20 Ocak 2014 Pazartesi

Paskalın Kuramı



Savunacak başka argüman kalmadığı zaman, dindar çıkmaza girmişken ve korkuyorken geriye savunacak son bir argüman kalmıştır. Aslında argüman demeye bile dilim varmıyor. Akademik literatürde "Paskalın Kuramı" olarak geçen olasılık hesabının dilimize yansıyışı "neme lazım, ben inanayım da..." önermesidir. Dindar savunacak başka bir argüman görmediği zaman kırık bir dala tutunur ve onu var gücüyle savunmaya başlar, "Ya varsa?" der dindar "Varsa bir şey kaybetmem..." Günümüz felsefecilerinden Caner Taslaman bu argümanı hala kullanıyorken felsefi literatürde ciddiye alan pek felsefeci yok gibidir. Fakat normal hayatta karşımıza çıkan kişilerin çoğu bu argümanı haklı bulmaktadır. Nasreddin Hocavari bir şekilde “ya göl maya tutarsa” yerine “ya tanrı varsa” diyen bir argümandır. Kısaca "Tanrı varsa bu onun sorunudur!" diyerek geçiştirebilirdim fakat bunu yapmayacağum. Gelin bu argümanı hep beraber inceleyelim.


Argümanın Sunuluşu


Dini baz alan siteler, sosyal paylaşım adresleri ve daha nice yerde yer alan 'Hz. Ali ile dinsiz arasında geçen muhabbet' de bize aynı argümanı savunmaktadır. Bahsi geçen sitelerden bir alıntı yapmak gerekirse ;


Hz. Ali'ye (r.a), birisi geldi. Adam, ölümü, tekrar dirilmeyi, ahirette hesabı, cenneti ve ehennemi inkar ediyordu. Hz. Ali'ye: 
- Ya Ali, siz müslümanlar ölüme ve ölüm ötesine inanıyorsunuz; biz ise inanmıyoruz. Siz cehennemden kurtulmak, cennete girmek için bir sürü ibadet ediyor, mal harcıyor, zahmete giriyorsunuz. Bu zahmet değer mi? Hem ölümden sonra tekrar dirilmenin olacağı ne malum?" diye sordu.  
Hz. Ali (r.a) adamı sükunetle dinledi, sonra ona şu cevabı verdi:  
"Evet, ölümden sonra dirilmek, hesaba çekilmek, cennete veya cehenneme girmek, ya senin dediğin gibi yoktur; ya da bizim dediğimiz vardır. Önce senin dediğinin doğru olduğunu düşünelim. Ölümden sonra ahiret hayatı yoksa, seninle biz aynı durumdayız. Sana da yok bize de yok. Bu arada bizim Yüce Allah için kıldığımız namazların, yaptığımız ibadetlerin, hayır ve iyiliklerin, güzel ahlakın, verdiğimiz zekat ve sadakaların bize bir zararı olmaz. Ama, ya ahiret varsa, bizim dediğimiz doğru çıkarsa, senin hâlin nice olur?" diye sordu.  
Adam, biraz durdu, düşündü ve sonra:  
" Vallahi, her iki durumda da siz kârdasınız, ahiret varsa vay bizim hâlimize! Yolunu öğret, ben de müslüman olacağım," dedi ve müslüman oldu.

Gazali'nin aktarmış olduğu(1) bu hikaye oldukça basit bir dille aktarılmış olup, herkesin anlayacağı düzeyde olması nedeniyle oldukça ilgi çekici gözükür. Bu sebepledir ki dini baz alan tartışmalarda sürekli kullanılır. Paskalın Kuramının en basit hali olan bu kuramı Paskal biraz daha sistematik hale getirmiştir.


1- Tanrı vardır(a durumu) veya yoktur(b durumu). 
2-Bir kişi tanrıya inanıyordur(X kişisi) veya inanmıyordur(Y kişisi). 
3-B durumu geçerliyse X kişisi de Y kişisi de bir şey kaybetmeyecektir. 
4-A durumu geçerliyse Y kişisi sonsuza kadar cehennemde yanacakken X kişisi sonsuz cennete gidecektir. 
5-Dolayısıyla Tanrıya inanmak olasılık bakımından daha rasyoneldir.

Daha basit haliyle sunacak olursak:


P1-Eğer siz (ateistler) haklıysanız ben ölüp giderim. Bir şey kaybetmem. 
P2-Ama eğer biz (teistler) haklıysak siz her şeyi kaybedersiniz. 
S-Dolayısıyla teist olmak daha akılcıdır.

Bu yazı en basit haliyle, hem p1 öncülünün hem p2 öncülünün hem de sonuç önermesinin haksız olduğunu irdeleyecek aynı zamanda durumu belirli analojiler ile açıklamaya çalışacaktır.

Her ne kadar genellikle dindarlar tarafından Tanrının Varlığına Kanıt olarak sunulmuyor olsa da çoğu zaman yanlış anlaşılmıştır bu bahis. Çünkü bu, bir tanrının asla kanıtı olamaz. Öncelikle bu önyargıyı kafada kırmak gerekir. Bir şeyin olması durumunun olmaması durumundan daha akılcı olması, o şeyin doğruluğunu göstermez. Örneğin "evrimin olması durumu olmaması durumundan daha akılcıldır, o halde evrim var" diyerek evrimi kanıtlayamayacağım ortada iken aynı şeyi bu argüman için de söyleyebiliriz.Bu argüman, tanrının varlığının kanıtı olamaz. Göreceğiniz gibi öncüllerin sonuçlarında "Dolayısıyla tanrı vardır." gibi bir ifade yok; ki olsaydı argüman kendi içinde tutarsz olurdu. 


Neyin Tercihi?


Kuramın göze çarpan ilk hatası, inancı bir tercih meselesi olarak görmesidir. İnanç "Evet şimdi inanmalıyım." "Bugün inancımı terkediyorum" denilerek girilebilecek veya terkedilebilecek bir mevzu değildir ki bu yöntemle bir ateist teist yapılsın. Dinden çıktığım zamanları hatırlıyorum da, ne kadar dinde kalmayı istiyordum! Fakat dinde kalmayı ne kadar istesem bile bunu beceremedim, bir nevi benim tercihimde olan bir şey değildi. 

Ne demek istediğimi daha iyi açıklayayım. Siz rasyonel düşünen bireyler insanların hayalgücü olan süperkahramanlara inanmazsınız. Örümcek Adama tüm benliği ile inanan, Süperman'a bütün kalbi(!) ile iman eden kişilere rastladığım söylenemez. Bir kişinin çıkıp "Ya Süperman Varsa?" demesi onun varlığına dair delil olarak gösterilemez. Bir kanıt olmamakla beraber, sizin de o süper kahramana inanmanız için herhangi bir sebep oluşmaz. Çünkü bu tür şeylerin mantıksız olduğunu bilirsiniz. 

"Şimşekler tanrıların sinirlenmesinin bir sonucu!" "Depremler kızgın boğanın kafasını sallamasıdır!" diyen bir kişiye inanmayı deneyin. Ne kadar uğraşırsanız uğraşın bunu becerebileceğinizi sanmıyorum. Çünkü inanç ve inançsızlık bir tercih meselesinden çok farkındalık meselesidir. Sizler yukarıda sayılan senaryolara inanmıyorsunuz çünkü aklı başında bireylersiniz, ve sizi her ne kadar "Süperkahramanlar cezanı verecek" deseler de bu, yukarıdaki senaryolara inamanızı gerektirmeyecek. Aynı şekilde dinin mantıksızlığının farkına varmış bir bireye her ne kadar "Ya cehennem varsa, bak yanasın ama haaa.." deseniz de o kişiye yine mantıksız gelecektir.

Fakat şunu fark etmem çok zor olmadı. Yukarıdaki Paskalın ve Alinin bahisleri dinsizleri dine çevirmeye yönelik değil, dindarları dinde tutmaya yönelik bir kuram. Çok sayıda dinde şüpheye düşen arkadaşım oldu fakat neredeyse hepsi "neme lazım" sözünün beyin körelten, düşünceyi engelleyen sığınağı altına girdiler. Bu argüman dinsizleri dine çevirmede oldukça etkisizken, dindarların dinlerini sorgulamamaları için birebir. Zira dikkat edilirse, bu sözü savunan kişiler, sorgulamaya başlayıp yarıda bırakan kişiler oluyor.  


Ne Varsa?


Ya varsa kuramını sadece tanrı adına kullanmak da ayrı bir hata değil midir? Her türlü mümkün varlık için aynı soruyu sorabiliriz değil mi? Örneğin,"Ya şu anda evinizde bir ejderha varsa?" demem, sizi evinize gitmemeye alıkoymaz, öyle değil mi? Gerçekten böyle bir durumda kendi evine gitmeyecek kişinin aklından şüphe edebilirim. Ki aynı şeyi paskalın kuramını savunanlar için de söylemekten çekinmem. 

Eğer "Ya .... ise" olan her argümanı kabul edecekseniz size istenilen her şeyi yaptırabiliriz. Örneğin benim kölem olmanızı istediğim zaman size "Benim kölem ol yoksa 3 ay sonra ölümcül bir hastalığa yakalanacaksın." diyebilirim. Bu durumla karşı karşıya kaldığınız zaman şu öncülleri kurar mısınız kurmaz mısınız, lütfen objektif olun:


1- Ben haklıyım(a durumu) veya haksızım(b durumu). 
2-Ya benim kölem olacaksınız ya da olmayacaksınız. 
3-B durumu geçerliyse ve siz benim kölem olmuşsanız, sadece yaşamınız biraz daha dertli geçmiş olur, ama kölem olmamışsanız sadece biraz daha iyi bir yaşam sürersiniz. 
4-A durumu geçerliyse ve siz kölem olmuşsanız çok daha uzun süre yaşayacaksınız ama kölem olmamışsanız durumunuz oldukça vahim demektir. 
5-Dolayısıyla benim kölem olmak daha rasyoneldir.


Etik olmadığını bildiğimiz bu durum, aynı şeyi tanrı yapınca iyi bir hareket haline geliyor; mantıksız olduğu oldukça açık olan bu argüman söz konusu tanrı olduğunda sayısız taraftar topluyor. İşte asıl mucize bu. Buradan çıkarmamız gereken sonuç bir şeye sırf "Olabilirlik" durumu var diye inanmak akılcı bir çözüm değildir. Dolayısıyla argümanın sonuç öncülü olan "Teist olmak daha akılcıdır." önermesi hatasını göstermiş oluyor.


Beyninizin Kapısını Açın


Argüman hatalı bir mantık üzerine kurulu. Dediğim gibi "Ya varsa?" her şey için söylenilebilir. Örneğin bir tartışmamda yine "paskalın kuramı"nı ortaya atan bir arkadaşımla şuna benzer bir diyalog yaşamıştım:

O: Sen diyorsun ya Allah yok diye ya varsa? Eğer varsa ben kaybetmem ama sana ne olur düşünsene..(yanımızda dolap vardı)
Ben: Kalk N.. kalk. Sakın o dolabın yanında durma, hiçbir zaman da dolaba yaklaşma.
O: Neden ki?
Ben: O dolabın içinde bir dinozor yavrusu var, uyuyor. Eğer dolabın yanında kalırsan uyanıp bize zarar verebilir.
O: Saçmalamayı keser misin?
Ben: Sen yok diyorsun ya yine de yaklaşma dolabın yanına.Eğer yoksa bir şey kaybetmezsin ama varsa düşünsene halini!

Gördüğünüz gibi ikisi de aynı şekilde olma ihtimali olan şeyler, ama ya varsa demek onun olduğu anlamına gelmez ya da ondan korkmamı gerektirmez. Siz şimdi bu argüman üzerine ne düşündüyseniz ben de "Allah varsa" dediğiniz zaman aynı şeyi düşündüm. Sizler nasıl bu dinozorun varlığına dair imana gelmiyorsanız aynı şeyi tanrı için yapabilirim. 

Ben mantıksal olarak sonsuz güçlü sonsuz merhametli bir tanrının olma ihtimalini bu dinozorun olma ihtimalinden farksız görüyorum. "Ya o dinozor varsa" sorusunun cevabını bir şekilde öğrenebilirdik: Dolabı açıp bakarak. Dinozoru görmeyince de inanmazdık ve mutlu son(tabi sonra karşımızdaki dinozorun görünmez olduğunu iddia etmezse, zira tanrı da onu test edemeyeceğimiz bir yere koyulmakta). Bunu dinler üzerine uygulamak gerektiğini düşünüyorum "kapıyı açmak" tabirini de "sorgulamak" karşılıyor. Sorgularız ve eğer olmadığını anlarsak inanmayız olur biter. Bu sebeple sorgulamaktan korkmayın. Sorgulamak sizi gerçeklere ulaştıracaktır. O halde, beyninizin kapısını açın ve inançlarınızı bu şekilde ayıklayın. Paskalın kuramı kısır ve sonuçsuz bir kuramdır.


