toplum bunların kurallarını zamanında koydu kuran olmadan oncede bunlar vardı hamurabı yasalarıda cezaları bıle vardı kuran bunlar toplumda var oldugu ıcın cezalandırıyor bu davranısları
YanıtlaSilMerhaba Alfa;
YanıtlaSilButür konularda insan akıl ve bilgi seviyesinin Tanrı’yı yargılayabilecek düzeyde olmadığını fakat illaki bir yargılama yapılacaksa konuya felsefi yaklaşmak yerine daha rasyonel ve deneysel yaklaşılması gerektiğini düşünüyorum. Örneğin “Tanrı'nın insanları sınav yapmasının bir sebebi var mıdır? Varsa, bu sebebi bilebilir miyiz? Neden?” sorunun ve sitendeki “Tanrı varsa kötüdür” gibi çıkarımların hakkındaki soruların cevabını aşağıda makalemde cevaplandırdığımı düşünüyorum;
http://www.hayatinanlaminedir.com/herseyin-cevabi/
Dünyadaki insanlar arası adaletsizlik Tanrı’nın neyi ölçü alarak adil bir sınav yapacağı sorusuna karşılık "Pekiya dünyaya gelmeyi biz seçiyorsak" sorusunu sorabilirim.
http://www.hayatinanlaminedir.com/kader-ve-haksizlik-problemi-uzerine-pekiya-bu-dunyaya-nasil-ve-kim-olarak-gelecegimizi-biz-insanlar-seciyorsak/
Veya şöyle düşün ve olaya Kuran-ı kerim- açısından bak; örneğin yaratılış konusunda şuana kadar ne biliyorzki? Pekiya reankarnasyon varsa ve bu gaybi bilgiyse, Kuran’anda şifreli olarak yeralıyorsa? Pekiya insanlar tıpkı Nuh peygamber gibi topladam 1000 senelik ömür biçildiyese ve dünyaya farklı şartlarda / pozisyonlarda gelerek bu 1000 seneyi dolduruyorlarsa? Hatta her seferinde dünyaya gönderilirken nasıl geleceklerini dahi kendileri belirliyorsa?
http://www.hayatinanlaminedir.com/reenkarnasyon-varmidir/
Dünyaya gelmeyi biz seçiyorsak diye bir şey olmaz çünkü unutturduğu zaman işin anlamı kalmıyor. Sen biriyle anlaşma yapıyorsun fakat özellikle unutturuyorsun ki kendi görevini yerine getiremesin, böylece tazminat alacaksın, adama eziyet edeceksin vs. Ne kadar adil olur, bir tanrıya ne kadar yakışır?
SilBence burada gözden kaçırdığın nokta insanların ne olursa olsun memnun kalmamaları ve ahiret günü hesaba katıldığında "Dünyaya Nasıl Gelmek İsterdin" sorusunun anlam kazanması;
Silhttp://www.hayatinanlaminedir.com/kader-ve-haksizlik-problemi-uzerine-pekiya-bu-dunyaya-nasil-ve-kim-olarak-gelecegimizi-biz-insanlar-seciyorsak/
http://www.hayatinanlaminedir.com/dunyaya-nasil-gelecegimi-secme-hakkin-olsaydi-kesinlikle-guzel-gelmeyi-secerdim/
http://www.hayatinanlaminedir.com/zengin-ve-guzel-olmak-hesap-gunu-gozonune-alindiginda-avantajmidir-yoksa-dezavantajmidir/
Bu arada ileri sürdüğün fikri tam olarak anlayamadım. Yani eğer Allah sana dünyaya nasıl geleceğin konusunda seçme hakkı tanısaydı şu sonucamı ulaşırdın?
"Sen biriyle anlaşma yapıyorsun fakat özellikle unutturuyorsun ki kendi görevini yerine getiremesin, böylece tazminat alacaksın, adama eziyet edeceksin vs. Ne kadar adil olur, bir tanrıya ne kadar yakışır?"
Bilgisayar ve özellikle Devasa Online Oyunları hiç denememiş birisine durumu anlatmak gerçekten çok zor, ama aranızda World of Warcraft veya benzer bir oyun oynayan varsa tam olarak aşağıda demek istediğimi anlayacaktır;
İleri sürdüğün görüşün gerçek hayat senaryosundaki mantığını şu şekilde kuruyorum;
1 - World of Warcraft oyununda Hunter karakteri açtım. Bu karakter yakından gelenlere fazla hasar veremiyor fakat elindeki tüfek / ok sayesinde uzaktan bazı classlara sağlam vurabiliyor. Karakterimi tamamen kendi rızam ile seçtim ve oyunu devamında skill ağacımı (karakterimi güçlendirecek olan ek özelliklerimi) kendi elimle belirliyorum.
2 - Oyun başlıyor ve senin ileri sürdüğün gibi birşekilde bu karakteri kendimin seçtiğini unutuyorum. Oyun ilerliyor, kendi Skill ağacımı kendim diziyorum, fakat gelen geçen beni öldürüyor. Evet, Büyücüleri rahatlıkla öldürebiliyorum ama heryer Rogue kaynıyor ve bir Rogue un yanıma gelmesiyle ölmem bir oluyor.
3 - Oyunda karakterimi seçtiğimi unuttuğum için isyan ediyorum ve diyorumki "Lanet olsun bu karaktere. Gelen geçen beni öldürüyor. Bu oyun hiç adil değil. Lvl 60 warrior tekbaşına şu zinada giriyor, ben birisi yanımda olmadan iki adım ilerleyemiyorum. Bu oyunda korkunç bir haksızlık var" diyerek oyunu bırakıyorum.
4 - Dahasonra hafızam yerine gelior ve Blizzard bana tekrar karakter seçme hakkı veriyor. (Tekrar oyuna gönderiliyorum) Busefer daha şanslı olduğunu düşündüğüm için Rogue açıyorum ve yine seçtiğim karakteri unutuyorum. (Kendi rızam ile başka bir coğrafyada doğan başka karakter seçiyorum)
5 - Oyun biraz ilerliyor ve odane, iki Rogue yolda giderken bir Warrior görüyoruz ve dalıyoruz, fakat Warrior ikimizide indidiyor. Bu ne büyük haksızlık! Blizzard neden bu Warriorları bukadar güçlü, Rogue'ları bkadar güçsüz tasarlamış olabilir. Bu oyunu yapanlar kafayı yemiş olmalı. Oyunu yine bırakıyorum.
Şimdi, her karakterin ve ırkın kendisine göre artı ve eksileri vardır. Kendi rızan ile neyi alırsan al "Bana haksızlık yapılıyor" diyeceğin birşeyler mutlaka olacaktır. Oyunda dengeyi sağlayan bu etmen nekadar adil, Blizzard'a nekadar yakışıyor?
*Çok uç bir örnek verdiğim için şimdiden özür dilerim fakat artık milattan önce yaşamış filozofların fikirlerini papağan gibi tekrarlamak yerine modern dünyanın bize kattıklarıyla yorumlanması gerektiğini düşünüyorum.
Sanırım demek istediğin şeyi yanlış anladım, eleştirdiğin şey "Tanrı bizi sınav yapıyorsa bunu insanlara unutturmamalı çünkü bu adil değildir" kısmıydı.
SilBireysel olarak bunun tam bir unutturma olduğunu düşünmüyorum: Bilinen insanlık tarihindeki tüm toplumlara bunu hatırlatmak için "Din" gönderilmiştir, her insanın içerisinde doğuştan gelen ve zor zamanlarında sığındığı bir "Tanrı" inancı (Bknz: Uğurlu kalemler / İnsan hayatına yön veren burçlar / Evrene gönderilen pozitif enerjinin geri gelmesi) ve insanın içinde hayatın sınav olduğunu unutmasını engelleyen "Vicdan" mekanizması vardır. Dediğim gibi bir Tanrı'ya/Dine inan yada inanma, suç işlediğinde vicdanen pişman oluyorsan, çok zorda kaldığında görmediğin bir varlıktan yardım diliyorsan ve zinanın / içki içmenin günah olduğunu biliyorsan hesap gününde "bunları bilmiyordum, unutmuştum bana haksızlık edildi. Yaşadığım yerde hiçbir uyarı veya hatırlatıcı etmen yoktu" diyebilirmisin?.
Aklıma gelmişken yukarıdaki örnek Devasa online oyun oynamayanlar için fazla karmaşık oldu sanırım, buyüzden onunyerine şu soruyu kendinize sorabilirsiniz: "Eğer Dünya bir imtihan yeri olsaydı ve sana bu Dünyaya gelme konusunda seçim hakkı verilseydi -hatta birden fazla bu şans tanınsaydı ve öldükten sonra tekrar seçerek gelme hakkın olsaydı- Dünya hayatında Paris Hilton olarak yaşayıp yargılanmayı mı yoksa bir gecekonduda engelli maaşıyla geçinen, yüzündeki doğuştan gelen yara sebebiyle kimsenin yüzüne bakmadığı ve ezdiği fakir ama dindar bir kız olarak yaşayıp hesap gününde yargılanmayı isterdin?"
