24 Şubat 2014 Pazartesi

Temel Kozmolojik Argüman


Evrenin sebebi olduğundan yola çıkarak tanrıya kanıt sunma girişimi düşünürler arasında "Kozmolojik Argüman" olarak yer edinmiş, nesiller boyunca filozoflar tarafından irdelenmiş, savunulmuş, eleştirilmiş, güncellenmiş bir argümandır. İslam Alimleri tarafından "Hudus Delili" adı altında sunulmuş olan bu kanıt, günümüzde birçok versiyonuna sahiptir. Örneğin William Lane Craig, bu argümanı "Kelam Kozmolojik Argüman" savunan modern felsefecilerdendir. Leibniz ise "Kipsel Kozmolojik Argüman" adı altında bir kanıtlama türünü savunmuştur. Bu yazıda Temel Kozmolojik Argümanı ele alacağım. Kelam ve Kipsel Kozmolojik Kanıtlar ise diğer yazıların konusu olacak.

Argümanın Sunuluşu


Temel kozmolojik argüman en anlaşılır haliyle şu şekildedir:

1.Evren vardır 
2. Varolan her şeyin bir sebebi vardır. 
3. Eserler, nedenlerden sonra gelirler 
4. Nedensellik zinciri zamanda sonsuza kadar gidemez 
5. Nedensellik zinciri sonsuza gidemezse, demek ki bir ilk sebep olmak zorundadir. 
6. Tanrı, sebebi olmayan ilk sebep demektir. 
7. Demek ki Tanrı vardır.

Bahsettiğim gibi, bu kanıtlama türü kozmolojik argümanın en basit halidir. Argümanın güncellenmiş versiyonu, daha farklı eleştiriler maruz bırakılabilir. Şimdi bu kanıtlamanın hatalarına bir göz atalım.

Sebebin Sebebi


Öncelikle eğer, 2. madde doğru kabul edilirse bu sefer "Varolan her şeyin bir sebebi varsa sebebi olmayan bir şey yoktur. Dolayısıyla sebepsiz ilk sebep diye bir şey var olamaz. O halde 6. önerme hatalıdır." demek zorunda kalırız. Eğer gerçekten her şeyin bir sebebi varsa bu sefer tanrının da sebebini aramamız gerekir. Eğer tanrının sebebini aramıyorsak, varolan her şeyin bir sebebi olmalıdır öncülüne karşı çıkmış oluruz.

2. ve 6. maddeye bakalım:

-Varolan her şeyin bir sebebi vardır.
-Tanrı, sebebi olmayan ilk sebeptir.

Dikkat edilince argüman 2. ve 6. argümanın çelişkisi yüzünden geçersiz olmalıdır. Bu durumda bir ateist ters kozmolojik adı altında şunu söyleyebilir:
1- Tanrının sebebi ya vardır ya yoktur. 
2- Varolan her şeyin bir sebebi vardır. 
3.1- Tanrının sebebi yoktur. 
3.2- Varolan her şeyin bir sebebi varsa ve tanrının bir sebebi yoksa, tanrı yoktur. 
4.1- Tanrının sebebi vardır. 
4.2- Sebebi olan bir tanrı yaratılmış bir tanrıdır. 
4.3- Yaratılmış bir tanrı, olmayan bir tanrıya eşdeğerdir (John Lennox'ın deyimi ile 'Yaratılmış bir tanrı yanılgıdır.') 
5- Varolan her şeyin bir sebebi varsa tanrı ya yoktur ya da yanılgıdır.


Bu durumda 2. argümanı kabul eden kişi, tanrının ölüm fermanını imzalamış kişidir. Eğer her şeyin bir sebebi varsa, argüman kendi içinde tutarsız sayılmalıdır. Eğer tanrının bir sebebi yoksa, aynı şekilde evrenin bir sebebi olmadığı savunulabilir.