Anlamsız Bir Kuram


Herhangi bir şeyin varlığı veya yokluğu, doğruluğu veya yanlışlığı birkaç yöntem ile incelenip anlaşılabilir. Bu araştırma, yukarıdada bahsettiğim gibi beynin kapısını açmakla mümkündür. Bir şeyin varlığını iddia ediyorsak o şeyin doğruluğunu araştırabilir, test edebilir, yanlışlayabiliriz. Bunu yapacağımız en populer iki yöntem şunlardır:

1-Bilimsel Yöntem
2-Felsefi Yöntem

Bilimsel yöntem yanlışlama metodu ile ilerler. Ortaya bir tez atılır, o tezi yanlışlayan bir gözlem gördüğümüzde hipotezimiz terk edilir. Örneğin kitabınızın kaybolduğunu düşünün. Ortaya bir hipotez atın; "Kitap çantamın içindedir" hipotezini ortaya attığınızı varsayalım. Bu hipotezi basit bir şekilde, çantanızı açıp bakarak yanlışlayabilirsiniz. Çantanızı açarsınız, kitabınızı görmezsiniz ve "Kitap çantanın içindedir" tezi suya düşer. Aynı şeyi din ve tanrı için de yapmamızda bir problem görmüyorum. Ortaya din argümanını atarsınız, bunu yanlışlarsınız ve ortaya atılan din tüm argümanlarıyla çöpe atılır. Böyle bir durumda "Ya dinimin tanrısı varsa" argümanı mantıksızlaşır.

Bir başka yöntem ise, felsefi yöntemdir. Eğer bir görüş kendi içinde tutarlılık taşımıyorsa terkedilmeyi hakedecektir. Örneğin "Benim üç öz kardeşim var ve ben ebeveynlerimin tek çocuğuyum" dediğiniz zaman tutarsız, kendi içinde çelişen bir cümle ortaya koymuş olursunuz. Bu cümleyi analiz ettiğinizde, öz kardeşinizin oluşu ile ebeveyninizin tek çocuğunun olması iki tezdir ve kendi içinde çelişirler, dolayısıyla ikisinin aynı anda doğru olma ihtimali söz konusu olamaz. Aynı şekilde dinin ve tanrının tutarsız bir görüş olduğunu göstermek de bu iki fikri anlamsızlaştırır. Bu iki yöntemi kullanın ve bir şeyin doğru olup olmadığını test edin. Bir ateist, bu yöntemlerden en az birini kullanarak dini görüşlerini terk ettiği takdirde "ya tanrı varsa" görüşünün anlamsızlığını fark eder. "Eğer varsa kötü olurdu ama yok!" diyen çok sayıda kişi görebilirsiniz. Evreni yaratan ve müdahale etmeyen deistik tanrı modelinden ziyade, paskalın kuramı teistik tanrı üzerine kuruludur ve bu tanrının olmadığına emin olan çok sayıda ateist, agnostik, deist bulabilirsiniz. Dolayısıyla, 'hiçbir şey bilinemez' diyen septikler dışında, dinin sunduğu tanrı modelini terk eden ve bunun olmadığına kesin gözüyle bakan onlarca kişi için paskalın kuramı açık ara farkla anlamsız bir kuramdır.


Binlerce Din, Binlerce Tanrı...


Ali ibn Ebu Talip, argümanını islam üzerine kurmuştu, Paskal ise hristiyanlık üzerine. Bir ateist ile dindar arasında geçen tartışmada da eğer karşıdaki hristiyansa "Ya Hristiyanlık doğruysa?" sorusunu sorar, eğer karşıdaki yahudiyse "Ya yahudilik doğruysa?" sorusu ile karşımıza çıkacaktır. Sık sık yaşadığım müslüman-nonteist tartışmalarında ise müslüman birey "Ya İslam doğruysa?" şeklinde sunar yukarıdaki bahsi. Hepsi, diğer dinlerin varlığını ve doğru olma ihtimalini unuturlar.

Bir müslümana göre bir hindu, bir taoist, yahudi, hristiyan,şamanist,pastafaryan ve diğer dine mensup insanlar cehennemde yanacaktır. Bir hristiyana ise müslümanın yahudinin, hindunun, şamanistin, pastafaryanın vs. cehennemde yanacağını düşünür. Bir çok mitte ve dinde geçen cehennem kavramında, dinin tanrısı egoist bir şekilde kendine inanmayanları yakmaktadır. Elbette bu durum, kültürel etkilenmenin bir sonucu. Hristiyanların yahudilerden, müslümanların da hristiyanlardan almış olduğu bu kutsal ve merhamet dolu inançta neredeyse her zaman o dinde olmayan insanlar sonsuz cehenneme mahkum olmaktalar. İstisnalar çok elbette fakat bir çok kültürde cehennem ortak öge olarak bulunuyor. Kimi kültüre göre yeraltında karanlık bir dünya, kimine göre uzak bir ada, kimi kültüre göre yerin altında hem iyi hem kötü ruhların gölgeler biçiminde sürekli bir susuzluk içinde yaşadığı karanlık bölge...

Asıl konumuza gelecek olursak bir ateisti cehennemle korkutmanın mantıksızlığına vurgu yapmak istiyorum. Evet, eğer siz müslümanlar haklıysanız, ben bir hristiyanla yahudiyle, amon-ra'ya tapanla cehennemde sonsuz azaba mahkum olacağım. Eğer Amon-ra'ya tapan haklıysa bu sefer onlar yanmayacak ve müslümanlar, yahudiler ve diğer dindekiler yanacaklar. Eğer hristiyan haklıysa hristiyan dışındakiler yanılıyor olacak ve hristiyan haricindeki insanlarla azap çekeceğim..

Şimdi söyler misiniz her dinin farklı cennet cehennemi varken kimin cehenneminde kiminle birlikte yanacağımı nereden biliyorsunuz? Bir müslüman cehenneminde pastafaryan ile mi? Bir pastafaryan cehenneminde yahudi ile mi? Bir yahudi cehenneminde Antik mısırlı ile mi ? Söyler misiniz kimin cehenneminde yanacağım ben? Neredeyse her dinde tanrı yakmaya bu kadar hevesli iken bir antik yunanlının yanlış olduğunu bu kuram ile ispatlayamazsınız. Zamanında onlar da sizin kadar dindardı, bu sebeple bize cehennemde yanacaksınız demeden önce hangi dinin cehennemlerinde yanacağınızı bir düşünüp aslında cennetin cehhenemin rasyonel olmadığını anlayın.

Biraz daha açık dille ifade etmek gerekirse, Richard Dawkins'in bir konferansta "Ya Yanılıyorsanız?" sorusuna verdiği cevabı da inceleyebilirsiniz:


Ya yanılıyorsam? Sonuçta herkes yanılabilir. Uçan Spagetti Canavarı hakkında da yanılmış olabiliriz ya da Tek Boynuzlu Görünmez Pembe At ya da Göksel Çaydanlık hakkında da. Hristiyan inancının olduğu bir yerde büyüdünüz. Başka bir dine inanmamanın nasıl bir şey olduğunu gayet iyi biliyorsunuz. Çünkü Müslüman değilsiniz, Hindu değilsiniz. Neden Hindu değilsiniz? Çünkü Amerika'da büyüdünüz, Hindistan'da değil. Hindistan'da büyüseydiniz, Hindu olurdunuz. Vikingler döneminde Danimarka'da büyüseydiniz Odin ve Tor'a inanacaktınız. Antik Yunan'da büyüseydiniz, Zeus'a inanacaktınız. Orta Afrika'da yetişmiş olsaydınız, dağın tepesindeki Ulu Cuvcuv'a inanacaktınız. Yani, Yahudi-Hristiyan tanrısını seçmek için hiçbir özel sebep yok. Sadece şans eseri burada doğup yetiştiniz. Ve bana, "Ya yanılıyorsanız?" diye soruyorsunuz. Peki ya, Ulu Cuvcuv hakkında siz yanılıyorsanız?

Evet, siz müslümanların haklı olma ihtimali düşünülebilir. Fakat aynı derecede diğer dinlerin de doğru olması ihtimalini göz önünde bulundurmalısınız. Madem öbür tarafı riske atmamak istiyorsunuz: kiliseye de gitmelisiniz, yoga da yapmalısınız, evinizin kapısına mezuza da asmalısınız, Mahakavyaları da okumalısınız, tanrıya bakire de kurban etmelisiniz, hindular gibi tanrıları yüzdürmelisiniz, tanrılara yemek sunmalısınız, ölüleri mumyalamalısınız, ateşin etrafında dans da etmelisiniz, kızıl güneş bayramlarını da kutlamalısınız, ateşe aydınlığa ve güneşe bakarak da ibadet etmelisiniz. Ve daha saymadığım onlarca inancın geleneğini sürdürmelisiniz. Sonuçta yukarıdaki bahse göre her dinin doğru olma ihtimali varsa, her dinin ibadetlerini yapmak en akılcı şeydir. Riske atmayın her dine inanın o zaman. 


Tanrısal Sıfatlar


Paskalın Bahsi dinlerin tanrısı üzerine kurulu bir argümandır. Çünkü cennet ve cehennemi sunan taraf dinlerdir ve yanılma durumunda cehennem vaad eden de dinlerin tanrısı olmalıdır. Fakat es geçilen bir nokta var; bu tanrının sıfatları...

Dini öğretilerde sık sık tanrının merhametinden ve sonsuz iyi oluşundan bahsedilir. Tanrı mutlak iyidir, adalet sahibidir, merhamet sahibidir, mükemmeldir. Eğer gerçekten iddia edilen tanrı bu ise kişinin inançlı veya inançsız olması bir şey ifade etmemelidir. Eğer gerçekten tanrı yukarıda bahsedilen özelliklere sahipse, size iyiliğinizin karşılığını da verecektir.


1- Mutlu bir yaşam sürüp insanlara iyilik yapın. Güzel bir hayat yaşayın, tanrıya ve tanrılara inanmayın. 
2- Eğer tanrı varsa ve bahsedildiği gibi adilse sizin yaptıklarınız boşa gitmemiş olacaktır ve bu adil tanrı/tanrılar size cennet sunacaktır. 
3- Eğer tanrı varsa ve adil değilse, bu tür bir tanrı tapılmayı haketmeyen tanrı olacaktır. Üstelik onun, istediği gibi bir insan olmanız durumunda da bu tanrı adil olmadığından sizi cehenneme atabilir. Bu durumda tanrıya inanıp inanmamak sonucu etkilemez. 
4- Eğer tanrı yoksa, sonuçta dünyada iyi bir yaşam sürmüş olursun ve mutlu bir şekilde dünyaya veda etmiş sayılırsın 
5- Dolayısıyla 1. öncüldeki gibi bir kişi olmak en rasyonel çözümdür ve tanrıya inanmak bir şeyi değiştirmeyecektir.

Tüm bu yukarıdaki önermeler biraz da François Mitterrand'ın bu güzel aforizmasını hatırlatıyor insana:


Öldüğümde tanrıyla karşılaşırsam "evet şimdi inandım sana" derim ve O da "hoş geldin" der. Çünkü evreni yaratacak kadar yüceyse sanırım bana da hoşgörü gösterirdi.

Eğer cennet-cehennemem varsa, tanrı mutlak iyiyse, ego gibi bir problemi yoksa, gerçekten mükemmelse ve adalet sahibiyse cehenneme gidecek olan kişiler kötülük yapan kişilerdir. Zeusa, Allah'a, İsa'ya ve diğer tanrılara inanmayan kişilerin cehenneme gideceğini sanmıyorum. Cennet varsa oraya namaz kılanlar, camiye gidenler, kiliseye gidenler, tanrıya kurban verenler değil iyiler gider. İyilik yaparsan, insanoğluna iyi 
şeyler bırakırsan ama tanrıya inanmazsan yine cennete gidersin. Hiç değilse tanrının yukarıda bahsedilen sıfatları bunu gerektiriyor. Cennet varsa orası iyilerin mekanıdır dincilerin değil. İnsanoğluna yararlı şeyler yapıp sırf kendine inanmadığı için cehenneme yollayacak bir tanrıının varlığına beni inandıramazsınız. Böyle bir tanrı ego sahibidir, ego sahibi olmak da tanrının mükemmel olma sıfatları ile çelişir. Üstelik bu ego adalet sıfatını engelliyorsa tanrı iyice tanrı olmaktan çıkmış demektir.