Tanrı-Adalet mantığından yaklaştığında Paris Hilton'un hesap sorgusu çok zor olacağı gibi, diğer kişinin zina gibi bir günahı işleme şansının çok düşük olmasının bir avantaj olmasının ötesinde yaşadığı zorluklar ve sıkıntılardan dolayı hesap gününde standart insanlardan çok çok daha rahat edeceği aşikardır. Bu hayatın geçici, ahiret hayatının ise sonsuz olduğu varsayıldığında, insana seçim hakkı tanındığı taktirde insanların büyük bir kısmının Paris Hilton gibi çok zengin olarak Dünyaya gelmek yerine Türkiye'de yaşayan sıradan bir vatandaş olarak doğup yaşamayı veya Afrika'da fakir bir kasabada doğmayı tercih edenlerin sayısı daha fazla olacaktır.
Evet, online oyun örneğin yanlış cevap. Sonradan anlamışsın ama ikinci cevap da tatmin etmiyor. Sözde gerçeği hatırlatma iddiası ile sunulan bir sürü din var, hangisinin doğru olduğunu nasıl bileceğiz? Bize mutlak din islam diye anlatıldı hep ancak diğer din mensuplarına gitsen emin ol hepsi kendininkine doğru diyor. Hem islamda bile bir kaç mezhep var, tek yol değil bu. Bu kadar seçenek içinde hatırlatıyor diyemezsin.
SilDahası bir şey hatırlamıyoruz ki bu hatırlatmak sayılsın. Doğum öncesinde tam neler oldu, neler konuşuldu hatırlarsan hatırlatmak olur bu. Seni azuributtin diye bir tanrı yarattı, benden sana bunu hatırlatmamı istedi. Hadi, islamı bırak azuributtiniyeye gel... bunu deyince ne hissediyorsan işte aynısını islam için hissediyorum şu anda.
Ayrıca bir tutarsızlık da var. Hatırlatmak için din gönderdi diyorsun, hatırlatmak isteyen adam başında neden unutturuyor ki?
Hem hatırlama eylemi seçerek yapılan bir şey mi? Bana verdiği zihin bunu hatırlayamıyorsa benim suçum nerede? Nereden tutarsan tut elde kalıyor bu iş. Bence akıl dini falan denip de körü körüne inanılmasını şart koşan bir din gerçek olamaz.
Neyi seçerdin soruna gelirsek bebek yaşta ölmeyi seçerdim, baksana cennet garantiymiş. Alt kademe olsun cennet olsun...
Merhaba;
SilNeyi seçerdin soruna gelirsek bebek yaşta ölmeyi seçerdim, baksana cennet garantiymiş. Alt kademe olsun cennet olsun...
İslam dinini hala islam alimleri kafasında yargılıyorsun. Kuran-ı kerimde Hz Nuh 1000 sene yaşadığı ve Hz Hızır’ın bir çocuğu öldürdüğü yazar ama neden Hz Nuh’ın 1000 yıl yaşadığı bildirilmez. Hz Hızır’ın öldürdüğü çocuğa ne olduğu veya olacağı ise Kuran’da yazmaz. İslam alimleri kendi yorumlarını getirselerde bunlar gaybi bilgidir.
Ya sana yaşaman için 1000 sene verildiyse ve ne olursa olsun bu 1000 seneyi doldurman gerekiyorsa? Ya bebekken öldüğünde dahaönce yaşadığın bir hayata göre yargılanacaksan? Ya bebek olarak öldüğünde dünyaya tekrar bebekken ölmeyeceğin şekilde gönderileceksen?
Sözde gerçeği hatırlatma iddiası ile sunulan bir sürü din var, hangisinin doğru olduğunu nasıl bileceğiz?
Pekala, “Vicdan” “toplum dini” ve “insan içindeki Tanrı’ya inanma” kısımlarının seni kötülükten alıkoymak adına sağlanmış birer hatırlatma/uyarı olduklarını es geçiyorum.
Butür sorulara standart bir cevap verebilirim “insanların islam dinini bildikleri kadarıyla sorumludurlar. Eğer haberi yoksa yaptığı iyilik ve kötülüklere göre yargılanır” gibi birsürü şey yazabilirim ama zaten dahaönce defalarca duyduğun şeyleri tekrar edeceğimi düşünüyorum; (duymadıysan da ya google la)
Buyüzden modern kültürden faydalanarak olaya biraz daha farklı bir bakış açısı getirmek istiyorum; Dahaöncede dediğim gibi yaratılış hakkında hiçbirşey bilmiyoruz. Pekiya dünyadaki tek hayat sınavına giren toplum müslümanlar ise? Dahada ötesi dünyada yaşayan ve bu sınava giren tek varlık sen isen ve çevrende gördüğün insanlar senin hayat sınavın için tasarlanmış sahte varlıklar ise? Ben aşağıdaki gibi bir uyarıda bulunsam bana bunun doğru olmadığını kanıtlamanı istesem ne yapardın?
“Allah sana hesap gününde tekrar dünyaya dönmek konusunda yalvarman üzerine dünyada iyimi yoksa kötümü olmayı seçeceğin konusunda son bir şans daha verdi. Bu dünyadaki tek gerçek sensin. Geri kalan herşeysahte bir dekor. Yaptığın tüm dünyevi çabalar boşuna, topladığın tüm altınlar, okuduğun tüm okullar.. hepsi seni oyalamak için düzenlenen dekorun parçası.
SilSenin gerçeği görmen için elimizden geleni yapıyoruz. Truman Show, Matrix, ve tüm diğer filmleri sana bu gerçeği anlatmak için tasarladık.
Çevrene bir bak, insanların sorgusuz sualsiz benimsediği dinler var. Bu dinin felsefesi insanlara bu dünyanın geçici olduğu ve yaptıkları kötü şeyler yüzünden sonsuza kadar cehennemde veya cennete yaşayacaklarını söylüyor, ama onları dikkatli incele, hiç kimse böyle bir kural varmış gibi yaşamıyor. Sence bu saçma değilmi? Sence bu ne kadar gerçekçi?
O insanlara daha dikkatli bak. Dünyanın geçici olduğunu söylüyorlar fakat tam tersine bu dünya gerçekmiş gibi daha iyi araba, daha büyük ev, daha geniş ekrana sahip televizyon almak için yarışıyor ve, bunu seninde yapmamı bekliyorlar. Halbuki İkinizde evinize gittiğimizde aynı televizyon programını izliyorsunuz, tek bir farkla; O çabalayanlar dev ekranda, sen ise daha küçük bir ekranda izliyorsun.
Bu kişiler saatte 250 km hızla giden otomobilde satın alıyor ama İstanbul iş çıkışı trafiğinde bunlarla yanyana gidiyorsun.
Dünyayı biraz daha dikkatli incelediğinde nekadar mantıksız olduğunu farkedeceksin.
Yaşadığın bu hayatın hala gerçek olduğu konusunda şüphemi duyuyorsun? Tamam ozaman, bir düşün; bir konu hakkında en yetenekli yada bilgili kişi değil, ezberi en iyi olan ve okul notları en yüksek olan, -sistemdeki en yaratıcı ve problem çözücü değil, en aptal kişi- doktor,mühendis, bilim adamı oluyor. Sence bu çok mantıksız değilmi? Zeki ve bilgili olduğunu iddia eden bir toplumun bukadar mantıksız davranması sence gerçekten mümkün olabilir mi?
Bak, haddimi aşarak sana bir kıyak geçiyorum ve sana verilen bu son fırsattan uyandıktan sonra sana sorulacak soruyu şuanda söylüyorum, bu sorunun cevabını vermeye hazır mısın? Eğer değilsen, hazırlansan çok iyi olur;
“Dünyadaki bu çelişkileri ve mantık hatalarını farkedemedin mi? Biz sana akıl, anlayabilmen için ilgilendiğin filimlerden, müziklerden bilgi verdik, ve sen yaşadığın o dünyanın gerçek olmadığını anlayamadın mı? Dünyaya dönmek için yalvardın, biz sana şans verdik. Gerçekte bile varolmayan diğer sahte karakterlere özendin, dünyalık istedin, bizde sana bunları verdik, ama doymadın.
En hızlı arabayı, en güzel sevgiliyi en iyi okulları istedin, seni saptırmayacak şekilde hepsini sana verdik. Belki bunları verdiğimizde dünya hayatından vazgeçer diyerek bazı isteklerini fazlasıyla verdik. Deli gibi araba istedğinde sana arabanın en güzelini verdik. Sen ise araban olmasına rağmen sana verdiğimiz bu son fırsatı değerlendirmek yerine, daha hızlı araba almak için vaktini harcadın.
Sana verilen tüm bu son sanş fırsatına rağmen yine başarısız oldun. Buyüzden azabını 2 katına çıkartıyoruz. Dilersen seni birkez daha dünyaya gönderebiliriz, ama yine başarısız olursan 4 kat azaba hazırmısın? Ne? Busefer tekrar dönmek istemiyor ve cehennemi kabul mü ediyorsun? Pekala…
Hep aynı kapıya çıkıyoruz, eğer bu anlattıkların hakikat ise, bunu kanıtlaması gereken sensin. Değilse benden körü körüne inanmamı bekleyemezsin çünkü iş belkiye kaldı mı ihtimaller bitmez.
SilDünyanın mantıksız oluşu beni, başıboş olduğuna inandırıyor. Küçükken her halta çarpılırsın diye korkutulduk ama gel gör ki allaha açıkça küfür eden bile çarpılmıyor. En garibi ise allahın adını kullanarak ceplerini dolduran dolandırıcılara bile hiç bir halt olmaması. Kendini göstermiyor tamam diyelim, bir üflemeye 300 lira söğüşleyen üfürükçüyü neden cezalandır mıyor? Putları kırıp kendilerini bile koruyamayan tanrılar demediniz mi siz? Allah kendi adını bile koruyamayan bir tanrı, neyine inanayım?