Sonsuza Gitmek


Bir çok felsefeci ve fizikçi zamanda sonsuza kadar gitmede bir problem görmemektedir. Bu durumda 4. madde de eleştiriye açık bir maddedir.Kısaca "Zaman her zaman vardı." denilebilir. Eğer tanrı her zaman vardı derseniz bir materyalist size "Madde her zaman vardı" diyebilir. Eğer tanrının sonsuzdan beri varolduğunu düşünüyorsanız, bir ateist de aynı şeyi evren için ya da fiziksel şeyler için düşünebilir. Zamanın ve nedenselliğin sonsuza kadar geriye gittiğini ve bir 'ilk'in olmadığını savunabiliriz.

Evrenin sonsuzdan beri varolmadığını savunan kişiler, kanıt olarak "dinamik genişleyen evren" teorisini(popüler adıyla Big Bang Teorisini) sunmaktalar. Birazdan da çözüm önerilerini göstereceğim üzere, dinamik genişleyen evren yalnızca evrenin bir sebebi olduğunu gösterir, zamanın bir sebebi olduğunu göstermez. Bigbang'in bir sebebi olması hiçbir şeyi değiştirmez. Ondan öncesini bilemiyor oluşumuz, onun tanrısal bir sebebi olduğunu kanıtlamaz. Zira evrenin fiziksel bir sebebi olmuş olabilir. Büyük patlamadan öncesini anlamak çin bir çok argüman ortaya atılabilir.

Örneğin, evren daha önce varolan bir evrende oluşan bir karadelikten oluşmuş olabilir. Karadelik uzay zamanın bükülmesidir ve karadelikte bir tekilliğe ulaşılacaktır. Evrenin genişlemesinde geriye gidersek planck zamanında evren bir tekillikti. O halde karadeliğin içindeki bir tekillik yepyeni fizik kurallarının geçerli olduğu yepyeni bir evreni neden yaratmasın? Eğer evrenimizden önce bir evren varsa (ki bu oldukça olasıdır) ve bu evrende bir karadelik oluşmuşsa, bu karadelik evrenimizi yaratmış olabilir. Peki ya o karadelik nasıl oluşmuştur? Kendinden önce gelen bir evren buna sebep olmuştur. Peki ya o evren nasıl oluşmuştur? Kendinden önce gelen bir karadelik buna sebep olmuştur. Bu sonsuza kadar geriye gidebilir. Bu durumda zamansal bir başlangıç olmadan sonsuza kadar geriye gidebiliriz. Eğer evren ve karadelik geçmişi;

... Evren > Karadelik > Evren > Karadelik > Evren

şeklinde ise, zamansal bir sonsuzlukta geçmişe gidilebilir. Bu durumda bir ilk neden varolmayacaktır.

Bir başka şekilde açıklamak gerekirse belki evren genişleyecektir. Tüm yıldızlar çöktüğü zaman evrendeki her şey kara delik tarafından yutulacaktır ve tekrar bir tekilliğe ulaşılacaktır. Bunun sonucunda bigbangin sebebi evrenin daha önceden genişlemiş olup daha sonra çökmesi oluyor. Evrenimiz, kendinden önce gelen bir büyük patlama serüveninin sonucu olabilir. Bu kuram, sonsuz sayıda patlamanın birbiri ardından gelmesiyle uyuşabilir. Bu argümana cevap olarak evrenin daha hızlı genişlediği karşıt-tezi verilebilir. Fakat yine sonuç olarak her yıldız çökecektir ve evren karadeliklerin hakim olduğu bir döneme girecektir. Kara delikler de birleşip tek bir tekillik oluşturabilir. Evrenin sonu bir şekilde geldiğinde, bu son yeni bir başlangıcın işaretidir. Kim bilir...

Bir başka argüman da beyaz delikler olacaktır. Belki evren bir beyaz deliğin enerji boşaltması olayıydı. Şu an beyaz delikler kesin olarak gözlemlenemediği için es geçiyorum. İleride bu konuda daha geniş bir irdeleme yapabilirim.