Şimdi siz hristiyan bir çevrede olsaydınız müslüman olur muydunuz? Büyük bir ihtimalle olmazdınız. Bu soruya "Elbette, sorgular müslüman olurdum." diyen bir kişi aynı zamanda Paskalın Kuramını ortaya atmışsa bana oldukça samimiyetsiz gelir. Siz "Ya varsa?" diye sorarak, korkuya sığınarak, sorgulamayı reddederek inançlı kalın ama başka bir mekanda doğduğunuz zaman müslüman olacağınızı iddia edin, öyle mi? Gerçekten samimiyetsizce bir cevap. Madem müslüman olurdunuz, dünyadaki milyarlarca insan neden müslüman olmuyor, yoksa onlar da sizin gibi aynı cevapla mı kandırıyorlar kandilerini? Çevrenizde müslüman olarak yetiştirildiğiniz için müslümansınız. Eğer tanrı sizi hristiyan bir çevrede yaratsaydı hristiyan olup Allah'a değil İsa'ya inanacaktınız ve bunun sorumlusu olan tanrı ona inanmadığınız çin sizi cehennemde yakacaktı. Şimdi bu senaryoda adaletin varlığını yeniden düşünün(Burada yaptığım genelleme tüm herkesi kaplamamakla birlikte neredeyse herkesi kaplar.)


Yeni Bir Olasılık Kuramı


Eğer sadece bir tanrı iddiası ortaya sunulmuş olsaydı, yine yukarıdaki argüman geçersiz sayılırdı. Şöyle ki bir tanrı, aslında insanlara küçük bir şaka yapmış ve kutsal kitaplarından farklı bir hesap işlemi düzenliyor olabilir. Yukarıda tanrı; kendisini dualarıyla rahatsız etmeyen, sadece cehennem korkusu yüzünden ona inanmayı reddeden, iyiliği cennet vaadi için değil ahlaki olgunluğa erişmek için yapan, dinlerini ve çevresini sorgulayabilen kişilere cennet veriyor olabilir. Bu durumda da inançlı olan kişilerin hepsi sonsuz cehennemi boylayacaktır.  O halde olmasına ihtimal verebileceğimiz tanrı modelleri artmış olur:


A- İnsanları dinlerine göre yargılamayan, yaptıklarına göre yargılayan tanrı. 
B- İnsanları inançlarına göre yargılayan ve inançlılara cennet vaad eden tanrı. 
C- İnsanları inançlarına göre yargılayan ve inançsızlara cennet vaad eden tanrı 
D- İnsanları yargılamayan tanrı. 
E- İnsanları yargılayan, yargılama ölçütü din dışında bir şey olan ama bu yargılama ölçütü ne lduğu bilinmeyen olası tanrı modelleri. 
- Sadece Hristiyanlara karşı olan tanrı  
- Sadece çok tanrılı dine inananlara karşı olan tanrı 
- Sadece monoteistlere karşı olan tanrı   
- Naneli şeker sevenleri cehhenemde yakan tanrı  
........... (sayısız olasılık)

E şıkkını dikkate aldığımız zaman, sayısız olasılık içinde inançlıları ve inançsızları yargılayan tanrı modelleri neredeyse eşit olacağından olasılık kuramımızda herhangi bir değişim oluşturmayacaktır. E şıkkına göre sayısız olasılık vardır ve bu kadar olasılık hesaplanamaz. D şıkkındaki deistik tanrı modeli de benzer şekilde inançlılara ve inançsızlara aynı derecede etki etmeyen bir gelecek vaad ettiğinden, olasılık kuramında pek etkili olmayacaktır. A şıkkında da tanrı, inançlı inançsız ayrımı yapmadığından tanrıya olan inancı rasyonel kılacak herhangi bir ifade bulunmamaktadır.

O halde B ve C şıklarını dikkate alarak şu sonuca varabiliriz; "Eğer tanrı inancının rasyonalitesini araştırıyorsak inançlara göre yargılayan tanrı modellerine bakmamız gerekir. Bu durumda tanrı ya inançsız olanlara ya da inançlı olanlara sonsuz cehennem tehdidinde bulunmaktadır." Bu sonucu ele alarak şimdi yeni bir argüman kurabiliriz.


1- Tanrı ya vardır ya yoktur. 
2- İnançlıları veya inançsızları cehenneme atan iki tanrı modelinden ikisi de doğru olabilir. 
3- Tanrının olma ihtimali %50 iken olmama ihtimali de %50 dir. 
4- Tarih boyunca 5000 den fazla yerel-genel din ortaya çıkmıştır. 
5- Tanrı varsa bu 5000 dinin tanrısından herhangi birinin doğru olma ihtimali 1/5000 dir. 
6- Hem tanrının varolması hem de kişinin doğru dini seçmiş olma ihtimali birbiri ile çarpılırsa herhangi bir dindarın haklı olma ihtimali ortaya çıkar. Bu da 1/10000 dir. 
7- Bir ateist 1/2 ihtimalle haklı iken bir dindar 1/10000 ihtimalle haklıdır. 
8- 2. maddeden, bir dindarın da cehenneme gitmesinin, bir ateistin de cehenneme gitmesinin doğru olabileceğini gördük. 
9- Bir ateistin açık ara farkla haklı olma ihtimalini gördük (7. maddeden) 
10- Dolayısıyla, ateist olmak daha rasyoneldir.

Bu olasılık kuramını incelerken aynı zamanda Paskalın Kuramına da bir eleştiri yapacağım. Çünkü bu iki argüman da belirli yönden aynı hatalara giriyor. Mesela paskalın kuramı da "ters paskal kuramı" da tanrının varlığına ve yokluğuna dair tüm olası argümanları reddederek ortaya atılıyor. Ters paskal kuramında 3. maddeye göre "tanrının olma ihtimali %50" iken bu oran tanrının lehine ve alehine delillerle değişebilir. Aynı şekilde paskalın kuramında da tanrının olma ihtimali sıfıra çekilebilir ve bir pozitif ateist görüşü savunulabilir. 

Her iki kuramda da bir şeyin doğruluğuna dair ihtimal "önümüzdeki seçenekler doğru veya yanlış gibi iki şıktan oluşuyor ise bu şeyin doğru olması veya yanlış olması 1/2 oranındadır. " öncülü üzerine kurulu olduğundan hatalı bir olasılık ortaya atmaktadır. Örneğin :


1- Bir piyango bileti ya kazanacaktır ya kaybedecektir. 
2- Dolayısıyla biletin kazanma ihtimali 1/2  dir 
3- Eğer bilet kazanmazsa sadece birkaç liram boşa gidecektir 
4- Eğer bilet kazanırsa ömür boyu mutlu yaşayabilirim. 
5- Dolayısıyla bilet almak daha mantıklıdır.

Burada biletin kazanma ihtimali ve kazanmama ihtimali nasıl aynı gözüküyorsa paskalın kuramında ve yeni olasılık kuramımızda da "tanrının olma ihtimali ile olmama ihtimali 1/2 dir" gibi gözükmektedir. Oysa bu oran belirli öncüllerle değişebilir. Mesela tanrının olma ihtimali söz konusu olduğunda "kötülük problemi" "gizlilik problemi" "taş paradoksu" "eylemsizlik problemleri" gibi argümanları sunarak bir ateist "Tanrının olma ihtimali yoktur, o imkansız varlıktır" diyebilir. Teistik yönden düşünürsek kelam kozmolojik argüman, ince ayardan kanıt, aksiyolojik argüman gibi delilleri sıralayarak "Tanrının varlığı mutlak doğrudur" diyebilir.

Fakat ters paskalın kuramında tanrının var olup olmaması bir problem değiştirmez. Bu kuram der ki; tanrı vardır veya yoktur. Bu tanrının olduğunu farz edersek, bir ateist ile bir inançlıyı cehenneme atabilecek tanrının varlığı düşünülebilir. Bu durumda bir ateist de cehenneme gidebilir, aynı oranda bir teist de cehenneme gidebilir. Fakat bu tanrı hangi tanrıdır? Teist, bu durumda sadece kendi tanrısı karşısında cenneti kazanabilecek konumdayken, ateist her tanrı karşısında cenneti kazanabilecek durumdadır. Bu durumda ateist olmak daha akılcıdır. Yani tanrının olması veya olmaması durumu herhangi bir sorun teşkil etmemekle birlikte tanrı olsa da ateistin kazanma ihtimali daha yüksektir.


Ne Kaybettirir?


Paskalın Kuramının diğer bir sorunu ise inanırsak bir şey kaybetmeyeceğimiz üzerine kurulu. İnanırsanız ne mi kaybedersiniz? Şu anki hayatınızı kaybedebilirsiniz mesela. Hayatınızı bir yalanla ve acımasız bir dinle geçirmek oldukça büyük bir kayıp değil de nedir? Eminim ki binlerce Einstein, Tesla, Martin din yüzünden kendini gösteremeden ölmüştür. Geçmişte daha çok hristiyanlık yüzünden, günümüzde ise büyük oranda islam yüzünden bilim ve bilimsel gelişmeler engelleniyor. "Gavur İcadı" olarak görülen onlarca bilimsel görüş sansürleniyor, insanlar bunlardan mahrum bırakılıyor. Bilim, imanın önüne geçileceği fikri yüzünden çocuklardan uzak bırakılıyor. 

Yanlış anlaşılmasın dediğim, inanç ile de insanlara iyi şeyler bırakılabilir. Ama çoğunluğun inanması gelecekte öyle bir nesil getirecektir ki dinin bağnazları ılımanlar sayesinde güç kazanacaktır ve bu da insanlığın giderek geriye gitmesine yol açacaktır. Şu an için sizin inanmanız size bir şey değiştirmez ama insanlığa çok şey değiştirir.Sizin inanmanız bağnazlığa güç kazandıracak.

Ayrıca inanmak, "İnanıyorum" demekle biten bir şey değildir. İnançlıların çoğu ibadetleri için ciddi zaman kayıplarına düşerler. Örneğin zamanının büyük çoğunluğunu kilisede geçiren hristiyanlar, günde beş vakit namaz kılan müslümanlar gibi... Bununla beraber ciddi bir maddi masraf da beraberinde gelir. Sırf dini amaçlarla Vatikan'ı ziyaret eden kişiler, her yıl hac ziyaretinde bulunup hacı olan kişiler de bunlara örnek olarak verilebilir. Din beraberinde vakit ve nakit kaybını getirir.

Din ayrıca insancılık karşısında da en büyük engellerdendir. "Senden olanı sev!" öncülünü temel kabul ederek ortada olan dinler, insani birlikteliği sağlarken insanlara büyük bir kayıp olarak geri dönmeyecek midir? İslamda, kuranda ve müslümanlar arasında "Üstünlük takvadadır" görüşü hakimken, müslüman olmayan, sonsuz cehhenemi hakediyordur, dost edinilmemelidir, ona düşman gözüyle bakılmalıdır ve gerekirse onunla savaşılmalıdır. Din ve tanrı inancı "İnsanlar el ele tutuşsa, birlik olsa, uzansak sonsuza" görüşünün önünde büyük bir engel olarak duruyor, insanlar kendinden olmayanı ötekileştiriyor ve fişliyor, kişilerin kapılarını işaretleyip tehdit ediyor... Bu durumda dinin bir diğer zararı da ortadadır.

Dinin bireysel ve toplumsal zararları saymakla bitmez. Bunun üzerine kitap bile yazılabilir. O halde paskalın kuramındaki "İnanırsam bir şey kaybetmem" öncülü de hatalı bir öncüldür. İnanç, sizlere toplumsal ve bireysel açıdan zarar veren bir mekanizmadır.


Samimiyet


Biz ateistler, çoğu zaman hatalı sıfatlara maruz kalmışızdır. Tartışma ortamlarında bizlere "kafir" denir, "putperest" denir, "satanist" denir, "münafık" denir. Bunlardan hiçbiri değiliz; kafir küfür eden anlamındadır ama ben dine ve tanrıya küfrettiğimi hatırlamıyorum, putperest puta tapanlara denir oysa ilkel bir mitin tanrısına inananlar karşıdaki kişilerdir, satanist şeytana tapanlardır oysa şeytana inananlar bizler değiliz ve can alıcı nokta bizler "münafık"lar değiliz. Bize münafık diyen kesim ve "ya varsa" diyen kesim ironi yapmıyorsa oldukça gülünçler, çünkü yine dini bir terimin anlamını bilmeden bizlere yakıştırıyorlar. Aksine münafık olan kişiler, paskalın kuramına sığınan kesimdir.