Sana ondan bundan bol bol verdik diyorsun, sen zengin çocuğusun galiba, bana bol bol verildiği falan yok.
“Hep aynı kapıya çıkıyoruz, eğer bu anlattıkların hakikat ise, bunu kanıtlaması gereken sensin. Değilse benden körü körüne inanmamı bekleyemezsin çünkü iş belkiye kaldı mı ihtimaller bitmez.”
SilKesinlikle haklısın. Zaten körü körüne inanmamak için ciddi bir çaba sarfediyorum bireysel olarak ama eleştiri yaparken daha adil olmalıyız bence. Elbetteki anlattıklarım tamamen olasılık, ben sadece olaya biraz daha objektif bakış açısı kazandırmaya çalışıyorum.
Demek istediğim aslında şu: Bu sorgulamayı yaparken felsefeyi kullanıyoruz ama hayatın tam olarak ne olduğu hakkında kesin bir bilgimiz yok. Rüyalarımızda geçirdiğimiz anların gerçekmi yoksa rüyamı olduğunu bile ayıramıyoruz çoğu zaman. Farkındamısın bilmiyorum ama şuanda "Tanrı varasa adil değildir ve kötüdür. Ayrıca neden sınav yapsın" diye yargılama sonucunda bizim haklı ve Tanrı’nın haksız olduğu sonucna ulaşıyorsunuz. İyi aferin Alfa inanmadığın ve kafanda kurduğun tanrı hakkında çok müthiş bir yazı yazmışsın akıl ve mantığa uyuyor harikasın.. cevap bumudur?
Tanrı biz insanlara kendi dünya ve karakterlerini tasarlama, kendi düzenlerimizi / kanunlarımızı kurma fırsatı veriyor ve kağıt üzerinde Tanrı'ya ahlak ve adalet dersi veren insanoğlunun böyle bir fırsat verildiğinde aynı ahlak normlarını kullanmadığını, tamtersi butür yapımları ayakta alkışladığını görüyoruz.
“Küçükken her halta çarpılırsın diye korkutulduk ama gel gör ki allaha açıkça küfür eden bile çarpılmıyor. En garibi ise allahın adını kullanarak ceplerini dolduran dolandırıcılara bile hiç bir halt olmaması. Kendini göstermiyor tamam diyelim, bir üflemeye 300 lira söğüşleyen üfürükçüyü neden cezalandır mıyor? Putları kırıp kendilerini bile koruyamayan tanrılar demediniz mi siz? Allah kendi adını bile koruyamayan bir tanrı, neyine inanayım?”
Halkın büyük bir çoğunuluğunun kafasında oluşturduğu Tanrı imajına dayandığımızda haklısın. Hatta Tanrı’ya küfrettiğinde seni çarpılmıyorsa bu herşeye hakim veya bizi önemsemeyen bir Tanrının varolmadığının kanıtı olduğu sonucuna kadar gidebilirsin.
Ben bu sorunun cevabının sadece “Hayat sınav olsaydı” bakış açısı ile bakıldığında cevaplanabilineceğini düşünüyorum. Tanrı küfür eden yada hırsızlık yapana yıldırımlar gönderseydi sence inanmayan insan kalırmıydı? Eğer Tanrı kendisine ençok ibadet edene altınlar, evler, yatlar katlar verseydi inanmayan / başını secdeden kaldırmayan insan kalırmıydı?.
“Dünyanın mantıksız oluşu beni, başıboş olduğuna inandırıyor.”
Dünyanın mantıksız oluşu da bende dünya hayatının aslında uğrunda savaşmaya deymeyecek kadar boş, insanı soruglamak zorunda bırakacak kadar “şüphe uyandırıcı” olduğunu düşündürüyor.
Sana ondan bundan bol bol verdik diyorsun, sen zengin çocuğusun galiba, bana bol bol verildiği falan yok.
Hesapladım, günümün yol dahil 12 saatini işyerinde çalışarak geçirmek zorunda kalıyorum. Bukadar zengin olsaydım sanırım böyle vakit harcamazdım
Ama rızık verme ve adaleti sorgulayacaksak: Bundan 100 yıl önce barınacak yer ve yarının rızkını kurtarmak için yaşayan insanoğlunun (-ki bugün hala Anadolu’da köylerde benzer hayat süren insanlar mevcut) bugün Padişahlarından bile daha iyi koşullarda yaşayıp (bakınız evinizde anında sıcak ve soğuk su, odun kömür derdi olmadan ısınma, rahat yataklar, dünyanın heryerindeki olaylardan anında haberdar olmanız ve sonsuz bilgiye hızlı ve ücretsizce ulaşmanızı sağlayan teknoloji, marketlerde sayamayacağınız kadar çok çeşitli ucuz gıdalar) kapısının önünde iyi bir arabası olmadığı için dünyanın kendisine karşı adil olmadığını ileri sürmesini insan nankörlüğünün zirvesi olarak görüyorum.
Yargılanan biz isek, bizim akıl ve mantık işleyişimiz önemlidir Allah'ınki değil. Allah bizi kendi anlayışından farklı şekilde işler kıldıysa, neden kendi anlayışına göre yargılıyor? Türkçe konuşan robot yapıp, ingilizce anlamıyor diye kızmaya benziyor bu. Önemli olan kendi anlayışı ise, bizi de o şekilde yaratmalıydı ki ona göre davranırdık.
Sil"O zaman herkes inanırdı" şeklindeki ifadeler ikna etmiyor. Karışmayacak olsa peygamber neden göndermiş? Hem bizzat görmelerine rağmen inanmayanlar da olmamış mı? Allah'ın bize verdiği mantık, inanabilmek için kanıt istiyor. Görünmüyor, ismine leke sürdürüyor, mesajlarını daha kendi 100% müslüman olamamış insanlardan duyuyoruz... kusura bakmasın, bu durumda yalan olduğuna inanmak daha mantıklı. Daha doğrusu bana verdiği akıl ve mantık bu sonuca varıyor, benim suçum değil.
Nankörlük konusunda biraz hakkın var, geçmişe göre daha iyi durumdayız ve bu yüzden daha iyimser olmak lazım. Ancak göreceli olarak düşünmek de lazım. Bin yıl önce kombi veya araba yoktu ama bu devirde var. Yani toptan bir gelişme var, neden bazılarına az veriliyor? O devirde bol bol yakacak veya at ve arabası olarak düşünebilirsin. Yani bin yıl önce at arabası olmayan nasıl şikayet ediyorduysa şimdi de at arabası olup kamyoneti olmayan şikayet edebilir. Zaten varlık ile yokluk görecelidir. Birinde var diğerinde yoksa adaletsiz dersin, kimsede yoksa nasıl adaletsiz olsun. Ona bakarsan hiçkimse hiçbir zaman şikayet etmemeli çünkü ömrü esir düşüp işkence görerek geçmiş insanlar var, onlara kıyasla bugün çöpten beslenen birinin durumu bile daha iyi yani. İşkence gören de şikayet etmemeli çünkü ondan daha beteri de vardır yani insanlık tarihinde gelmiş gelmiş en kötü durumdaki kimse sadece o yakınabilir bu durumda, diğer herkes ondan iyi.
Güzel insan, düşünüyorsun bu çok güzel bir şey bu konuda taktir ettim fakat bu dünyada yaşamış veya yaşayan köleler var onların artılarını söyleyebilir misin bana? Veya kimin dünyaya köle olarak gelmek isteyeceğini? Dar düşünmek ve "neden tanrıya inanmalıyım" mantığıyla düşünmek sana bir şey kazandırmaz. Olaya biraz objektif açıdan bakman gerek.
Silİnsanların ''sınav olduğunu bile bilmemesi'' ve onlara ''tam bir özgür irade verilmesi''(Bu; ülkelerin, dinlerin, ırksal ayrımların vb. olmaması ile sağlanabilirdi ve insanlar sadece ''yaptığı iyilik ve kötülükler'' üzerinden değerlendirilebilirdi. Bu Tanrı için pek zor olmamalı) daha iyi ve daha adil bir sınav ortamı sağlamaz mıydı?
YanıtlaSilİnsanların hayatın sınav olduğunu bilmemesi tartışmalı bir konu çünkü tarih bize birbirinden bağımsız olmasına rağmen neredeyse her toplumun bir dine ve "Kötülük yaptığında cezalandıran Tanrı" anlayışına sahip olduğunu göstermiştir. “Neden her toplumda din var” sorusuna karşılık verilen "yıldırımdan korkup Tanrı yaratan insan" cevabının oldukça yetersiz bir açıklama olduğunu düşünüyorum.
Dünyanın sınav olup olmadığını konusunda insan vicdanının gözardı edilemeyecek kadar çok büyük kanıt olduğunu düşünüyorum. Mantıken baktığında her insanın içinde kötülük yaparken değil, kötülük yaptıktan sonra çalışan bir Vicdan mahkemesi var ve insanın başına daha kötü birşey geleceğini bilmesine rağmen bu Vicdani acıyı dindirmek için ona saçma kararlar almasına sebebep olacak kadar güçlü bir mekanizma (Örneğin birisini öldüren ve yakalanma ihtimali olmayan bir kişinin vicdan azabı yüzünden suçunu itiraf etmesi ve hapse girmesi -yani kendini bu dünyada cezalandırması- gibi. Çıkar sonuç açısından değerlendirildiğinde yakanlanma ihtimali olmayan bir insanın cinayetten 10 sene sonra kendisini hapse attırması insan mantığına ve çıkarlarına tamamen ters düşen çok ciddi bir hatadır.) (Evrimin bu konudaki açıklamasının oldukça komik ve yetersiz bir açıklama olduğunu düşünüyorum)
“hayat sınavsa insanın iyi kötü kavramını neye göre belirleyecek” sorusunun ise gönderilen dinler ile açıklandığını düşünüyorum. Şuana kadar gelen yüzlerce farklı inanç olsa da hepsinin temeli haksız insan öldürme, hırsızlık yapma, zina yapma gibi temellere dayanmaktadır. (Konuya İslami açıdan bakarsak gönderilen dinlere karşılık bazı yaptırımlarda beraberinde gelmektedir: Domuz eti yememek veya içkinin yasaklanması gibi).