Evren genişlediğine göre bir zamanlar bir atomdan daha küçüktü diyebiliriz. Bu da evrenin bir zamanlar kuantum kurallarıyla yönetildiğini varsayar. O halde evreni oluşturan tesadüfi kuantum dalgalarından biri olabilir. Bu dalgalanmaların bir sebebi yoktur. Belki de evrenin sebebi bir sebepsiz kuantum dalgalanmasıdır. Hiç değilse bu, sebepsiz bir tanrıdan daha rasyonel gözüküyor

Şu an madde ve anti madde birbirlerini sıfırlayacak konumdalar. O halde evrenin başlangıcı madde ve antimaddenin bir denge konumu varsayıldığında, madde ve anti maddeden eşit miktarda bulunuyordu. Burada bir simetri söz konusu oluyor. Bu simetrinin bozulması evreni oluşturmuş olabilir. (Anlattığım son iki maddeyi daha önce 'Neden Hiçlik Yerine Bir Şey Var?' başlıklı yazıda anlatmıştım. Isteyenler o yazıyı okuyup bilgi sahibi olabilir.)

Ve son argüman en karmaşık en akla uygun en bilimsel olanı: Tanrı ol demiştir ve olmuştur.
Bu sonuncusu da fazla bilimsel gelmiş olmalı...

Burada savunulan kozmolojik sonsuz geçmişler, deneysel değildirler. Fakat bu spekülasyonlar fiziksel şeylerin sonsuzdan beri varolabileceğini göstermek bakımından yararlıdır.

Ockham'ın Usturası


Şu ana kadar yalnızca 'varolan şeylerin bir sebebi varsa tanrının da sebebi olmalıdır, tanrının sebebi yoksa aynı şey evren için de düşünülebilir' tezi ile “fiziksel süreçlerin sonsuzdan beri geriye gittiği düşünülebilir” tezini sundum. Fakat bir diğer önemli nokta ise bu iki görüşten hangisinin daha doğal ve daha rasyonel olduğunu sunma problemidir. Sonsuzdan beri varolan şey tanrı mıdır, fiziksel süreçler mi? Bir çeşit evrenler silsilesi içinde geriye gitmek mi daha rasyoneldir, yoksa 'Her şeyin başı Tanrıdır!' sözüne sığınıp sorunu kökünden kesip atmak mı? Ben, fiziksel süreçlerin sonsuz olduğunu savunmanın daha rasyonel olduğu görüşündeyim. Bunu açıklamak için Ockham'ın usturasını kullanacağım.


Adını ortaçağ dünyasında yaşayan Ockham'lı William'dan alan bu prensip kabaca şu şekildedir: gereksiz karmaşıklıktan kaçının ve en basit açıklamayı seçin. Eğer bir sorun karşısında iki farklı teorik çözüm varsa, içlerinden en basit olan seçilmeli, karmaşık olan ustura ile kesilip atılmalıdır. Bu ilkeye göre birden fazla açıklama gözlemsel ve deneysel sonuçlar ile uyumlu ise ve rakip varsayımlar arasında seçim yapmak için deneysel kanıtlar yoksa, en basit varsayımı en olası doğru varsayımdır.


Örnek vermek gerekirse İstanbul'da, güneşli bir günde dolaşmaya çıktınız ve kafanıza kuş pisledi. Bu durumda olayı :


a- Kuşun pislemesi, bugün şanslı olduğunu anlamanı sağlayan ve gidip bir piyango bileti almana teşvik eden ilahi bir işarettir.
b- Pisleyen bir kuşun altından geçtiniz.


Teorilerinden ikisi ile de açıklayabilirsiniz. Fakar bu prensibe göre varlıklar gerekmedikçe çoğaltılmamalıdır, karmaşıklaştırılmamalıdır. Bu durumda b şıkkındaki açıklama karşıt bir kanıt görmedikçe doğru kabul edilmelidir.


Şimdi bu ilkeyi yukarıdaki soru üzerinde kullanmaya çalışalım.


+O doğa yasalarını oluşturan ne? 
-Bilmiyorum, ne ? 
+Tabi ki tanrı... 
-Hmm, peki tanrıyı kim yarattı? 
+O yaratılmamıştır. 
-Madem tanrının yaratılmadığını düşünüyorsun doğa yasalarını yaratan birini neden arıyorsun ki ?

"Yaratılmayan şey evren midir yoksa tanrı mı?" sorusu karşısında ben de size; düşünen, karmaşık bir öze sahip, üstün hatta her şeyden daha üstün, her şeyi bilen, merhamet sahibi, kişisel bir şeyin sonsuzdan beri var olmasının mantıksızlığını anlatmaya çalışıyorum.