Münafık olan kişiler, aslında inanmayan ama inanıyorum diyen kişilere denir. Münafık kelimesinin anlamı farklı şekilde ifade edilmiştir gerçi, örneğin mübafıkın kelime anlamına "müslümanları karıştırmak amacıyla müslüman taklidi yapan kişi" dersek paskalın bahsine sığınan kesim "münafık" değildir, o ayrı. Her neyse... Bu madde altında, bahsi geçen kuramın dini metinler açısından yorumuna bakacağım.

İslam’da ve diğer ibrahimi dinlerde tanrı, gönülden, isteyerek ve çıkar amacı gütmeden  bağlanılan imanı değerli kılmıştır. Üstelik İslamın tanrısı ya varsa diyerek bağlanılan inanca kesin bir şekilde karşı çıkmaktadır. 


Bakara8: İnsanlardan, inanmadıkları hâlde, “Allah’a ve ahiret gününe inandık” diyenler de vardır. 

Maide61: (Yanınıza) küfürle girip yine (yanınızdan) küfürle çıktıkları hâlde, size geldiklerinde “İnandık” dediler. Allah, onların saklamakta oldukları şeyi daha iyi bilir.

Görüldüğü gibi İslamın tanrısına göre yukarıda bahsi geçen "Paskalın Kuramı"na sığınan kişiler en az bizim kadar inançsızdırlar. Onlar inandık derler, ama aslında yaptıkları, olmadığını düşündükleri şeylere sırf korktuklarından ibadet etmektir. Bu tür bir ibadetler silsilesi bana oldukça samimiyetsiz geliyor. Bu argüman Celal Şengör'e sunulduğunda söylediği cevap geliyor aklıma:


"Ben, eğer bir Allah varsa ona karşı namusluyum. Ben Allah'ı aldatamam. Ben menfaatim için inanmam... Ne diyorsun; inanmazsan yanarsın. Ben razıyım! Yeter ki doğruyu bileyim."(2)

Bizler yanmaya razıyız, yeter ki doğruyu bilelim!


En Büyük Kurnazlık


Bir kişiyi ikna etmede dil oldukça etkili bir araç. Olayları aktarırken de dilin kullanılış şekli en büyük kurnazlık olabilir. Dilin kullanılış biçiminin, kişileri etkilemede nasıl önemli bir faktör olduğunu, size, yapılan küçük bir araştırmadan bahsederken anlatayım. Daniel Kahneman ve Amos Tversky'nin yaptığı bir araştırmadan bahsedeceğim(3)(4).

Aşağıdaki bahsi geçen senaryoyu okuyun ve yanıtlarınızı siz de bir kenara yazın. Yaklaşık 600 kişiyi öldüreceği tahmin edilen bir salgın hastalıpa karşı hazırlandığınızı varsayıyoruz. Hastalıkla mücadele etme amacıyla iki ayrı program gerçekleştirilebilir.

-A programı uygulanırsa toplam 200 kişinin hayatı kurtulacak.
-B programı uygulanırsa üçte bir ihtimalle herkes kurtulacak, üçte iki ihtimalle kimse kurtulmayacak

Hangi programı seçerdiniz? Tercih hakkı sizin elinizde olsa A programını mı yoksa B programını mı tercih ederdiniz? Cevabınızı verdikten sonra devam edin. 

Aynı senaryoda A ve B programları yerine alternatif C ve D programları var. Onlardan bağımsız olarak:

-C programı kabul edilirse toplam 400 kişi ölecek,
-D programı kabul edilirse üçte bir ihtimalle kimse ölmeyecek, üçte iki ihtimalle herkes ölecek

C ve D programlarından hangisini tercih ederdiniz?

Kahneman ve Tversky, deneklerin %72'sinin kesin gözüyle baktıkları A programını, riski olan bir kumar olan B programına tercih ettiklerini gördü. Ancak diğer soruda deneklerin %78'i D  seçeneğini C seçeneğine tercih ettiler.Dikkat ederseniz aynı argümanın sadece farklı bir dilde sunuluşu sonuçları ciddi bir şekilde değiştirdiği gözleniyor. İşte büyük kurnazlık: Dil !

Paskalın kuramında da siyasetçilerin kurnaz diline rastlıyoruz. Bu kuram bize "egoist,bencil,narsist" bir tanrı modeli sunuyor ve bunu saman altından su yürüterek yapıyor. 

X- Ya varsa, o zaman sonsuza kadar yanarsın. O halde inanman gerekir.
Y- Benim iddia ettiğim tanrı büyük bir ego sahibi ve kendine inanmayanları sonsuza kadar yakabilecek bir tanrı. Bu kendini beğenmişlik ve üstünlük gösterisi üzerine yine de ona inanmanı bekliyorum, çünkü eğer inanmazsan yanarsın. Bu bahsettiğim tanrının merhamet ve adalet sahibi olduğunu iddia ediyor olsam da eğer ona inanmazsan seni sonsuz işkencenin içine atacak ve derin piştikçe onu yenileyecek. Yine de onun merhamet sahibi olduğuna iman etmen gerekiyor. Yoksa yanma ihtimalin var! Bu tanrıya ister inan ister inanma ama inanmazsan sen kaybedersin. Böyle iyi özelliklere sahip bir tanrıya inanmak daha akılcıdır!

Yukarıdaki dil oyununun benzeri X ve Y arasında yapılmış ve Y argümanında söylenilen şeyler X argümanında gözükmeyecek şekilde saklanmış. Bu dil oyununun arkasındaki gerçeği görmek çok da zor olmasa gerek.


Taslaman'ın Kuramı


Günümüz felsefecilerinden Caner Taslaman, her türlü argümanı alıp islam bazında sunma arzusu (bunu arzu deliline ekleyebilir) nedeniyle, tanrının varlığına dair olur olmaz her türlü argümanı yeni bir çerçevede giydirmeye çalışıyor. Bu yöntemi Paskalın Kuramında da yapmasaydı şaşırırdım doğrusu. Şaşırmadım. Paskalın kuramının da haklılığını savunan Caner Taslaman şöyle bir örnekte bulunuyor:


Diyelim ki ben işyerindeyim ve evim de on metre yakında. Bana bir telefon geliyor ve "Evin yanıyor!" diyor. Evimde diyelim ki küçük çocuklarım var, bütün servetim var ve evimde güzel bir yangın tertibatım var. Birdenbire eve koşmak gerekiyor diye düşünüyorum, sonra aklıma muzip birinin benle kötü bir şaka yapmış olabileceği geliyor. Bu tarz bir durumda olsak ne yapardık? Burada akıllı bir insanın yapabileceği tek şey eve koşmak ve evimiz yanıyor mu, çocuklarımızın durumu iyi mi bakmak. Burada şaka mı değil mi bilemiyoruz, bunu bilebileceğimiz hiçbir alternatif yok, ikisine de kabaca eşit oranda görüyoruz. Şimdi evimiz yanıyor da koşarsak onları kurtarıp müthiş bir kazanç elde edeceğiz. Eğer koşmazsak müthiş bir kayıp. Evimiz yanmıyorsa ve biz koşarsak kaybedebileceğim pek bir şey yok. İyi düşünen biri burada eve koşması gerektiğini biliyorsa bu evrende de Allah'a yönelmesi gerektiğini çok rahat anlar! (5)

Taslaman'ın verdiği analojide birden fazla hata var. Hata derken asıl örnek ile uyuşmazlığı kastediyorum. Göze çarpan ilk hata, bir yangının normal bir hayatta her zaman olabilirliği varken, bunu tecrübe etmişken ve buna alışıkken ölümden sonra yaşam argümanında bu tür bir durum söz konusu değildir. Her gün birinin evinin yanmasına şahit olabilirsiniz ama ölümden sonra yaşamı görüp de size bildiren kimse görmezsiniz. Dolayısıyla bir yangına inanmak ile dine ve tanrısına inanmak benzer örnekler değildir. Eğer analojiyi düzeltmek istiyorsak, tıpkı ölümden sonra yaşam gibi, asla tecrübe etmediğimiz, alışık olmadığımız, herhangi bir yer ve zamanda şahit olmadığımız bir olay koyulmalıdır. Mesela size telefon açan kişi size şunu söylerse durum çözülebilir:
"Sayın Caner Taslaman, evinizde çocuklarınız var ve az önce bir UFO evinizin üzerinde durdu. Uzaylılar evinizi istila etti, çabuk eve gelmezseniz çocuklarınızı öldürebileceğini düşünüyoruz! Eğer gelirseniz ve uzaylılar yoksa bir şey kaybetmezsiniz. Peki ya varsa?"

Bu tür bir telefon geldiğinde ciddiye alacak herhangi bir kişi tanımıyorum ve olayı "yaşanabilirlik"ten çıkarabilmek için de bu tür bir benzetme mutlaka gerekmektedir. Taslaman'ın bir diğer hatası ise, analojide tek bir telefon almış olmasıdır. Fakat gerçekte binlerce din-mezhep-tanrı var ve bunlar birbirleriyle tutarsızlar. Nasıl gerçekte doğru olma ihtimali olan yüzlerce din ve tanrı varsa, kullanacağımız metaforda da onlarca farklı iddia öne sürülmelidir. Ve nasıl bu dinler birbirleriyle uyuşmuyorsa, gelen telefonlar da birbirleriyle uyuşmamalıdır. Örneğin 1000 telefon geliyor ve bunlardan biri yangın çıktığını, diğeri deprem olduğunu, diğeri uzaylı istilası olduğunu, bir başkası evin havalandığını, bir diğeri evde ejderha gördüğünü iddia ediyorsa, bir grup insanın sizi kandırıyor olduğunu düşünürsünüz ve boşa eve gitmek gibi bir zahmette bulunmazsınız. Üstelik bu telefonlardan biri evinizde yangın çıktığını diğeri komşunuzda, başkası babanızın evinde, diğeri arkadaşınızın evinde gerçekleşen felaketleri haber veriyorsa birini seçmeniz durumunda diğerlerini unutmanız gerekiyorsa iş giderek absürdleşir ve giderek bu telefonlara olan inancınız azalır ve hiçbir yere gitmezsiniz. Aynı şeyi neden tanrı ve din adına yapmayalım ki?



Kaynak:

1-Gazâlî, İhya, 3/467; Ateşin Yakmadığı Aşık, Semerkand Yay.
2- Siyaset Meydanı adlı programda, Din, Bilim, Darwin başlıklı tartışmada bir seyirciye verdiği cevaptan alınmıştır
3- Kahneman, Daniel ve Tversky Amos (2000). "Choices, Values and Frames", Choices, Values and Frames, Ed. Daniel Kahneman, Amos Tversky, New York, Cambridge University Press,
4-Kevin Hogan'ın The Science of Influence: How to Get Anyone to Say "Yes" in 8 Minutes or Less adlı kitabından alıntılanmıştır
5- Şimdiki Zaman adlı programda, Din,Bilim ve Felsefe İlişkisi başlıklı konuşmadan alınmıştır




























49 yorum:

  1. Güzel yerlere değinilmiş. Teşekkürler Alfa..

    YanıtlaSil
  2. her zaman buna takılıyorum ya varsa ?. kelime i şehadet getırınce ne yaparsan yap cezanı cektıkten sonra damgalı bı sekılde cennete gıdılecegını bılıyorum. Ama ne zaman savasları yoksullugu tecavuzlerı soykırımları dusunsem. kesınlıkle tanrı yok veya tanımlandıgı gıbı bırı degıl dıyorum. aksı taktırde tanrı var olsaydı mılyonlarca ınsana sıkı bı ozur borclu ve bu suna benzer. 2 kardes var. kardesıne ders calısması ıcın baskı uyguluyo ama kendı ders calısmıyor. cogu kısı tartısmadan bunun yanlıs oldugunu soyler. pekı onlarca soykırıma tecavuze katlıyama savasa goz yuman bı tanrı bızı nasıl yargılamayı dusunuyor ?

    YanıtlaSil
  3. Alfa, dokturmussun eline saglik. Anlatmak isteyip bir türlü bu sekle sokamadigim dusuncelerimi okudum resmen. Tesekkurler.