Örneğin Din-Tanrı ve Ahlak kurallarının oluşmasındaki bağlantı şu şekilde başlamış ve devam ediyor olamazmı?:
-Allah insanı diğer varlıklardan daha şanslı / özgür yaratır fakat diğer yaratılanlara karşı adil olmak için onlara bir ömür biçer.
-İnsan bununla tatmin olmaz ve bunun üzerine Tanrı yine adil olmak için insana “sınav” şartı getirir ve dünyaya gönderir,
-Sınav mantığına göre dünyaya gönderilen insanlar yaptıkları davranışlara göre cennete-cehenneme gönderilirler fakat zaman içerisinde insanlar iyi ve kötü kavramının ne olduğunu bilemedikleri için kendi “Ahlak” kurallarını koyarlar. Allah buna karşılık -dahaönce yaşayan diğer insanlara haksızlık yamamak adına kendisini direk kanıtlamadan- insanlara enazından iyi ve kötü kavramının ne olduğuna dair bilgi ve kuralları peygamberler aracılığı ile gönderir, ama bunun karşılığında birkaç ek yasak/kural getirir: Domuz yemek yasak, Allah’ın tek olduğunu zorunlu olarak kabul edeceksin gibi)
Bugün bir Tanrı’ya inan yada inanma, zinanın Tanrı’nın yasakladığı bir şey olduğu biliyorsun ve bunu hangi dine inanırsa inansın tüm dünyanın geri kalanıda biliyor.
İnsanları sınav yapmak isteyen bir Tanrı'nın onlara ''tam bir özgür irade'' vermesi daha mantıklı olmaz mıydı? Peki insan bu hayat sınavında nekadar özgür?
YanıtlaSilAslında seninde bildiğin gibi insan dilediği herşeyi yapmak konusunda özgürdür, tabiki sonuçlarına katlanmayı kabul etmek şartıyla. Örneğin Allah'ın bizi yaptıklarımızdan veya düşüncelerimizden dolayı anında yıldırımlar göndererek çarpmadığın gözönüne alırsak “ nekadar özgürüz” sorusunun cevabına ulaşabiliriz ama elbetteki bu yeterli bir cevap olmayacaktır.
İşte buyüzden sitemin temelinde ulaşmaya çalıştığım ana hedeflerimden birtaneside insanların düşünce konusunda nekadar özgür bırakıldığını kanıtlamak. Başarılı olup olmadığım elbetteki tartışılabilinir fakat senin Tanrı’nın yokluğu veya İslamiyetin nekadar kötü olduğu hakkında ileri sürdüğün konular aslında Tanrı’nın kanıtı veya günümüzde İslam dininde yaşanan problemlerin cevabını bulmak içinde kullanabilir.
Senin için Tanrı’nın yokluğunu kanıtlayan bir bilgi, örneğin Evrenin nekadar büyük olduğu konusu, benim için Tanrı’nın varlığını kanıtlayabilir. Sen buna “Hadi ama Tanrı varsa neden evrenin devamını bukadar boş yarattı” derken ben “Evrenin genişliği ve şuana kadar diğer gezegenlerde hayat olmadığını kanıtlanması yaratılışın şans eseri olmadığının delilidir” şeklinde yorumlayabilirim.
Bilginin aynı bilgi olmasına rağmen bu şekilde birbirine tamamen zıt iki farklı görüş tarafından yorumlanabilir olmasının ise aslında biz insanların düşünce konusunda bile nekadar özgür olduğumuzu kanıtladığını düşünüyorum.
Kimin cennete yada Cehenneme gideceği konusunun Kuran-ı Kerime bakıldığında konunun yanlış anlaşıldığını ve insanların sürekli kendi düşüncelerine uyanları cennete (Bknz: Ekmek almaya giden çocuğun ölmesi) ve uymayan diğer insanları cehenneme göndermelerinin büyük bir hata olduğunu düşünüyorum. Örneğin Kuran-ı Kerim çok net bir şekilde insanların atalarının dinlerine uymasını ve bilinçsiz imanı eleştirir. Kuranda Hz İbrahim'in toplumun dinine karşı çıkıp tek tanrıya yönelmesi övülmektedir. Einstein'ın ise "bir insanın Tanrı olabileceği fikrini reddetmesi fakat yaratıcının varlığına inanması sence onu cennetlik mi yoksa cehennemlik mi kılar? (buradan sonra problem “Bukadar çok insanı tek seferde öldürmenin yolunu bulan birisi cennetlikmidir yoksa cehennemlikmidir” ve “Kader varsa Hitler’in yaptıklarından ne suçu var” sorularına doğru ilerliyor)
http://www.hayatinanlaminedir.com/islamiyet-ve-cehalet-birarada-yuruyebilirmi/
Ezbere cevaplar veriyorsunuz sanki. Biz özgür değiliz, açıkça tanrı tarafından şekillendiriliyoruz. Genler ile, aile ile, akrabalar ile, çevre ile, kısaca her türlü fiziksel özellik ve deneyim ile zincirleme bir reaksiyon gibi sürüklüyor bizi hayatta. Hiç bir şeyi aslında biz seçmiyoruz. Seçiyormuş gibi görünsek de aslında psikolojimiz belli bir sisteme göre hareket ediyor. Organik birer robot gibiyiz.
SilBu arada şuna bir cevabınız var mı, sorumlu olan parçamız tam olarak nedir? Ben tanrıdan bağımsız, tamamen kendime ait bir şey yaratabilir miyim? İrade var diyoruz ama nedir bu irade? İradenin işleyiş mekanizmasını biz yoktan mı yarattık yoksa tanrı nasıl verdiyse öyle mi işlemek zorunda bu meret? İradem yanlış çalışıyorsa, tanrı yanlış çalışan bir irade yaratmış demektir yoksa bizler tanrıdan bağımsız bir özellik yaratabiliyoruz anlamı çıkar.
Eğer Dünyaya Gelmeyi Sen Seçseydin Nasıl Gelmeyi Seçerdin Sorusunun Cevabı;
Silhttp://www.hayatinanlaminedir.com/kader-ve-haksizlik-problemi-uzerine-pekiya-bu-dunyaya-nasil-ve-kim-olarak-gelecegimizi-biz-insanlar-seciyorsak/
http://www.hayatinanlaminedir.com/dunyaya-nasil-gelecegimi-secme-hakkin-olsaydi-kesinlikle-guzel-gelmeyi-secerdim/
http://www.hayatinanlaminedir.com/zengin-ve-guzel-olmak-hesap-gunu-gozonune-alindiginda-avantajmidir-yoksa-dezavantajmidir/
Bizim sorumlu olduğumuz parça tam olarak nedir sorusunun cevabı için (Eğer bilgisyar oyunlarıyla ilgileniyorsan cevabı bulmak için resimlere bakman yeterli)
http://www.hayatinanlaminedir.com/herseyin-cevabi/
yüzlerce yıldır sorulan "Kader ve sorumluluk" problemini günümüzdeki bilgisayar oyunlarının mükemmel bir şekilde çözümlediğini düşünüyorum. Sorumlu olan parçamız tam olarak nedir sorusunun cevabnı bulmak için düz mantık gitmek yerine örneğin Call of Duty 4 adlı oyununu açıp oynarken sorgulaman cevabı bulman için yeterlidir. (Videoyu izlerken veya yazdıklarımı okurken saçma gelebilir ama bu oyunu oynarken sorularını yöneltmen anlatmak istediğimi tam olarak kavramanı sağlayacaktır)
http://www.youtube.com/watch?v=IXl3g9j8Kw4
Oyunun senin dışında işleyen bir senaryosu vardır, Afirkada bir operasyona gitmeyide sen seçmezsin, oyunda belirli noktalara geldiğinde Script denilen ve tamamen senin dışında gelişen olaylar gelişir ama tüm bunlara rağmen oyunda yaptıklarından tamamen sen sorumlusundur. Oyunun başında helikopterle bir gemiye bırakılmayı sen istememişsindir, bunu engelleyemezsin ama gemiye indiğinde teröristlere ateş edip etmemen senin kararındır ve ölüp ölmemen senin aldığın kararın sonucudur. Geminin en altına geldiğinde bir script girer ve gemi biranda patlayarak su almaya başlar. Bu olayın senle hiçbir alakası yoktur, tamamen programcının kararıdır. İstersen 5 dakika sonra o noktaya git, istersen 50 dk sonra o noktaya git gemi tam olarak sen oraya gittiğinde patlayarak su almaya başlayacaktır ve intahar etmek dışında yapacağın hiçbirşey bu kararı durduramayacaktır. Ama bu patlama scripti senin eline olmamasına rağmen bu patlamadan hızlıca koşarak uzaklaşman ve karşına biraz sonra çıkacak olan "Şu boşluktan atlamak zorundasın" scripti yine tamamen senin sorumluluğundur.