Siz bana "Doğa yasalarını kim yarattı?" diye sorduğunuz zaman,doğa yasalarının hep varolduğuna kimse tarafından yaratılmadığına, doğa yasalarını kim yarattı demenin daha güçlü bir sorun doğuracağına dikkat çekiyorum. Eğer tanrı yaratılmamış diyorsanız veya "Tanrıyı kim yarattı?" sorusu anlamsız diyorsanız ben de aynı şekilde "Doğa yasalarını kim yarattı sorusu anlamsızdır" diyorum. Üstelik doğa yasaları tanrıdan çok daha basittir, bu sebeple sonsuzdan beri varolan şeylerin doğa yasaları olması daha mantıklıdır.

Evren oldukça basit yapılardan ortaya çıkarak karmaşıklığa yürümüştür. Tanrı ise bir anda varsayılan ve evrenden çok daha kompleks olan “indirgenemeyecek” bir varlıktır. Dolayısıyla var olması, evrenden daha olasılık dışıdır. Öz bakımından "kişisel olmayan, herhangi bir kişisel sıfata sahip olmayan, herhangi bir şeyi bilmeyen, düşünme vafsı olmayan" bir evren, bu özelliklere sahip bir tanrıdan daha basittir. Bu durumda sebepsiz ilk neden yerine tanrı demek Ockham'ın usturası ile atılması gereken bir görüştür.

Sonuç


1- 'Varolan her şeyin bir nedeni var' öncülü kabul edildiğinde tanrının da sebebi olduğunu savunmanız gerekir. Bu durumda sebebi olan bir tanrıya inanıyorsunuz demektir. Sebebi olan bir tanrı ise kendi sıfatları ile çelişmiş olur.

2- "Tanrının sebebi yoktur" görüşü ile "Varolan her şeyin bir sebebi vardır" öncülleri çelişmektedir.

3- Nedensellik zincirinin sonsuzdan beri geriye gittiği (yukarıda da görüldüğü gibi) savunulabilir.

4- Büyük Patlama kuramı yalnızca evrenin bir sebebi olduğunu gösterir. Evrenin fiziksel bir sebebi olduğunu düşünmekte herhangi bir çelişki yoktur. Fiziksel spekülasyonlar incelendiğinde evrenin kendinden önceki sebepleri oldukça doğal durmaktadır ve bu bir tanrı varsayımından daha basittir.

5- Tanrının sonsuzdan beri varolduğunu savunan kişi, evrenin veya fiziksel süreçlerin sonsuzdan beri varolduğu görüşünün neden yanlış olduğunu açıklamadıkça temel kozmolojik argüman savunulamaz.

6- "Fiziksel şeyler sonsuzdan beri vardı" düşüncesi "Tanrı sonsuzdan beri vardı" düşüncesinden daha basit olduğundan tanrı varsayımı terkedilmelidir.









18 yorum:

  1. Türk müsün Alfa? Zekan çok ilerlemiş. tebrik ederim. yazını beğendim.

    YanıtlaSil
  2. Takipteyim verdigin bilgiler icin tesekkurler

    YanıtlaSil
  3. Aklına saglık alfa tesekkurler

    YanıtlaSil
  4. Bu ulkenın senın gıbı aklını ozgur kılıp kullananlara ıhtıyacı var.herkes bır seylere ınanır.kımı tanrıya kımı baska bıseye.onemlı olan kımseye zarar vermeden ozgurce dusunebılmek. Akıl ve bılgı mutlaktır.bızı gercege goturen tek aractır.ahlak ve vıcdan bırer bılgıdır.bence tıpkı fızık gıbı.bunlarda ancak bılgı ve zekayla bırlıkte gelısebılır.akıl dan bagımsız degıldırlerkı.yanı bence toplumun en ahlaklı ve vıcdan sahıbı ınsanları ınandıları yada korkuları ıcın degıl bılen,dusunen bu yuzden ınsanı ve hayatı anlayan anlamlandıran kısılerıdır.

    YanıtlaSil
  5. sizi gerçekten tebrik ve takdir ediyorum sayenizde düşünme ve sorgulama yetimi daha da geliştirdim sizinle tanışmayı çok isterim yazılarınızın devamını beklıyorum.