    YanıtlaSil
  4. Baştan sona okudum, öncelikler şunu belirtmeliyim, insanlara bir şeyler anlatmak için öncelikle diline sahip çıkmalısın "Ki" ile cümle başlamaz ya da herhangi bir bağlaç ile cümle başlamaz.
    Ben elhamdülillah Müslümanım ve yazınızı okuduktan sonra imanımı tazeledim Allah razı olsun, Allah umarım iman etmenize vesile verir. Facebook'ta bir paylaşımda linkini görmüştüm, ön yargılı değilim merak edip bilgi edinmek için okudum, emeğinize sağlık.
    Yalnızca bir tek yer dikkatimi çekti, tanrının egoist olması olasılığı, bunu araştırıcağım. Bulduğum sonuç beni iki olasılığa sürükler eğer tanrı varsa ve egoist değilse imanımı tazeleyeceğim ya da eğer tanrı egoist ise inandığım tanrıdan şüphe duyarım, bu sefer yanlış tanrıya inandığım düşüncesine kapılırım. Bu durumda da iki olasılık doğar, ya deist olurum ya da başka bir din arayışı içine girerim, çünkü idrak ettiğim kadarıyla islam inancı doğru olmasa bile bir tanrı var...

    YanıtlaSil
  5. Benim size bir sorum var.Bende inançsız bir insanım.Sizin belki biliyosunuzdur. Stephen Hawking in Evreni tanrı mı yarattı belgeselini izledim ve orda bigbangten sonra zaman olştuğu söyleniyordu. Buraya kadar herşey tamam.Sebeplilik zamansal bi etkinlikse herşey zaman içinde gerçekleşiyorsa bigbangin patlaması içinde zaman gerekmez miydi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. zaten big bang çok daha uzun zaman içerisinde (b.b. den bu ana kadar olan süreden milyonlarca kat daha fazla süre düşün) oluşan bir olay olarah tahmin ediliyor çok çok daha fazla ayrıntısı var anlatmak heralde 4-5 sezonluk dizi belgeselle anlatılır :) dediğin belgeseli izlemedim ama tahminimce hawking metrajı kısa tutabilmek için yüzeysel olarak anlatmıştır diye tahmin ediyorum
      bence

      alexander friedmann ve georges lemaitre den evrimi okumalısın





      sakro


      Sil
    2. evet hatta papa ile hawking in bir buluşmasında papa soruyor evrimi ve hawking başlıyor anlatmaya sonrasında papa sorular yöneltiyor öncesinde ne oldu hawking açıklıyor ondan önce ne oldu hawking açıklıyor bu şekilde bigbang a kadar geliniyor burada en son hawking herşey bigbangle başladı diyor buradada papa işte tanrının parmağı burada olabilir diyor yanlış hatırlamıyorsam olay böyleydi lakin doğruluğu hakkında bilgim yok araştırabilirsin

      şu bigbangdan öncesi benimde aklımı karıştırmıştı lakin bununda bir açıklamasını yapıyor hawking (her nekadar beni tatmin etmesede) belgeselde kalma araştır

      KÜÇÜK ALFA BAK GÜZEL BİR SORU SORMUŞ ARKADAŞ blogun amacı ateist arkadaşları aydınlatmak ise cevap bekliyor bu arkadaşda bildiğim kadarı ile bunun bi açıklamasını yapmıştı hawking bigbang öncesi ile ilgili

      Sil
    3. bigbangden öncesi sorulduğunda yanıtın yetersiz kalması ya da hiç bulunamaması bizi tanrıya götürmez, götürdüğünü varsaysak dahi her şeyin sebebini araştırarak tanrıya ulaşan zat, aynı mantıkla tanrının da sebebini araştırmalıdır. Bu loop olayı blogda zaten daha önce anlatılmıştı.

      Sil
    4. ben bigbangden öncesinin yetersizliğinden bahsetmedim arkadaşım bu yetersizliğin tanrıya götürmediğide çok aşikar zaten papa yine düz mantıkta ama bigbangden öncesinide açıkladı hawking.alfaya söylediğim bunu nasıl açıklamış olduğunu yazması

      Sil
    5. merhaba, ben fizikçi değilim ama big bang ile zaman oluşmuştur sözü ile şunun kast edildiğini düşünüyorum; bizim zaman kavramımız güneşe endeksli. dünyanın güneş etrafında dönme süresine göre zamanı belirliyoruz. güneş big bang ile oluşmuştur. dolayısıyla big bangten önce güneş yoktu, yani big bangten önce zaman kavramı yoktu..

      Sil
  6. Çok kaliteli bir doküman.

    Teşekkürler.

    YanıtlaSil
  7. "Eğer cennet-cehennemem varsa, tanrı mutlak iyiyse, ego gibi bir problemi yoksa, gerçekten mükemmelse ve adalet sahibiyse cehenneme gidecek olan kişiler kötülük yapan kişilerdir. Zeusa, Allah'a, İsa'ya ve diğer tanrılara inanmayan kişilerin cehenneme gideceğini sanmıyorum. Cennet varsa oraya namaz kılanlar, camiye gidenler, kiliseye gidenler, tanrıya kurban verenler değil iyiler gider. İyilik yaparsan, insanoğluna iyi
    şeyler bırakırsan ama tanrıya inanmazsan yine cennete gidersin. Hiç değilse tanrının yukarıda bahsedilen sıfatları bunu gerektiriyor. Cennet varsa orası iyilerin mekanıdır dincilerin değil. İnsanoğluna yararlı şeyler yapıp sırf kendine inanmadığı için cehenneme yollayacak bir tanrıının varlığına beni inandıramazsınız. Böyle bir tanrı ego sahibidir, ego sahibi olmak da tanrının mükemmel olma sıfatları ile çelişir. Üstelik bu ego adalet sıfatını engelliyorsa tanrı iyice tanrı olmaktan çıkmış demektir."

    hep aynı yerden vuruyorsun islamı diyorsun ki allah kitabında kendine inanmayanı kesin olarak (iyiliklerler geçirsede tüm hayatını) cehenneme yollayacakmış..burada zümer 70. ve zilzal 7 ve 8. ayetlere bakarsak senin dediklerinin tam tersi yazıyor küçük alfa kim zerre kadar iyilik veya kötülük yapmış ise karşılığını alır özetle.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tamam işte sen şimdi diyosun kim zerre kadar iyilik veya kötülük yapmışsa karşılığını alıcaktır diye.. bununla ilgili yazıdada geçiyor inanmayan iyi insanlar içinde geçerli o zaman

      Sil
    2. Ben böyle saçma bir argümana söyle cevap verirdim ; Evet benim şansım %50, var yada yok, seninki %50/4300= %0,01 yani 10.000 de 1 , unutma 4300 tane din var.

      Sil
    3. sayın anonim elbetteki inanmayan iyi insanlar içinde geçerli onlar yaptıkları zerre iyiliğin karşılığını alacaklar buyurur kuranda allah böyle olmasa islamın adaletinden bahsedebilirmiyiz alfa bunun yokluğundan dem vuruyor


      neo sana gelirsek sen o alfacığının dem vurduğu noktadasın yani alfa diyorki eğer müslümansanız bunu çıkar ilişkisi ile açıklamayın yani demeyin ki" ya varsa o zaman ben karlıyım" ama senin o matematiksel hesabında sen kar peşindesin inanç bu değildir sende bu matematiksel hesabında inanmamak daha karlı diyorsun %50 oranla e sizin saçma dediğiniz bencede öyle olan "ya varsa" kuramına bu sefer sen dahil oluyorsun

      bu noktada çıkardan öte birşey var ve sen göremiyorsun bunu.yani ben 10.000 de 1 şansım varken islamı seçmiş isem demekki ben çıkar gözetmiyorum yani "ya varsa ben karlıyım o zaman" demiyorum çıkar gözetsem %50 ihtimal olan senin gibi ateist olurum.bu noktada da bir düşün bakalım dünyada 4300 tane din varken neden sadece 4-5 tanesi çok yaygın ve neden 3 ü aynı tanrıya inanıyor

      Sil
  8. Gerçekten söyleyecek bir şey bulamıyorum, uzun zamandan beri okuduğum en zeka dolu ve eğlenceli yazıydı. teşekkürler :)

    YanıtlaSil
  9. Çok iyi bir yazı olmuş. Bana bu argümanı soranlara ya sen yanlış tanrıya inanıyorsan diyorum. Neden bir kumar oynamak zorunda olayım ki. Ben bir agnostiğim.

    YanıtlaSil
  10. Caner Taslaman'ın "Diyelim ki ben iş yerindeyim ve evim de on metre yakında. Bana bir telefon geliyor..." şeklinde başlayan örneklemesi üzerine bir kitaplık cevap yazılabilir. Ancak en halk dili ile verilebilecek cevap şudur;

    "Biri bana telefon açsa evimin yandığını söylese, koşarak gider önce canları sonra malları kurtarmaya çalışırım. Eğer biri şaka yapmışsa da, çocuklarıma bir şey olmadı diye mutlu olurum. Ancak biri bana bu şakayı günde 5 defa yapsa ve bu şakaya inanmayanlarla gerekirse savaşmamı isterse. İşte incelik burada bence.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ya bu bir şaka değilse ve günde 5 defa gerçek bir şekilde uyarılıyorsan işte incelik burada .

      Sil
  11. onur ceylan, kur'an'da zerre kadar iyilik ve kötülüğün karşılığının verileceğinden bahsetmişsin. kur'an'ın kendi içinde dahi çeliştiğini gözler önüne serdiğini bir yana bırakacak olursak, senin dediğiklerine göre, eğer kur'an'ın gerçekleri anlattığını varsayarsak ben de yaptığım onlarca iyiliğin karşılığını alacak mıyım? Yukarıdaki sözleri yazan birisi olarak şunları yanıtlamak durumundasın
    1. Ben inanmıyorum, iyiliğimin karşılığı verilecek mi yoksa kur'an'ın daha başka yerlerinde dediği gibi ne yapsam toz kadar değeri yok mu?
    2. İnanmayanlar sonsuza kadar yanacak mı yanmayacak mı buna açıklık getir.
    3. Eğer yanacaksa alfanın bahsettiği egoist tanrıyla karşı karşıyayız, sadece iyi-kötü açısından değerlendirilecekse (kur'an hiçbir yerinde yalnızca iyilik ve kötülüğün değerlendirileceğinden bahsetmez) kur'an'ın birçok yerinde bahsettiği cehennemden başka yeri haketmeyen ateistleri nasıl açıklıyorsun?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. bir pepeci daha güzel kardeşim bak ben sana iki ayet verdim ikisindede zerre iyiliğin karşılığının alınacağı yazıyor sende ateistsen ve bu dini eleştiriyorsan kuranı okumak durumundasın ki eleştiri oklarını yöneltebilesin o halde sende bana senin savını güçlendirecek ayetlerle gelmelisin kuranda inanmayanların azap çekeceği elbette yazıyor buna karşı çıkmadım zaten eğer bu olmasaydı o halde kuranın adaletinden islamın adaletinden bahsedilmezdi ve bu noktada inanmayanların inananlardan farkı kalmasaydı din neden var olsun ki?
      . Ben inanmıyorum, iyiliğimin karşılığı verilecek mi yoksa kur'an'ın daha başka yerlerinde dediği gibi ne yapsam toz kadar değeri yok mu? (lütfen ayeti ver ve bu konuda sana yardım edeyim)

      Eğer yanacaksa alfanın bahsettiği egoist tanrıyla karşı karşıyayız, sadece iyi-kötü açısından değerlendirilecekse (kur'an hiçbir yerinde yalnızca iyilik ve kötülüğün değerlendirileceğinden bahsetmez)
      (elbetteki sadece iyilik ve kötülük değerlendirilmeyecek bunun yanında inanç da değerlendirilmek zorunda çünkü inananla inanmayanın farkı nerede kaldı o halde bu noktada senin dediğin varolsa adaletten söz edilemez)
      kuranın çeliştiğini söyleyen sen güzel kardeşim de ki bana şurada şu ayet şunu söylerken burada tam zıttı söylenir,ben böyle birşey görmedim diyor ki inananla inanmayan arasında fark vardır hiç inanan ile inanamayan,çalışan ile çalışmayan bir olur mu? lakin diyor ki bunun yanında elbet tabii bir adaletten söz edeceksek zerre kadar iyiliğin ve zerre kadar kötülüğün de karşılığı verilmelidir nerede çelişki de hele?

      Sil
    2. Onur Ceylan;

      14/18- Rablerini inkar edenlerin durumu
      şudur: Onların işleri, fırtınalı bir günde
      rüzgarın şiddetle savurduğu küle benzer.
      (Dünyada) kazandıkları hiçbir şeyin (ahirette)
      yararını görmezler. İşte bu derin sapıklıktır.