Bu oyunda limitlerin vardır. Programcı seni bu scriptleri yazmadan da başına felaketlerin gelmesini engelleyebilirdi, sana tek atışta tüm düşmanları öldüren bir silah verebilirdi ama yapmadı. Programcı böyle olmasını istiyordu ve böyle oldu. Bu o programcının oyunu ve istediğini yapar.
*tam olarak ezbere cevaplar veriyorsunuz kısmını anlayamadım...
Bence sen online oyunlarla bağdaştırmayı bırak.
SilÖncelikle, online oyunlara sen başlarsın ve oyun oynadığını unutmazsın. Dünya oyununa biz başlamış olsak bile bu bize unutturulunca işin anlamı kalmıyor. Allah din gönderip hatırlatmaya çalışıyor dersen de saçmalık, madem hatırlatmaya çalışacak ne diye unutturuyor?
Oyunda yaptıklarından, ateş etmeyi seçmenden sorumlusun demen de yanlış. Oyun oynuyorsun, oyunu bitirmeye çalışıyorsun, oyun sistemi neyi gerektiriyorsa onu yapıyorsun. Sadece scriptler değil, oyunun kuralları da senin elinde değil. Düşmanları öldürmezsen ilerleme yok, bunun neresinde seçim? Hem yapımcı firma bize, "kimseyi vurma oyunda biz sonra sana sonunu gösterecez(cennet), ama vurursan hapse atarız haa(cehennem)" demiyor ki! Böyle bir şey deseler "ne halt etmeye yaptınız lan o zaman oyunu" deriz adamlara değil mi?
Farkında değilsin oyun örneği dini yalanlıyor. Oyunda sen seçmezsin, oyunun hikayesi seni bir şeyler yapmaya iter hep. Gerçek hayatta da genlerin, ailen, akraba, arkadaş çevrende yaşadığın şeyler seni yönlendirir hep. Bizi biz yapan deneyimlerimizdir ve tanrının verdiği zihnin, tanrının belirlediği mekanizmaya göre bu deneyimlerden çıkardığı sonuçlardır.
Bu yorum yazar tarafından silindi.
SilBireysel fikrim Kader ve insan iradesinin yerini anlamanın en iyi deneyesel örneğinin bilgisayar oyunları -ve özellikle insana seçim hakkı tanıyan ve MMORPG oyunları- olduğunudur. Bana “”Online oyunlarla bağdaştırmayı bırak” tavsiyen ortaçağda dünyanın yuvarlak olabileceğini deneylere dayandıran birsine “Bırak şimdi kanıtı, dünya kaplumbağamı yoksa balığın sırtındamı” tavsiyene benzediği için “Eğer adil Tanrı varsa ve hayat sınavsa bana haksızlık ediliyor” saldırılarına karşılık böyle deneysel bir örnek vermeyi kesmemin yanlış olduğunu düşünüyorum. Ortada herşeyi bilen ve senaryo/script yazan programcıya rağmen insana özgür irade verilmesinin deneysel kanıtı var.
SilFarkında değilsin oyun örneği dini yalanlıyor.”
Neden böyle yazıdığını gerçekten anlayamadım. Bir hatam varsa lütfen bu konuda bana yardımcı ol. Yazımın en başından beri olayın Gaybi mesele olduğunu ve “Tanrı-Kader-Adalet” konusunun insan zihninin ötesinde bir kavram olabileceğini söylemiştim. Evet, konuyu bilgisayar oyunu gibi düşünmek yanlış bir örnek olabilir ama örneklendirme açısından Devasa online oyunların bize bu konuda bir cevap verebileceğini düşündüğümün altını çiziyorum.
Daha önce oyun programcılığı ile amatör olarak ilgilenmiş birisi olarak örneğin böyle bir oyun bize şunları kanıtladığını söyleyebilirim;
Programcı sen ateş ettiğinde, zıpladığında sonuçlarının ne olacağını bilmek ve bunları önceden programlamak zorundadır. Eğer sen bir oyun karakteri boşluğa atlayarak intihar ettiğinde bunun sonucunu oyuna yazmaz isen oyun çökerek hata verecektir. Programcı bu karakter intihar ettiğinde “Karakter kendisine x puan hasar vererek öldürdü. Görev başarısızlık sonuçlandı” kısmını o kişi bu hamleyi oyun boyunca yapmayacak olsa bile yapabileceğini tahmin etmek ve oyun kodlarına yazmak zorundadır!
Kısacası progamcı senin yapacağın ve yapmayacağın herşeyi bilmek zorundır ama senin evinde bu oyunu oynarken vereceğin kararları bilemez ve bilmek zorunda değildir: (Bu deneyim bize şunu kanıtlamaktadır: Tanrı herşeyi bilebilir. “Benim yapacaklarımı biliyorsa benim bunda ne suçum var” saçma bir sorudur. Yanlız “Senin ileride yapacağın seçimlerini de bilebilir” kısmı isse Gayba girer.)
İnsanların özgür iradesi vardır ve programcı herşeyi bilse bile seçimlerden insan sorumludur : (Bu deneyim bize şunu kanıtlamaktadır: Herşeyi bilen Tanrı’nın olduğu bu dünyada yine seçimlerinden sen sorumlusundur)
Programcı oyuna müdahele edebilir. Oyunda başımıza önceden tasarlanmış felaketler gerebilir ama bu bizi öldürmek veya oyundan kopartmak için değildir: (Bu deneyim bize şunu kanıtlamaktadır: Tanrı Kader gereğince başımıza belirli olaylar / felaketler getirebilir. Bunlar haksızlık değildir)
Oyunda başımıza gelen scriptler, standart silah ve cephane verilerek helikopter ile bir gemiye bırakılmak veya oyunun ortasında gerçekleşen geminin patlama sahnesi insanların kaldramamacakları yada başa çıkamayacakları felaketler değildir: (Bu deneyim bize şunu kanıtlamaktadır: Eğer dünyaya Tanrı’nın istediği şekilde gönderildiysek başımıza nekadar kötü br olay gelirse gelsin Tanrı kaldıramayacağımız yük vermez ve bir çıkış yolu olmalıdır cevabı olabilir ama olmayabilirde.)
Herşeyden önemlisi programcı oyunu dilediği gibi tasarlar. Buna kimse karışamaz. Hiçkimse kalkıpta “Kardeşim bukadar canlıyı oyunda kesiyorsun, yokmu onların canı” diyemez. Oyun boyunca sizin öldürmek zorunda kaldığınız hiçbir terörist “programcı beni neden böyle tasarladın bana neden haksızlık yaptın.” demez, diyemez. Programcı dilerse karakteri hafızasını kaybetmiş şekilde oyuna başlatır fakat senaryoya uymaya zorlar. Hiçbir oyun karakteri “Programcı senin kudretli zırhlar tasarlamaya gücün vardı ama bana vermedin, sen çok kötü niyetlisin” diyemez. Olurda bu karakterlere yapay zeka verilse ve böyle demeye başlasalar ve bilgisayar oyun dünyasında programcıya isyan çıkartsalar hiçbir firma / kurum bu bilgisayar oyunu tasarlayan firmaya “Bak bunlarında yaşam enerjisi var neden zulmediyorsun” diyerek oyunu yayından kaldırtamaz, çünkü oyunu tasarlayan firmanı diyeceği şey şudur: “sanane, ben oyunu böyle tasarladım. Bu benimle oyun karakterleri arasında bundan sanane?”
SilVarsa Call of Duty 4 oynamış ve bitirmiş birisi varsa sorum şu: sen bu oyunu oynarken şunları söyleyerekmi bitirdin oyunu:
“Oyunda yaptıklarından, ateş etmeyi seçmenden sorumlusun demen de yanlış. Oyun oynuyorsun, oyunu bitirmeye çalışıyorsun, oyun sistemi neyi gerektiriyorsa onu yapıyorsun. Sadece scriptler değil, oyunun kuralları da senin elinde değil. Düşmanları öldürmezsen ilerleme yok, bunun neresinde seçim? “
yoksa “Ya şuradaki düşmana ateş edemedim ve beni vurdu. Birsonraki sefere daha dikkatli nişan alıp ateş edeceğim. ” “İşte bu be bir bölüm daha bitirdim” mi diyorsun? Çok basit bir soru, çok basit bir deney. Üzgünüm ama bu konuya hiçbir oyuncunun yapmadığı bir felsefeden bakmanın, yaşamda bir senaryo / script olsa bile (kader) oyundaki seçimlerin sana ait olduğunu inkar etmenin (Özgür irade) bir hata olduğunu ve hiç gerçekçi bir yaklaşım olmadığını düşünüyorum.
“Hem yapımcı firma bize, "kimseyi vurma oyunda biz sonra sana sonunu gösterecez(cennet), ama vurursan hapse atarız haa(cehennem)" demiyor ki!
Kesinlikle haklısın her düzen kendi kuralları çerçevesinde ilerler. Misal Call of Duty 4 oyununda senaryo değilde multiplayer kısmına girersen takım oyununde kendi arkadaşlarını vurduğunda “takım arkadaşlarını vurursan sana ceza veririrz. Devam edersen seni oyunda atarız haa” diyor. Buna karşılık rakip takım oyuncularından nekadar çok adam vurursan sana okadar ödül (Bakınız yeni silahlar, sınıflar ve perkler) veriyor.