    YanıtlaSil
  6. Bilgilendirme için gerçekten teşekkürler. Çok işime yarıyacak.

    YanıtlaSil
  7. Anlamadigim ockham in usturasina gore en basit aciklamayi sececeksek
    'tanri yaratti' secenegi daha basit degil mi ? Ya da dogal sureclerin basindan beri oldugunu bu ise onu yaratn basindan beri olan bi tanriya gerek olmadigindan mi bahsetmis

    YanıtlaSil
  8. Özgür evrim bey şu şekilde anlatılmak istenmiş tanrının var oluşu ya da nasıl oluştuğu daha karmaşık bir konu özetlemek gerekilirse bu kadar güce sahip biri nasıl oluşur fiziksel bir olay olmadan fakat doğal sürecin bir açıklamaya ihtiyacı yoktur bu tarz zamanla gelişmiştir

    YanıtlaSil
  9. alfa gerçekten güzel bir yazı olmuş emeğine sağlık..

    YanıtlaSil
  10. Einstein’in İzafiyet Teorisi’ne göre madde zaman ve mekana bağımlıdır ve bunlar birbirinden etkilenir. Bu sebeple madde olan her şey zamanı, zaman da maddeyi etkiler. Ancak Allah mefhumu maddi bir cevher olmadığı için bu tür tanımlamalar onun zatı için anlamsızlaşır. Madde olsaydı nasıl ezeli olduğunu, neden ebediyete kadar var olacağını sorgulardık. Ancak madde olmayan bir varlık, zamandan etkilenmediği için aslında onun ezeli olduğu sözü de anlamsızdır. Yani zamanın sonsuz gerisinde ve sonsuz ilerisinde demek yerine zamanın üstünde, dışında ve haricinde demek, tanımsal açıdan daha doğrudur. “Her şeyden önce o vardı”, “evreni yaratmak için neden bu kadar bekledi?” gibi ifadeler Allah mefhumunu madde olarak kabul etmiş kişilerden sadır olur. Zamanın varlığı evrenin başlangıcıyla başlar. İnsan beyni Newton fiziğinin etkisinde olduğu için, uzun vetirelerce zihindeki bağımsız, ayrık, kapsayıcı zaman kavramı bu tür paradoksal fikir teşebbüslerine izin vermiştir. Halbuki Allah İslam’ın tasvirine göre ve İzafiyet hakikatine göre zamanın dışındadır. Bu tespitleri yaptıktan sonra toparlarsak, hiçbir şeye ihtiyaç duymayan Allah için bir şeyi isteme ve arzu etme veya övülmeyi isteme bir egoizm, tekebbür olamaz. Zira en büyük bir varlık kendisini büyütmek gibi bir şansa sahip olmadığı için büyüklenemez. Kibirli olamaz. Övülmek onun sıfatlarının gereği olmuş olur. İbadete layık olmak, tesbih edilmek onun için bir ödül değil, olması gerekendir. Bu yüzden bu tür ibadetlere ihtiyacı olması mevzu-u bahsolmayıp, bu tür ibadetler aslında olması gereken varlığın esas kanunudur. Yani bir methiye değil, durum tespitidir. Bir yaranma tevessülü(yeltenme) değil, hakikat terennümüdür(ifade).