      99/7- Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu görür.
      Yukarıdaki ilk ayete göre iman etmeyenler ne yapsalar toz kadar değeri yoktur, ahirette karşılığını almayacaklardır. Kısacası öncelik imandadır.
      İkinci verdiğim (senin de Kur'an'ın adaleti adına belirttiğin) ayette ise zerre kadar iyiliğin karşılık bulacağı yazmaktadır. Eğer zerre kadar iyilik karşılığını bulacaksa iman etmeyenlerin yaptıklarının değersiz olduğunun belirtildiği ayetle çelişki durumu doğar. İlk ayette belirtildiği gibi iman etmeyenler ne yapsalar boş mudur yoksa zerre kadar iyiliğin karşılığını alacaklar mıdır? Al sana çelişki.

      Senin parantez içinde belirttiğin (elbetteki sadece iyilik ve kötülük değerlendirilmeyecek bunun yanında inanç da değerlendirilmek zorunda çünkü inananla inanmayanın farkı nerede kaldı o
      halde bu noktada senin dediğin varolsa adaletten söz edilemez)'e gelecek olursak

      İki olasılık sözkonusu:

      1. Allah egoisttir. (yani insanların ona inanmasını ibadet etmesini ister.)

      2. Allah egoist değildir. (tanım gereği egoist olmayan tanrının insanları sadece ve sadece yaptıkları iyi ve kötü işlere göre değerlendirmesi gerekir.)

      Bu durumda eğer senin parantez içinde ifade ettiğin gibi inanan ile inanmayan arasındaki farktan söz edilebilmesi için yukarıda verdiğim 1. durum sözkonusu olmalıdır. Yani inanan ile inanmayan arasında fark gözeten tanrı egoist olmak zorundadır, çünkü ancak egoist olan bir tanrı insanları iyi - kötü önceliği yerine iman - inkar önceliğinde değerlendirir. Senin öne sürdüğün argümana göre Allah'ın egoist olduğu sonucuna vardık ve
      bu durum da büyük bir çelişkiyi (mükemmel olduğu iddia edilen tanrı egoist olamaz) ve adaletsizliği (eğer tanrı egoist ise değerlendirme ölçütü olarak imanı ön planda tutacağından dolayı yapılan iyilikler iman önkoşulu olmadığında adaletsizce çöpe atılacaktır.) doğurur.

      Al sana koskoca çelişkiler yumağı
      küçük Onur Ceylan.

      Sil
    3. sen bu ayeti okumuşsun bu akıllılığı etmişsin ne güzel lakin dipnotunu atlamışsın!bunu açıklayacağım bekle ama önce sana bir nasihat vereyim: alfa da zaman zaman aynı yola başvuruyor yada belki bunu bilerek yapmıyor ama sonuç olarak savunduğu görüş eksik kalıyor.sen bir kitap okurken dipnotunu okumazmısın araştırma yaparken dipnotları okumazsan ne değeri kaldı bu araştırmanın.sen dipnotları okumamış isen ne anlamı kaldı kitabı okumanın.senin verdiğin ayetin birde dipnotu var bak bende onu yazayım

      14/18- Rablerini inkar edenlerin durumu
      şudur: Onların işleri, fırtınalı bir günde
      rüzgarın şiddetle savurduğu küle benzer.
      (Dünyada) kazandıkları hiçbir şeyin (ahirette)
      yararını görmezler. İşte bu derin sapıklıktır.1

      bu senin yazdığın ayet alttakide onun dipnotu sen kuranı,sadece kuranı değil tüm kitapları dipnotu ile okumayı öğrenmelisin önce küçük kardeşim

      1.allah teala kafirlerin amellerini,fırtınalı bir günde rüzgarın şiddetle savurduğu bir küle benzetmektedir ki onların ameli ne kadar iyi ve çok olursa olsun, sonuç itibari ile ahirette fayda vermeyecektir.çünkü allah teala,insanları önce kendisine ve gönderdiği peygamberin tümüne iman ile mükellef tutmakta olup sevap ve mukafatı bundan sonra vereceğinin bildirmektedir.dolayısıyla imanı olmayanlar YAPTIKLARI İYİ İŞLERİN KARŞILIĞINI DÜNYADA İKEN ALIRLAR,ama ahirette onlara verilecek hiç birşey yoktur

      benim sana yukardaki sözde senin çelişki yumağı dediğin görüşümde ve verdiğim örnek ayetlerde karşılığı öteki dünyada verilecektir demememe rağmen şimdi bana diyebilirsin ki "e mükafat bu dünyadaymış bu adaletsizlik" hadi oradan.burada senin görmek istemediğin adalet söz konusu karşılığını birşekilde sana vereceğini söylüyor allah lakin inanan ile inanmayanın farkı cennetimdedir diyor.

      2. si diyorsunki tanrı o halde egoist.egoizmin tanımında kişisin sadece kendi çıkarlarına yarayan şeyleri yapması,savunması vs yazar
      e burda tanrının egoizminden söz edebilirmiyiz?neden edemeyiz açıklayayım tanrı sana bu dünyayı evreni hayvanları bitkileri ve daha nicesini yaratıp senin emrine verdiğini söylüyor sadece iman istiyor senden şimdi tüm bunları sadece ol kelimesi ile yarattığını söyleyen tanrının senin 5 vakit kıldığın namaza ihtiyacı var mıdır sence?yani sen ibadet etmesen o birşey kaybeder mi? üstelik kuranda tüm melekler heran ona ibadet içindedir derken buna gerek varmıdır hayır lakin o ancak ibadetler yolu ile tüm bu insanlığa verdiklerinin insanlar tarafından şükranla karşılandığını ve değerinin bilinmesini istediği için iman istemiş olamaz mı ?egoizimden bahsetme bana.görmelerine bilmelerine bildirilmesine rağmen zamanının bir kısmını bu işlere ayırmayan bunun yerine şekerleme yapan benim lügatımda egoisttir

      şimdi küçük kardeşim senin yumak diye tabir ettiğin küçük ilmeği çözebilmişizdir umarım sadece dipnot sözkonusu birazda mantık çerçevesinde oturup düşünmek lakin tüm ciddiyetimle söyleyebilirim ki takdir etmemek elde değil kuranı karıştırmış okumuş olmanı

      Sil
    4. Senin dipnot diye bahsettiğin olay Kur'an'ın tefsirlerinde mevcuttur. Yani "sen Kur'an'ı okursan yanlış anlarsın aman diyeyim, bak ben sana ne demek istediğini anlatayım" diyen ve kendisini daha beni tanımadan, okuduğunu anlama kabiliyeti alanında üstün gören insanlar tarafından yazılmış dipnotlar sözkonusu. Dipnotların Kur'an'ın orijinal nüshasında var olmadığını, Kur'an'ın dipnotsuz ayetlerden oluştuğunu biliyoruz. Onu bir tarafa bırakacak olursak, o kadar farklı yorumlar mevcut ki piyasada, aynı ayetten birbirinin tam zıttı anlamlar çıkaran yorumcular var. Durum bu iken benim yapmam gereken Kur'an'ın yorumsuz halini okumaktır. Zaten Kur'an kendisi de belirtmektedir, siz anlayasınız diye apaçık indirdik şeklinde. Kur'an kendisinin apaçık indirildiğini söylediği halde onu çeşitli yorum ve gerekirse demagojilerle günümüz tekniğine, bilimine ve etik anlayışına paralel göstermeye çalışmak, Kur'an'ın açık ve net olduğu görüşüyle çelişmekten öteye gider, aynı zamanda yazarlık ahlakını da ayaklar altına alır.

      Yine de bunların hepsini bir kenara koyup o 'dipnot' u dikkate alalım.

      Öncelikle durumun şu şekilde betimlendiği su götürmez:
      Benim tanrı inancım yok, aynı zamanda materyalistim yani sadece tanrıdan ziyade fizik dışında açıklanabilecek hiçbir olaya/varlığa inanmıyorum.
      A kişisi ise müslüman ve kutsal kitabı ve sünnetlerle belirlenen tüm kurallar çerçevesinde tanrısına inanıyor ve eksiksiz ibadet ediyor.
      A kişisi ne kadar büyük günah işlerse işlesin, pişmanlık duyması şartıyla affedilecek fakat ben hiçbir günah işlemesem bile sırf mantığa uygun bulmadığım ve yeterli kanıt görmediğim için inanmadığımdan dolayı cezalandırılacağım. Tamam, bu dünyada çalışmalarımın karşılığını alacağım ama eninde sonunda beni sonsuz ateş ve işkence bekliyor olacak. Yani Allah'ın gözünde onun varlığının kabul edilmesi ve ibadet edilmesi bu derece önemli.

      Şimdi de egoistin anlamını irdeleyelim:
      Bir fizik, bir kimya öğretmeni, iki tane de öğrenci düşünelim. Bu iki öğrenci iki öğretmenin de dersine giriyor olsun.
      Öğrencilerden birinin adı Ali diğeri Hasan olsun.
      Şimdi ikisinin özelliklerini aşağıya yazıyorum.
      Ali: Derslerine çok çalışır, ödevlerini eksiksiz yapar ve kimseye saygıda kusur etmez ancak öğretmenleriyle fazla yüzgöz olmaz.
      Ahmet: Derslerindeki başarısı vasat düzeydedir, sadece öğretmenin anlattıği ile yetinir, ekstra çalışma yapmaz, ödevlerini zamanında teslim etmez ancak yalakanın önde gidenidir. Öğretmenlerine her bulduğu fırsatta iltifat eder, hediyeler getirir vs.

      Şimdi de fizik ve kimya öğretmenlerinin özelliklerine bakalım.

      Fizikçi: Öğrencilerin notlarını verirken ne kadar ders çalıştığını, arkadaşlarına ve büyüklerine ne kadar saygılı davrandığını gözlemleri çerçevisinde değerlendirir. Hiçbir yalakalık faaliyeti vereceği notu değiştirmez. Bu yüzden Ali fizikten iyi not alırken Ahmet kalmıştır.

      Kimyacı: Öğrencilere notlarını verirken derslerindeki başarısını ve efendiliğini göz önünde bulundurur ancak Ahmet'in iltifatlarına ve hediyelerine dayanamaz ve Ali'den daha yüksek notu basıverir.

      Şimdi yukarıdaki öğretmenlere bakarak, hangisinin erdemli, hangisinin egoist olduğunu anlamak zor değil. Egoist, her yerde kendini savunan filan değildir. Egoist, en kısa şekilde özetlemek gerekirse; yaptığı şeylerin karşılığında övgü bekleyen, birşeyleri sırf övülmek için yapan demektir.

      Senin bahsettiğin Allah da yukarıdaki tanıma uymaktadır. Erdemli olan sonunda övülmeyecek de olsa iyi olanı yapmalıdır ve iyi olanı yaptığı için övgü beklememelidir. Hatta bırak övgü beklemeyi kendisini övüp yüceltmeyeni cezalandırmamalıdır. Bu bağlamda yarattığı şey ne denli büyük, karmaşık ve aynı zamanda takdire şayan da olsa bunun karşılığında en ufak dahi övgü bekleyen kişi egoisttir. İnsanları sırf egosunu tatmin etmiyor diye cehenneme atmak ise adaletsizliktir.

      Sil
    5. Düzeltme:
      "Öğrencilerden birinin adı Ali, diğerinin adı Hasan olsun."daki 'Hasan' 'Ahmet' olacak.