Bu dünyada da sistem neyi gerektiriyorsa onu yapıyorsun. Sistem seni günah işlememen konusunda sürekli uyarıyor, toplum sana “bak çalma, adam öldürme seni hapse atarım haa” diyor. Tüm dünyada “çalma, adam öldürme seni cehenneme aratım haa” diyen Din/Tanrı inancı var. İçinde “çalma, adam öldürme yoksa seni rahat bırakmam ve dahaönce yaptığım gibi seni cezalandırım haa” diyen bir vicdanın var. Normalde Tanrı’ya yok sayan içgüdülerin zorda kalınca seni Tanrı’ya sığındırıyor..vs. İnsanlar tüm bu uyarılara ve bilmeye karşılık suç işlemeye devam ediyorlar.
“Oyunda sen seçmezsin, oyunun hikayesi seni bir şeyler yapmaya iter hep”
Sil“Oyunu oynayıp oynamamayı seçmek” ile “oyuna nasıl başlayacağını seçmek” arasında büyük bir fark var. Yaratılmayı ve dünyaya gönderilmeyi biz seçmiyor olabiliriz, benim kafamı kurcalayan ve sormak istediğim soru şu: “peki dünyaya hangi gene, aileye, akraba ve arkadaş çevresine geleceğimizi biz seçiyorsak?”
“Gerçek hayatta da genlerin, ailen, akraba, arkadaş çevrende yaşadığın şeyler seni yönlendirir hep. Bizi biz yapan deneyimlerimizdir ve tanrının verdiği zihnin, tanrının belirlediği mekanizmaya göre bu deneyimlerden çıkardığı sonuçlardır.”
Kesinlikle haklısın ama gerçekten tüm bunların özgür irademize etki ettiğini mi düşünüyorsun gerçekten?
Gerçek hayatta oyuna girip girmemeyi biz seçiyor olabilriz, ama oyuna başladıktan sonra olay tamamen “oyun kurallarına” göre şekil alır. Oyunlarda karakterinizin kaçıncı lvlde olduğunu neyi nekadar yaptığınız belirler. Hangi karakteri seçerek WOW dünyasına girerseniz girin, ortamda bir özgürlük ve yaptıklarınızın sorumluluğu vardır. Gidip PVP maçlarına girebilir, ortamda aylak aylak gezip insanlarla sohbet edebilir yada oturum yaratık keserek deneyim puanı ve eşya kazanabilirsiniz.
Bizi biz yapan deneyimlerimizdir, dindar bir ailede doğup tüm din ve ahlak kurallarını hiçe sayan ve inançsız bir ailden doğup Dindar olan birçok insan örneği mevcuttur.
İnsanlar özgürdür, deneyimlerini kendi seçimleri belirler. Bir erkek Pazar günü kız arkadaşıyla buluşup vakit geçirmek yerine oturup Alfa’nın hazırladığı hayatın anlamı hakkındaki bir makaleye yazı yazmak için düşünerek geçirebilir. (Özgür irade ve deneyim?)
Daha kısa yazmaya alışman lazım.
Sil"Peki ya ...yı biz seçiyorsak" gibi sorular mantıksız, belkiye kalırsa işin içinden çıkamazsın.
Genler ile deneyimlerin hür iradeyi ortadan kaldırdığına inanıyorum. Psikoloji denen bir bilim var, insanların düşünce sisteminde belli kurallar var. Bu sistem tamamen keşfedilirse ve bir insanın o anda aklındaki herşeyi bilebilirsen, o andan itibaren kukla gibi oynatabilirsin. Çünkü neye nasıl tepki vereceğini tam olarak biliyor olursun ve istersen kötüye, istersen iyiye yönlendirebilirsin. Bu bizim için imkansız olabilir ama allah için değil. Allah kendi diyor zerreden haberim var diye, her ayrıntımızdan haberdar ve bütün işleyiş mekanizmamızı kodlayan o. Bana yaşattıkları şeyler ile beni cehennemlik olmaya kendisi itiyor, bu kadar basit.
Bazen kendimi fazla kaptırıyorum.. özür..
SilEleştirine anlam veremedim. “Peki ya” sorusu mantıksız bir soru değil. Bilim ve felsefenin temelini oluşturan sorudur.
“Eğer hayat sınav ise” sorusunun arkasından gelebilecek bu sitedeki negatif eleştiriler gibi pozitif eleştirilerde yapılabilinir ve böyle bir konuda diğer olasılıkları gözardı edemeyiz. Ya Tanrı bana dünyadaki sınava giren tek varlık olduğum gerçeğini Matix ve Truman Show filmleri üzerinden anlatmaya çalışıyorsa? Ya benim tek gerçek ve benim dışımdaki herkesin bilinçsiz ve sınava tabi tutulmayan program kodlarından ibaret olduklarını bilgisayar oyunlarıyla aracılığı ile dolaylı olarak söylüyorsa? Ya Tanrı sınavın kurallarını bozmamak ama “habersizdik” de dememizi engellemek için bu yolu kullanıyorsa? Ya 10 dk sonra uyanacaksan ve "sana verilen fırsatta herşeyi ayrıntılı bir şekilde anlattık. Konulara adil ve objektif yaklaşacağına insan kibriyle yaklaştın ve cehenneme gitmeyi hakettiğini tekrar kanıtladın. Şimdi gir cehenneme" denecekse? Sorularıda gözardı edilmemelidir.
Oyunun çökmemesi için programcının her halttan haberinin olmasının oyuncuyu başarısızlığa götürmediği gibi Allah’ın bunu bilmesi de insanı cehenneme götürmez. (oyun dümnyasını baz alırsak bir oyuncunun “Programcının yaptığı scriptler yüzünden öldüm” demesine benziyor itiraz)
Psikoloji-yaptırım konusunda kesinlikle haklısın, hatta Medya-Reklam veya Twitter-Geziparkı örneklerinin güzel birer örnek olduğunu düşünüyorum ama senin ve benim gibi bu işi sorgulayanlar için konuşuyorum, misal Tanrı reddi veya kabulü konusundaki seçiminde özgür olmadığımızı öne sürebilirnisin? (Halk ve toplum dinine inanaları ötesinde dini sorgulamaktan bahsediyorum). Devlet istediği kadar propaganda yapsın ben inandıklarım konusunda özgür olduğumu düşünüyorum.
Eğer kastettiğin “Kalp kapanması” ve “Allah’ın dilediğine lütfederek cennet veya cehenneme göndermesi” konusu sanırım. Bu konuda birkaç makalem var, aşağıdaki linklerin öncesi ve sonrasındaki makalelerin yeşil renkli başlıklarına bakara düşüncelerim hakkında fikir alabilirsin ama tam oturmuş değil, yakın zamanda düzelteceğim;
http://www.hayatinanlaminedir.com/kalp-muhurlenmesi-ve-allahin-gunah-islememize-izin-vermesi/
Çok özet geçersem Allah dünyada hak edene kötülükten alıkoyarak, sevmediklerine ise mal/makan verip onların harama sapma konusuda dahafazla şans vererek ve bu yaptıklarını kendilerine iyi göstererek insanları yönlendirebilir, ama bir kukla gibi cehenneme süreklemesi söz konusu olamaz. Bana kalsa art niyetinden dolayı bir kaşık suda boğacağım şu kişinin başına gelenler konu hakkında güzel bir örnek:
http://www.hayatinanlaminedir.com/butun-bunlar-olurken-tanri-neredeydi/
Bilim ve felsefe doğruyu bulma yolunda fikir yürütme amacıyla sorar, dener ve kanıtlayabiliyorsa kabul eder, herhangi bir zorlama da yoktur, inanmayanı yakalım demez. Allah ise ille de inanacaksın yoksa yakarım diyor, milyon tane ihtimal gelir aklına ama hangisi doğru? Matrix ile uyarıyor olabilir diyorsun, bunu deneyip görebilir misin? Kanıtlayamıyorsan, daha doğrusu Allah denemeye imkan vermiyorsa milyon tane ihtimal üretmenin anlamı kalmaz ki.
SilHür irade konusunda ben şu şekilde düşünüyorum. Örneğin sevdiğin yemekleri sen seçmezsin, dilinde bir takım kimyasal tepkimeler olur ve genlerine göre belirlenerek beynin hoş tat olup olmadığına karar verir. İlk tattığın örneğin etkisi de ön yargı oluşturabilir. Kıyafet desen, içinde bulunduğun ortama göre şekil alır zevkin. Kişilik ve fikirler hep böyle. Önce genlerine göre şekil alıyorsun daha sonra hayat zincirleme olarak şekillendiriyor. Ailenden bir şeyler görüyorsun, daha sonra farklı şeyler görüyorsun sorgulamaya başlıyorsun, sorgularken farklı yönlere gidebiliyorsun. Hayatta izlediğin yol dallanıp budaklandıkça kişiliğin de deneyimlerine göre şekil alıyor. Ayrıntılı anlatamıyorum çünkü ben de tam bilmiyorum ama böyle bir durum var, izlediğimiz yol 100% tanrı tarafından kontrol ediliyor. Bir sonraki adımı bir önceki adım belirliyor ve ilk adımı tanrı belirlediği için sonraki adımların nereye gittiğini o belirlemiş oluyor.