    Maddi evrende her işin bir mantığı ve esası vardır. Kurallar belirlenmiş, olması gereken olmaktadır. İnsan bu kurallara karşı geldiği zaman zarara uğradığını tecrübeyle öğrendiği için bazı fizik, kimya kanunlarını keşfetmiştir. Bir yere hızlı çarparsa yaralanır, bir yerden atlarsa düşer. Bu belirli kanunlar muvacehesinde yapılması gerekeni düşünmek ve yapmak icap eder. Allah mefhumu düşünüldüğünde bu tür sıfatlara sahip bir varlık var ise, bunu övmek normal bir davranıştır, olması gereken kurallardan birisi haline gelir. Bunu övmemek hatalı bir davranıştır. Yani aslında bu övmek de değil, bir hakikati bilmek manasına gelmektedir. Bir kimseden bir yardım görüldüğünde minnet duygusu hissedilir. Bunun sonsuz şekilde gerçekleştiği ilaha duyulan minnet de sonsuz olacaktır. Bir insandan yardım görüldüğü halde o insanı hiçe saymak ve kabul etmemek, ona teşekkür veya en azından tebessüm etmemek nasıl ki muhatapta bir his karmaşasına sebep olup, bize karşı menfi bir fikre sebep olarak yanlış bir tavır takındığımız durum ve vaziyet ortaya çıkıyorsa; aynı şekilde Allah’ın varlığını bilen bir insanın ona sahip olduğu her şeyi vermiş olduğu için tanımama bir saygısızlık ve terbiyesizliktir. Yani bu aslında bir hak yemedir. Sonsuz güçteki varlığa bir fiili isyan demektir. Bazı insanlar kötü şartlarda yaşayan insanların minnet duymaması gerektiğini düşünebilse de, var olmak yok olmaya göre her durum için şanstır. Bazı durumların yokluktan daha fena olacağı sadece psikolojik bir yanılsamadır. Netice itibariyle toparlarsak, Allah sıfatlarıyla beraber ibadet edilmesi gerekli bir varlıktır. Bu mantığın söylediği bir bedahettir. Ego ise Allah için etkisiz bir tanımlamadır. Vicdan ve toplumsal kanaat Allah için, mevcut olmadığından süperegodan bahsedilemez, ihtiyacı ve içgüdüsü olmadığından da “id” mefhumundan bahsedilemez. Bu sebeple kibirli olmak ve egoizm Allah için anlamsız tanımlamalardır.

    YanıtlaSil
  11. Güzel yazı tebrikler! Diğer birçok yazıda da önemli bilgiler ve sorglamaya iten sorular var. Ne var ki bu yazılar sıradan insanların anlayıp kavrayabileceği, kabul edip başkalarına izah edebileceği niteliğin çok üzerinde. Keşke daha geniş kitlelere ulaşsa, tanrıya inanan insanlar da bu sorulara cevap aramaktan korkmasa. İnanacaksa da yine sorgulayarak inansa. O zaman ifade ve inanç özgürlüğü noktasında mesafe katederdik. Herşeye rağmen yazmaya devam etmenizi dilerim.

    YanıtlaSil
  12. Yazı cok hosuma gitti gercekten Cok güzel Acıklamıssınız Ancak Yeterli değil. Bir kac yıl önce Sorgulayan bir genc olarak Cok arastırdım bunları da okudum ama o zaman Gerçekten ALLAH ı tanımıyordum.

    Neden Bunlar İman edenleri tatmin etmiyor biliyormusunuz Allahı tanımıyorsunuz. Yani Herşeyin bir sebebi varsa (Madde) Allahında Bir sebebi vardır diyip İşin icinden cıkıyorsunuz(sanıyorsunuz) . Ancak Allah Sizin Bahsettiğiniz gibi madde yada bu kadar basite indirgenecek bir Varlık değil (varlık diyorum cünkü acıklayacak kelime yok bu da bizim sucumuz değil mi :) )

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sen hergün kendisiyle görüşüyorsun sanırım, nerede tanıştın, basite indirgenecek bir varlık değil ve sen bu basite indirgenemeyen varlığı nasıl algıladın ?

      Sil
    2. 5 vakit görüşüyorum . Neden sordun ? Algı Duyu organlarıyla olan birşeydir . Yanlıs kelime seçimi . Algılamaya kalsaydı herkes algılardı ve ona inanırdı değil mi ? o zaman benimle senin ne farkın kalırdı ? Bu suna benzer Sınavdan önce hocanın soruları dağıtmasına o zaman calısanla calısmayanın farkı ortaya cıkmazdı değil mi ? Ama sen hoca yok ben sınava girmicem ki diyorsun . Aslında Bence Allah soruları vermis kitap acık sınav yapıyor da İnsanlar yazmaya üşeniyor .