      Sil
    6. düzeltme için teşekkürler önce anlayamamıştım :)
      konumuza dönecek olursak kuranın aslının dipnotsuz ayetlerden oluştuğunu tabiiki biliyoruz.lakin eğer din-kuran üzerinden eleştirilerde bulunuluyorsa hristiyanlıkta isanın ve islamda muhammedin hayatından bağımsız düşünülemez din.bunlara islamda sünnet denir. ve o dipnotlar peygamberin hayatı ve ayetler üzerine yorumları esas alınarak yazılır.
      hadi senin dediğini varsayalım ve bu dipnotları birçok kuran tevsiri yazarı farklı yazsın hatta tam zıttınıda yazabilsin o halde seninde sadece kuranın türkçesini okuman yeterlimidir.yani bu durumda şu sonuca varabilirmiyiz? birçok yazarın yanılabileceğini söylediğin gibi sende bu ayeti yorumlarken anlayamayıp zaten istenilen yere çekilebilecek olan bu ayeti sende kendince başka bir yöne çekiyor olabilirmisin
      burada bana diyebilirsin ki e ben o kadar farklı yorumlar varken hangisine inanacağım sana şunu söyleyebilirim kuranın tevsirini sende yazarsın ama ben senin tevsirine güvenebilirmiyim işte durum bu iken senin yapman gereken yorumsuz halini okumak mı değil bir çok yorumu yani tevsiri okuyup ortak bir sonuç çıkarmaktadır.kuran üzerinden,islam üzerinden sadece islam değil din üzerinden eleştirilerde bulunulurken dinin istediğiniz kısmını istediğiniz gibi anlayamazsınız bu din de değil bir çok konudada bu durumdadır buna tabiri caiz ise cımbızlama denir.
      gelelim egoizme ve senin egoizm örneğine.burada senin ahmet hocayı (halk deyimi ile) pohpohlamış,hoca da yüksek not vermiş ama bu hocanın egoist olduğunu göstermez tam tersi ahmetin egoist olduğunu gösterir neden mi?
      egoizmde birey kendi çıkarları doğrultusunda,kendine yararına olan şeyi yapar bununla birlikte karşıdaki bireyde bu yapılanın karşılığında kendinden tavizler vermek birşeyler kaybetmek durumundadır.
      yani diyelim senin hoca egoist,ahmetten iyi not karşılığı birşeyler bekliyor peki ahmet bu yalakalık sırasında birşeyler kaybediyor mu.üstelik burada egoist olan hoca mı ahmet mi ? yani karşılığında birşeyler bekleyen çıkarına bir durum söz konusu olan ahmet mi hoca mı ?kısacası yalakalık yapıp iyi not alacağını bekleyen ahmet mi hoca mı?bu durumda hoca egoist değil ahmet egoist yine bu durumda tanrı değil kul egoist (burada bir parantez açmak gerekirse müslümanlara burada çıkar gözetiyorlar dinden yani egoistler deme eğer diğer konulardaki yorumlarımada bakarsan bazı müslümanların çıkar gözeterek ibadet etmesini bende uygun görmem lakin inananlarından bağımsızdır din alfayada bu konuda ikazda bulundum lakin zaten kendiside durumun farkında yazılarındada bundan bahseder) ayrıca ahmet hocaya yalakalık etmese hoca ne kaybedecek kaybeden ahmet olacak yada hoca ahmete iyi not verse ama ahmet yalakalım etmese hoca ne kaybedecek yani bu durumda tanrı tüm evreni insanlığın emrine sunsa ama insan ona kulluk etmese allah ne kaybedecek?

      sanırım ve umarım tatmin edici bir cevap olmuştur senin örneğin tanrıyı değil kulu egoist çıkarmak için bir numara bir örnektir

      Sil
    7. Örnekte kaçırdığın nokta şu ki, mesele Ahmet'in yalakalık yaparak iyi not alıp alamayacağı ya da yalakalık yaparak birşey kaybedip etmeyeceği de değil. Mesele, yalakalığın kimya hocasının gözünde değerli olup fizikçi için önem arzetmemesidir. Yani Ahmet yalakalık yapacağına adam gibi dersine çalışsa iyi not alacak ve aynı zamanda Ali gibi bileğinin hakkıyla alacak notunu. Örneği yerine koymak gerekirse, Allah gibi yüce bir varlığın kullar tarafından övülmeye ihtiyacı ve isteği olmaması gerekir. Aynı örnekte bahsedilen fizikçi gibi. Fizikçinin öğrenciden tek beklentisi adam gibi çalışması, efendi, saygılı olmasıdır. Onun dışındaki pohpohlamalar umrunda bile değildir. Ancak kimyacı pohpohlama sonucu not yüksek not verebilmektedir. Bu durumda fizikçinin karakterinin daha sağlam olduğunu ve adalet konusunda taviz vermediğini söyleyebiliriz. Aynı şekilde iyiliği ve ahlaklı olmayı inancın ve şükranın önünde tutan, boş övgülere gözü tok olan tanrının daha adaletli olduğu söylenebilir.

      Hatta aşağıya diyalog şeklinde de yazayım iki olayı, daha anlatıcı olması açısından:

      Ali : Hocam, benim sözlü notlarımı düşük vermişsiniz, halbuki ben yazılılarda çok başarılıydım, derslere de katılıyor ve kimseye saygıda kusur etmemeye çalışıyordum.

      Kimyacı: Oğlum tamam iyi hoş çocuksun sıkı çalışıyorsun ama insan hocasına hiç hediye getirmez mi? Bak Ahmete her sabah çayımla kahvaltı tabldotumu getiriyor (okul yatılıdır ve olaylar aynen yaşanmıştır bu arada, sadece isimler uydurma) arada sırada hediye alıyor, belletmen olduğum günler benim yerime yoklama alıyor. Ahmet'in notunu yüksek tutmayacağım da sana mı yüksek puan vereceğim?

      Görüldüğü gibi kimyacının adalet anlayışı ortadadır.

      Aynı durumu ateist ve Allah arasında da diyalog haline getirelim:
      Ateist: Allah'ım ben hayatım boyunca iyilik ettim, tek günah dahi işlememek için gayret gösterdim, kimsenin hakkını yemedim, haksızlığa göz yummadım. Tek kusurum sana inanmamak oldu, mantığıma bir türlü oturtamadım senin varlığını. Neden beni sonsuza kadar cehenneme atıyorsun?

      Allah: Tamam iyi bir insan olmuşsun ama beni kabul etmedikten sonra, bana ibadet etmedikten sonra bunların ne önemi var? Cennet iman edenlerin yeridir.

      Yoksa şunu söyleyen Allah daha adaletli olmaz mıydı:
      Bana inanmamışsın belki ama dünyada çok başarılı işlere imza atmışsın, iyi ve ahlaklı birisi olmuşsun ve bunları inanmadığın halde, hiçbir karşılık almayacağını düşündüğün halde yapmışsın. Benim için böyle içi dolu işler önemli, bana övgüler yağdırmamış olsan da lüzumu yok, senin kusurun da o oluversin. Cennetimi hakettin.

      Şimdi umarım hangi öğretmenin ve hangi tanrı modelinin daha yüce ve adaletli davranışlarda bulunacağı anlaşılmıştır.

      Sil
    8. "Allah gibi yüce bir varlığın kullar tarafından övülmeye ihtiyacı ve isteği olmaması gerekir. "
      yoktur zaten bunu açıkladım önceki yorumları tekrar oku tanrının kulunun imanına ihtiyacı yoktur onun melekleri vardır onun övgüye de ihtiyacı yoktur o kudret sahibidir.imana ve inanca ihtiyacı olan kuldur.

      bu durumda inanan ile inanmayan arasında fark olmasaydı yani inanmayan kişide iyilikle hayatını geçirse yine inanan kişide hayatını iyilikle geçirse ve ikiside aynı şeyi kazansanlar (yada cennete gönderilseler) o halde tanrı kavramı otomatik düşer ve yok olur üstelik eğer ki böyle bir durum olsa yine siz diyeceksiniz ki e adalet yine yok çünkü inananla inanmayan arasında fark yok şu halde bir çıkmazda mıyız?

      üstelik tanrı bu iyiliklerin karşılığını elbet alacaksınız da diyor inanmayanlara, nasıl bir adaletsizlikten söz edebiliriz burada cenneti ise inananlara müjdeliyor.burada da adalet işte tam şu noktada ki inanmayan ile inanan arasında fark olmalıdır tıpkı senin alnının akıyla notunu alan ali ile yalakalık yapan ahmet arasıdaki fark gibi

      üstelik senin örneğinde neden yalaka olan ahmet müslümanı temsil ediyor yani sen şunu mu sandın "inanınca ne yaparsa yapsın cennete gidiyor"yada"inananlar aslında hiç birşey yapmadan kendilerinden birşey kaybetmeden cennetle müjdeleniyor" "onlar tanrıya yalakalık yapıyorlar aslında kalplerinde bu yok"hayır yine verdiğim ayetteki örnekte zerre kadar kötülüğünde hesabı görülecektir derken inanınca direk ve kesin cennet müjdelenmez kula.asıl senin örneğindeki ali ise inanıyor ve iman ediyor şükür ediyor ve bileğinin hakkıyla alıyor cennetin müjdesini.
      kuranda derki kalplerinizi yalnız allah bilir.evet senin ahmet gibi olan ve müslüman olduğunu iddia eden yok mu tabii var lakin bunların ayrımının da yapılacağını bildiriyor tanrı kitabında

      Sil
  12. Onur Ceylan;
    14/18- Rablerini inkar edenlerin durumu
    şudur: Onların işleri, fırtınalı bir günde
    rüzgarın şiddetle savurduğu küle benzer.
    (Dünyada) kazandıkları hiçbir şeyin (ahirette)
    yararını görmezler. İşte bu derin sapıklıktır.

    99/7- Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu görür.

    Yukarıdaki ilk ayete göre iman etmeyenler ne yapsalar toz kadar değeri yoktur, ahirette karşılığını almayacaklardır. Kısacası öncelik imandadır.
    İkinci verdiğim (senin de Kur'an'ın adaleti adına belirttiğin) ayet ise zerre kadar iyiliğin karşılık bulacağı yazmaktadır. Eğer zerre kadar iyilik karşılığını bulacaksa iman etmeyenlerin yaptıklarının değersiz olduğunun belirtildiği ayetle çelişki durumu doğar. İlk ayette belirtildiği gibi iman etmeyenler ne yapsalar boş mudur yoksa zerre kadar iyiliğin karşılığını alacaklar mıdır? Al sana çelişki.

    Senin parantez içinde belirttiğin (elbetteki sadece iyilik ve kötülük değerlendirilmeyecek bunun yanında inanç da değerlendirilmek zorunda çünkü inananla inanmayanın farkı nerede kaldı o halde bu noktada senin dediğin varolsa adaletten söz edilemez)'e gelecek olursak
    İki olasılık sözkonusu:
    1. Allah egoisttir. (yani insanların ona inanmasını ibadet etmesini ister.)
    2. Allah egoist değildir. (tanım gereği egoist olmayan tanrının insanları sadece ve sadece yaptıkları iyi ve kötü işlere göre değerlendirmelidir.)
    Bu durumda eğer senin parantez içinde ifade ettiğin gibi inan ile inanmayan arasındaki farktan söz edilebilmesi için yukarıda verdiğim 1. durum sözkonusu olmalıdır. Yani inan ile inanmayan arasında fark gözeten tanrı egoist olmak durumundadır, çünkü ancak egoist olan bir tanrı insanları iyi - kötü önceliği yerine iman - inkar önceliğinde değerlendirir. Senin öne sürdüğün argümana göre Allah'ın egoist olduğu sonucuna vardık ve bu durum da büyük bir çelişkiyi (mükemmel olduğu iddia edilen tanrı egoist olamaz) ve adaletsizliği (eğer tanrı egoist ise değerlendirme ölçütü olarak imanı ön planda tutacağından dolayı yapılan iyilikler iman önkoşulu olmadığında adaletsizce çöpe atılacaktır.)
    Al sana koskoca çelişkiler yumağı küçük Onur Ceylan.

    YanıtlaSil
  13. Alfa şu caner taslamanın karşısına senin gibi bilgili biri çıksa diyorum her defasında. Bizde youtube taki 'caner taslaman ateisti göt etti' videolarından kurtulurduk hem :))

    YanıtlaSil
  14. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  15. Güzel bir yazı ellerine sağlık . Kafama takılan önemli hususlara değinmişsin.

    YanıtlaSil
  16. Kurani yanlis yorumluyorsunuz. 99/7 En basitinden soyleyeyim zerre kadar iyiligin mukafatini gorecek diyor! Sizi cennete alicam vs demiyor dikkat edin yaptigin iyilik eger cehennemliksen azabini hafifletir onun gibi dusunulmeli arabca ilminiz olmadigindan kurani tam anlayamazsiniz inis sebebleri onceki ayet sonraki ayet cok onemlidir! Size tavsiyem tefsir ile beraberinde meali tum sorulariniza cevap olacaktir selamet ile

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Adaletsizlik sorununu Arapça'nın anlaşılmazlığıyla, Kur'an'ın farklı yorumlanabilirliğiyle mi çözdün şimdi? Kur'an'ı anlamam için başkalarına ihtiyaç duyuyorsam, farklı dil öğrenmem gerekiyorsa ben neden sorumlu tutuluyorum tüm bunlardan?! Allah'ın sözü diyorsun, Kur'an değiştirilmeyen tek din diyorsun. Piyasada onlarca farklı yorum varken ne farkı kaldı senin kitabının onlarca farklı versiyonu olan İncil'lerden? Senin dinin o kadar çelişik ki neresini savunsan farklı bir yerden patlayacak. Aynen bu örnekte olduğu gibi.