Sadece şunu sor. Allah herşeyi yaratır, bizde yoktan varetme gücü yoktur. O zaman düşünce yapımız nasıl bizim suçumuz olabilir ki? Tanrı fikrini saçma bulan aklımı, yoktan ben yaratmadı isem benim suçum nedir? Aklın düşünce şeklini biz, tanrıdan bağımsız geliştirmiş olabilir miyiz? Eğer öyle ise, bu şekli geliştiren özelliğimiz nedir, o da tanrıdan çıkmamış mıdır? O özellik yanlış geliştirmişse suç kimdedir? Yani nereden bakarsan bak, Allah varsa biz tamamen onun eseri oluyoruz, hiç bir şekilde hür irademiz olduğuna ben inanmıyorum. Ayrıntıları bilmediğimiz için özgürüz gibi geliyor hepsi o.
*Edit: Vakit darlığı sebebiyle hızlı bir yazı oldu, kurduğum cümleler yerine içeriğini gözönüne alın lütfen..
YanıtlaSilAlfa intihar veya yok olma hakkı konusunda yazmış mıydın? Yazmadıysan düşünür müsün, tanrı bize neden yok olma hakkı sunmuyor? Neden var olmak zorunda bırakıyor? Bu gerçekten merhamet midir yoksa zorbalık mı?
YanıtlaSilAyrıca tanrı kimseye kaldıramayacağı yük vermez konusunda da bozukluk var. Adam cehennemlik olmuşsa başaramamış demektir. Demektir ki tanrı, o kişiye psikolojik olarak kaldıramayacağı bir yük yüklemiştir, kanıtı adam kaldıramamış ve cehennemlik olmuş işte, bundan öte kanıt mı var :D
@Hayatın Anlamı;
YanıtlaSilOnca yazı yazmışsın ve kendini daha çok çelişkiye düşürmekten ileri gidememişsin. Dindeki Tanrı - kul ilişkisini oyundaki programcı - gamer ilişkisine benzetmiş, programcının yalnızca tüm olasılıkların sonucunun ne olacağını bildiğini ancak evdeki gamerın ne karar vereceğini bilmek zorunda olmadığını söylemişsin.
Bu bağlamda sorarım sana:
Tanrı benim verebileceğim tüm kararların sonuçlarını biliyor ama hangi kararları vereceğimden haberi yok öyle mi? Benim hangi seçimleri yapacağımı bilmeyen Tanrı "her şeyi bilen" olabilir mi? Dikkat edersen oyun programcısının her şeyi bilme gibi bir zorunluluğu yok faka Tanrı'nın var. Dolayısıyla bu örnekte Tanrı ve programcıyı bağdaştıramaz, daha da ileri gidip, buna deneysel veri diyemez, dünyanın yuvarlaklığı kesinliğinde bakamazsın.
Bu yorum yazar tarafından silindi.
SilAslında çelişki kısmını anlayamadım. Bahsettiğim felsefi çıkarım değil, herşeyi bilen tasarımcı olmasına rağmen insanın özgür olmasına dair deneysel bir sonuç.
SilOlayı bir adım daha ileri götürüyorum, guitar hero 3 adlı bilgisayar oyununda klavyedeki / plastik gitardaki tuşlara zamanında basıp basmamana göre puan alıyorsun. Programcı senin hangi parçada hengi tuşa tam olarka nezaman basacağını biliyor.
Programcı bu işin sonunda senin kaç yaşında, hangi aileden geldiğine bakmadan basmana göre puan veriyor. Sana şarkı seçmen veya doğru tuşa zamanında basıp basmaman gibi basit özgürlükler veriyor ve sonunda seni yargılıyor (puan veriyor). Oyun sonunda oyuncular aldıkları skorları karşılaştırabiliyorlar.
Düşük puan alan birisi psikolojik olarak “bu benim değil programcı hatası” diyebilir ama yüksek puan alanlar özgür oldukları ve olayın kendi başarıları olduğu konusunda hemfikir olacaklardır. Bu oyunu elleri ve parmakları tam olan ve ortalama bir IQ’ya sahip Afrikada doğup yaşayan bir adama yada istanbulda doğup yaşayan kıza da oynatsan sana kararlarında özgür olduğunu , başarı ve başarısızlığının sebebini yeterince çalışıp çalışmamak veya çaba göstermemek olduğunu söyleyecektir.
Konu hakkında gelebilecek itirazlar için daha ayrıntılı bilgi: http://www.hayatinanlaminedir.com/kader-ve-secimlerimiz-hakkinda/
Zaten bu deneyin en güzel kısmı senin buradaki özgürlük kavrama istediğin kadar inanmadığını söyle, senin inanıp inanmaman gerçeği değiştirmemesi. Birmilyon kişiye oynatsan ve özgürlük konusunu sorgulasan sana özgür olduklarını söyleyeceklerdir. (Oyun-Programcı-Herşeyi bilme-İnsan özgürlüğü denkleminde bunu deneysel bir kanıt sayamazmıyız?)
Son olarak burada kasttettiğim Tanrı=Programcı demek değildir. Bir senaryonu önceden yazılmış olması, scripler ile başına felaketler gelmesi veya programcının oyununcuyu istediği kişi olarak istediği ekipman ile oyunda başlatmasının veya programcının Guitar Hero 3 gibi bir oyunda herşeyi saniye saniye bilmesinin oyuncunun özgür iradesini kısıtlamadığına dair kanıt olması gibi gerçek dünyamızda da kader veya genlerimiz bazında Tanrı inancı konusunda kısıtlanmadığını ileri sürebileceğimiz. Daha derin düşündüğümüzde Tanrı'nın yargılama konusunda fakir birisinin yaptığı iyilikten 100 kat sevap alma gibi bir dengeleme ile durumun düzeltiğini ileri sürebiliriz.
Problemin içinden hâlâ çıkabilmiş değilsin. Hangi oyun örneğini verirsen ver; Guitar Hero 3 de olsa NFS: MW 2013 de olsa durum aynı. Oyun evrenini tasarlayan programcının yaptığı temel şey şudur:
SilSana çeşitli ve sınırlı ekipman ve sınırlı karar seçenekleri sunmak. Bunları yerinde ve zamanında kullanırsan oyunun sonu iyi geliyor. Most Wanted'da bu durum, sana verilen araçları mümkün olan en yüksek performansta kullanmana yönelik. Guitar Hero 3'de ise doğru tuşlara zamanında basman bekleniyor. İkisinde ve tüm oyunlarda durum aynı, belli bir çaba gerekiyor. Ancak senin açıklığa kavuştur(a)madığın nokta şurası:
Tüm oyunlarda programcı, oyuncunun içinde bulunma ihtimali olan tüm olasılıkları göz önünde bulundurur ve bunların tümünün sonuçları kaydedilir. Örneğin, Guitar Hero'da tuşa doğru ve yanlış basma ihtimalin vardır doğru bastığında ve yanlış bastığında neler olacağı oyunda kayıtlıdır. Ancak senin tuşa doğru basıp basmayacağını senden başka kimse bilemez. Bunu programcı dahi bilemez. Programcı sadece doğru basar isen ne olacağını bilir. Basıp basamamak sana kalmış.
Ancak gerçek hayatta İslâm dininin iddia ettiği durum bundan çok farklıdır. Allah "her şeyi" biliyorsa benim vereceğim kararların sonuçlarını değil kararları da bilmek zorundadır. Mesela benim hayat sınavından başarılı olabilmem için A ve B yollarından A'yı seçmem gerekiyor olsun. Tanrı yalnızca A yolunda neler, B yolunda neler olacağını biliyor ama benim hangi yola gireceğimden bihaber öyle mi? Her şeyi bilen Tanrı hangi yolu seçeceğimi de bilmelidir. Eğer sadece olasılık hesabı yapıp seçimlerin sonuçlarında hangi durumların ortaya çıkabileceğini bilen ancak insanlar tarafından hangi seçimlerin yapılacağını bilemeyen Tanrı, her şeyi bilmiyor demektir.
Oyun örneğini vererek kafa karıştırmayı amaçladığın ortada. Ancak ne yaparsan yap kader - özgür irade çelişkisini örtemeyeceksin.
“Tüm oyunlarda programcı, oyuncunun içinde bulunma ihtimali olan tüm olasılıkları göz önünde bulundurur ve bunların tümünün sonuçları kaydedilir:”
SilYani yapacağın tüm hamleler programcı tarafından bilinir.
“Örneğin, Guitar Hero'da tuşa doğru ve yanlış basma ihtimalin vardır doğru bastığında ve yanlış bastığında neler olacağı oyunda kayıtlıdır:”
-Yani alabileceğin tüm sonuçlar ve hamleler sen daha oyuna başlamdan önce senin tarafından değil ama programcı tarafından biliniyor ve oyunun içerisine kaydedilmiş..
“Ancak senin tuşa doğru basıp basmayacağını senden başka kimse bilemez:”
Yukarıdada hemfikir olduğumuz gibi progamcı herşeyi bilmek zorunda olduğu için senin yapabileceğin tüm oyunlar saniyesi saniyesine oyunda kayıtlıdır, başarıp başarmamak senin özgür iradene kalmıştır. Yani özet olarak herşey bilinir olması veya herşeyin bilinip kayıt edilmiş olması senin özgürlüğüne ve yargılanmana (oyun sonu puan almana) bir engel değildir.