      Sil
  13. Bahsettiğin allah'ın hiç bir şeye ihtiyacı yoksa neden bilinmek istesin? Neden kutsal kitaplarda "onu yarattım, bunu böyle yarattım görmüyor musunuz" diye ego tatmini yapsın? Veya günde 5 vakit kendisine tapılmasına ihtiyaç duysun? He eğer bu benim cennet veya cehennemim içinse bu ihtiyacı çıkaran da o değil midir?
    Düşünsene "sen bi araba firmasısın ve araba satıyorsun ama bu arabanın kaskosu için yine kendi firmana çekiyorsun kampanyalar vs göstererek" tamamen aynı mantalite islamiyetle deizmi'de araştır derim. Deizm'de tanrı bilinmek istemez, akıl yoluyla onu bulursun zaten ve hiç zaman ego tatmini yapmamıştır. En önemlisi kadınları ikinci plana atmamıştır.

    YanıtlaSil
  14. 1) senin argümanın ''Sonsuza Gitmek'' başlığıyla başlıyor. ''Ockham'ın usturası'' başlığına gelene kadar açıklama var. buraya aynen kopyalamaya kalktım ''en fazla 4096 karakter olabilir'' diye uyarı çıktı kabul etmedi. (okuyucular o kısmı tekrar okuyabilirler) bu kısmı senin argümanın olarak nitelendiriyorum
    2) bizim argümanımız; nedensellik zinciri sonsuza kadar gidemez ve nedensiz bir ilk'e dayanmalıdır. bu ilk ise ezeli, ebedi olan, her türlü eksiklik ve noksanlıktan münezzeh olan Allah'tır

    şimdi bu Ockham'ın Usturası yöntemine göre 2. örnek çok daha basit, anlaşılır ve net ifadeler içeren bir önermedir. senin önermen 3 ciltlik dev eser gibi nerdeyse :D ve ''olabilir''ler içeren, ihtimalleri belirten, netlik ifade etmeyen gayet bulanık bir argüman. bu yönteme göre tekrar belirtiyorum senin argümanın gayet kompleks. demek ki neymiş? nedensellik sonsuza gidemiyormuş. açıklamalarında tutarsızlıkları göremiyorsun. Netice olarak senin Tanrı'nın varlığını çürütmeye çalıştığın 2. örnek olan ustura yöntemi, esasen senin düşünce yapını çürütmektedir.

    YanıtlaSil
  15. ayrıca 1. örnekte vermiş olduğun kozmolojik delillerin önermelerini yanlış ifade etmektesin.
    - '' Varolan her şeyin bir sebebi vardır'' senin göstermeye çalıştığın çelişkiye uygun olması için uyarlanmış bir ifadedir. Tam burada bir kelime oyunu yapılmaktadır! ''varolan herşey''in değil, evrende gözlemlediğimiz ''evrendeki herşeyin'' bir sebebi vardır. ve evren gayet ''sebebe bağlı olan şey''lerden oluşur. fakat Allah zaman ve mekandan münezzehtir. Her türlü eksiklik ve noksanlıktan münezzehtir. onu bir varlık olarak ifade etmen eksiktir ve yanlıştır.
    evrende varolan herşey bir sebebe bağlı olan nesneler, olgulardır. bu nedenle '' "Madde her zaman vardı" diye bir önermede bulunamazsın. 'Madde', 'Zaman', 'Evren' ve 'Allah' kavramlarını tam olarak düşünecek olursak ezeli ve ebedi olma durumu eksiksiz, kusursuz olan varlığa, yani 'Allah'a ait olması akla en uygundur. kelime oyunlarıyla argümanını tutarlı göstermeye çalışıyosun. ama başarısızsın

    YanıtlaSil
  16. 2. ve 6. maddeye bakalım:

    -Varolan her şeyin bir sebebi vardır.
    -Tanrı, sebebi olmayan ilk sebeptir.

    Dikkat edilince argüman 2. ve 6. argümanın çelişkisi yüzünden geçersiz olmalıdır.

    Evet alfa inanılmaz zekisin.Öncelikle argümanı basitleştirerek kendini iyice bir üste çıkarmışsın.2.argüman zamana ve mekana tabi olan şeyler için geçerlidir.Zaten bu öncülden zamana ve mekana tabi olmayan bir varlık olan Tanrı'nın olması gerektiği söyleniyor.Sen ise Tanrı'yı kim yarattı diyorsun?İnanılmaz derecede hatalı bir görüş.

    YanıtlaSil