      Sil
  17. Hadisler sunneti seniyyeler peygamber sus biberimi arabcanin gramer yapisini vs coz gel madem ozaman karsima

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Süs biberi tabi. N'oldu o "eksiksiz" "kusursuz" Kur'an'a madem? Hani apaçık anlaşılır halde inmişti? Hatta, "Siz anlayasınız diye Kur'an'ı Arapça indirdik" bile diyor ayetin bir tanesi. Daha hala Arapça'nın gramer yapısı diyor. Belli işte en başında Muhammed'in bu kadar büyüyeceğini tahmin etmediği. Koskoca Allah'ın kitabını elin Arab'ı benden daha avantajlı anlayacak orijinal diliyle. Ben falancanın filancanın yorumuyla yetineceğim. Neresi adil bunun? Savunacağım diye eline yüzüne sıvama. Allah kendini bana benim anladığım dilde anlatmaktan aciz mi?

      Sil
  18. Teşekkürler alfa. Basit bir konuyu bile değişik yönlerden ele alarak güzel bir biçimde anlatmışsın dili sade kullanmanda güzel olmuş.

    YanıtlaSil
  19. Bu yazdıklarınızın hiç biri Allah'ın yokluğunu kanıtlamaz. Madem ateistsiniz sizin tezinizi ispatlamanız gerekir. Ama okuduğum bütün yazılarınızda karşı tarafı eleştirmekten öteye gidemiyorsunuz. Ya varsa tezini eleştiriyorsunuz ama ya yoksa argümanını kullanıyorsunuz. Allah'ın olmadığına dair deliliniz varsa gösterin biz de helal olsun diyelim. Yoksa susun. Milletin kafasını karıştırmayın. Zaten hep aynı yolu kullanıyorsunuz. İkna edemiyorsan kafasını karıştır.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynen, kafası karışmasın milletin. Rahatsız etmeyelim de afyonlarıyla daha derin uyusunlar. Birileri onların haklarını, emeklerini gasp ederken onlar, ne de olsa ahiret var deyip gıkını çıkarmasınlar. Birileri toplumun emeğini çaldığında ufacık tepki gelirse, "e Allah bize günah işleme hakkı verdi. Ne yaptıysak ödeyeceğiz cezasını ancak mahşer zamanından sonra." diyerek iyice yüzsüzleşirken kimse ne döndüğünü anlamasın. Susalım. Geçmişten beri peygamberin, padişahın cebine ve keyfine hizmet eden bu sistem neden bozulsun ki?!

      Sil
    2. Bazı insanların beyni cidden az çalışıyor. "Madem ateistsin, tezini ispatla." diyebilecek kadar düşük zekalıları da varmış. Tanrı'nın olduğunu iddia eden sensin, dindarlar, siz iddia ediyorsunuz Tanrı yarattı evrini diye. İddia sana ait, kanıtlaması gereken sensin. Ancak Tanrı iddianı kanıtlayacak bir tane bile somut veriyle çıkamıyorsun karşıma. Varsa yoksa gönül gözünden, imandan, kalpten, duygudan, kibirden dem vuruyorsunuz. O da olmadı, "Bak, ya varsa yanarsın!" diyorsun. Nerede ispat? Durduk yere, ortada varlığına dair bir adet bile gözlem, deneysel veri yokken kalkıp "Ben peygamberim, bu da Tanrı'nın kitabı." diyen adamın lafına inanıyor, herkesi de inandırmaya çalışıyorsun. Asıl iddiasını ispatlaması gereken sensin. Yukarıdaki makaleyi yazan yazar da babasının hayrına yazmıyor bunları. Birileri senin inancını kullanarak inanan inanmayan herkesin emeğini sömürüyor da ondan dinin çelişkilerini açığa çıkarıyor, bu saçmalık son bulsun, din gibi zırvalara para harcanacağına bilime, deneye, araştırmaya harcansın istiyor. Üşenme de git araştır bakalım diyanetin bir yıllık bütçesiyle Mars'a kaç kere gidiliyormuş? Benim vergilerim neden bilime, teknolojiye, eğitime, sağlığa harcanacağına; birilerinin dini, halkın sempatisini kazanması amacıyla çarçur edilip, savruluyor? Madem meraklsınız dininize bu kadar, masraflarınızı kendiniz karşılayın, dini rant aracına çevirip siyasete ona buna alet etmeyin. Kimsenin eteğine, bacağına, saçına başına karışmayın. Ramazan'da su içeni, yemek yiyeni darp etmeyin. Sırf farklı inanışa sahip diye bir otel dolusu insanı diri diri yakıp oteli de et lokantasına çevirmeyin. Kısacası tüm müslümanlar! Genel olarak tüm bu size ait suçları temizleyip, herkesi en anlayışlı din mensupları olduğunuza inandırın. Etrafta ne kadar ateist varsa ben susturacağım!

      Sil
  20. "Ya varsa" kurnazlık içeriyor,kandırıyor...Kimi ? Tabii ki söyleyeni,yani kendini.Özetle,"Ya varsa" bir sigorta poliçesidir,gerçek karşısında hiç bir hükmü yoktur.Tanrıya ,Allah'a ,Evrenini Ulu Mimarına ,bir yaratıcının varlığına dinlerden bağımsız olarak inanmak da mümkündür.

    YanıtlaSil
  21. Bana göre inanmak kalp işidir. Kalbin işini akılla, mantıkla çözmeye çalışmak ne kadar doğrudur? Ya inanırsın ya da inanmazsın... Yani, "aa ona aşık olmam çok mantıklı, o zaman aşık olayım" demeyeceğimiz gibi, "aa çok mantıklı yahut akılcı, inanayım / inanmayayım" demeyiz sanırsam.

    YanıtlaSil
  22. Begandimm Bizimlasinn !! :D
    güzel yazı güzel içerik.. hadi ateistler bunu da açıklayın deme ihtimalleri artık 1/10000
    :D

    YanıtlaSil
  23. "Bazı insanların beyni cidden az çalışıyor. "Madem ateistsin, tezini ispatla." diyebilecek kadar düşük zekalıları da varmış" diyen yüksek zekalı arkadaşım, İnananları aşağılayıp kendini üstün ırk görüyorsun. Kötü insanların yaptıklarını inananların tamamına mal ediyorsun. Allah'a inanan ama iyi olan insan olamaz mantığı ne kadar basit bir mantık. Ben inanıyorsam, gözüm kör, hakkımı gasp edenlere göz yumuyorum. Herkesin eteğine saçına başına karışıyorum. İnsanları otellerde yakıyorum öyle mi? Git içindeki nefreti başka yere kus. İnanan bir insan iyi olamaz mı? Bir insan düşün ki, herkese yardım ediyor, dedikodu yapmıyor. Hırsızlık, tecavüz, yalan, fitneden uzak duruyor. Bir ekmeğini fakirle paylaşıyor. Allah'a inanıyor. Ama düşük zekalı oluyor. Suçlama yaparken genelleme yapmayın. Ben alfanın hiçbir yazısında aşağılayıcı, hakaret içeren bir nokta hatırlamıyorum. Ama sen ve senin gibiler karşı tarafı anlamaya çalışmak yerine küçük görüyorsunuz.

    Benim kimsenin saçıyla başıyla eteği ile sorunum yok. Hamile kadının sokakta gezmesi edepsizliktir diyen edepsizi senden çok kınıyorum.
    Diyanete ayrılan bütçe ile CERN deneylerinin ülkemizde de yapılmasını istiyorum.
    Masraflarınızı kendiniz karşılayın demişsin benim kimseden bir talebim yok. Zaten namazla oruçla hacla işim yok.
    Ben sadece Allah'ın varlığına inanıyorum o kadar.
    Madımak oteli faciasında benim yüreğim seninkinden çok yandı. Ben aleviyim!

    Karşı fikirli birini gördüğünde hemen saldırmaktan vazgeç. Ben sadece doğru tarafta mıyım diye aklıma takılan noktaları araştırıyorum. Ama senin gibileri görünce iyi ki bu taraftayım diyorum. Senin kalitende olmaktansa, (Allah yoksa) körü körüne inanırım daha iyi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnanıp da iyi olanlar olamaz demedim orada dikkat edersen. Benim üstteki yorumum yanıt niteliğindedir. Düşük zekalı dememin sebebine gelecek olursak gerekçe açık:

      Allah'ın olduğunu kendisi iddia ediyor, bana gelip iddianı ispatla diyor. Burada bir zeka kırıntısı görebiliyorsan haber ver, bizi de aydınlat.

      Sen otel yakmıyor, kimsenin hakkını gasp etmiyor, hamile kadından tahrik olmuyor, din adına devletten bütçe talep etmiyorsan üstüne alınma yazdıklarımı. Sen de biliyorsun ki büyük çoğunluk bu zihniyette. Bu zihin yapısının kaynağı ise direkt Kur'an metni. Aynı saldırgan tavırları, kadını ikinci plana atan anlayışı Kur'an'da da bulabilirsin. Bugüne kadar yukarıda saydığım vahşetler olduysa bu kitap yüzünden; bu kitabın suistimale açık, halkları kullanmaya yönelik yapısı yüzünden oldu. Olmaya da devam edecek. Bu metne inanıp da İslam'ın baskıcı tavırlarını benimsemiyor, "boyun eğdirin, fidye alın, onlar aşağılık maymunlardır vs." gibi hoşgörü(!) dolu ayetleri kabul etmiyorsan yazdıklarımı üstüne alınma. Ben hiçbir dine karşı değilim ancak o din tek kişinin dahi özgürlük alanına müdahale eder nitelikteyse yok edilmelidir. Bunun ırkçılıkla alakası yok.

      Sil
  24. ANCAK her dikkat, akıl ve şuur sahibi; ister kendine ister canlılara isterse cansızlara baksa görür ki mükemmel bir düzen var. Atom, mleküller, ağaç ,taş toprak... Oysa insanın üzerine giydiği gömleğin düğmesinin ipliğini yapmak için bile insanlar çok uğraşırlar, kimse de o gömlek, iplik, düğmenin kendi kendine olduğunu söyleyemez. Söylese tüm fabrikatörler onu reddeder. AYNEN ÖYLEDE; bir bitkideki fotosentez de mucize gibi bir delildir ki: o ağacın kör olduğundan görmediği güneş, bilmediği toprak, hissedemediği hava birleşerek o ağacın içine girerler ve bir ELMA, YAPRAK, ODUN olarak çıkarlar. Yahu kardeşim bu kadar hikmetli ve insanların( dünyanın en akıllı canlısı) bile taklit edemedikleri( şu malzemelerin hiç yoktan atomları birleştirerek insanlarBir geni bile yapamadıkları halde) ( elma, yaprak..) en pis şeylerden( CO2, çamur) en lezzetli en gıdalı, vitaminli şeyin ortaya çıkması hemde her yıl binlerce ton o şeylerin kolaylıkla ortaya çıkması mucize gibi Allahın varlığına ve birliliğine işaret değil DELİL olur.

    diğer ot ağaç siz kıyas edin

    YanıtlaSil
  25. Ateist kardeşlerim somut bir kanıt varsa ben de size katilmak istiyorum. Somut, net ve doğruluğu onaylanmış kanıt istiyorum. Hadi Allah kolaylik versin şimdiden Allah razı olsun. Allaha emanet olun.

    YanıtlaSil
  26. dolabın içindeki ejderha ilgi çekici bi örnek olsada, din biraz daha karmaşık yapıya sahip bi kuramdır.. sonuçta ejderhann soylarının tükendiği her toplumda kabul görmüş olmasına rağmen dünya üzerindeki canlılar içersinde tanrının var olmadığı yeterince çoğunluğa ulaşamamıştır o yüzden... güney amerikadaki bi akarsuyun üzerinde kayıkla ilerlerken çok terlemiş olduğunu düşün ve ben suya girersek piranaların saldırısına uğruyacağımızı söylüyorum, eğer suya girersek serinliyecez fakat ölme riskimiz var.. eğer girmezsek terlemeye devam edicez ama hayatta kalacağımız kesin.. ne dersin nehire girelim mi ?

    burda belirtmek istediğim senin dinozor olarak gördüğün tanrı kuramı aslında birçok toplum ve insan için nehirdeki pirana..

    YanıtlaSil
  27. Olympos tanrıları veya Norveç tanrıları için durum neyse, Tanrı için de odur. Olympos ya da Valhalla tanrıları da var olabilir. Var olmadıklarını ispatlayamam ama, bence Hıristiyan Tanrısının var olması, öbürlerinin var olmasından daha olası değildir. Hepsinin varlığı bir olasılıktan öteye geçmiyor bence

    YanıtlaSil