“Ancak gerçek hayatta İslâm dininin iddia ettiği durum bundan çok farklıdır:”
-Kader konusu gaybi bir meseledir, günümüz islam filozofları konuya alternatif bakış açısı sağlamazlar, bundan yüzlerce yıl önce yaşamış islam alimlerinin fikirlerini devam ettirmeye çalışır. Eğer Kuran-ı Kerim üzerindeki Kader tanımlaması üzerinden yorum yapmak istersen aşağıdaki link’te “Kuran-ı Kerime’de Kader Nasıl Geçmektedir?” başlığında toparlamaya çalıştım;
http://www.hayatinanlaminedir.com/kader-ve-secimlerimiz-hakkinda/
“Mesela benim hayat sınavından başarılı olabilmem için A ve B yollarından A'yı seçmem gerekiyor olsun. Tanrı yalnızca A yolunda neler, B yolunda neler olacağını biliyor ama benim hangi yola gireceğimden bihaber öyle mi? . Her şeyi bilen Tanrı hangi yolu seçeceğimi de bilmelidir. Eğer sadece olasılık hesabı yapıp seçimlerin sonuçlarında hangi durumların ortaya çıkabileceğini bilen ancak insanlar tarafından hangi seçimlerin yapılacağını bilemeyen Tanrı, her şeyi bilmiyor demektir.”
-Mesela bir programcı senin A mı yoksa B mi yolundan gideceğinden birhaber olamaz, ikisininde nereye gideceğimizi bimek zorundadır. Bunu daha iyi anlamak için enazından “kendi oyununu kendin yap” türündne bir yazılım ile uğraşmış olman lazım.
Bu arda burada oyun üzerinden verdiğim örnekler sadece “önceden herşeyi bilen bir tasarımcının insana özgür irade verebileceğine deneysel yaklaşım” amacıyla örneklendirilmiştir.
Bu yaklaşıma şu fikride ekle: “Tanrı tıpkı bizim 1 litre suyun bir kap içinde kaç saniyede 100 dereceye ulaşacağını hesaplayabimemiz gibi insanların neler yapabileceğini bilebilir.”
Zaten tüm bu yazdıklarımın en başından beri dediğim gibi akıl seviyemiz tam ve doğru bir Tanrı yargısı yapamayacaktır, çünkü yapacağımız tüm eleştiriler bir süper Mario’nun, yada Syrim’deki bir karakterin oyun programcısını eleştirmesinden öteye gidemez –ki Mario’ya akıl versek programsıcı hakkında hiçte iyi şeyler söylemeycektir.
“Oyun örneğini vererek kafa karıştırmayı amaçladığın ortada. Ancak ne yaparsan yap kader - özgür irade çelişkisini örtemeyeceksin”
“Lanet olsun, aydın bir kişi karanlıktaki şeytani planımı ortaya çıkarttı! Adama bizzat kendisininde dahaönce deneyimlediği deneysel bir kanıt sunuyorum, olayın mantığını anlatıyorum ve konu hakkında hemfikiriz ama sağlam iradesi ve dik duruşu tuzağıma düşmesini engelliyor!!!”..
...Şaka biryana amacım akıl karıştırmak değil olaya daha deneysel, daha empati kurarak yaklaşılmasını sağlamak ve düşüncemdeki hatalı kısımları daha farkedilebilir hale getirmek. (mesela yukarıdaki tartışmada geçen “Tanrı bana kendisini kabul etmeyecek aklı verdiyse bu benim suçummu” ilginç bir bakıştı)
Tekrar Merhaba;
YanıtlaSilŞu sıralar vakit darlığından dolayı konuyal pek ilgilenemiyorum ama aşağıdaki link'te hayatın sınav olabilme ihtimali hakkındaki düşüncelerimin özetini toparlamaya çalıştım. Konu hakkındaki eleştirilerinizi bu sayfadan (kişisel tercihim) veya bana mail atarakta yapabilirsiniz.
http://www.hayatinanlaminedir.com/gercekten-hayatin-anlami-bir-sinav-oiamazmi-sinav-dusuncesi-uzerine-supheler/
Bakın ben bunu ne kadar uzun yazarsam o kadar karışık olacak. O yüzden senin bakış açındaki çelişkiyi -tekrar- kısa cümlelerle yansıtmaya çalışacağım.
SilÖnce şu programcı meselesini kapatalım:
Oyunu tasarlayan adam, benim oyunu kazanıp kazanamayacağımı biliyor mu? Hayır.
Bakın, tekrar yazıyorum oyunun yaratıcısı benim oyunu kazanıp kazanamayacağımı bi-le-mez.
Sadece neler yaparsam kazanacağımı, neler yapmazsam kaybedeceğimi bilir. Ben evde istersem klavyenin tuşlarına ayağımla basmaya çalışırım ve kaybederim. Oyunu geçen yıl tasarlamış olan, evinde yatmakta olan tasarımcının benim ne yapacağımdan, oyun evreninde nerelerde bulunacağımdan haberi dahi yoktur. Sadece nerede bulunursam neler olacağını bilir.
Bu durumda benim özgür iradem vardır fakat tasarımcı her şeyi bilme konusunda acizdir.
Şimdi suyun kaynaması bakış açısına gelelim:
"Tanrı tıpkı bizim, 1 litre suyun bir kapta kaç saniyede 100 dereceye ulaşacağını hesaplayabilmemiz gibi insanların neler yapabileceğini hesaplayabilir."
Bu hipotezi Tanrı boyutuna taşırsak durum şu oluyor:
"İlk hareketi veren Tanrı, verdiği ilk hareketin meydana getireceği tüm fiziksel, nükleer, astronomik, kimyasal, biyolojik, sosyolojik sonuçlarını en başından hesaplamıştır. Bu yüzden en başından beri tüm bu olaylar zincirinin şu an benim telefondaki ekranda beliren sanal tuşlara basarak sana karşı anti-tez yazmama kadar gelişeceğini biliyordur. Çünkü Tanrı evreni yaratmadan önce kurduğu bu denkleme her şeyi dahil etmiş; senin, benim, tüm insanların, evrendeki her parçacığın hareketini hesaplamıştır."
Şimdi ortadaki koskoca çelişkiyi hâlâ göremeyenler için yazıyorum:
0 santigrat derecedeki 100 gram suya, 1 atmosfer basınç altında, yalıtılmış ortamda, saniyede 50cal ısı veren ısıtıcı ile ısıtıldığında 20 saniye sonra kaynamaya başlayacaktır.
Burada, bu şartlar altında suyun kaynamama gibi lüksü yoktur. Dolayısıyla biz suya kaynamaktan başka seçenek bırakmıyoruz. Bu durumda takdir edersiniz ki suya "Neden kaynadın bre gafil!" demek saçmalık olacaktır. Bu deneyi aynı şartlarda ne kadar tekrarlarsanız tekrarlayın, su 20. saniyede kaynayacaktır.
İşin Tanrı'sal boyutunda durum hiç de farklı değil. Sadece yukarıdaki küçük hesaplamadan çok daha karmaşık olanı söz konusu. Buradan çıkacak sonuç gayet açık:
Tanrı'nın tüm bu hesaplara dayanan öngörü kabiliyetine değer verip bu değere "A" dersek, benim özgür irade yeteneğime de değer verip "B" dersek;
A*B = 1 sonucu çıkıyor. Matematikten azıcık anlıyorsan çelişki açık.
Peki bir şey ekleyeyim. Dinle alakam olmadığı ergenlik döneminde 1 rüya gördüm. Hayatımı bir fermandan okunuyordum. Rüya sonunda Allahın beni sevdiğini söylediğini hissettim. Uyanınca tabiki hayatımın nasıl olacaüınıı okuduğum şeyleri hatırlamadım. Ne zamanhayatımda dönüm noktası olan 1 şey yaşasam öncesinde rüyamda bir şekilde görüyorum. Bende sorguluyorum bazen.ama bu yaşadığım aklıma gelince tekrar allaha inanıyorum. Sanki cidden dünyaya gelmeden önce bize bildiriyorlar hayatımızı. Tuhaf ama gerçek.35 yaşındayım Bu arada
YanıtlaSilTanrı yarattığını sınava çekemez. Zaten neyi yaratacağını bildiği için, yarattığı insanın gideceği yol bellidir, insan bu yolun dışına çıkamaz.
YanıtlaSilTeistler bu konuda insana kendi ruhundan vermiş, irade vermiş insana diyerek işin içinden sıyrılmaya çalışırlar. O iradeyi veren tanrı değil mi? İnsan her şeyi ile bir bütün değil mi? Bütünü göre göre o tanrı , insana irade verdim sınava çekiyorum diyemez. Madem bu kadar isteklisiniz sınavda olduğunu görmeye insanın, bu adaletsiz sınavın neresinden tutsanız elinizde kalıyor. Bir insan doğdu yer ve kültürel şartlar, aile vb. etkenlerden ötürü yolunu ve yönünü kaybedebilir. Bütün bunlara bağlı olarak yolunu ve yönünü kaybeden insanın sınavı da büyük bir aldatmacadan ibarettir. Çünkü bir karar, bütün kararları etkiler. Çocuk o ailede, o toplumda doğmamış olsa idi bambaşka biri olabilirdi. Sınavı geçmek veya sınavdan kalmak sadece kişiye has bir durum olamaz. Eğer bu düşünceler bile seni teistlerin tanrısından uzaklaştıramıyorsa, tanrın sana farklı bir beden, farklı bir çevre, farklı bir irade, farklı bir ruh, biraz da akıl versin olmaz mı?
Anneniz babanız birleşiyor ve sizler bu dünya denilen aptalıga geliyorsun kulagına dini bir sesleniş yapılıyor annelere babalara sözüm bu dünyaya degil çocuk hiç gelmesin evlatlar hem sınavmış hem kadermiş ben gelmek istemezdim bu dünyaya
YanıtlaSil